| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı (1/720) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 01 .06.2016 |
EKREM ERDEM (İstanbul) - Değerli Başkanım, çok kıymetli Bakanım; ben de arkadaşlar gibi Bakanlıkta hayırlı ve başarılı bir dönem geçirmenizi Cenab-ı Allah'tan diliyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında, gerçekten hepimizin ifade ettiği gibi, bu geç kalmış bir vakıf, burada hemfikiriz. Yunus Emre Vakfı da aslında geç kalmıştı ama kuruldu, bugüne kadar muhteşem işler yaptı, yapmaya devam ediyor. Tabii, burada bir kafa karışıklığı var. Yunus Emre Vakfı ile bu vakıf sanki paralel, aynı şeyleri yapıyormuş gibi, ikisi çok farklı. Birisi dilimize, kültürümüze yönelik birtakım çalışmalar yapan, Goethe gibi, diğer şeyler gibi, yabancıların yaptıkları gibi. Ama, maarif vakfı ise direkt eğitimle, okulla ilgili bir çalışma alanı. Mesela, yurt dışına gittiğimizde gördük. Ben, hatta bir rapor hazırlamıştım. Almanya'ya gittim, en önemli talepleri Almanya'da "Okul istiyoruz, yurt istiyoruz, burs istiyoruz." Mutlaka, o kadar acil ki o bakımdan ben Bakanlığımızı tebrik ediyorum böyle bir güzel çalışmayı getirdiği için.
Bir de değerli arkadaşlar, müsaadenizle, konuşuldu; ismi Millî Eğitim Vakfı olsaydı falan, maarif olmasa. Âcizane, bendeniz 2007'den bu yana, 2007'de Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili bir komisyonun kurulmasına önayak olduk, komisyon kurduk, çalışmalar yaptık. Doğrusu, bütün siyasi partiler ciddi destek ve katkı verdiler. Yani, Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi, Türkiye'mizin karşı karşıya kaldığı sıkıntılardır. Hep bununla karşılaşıyoruz, işte, "'Maarif' yabancı bir kelime." "Maarif" yabancı mıdır, değil midir? Bir kere, bakın, büyük dillerin tamamı -şu dil, bu dil diye söylemiyorum, genel olarak ifade ediyorum- dışarıdan kelime alır ama o kelimeyi kendinin yapar yani orijiniyle birlikte almaz. Yani, kelimenin kökeni Arapçadır, Fransızcadır, İtalyancadır diye o kelime yabancı muamelesi görmez. Eğer siz yabancı diye kelimeleri atarsanız ki Türkiye bunu denedi 1936'da Atatürk bundan vazgeçti, bu tasfiye hareketinden. Bununla ilgili belgeler de elimizde. Nitekim, 1936'da yaptığı konuşmada "Evet, öz Türkçeyi deneyelim.' diyenlerin fikrini hayata geçirmeye çalıştık, ciddi bir problemle karşı karşıya kaldık. Dili fakirleştirdik, dili bu noktada bırakacak değiliz." diyerek Güneş Dil Teorisi'yle tekrar kültürümüzün olmazsa olmazı kelimelere dönmüştür. Yani, "eğitim" ne kadar bizimse en az "maarif" de o kadar bizimdir. Yani, bizim aslında bu kelimede bir birliktelik, bir anlayışı sergilememiz gerekir diye düşünüyorum.
"Maarif"in şöyle bir güzelliği var: Türk dünyasına gittiğiniz zaman sonradan üretilen kelimeler aramıza duvar olarak girmiş, anlaşamıyoruz. "Okul" dediğin zaman anlamıyor ama "mektep" dediğin zaman herkes anlıyor. "Olanak" dediğin zaman Kazak, Özbek, şu veyahut da bu, Türk dünyasındaki ülkeler anlamıyor ama "imkân" dediğin zaman anlıyor. Yani, biz bile bile kendi koca bir camiayı aramıza birtakım kelimeler kurarak duvarlar örmüşüz, uzaklaştırmışız. Dolayısıyla, bu hassasiyeti de kimseye cevap olsun diye değil. Tabii, burası Millî Eğitim Komisyonu ve bizim temel problemlerimizden bir tanesi de mutlaka Türkçenin sorunlarını yeri geldiği zaman konuşup koruyup kollamak. Bunları bir arz edeyim dedim.
Anlayışınıza teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.