| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı (1/720) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 01 .06.2016 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ben Aytuğ Atıcı'yım, Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekiliyim. Bu Komisyonda bulunuş sebebim de Tarsus'ta bir Tarsus Üniversitesi kurulmasıyla ilgili verdiğim tekliftir, birazdan buna geleceğim.
İki saat beş dakikadır tartışmaları dikkatle izliyorum. Çıkardığım bir cümle, son bir dakika içinde geldi, bu Komisyona ve Türkiye'ye damgasını vuracak cümle Sayın Erzurum Milletvekili tarafından dillendirildi: "Üniversitelerin acayip sorunları var." Teşekkür ederiz. Üniversitelerin gerçekten acayip sorunları vardır, on dört yıldır da hiçbir tanesi çözülemediği gibi daha da kördüğüm hâline gelmiştir.
Yine, tartışmaların içerisinde, Sayın Bakanının Millî Savunma Bakanlığından gelmesi var. Bunda şaşılacak bir şey yok arkadaşlar. Niye şaşırıyorsunuz? Yılların Çalışma Bakanı, beraber çalıştığımız, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı oldu; Millî Eğitim Bakanı, profesör hoca, gitti, Kültür ve Turizm Bakanı oldu; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı gitti, Millî Savunma Bakanı oldu. Yani, Millî Savunma Bakanının Millî Eğitim Bakanı olması bana çok acayip gelmiyor. Artı, öz geçmişleriyle de hiçbir uyumları yok yaptıkları işin. Yani, Sayın Bakan avukattır, hukukçudur, aynı zamanda mühendistir ama Millî Eğitim Bakanlığı yapmaktadır. Burada şaşılacak hiçbir şey yoktur. Çünkü, hangi konumda olursanız olun, öz geçmişinizde ne kadar müktesebatınız olursa olsun, teknik bir bakanlığın dahi başına gelseniz bir şey değişmez. Çünkü, bir kişi bir şey söyler, talimatını gönderir, siz de onu uygularsınız. Bu, AKP iktidarında bizim yıllarca görmeye alıştığımız bir konudur. Görmeye alıştığımız bir konudur; doğru bulduğumuz anlamına gelmez. Bir tek üzüldüğümüz şey var: Bu saydığım sayın bakanlar gerçekten saygın insanlardır, öz geçmişlerinde çok ciddi başarılara imza atmışlardır. Bu şekilde kendileriyle ilişkili olmayan alanlarda çalıştırılmaları onların öz geçmişlerine ve ülkemize yapılan bir saygısızlıktır. Benim kişisel görüşümdür, bunu da ifade etmek istiyorum.
Yine, arkadaşlarımız çok şaşkın bir şekilde... Tabii, siz Millî Eğitim Komisyonusunuz. Biz görece dışarıdan baktığımız için biraz daha noktasal bakabiliyoruz, kaybolmuyoruz detaylar arasında. Yine, şaşırdığınız bir nokta: Efendim, Maarif Vakfı kuruluyor. Yani, ne gerek var? İşte Yunus Emre Vakfı var, Millî Eğitim Vakfı var, şu var, bu var. Yani çok net, çok basit; cemaati yok edip onun yerine AKP yapılanmasını getirecek bir yapı kuruluyor arkadaşlar. Yani, burada Hükûmeti anlayışla karşılamak lazım. Cemaatin, cemaat yapılanmasının, herhangi bir cemaatin -ister Fethullah Gülen Cemaati olsun, ister bilmem ne cemaati olsun- Türkiye içerisinde, devlete sızması ve devleti yönetme arzusu hiçbir zaman tarafımızdan kabul edilmemiştir, edilmeyecektir. Ömrümüz bunlarla mücadeleyle geçmiştir, geçmeye devam edecektir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bizim de öyle, inşallah.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Günaydın efendim, günaydın.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yok, gülme.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Keşke başından beri mücadele etseydiniz, besleyip kargayı gözünüzü oymasına izin vermeseydiniz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yetiştiğimiz yerden başladık efendim. Ömrümüzün sonuna kadar yani.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederiz. Cemaatle, bu yapılanmayla devlet içinde kim paralel yapı oluşturursa, AKP dâhil, mücadele etmek, onurlu her insanın görevidir. Ama, şunu da unutmayınız ki cemaat yapılanmasına nasıl izin verip de şimdi yerle yeksan ettiyseniz, tutmadıysa bu iş, aynı şekilde AKP yapılanması da ne devlet içinde ne de yurt dışındaki okullarda tutmayacaktır. Geçmişten akıllı insanlar örnek alırlar, daha akıllı insanlar ise başkalarının geçmişinden de örnek alırlar. O yüzden, bizler akıllı insan olmak mecburiyetindeyiz. AKP'nin yaptığı bu iş tutmayacaktır. Tıpkı cemaatin tutmadığı gibi. Sadece bize zaman, para kaybettirecektir, enerji kaybettirecektir; buna yüzde yüz eminim.
Elbette bu vakfın kuruluş nedenlerini burada zahirî olarak önümüze konulan tasarıda hepimiz görebiliriz ama gerçeğin ne olduğunu da az önce sizlere anlattım. İsmi bile... Bakın, gerekçesinde diyorsunuz ki: "Türkçe ve Türk kültürünü yaymak." İsmi ne bu vakfın? "Maarif Vakfı" yani Arapça Sayın Bakan. Arapça bir ismi getirmişsiniz, vakfa vermişsiniz, sonra diyorsunuz ki: "Ben Türk kültürünü yayacağım." Bize insanları güldürmeyin ne olur. Yanlış yapıyorsunuz, biz bu yanlışı düzeltiriz ama insanlar bize gülecekler, gülüyorlar da. Bunu yapmamız çok doğru olmayacaktır.
Millî eğitimimizin durumunu arkadaşlarım uzun uzun anlattılar. Ben çok girmeyeceğim. Sadece, Mersin'de millî eğitimin geldiği noktayı size söylemek istiyorum. Bütün Türkiye'de millî eğitimi elbette yakından izliyorum ama giderek, yaşayarak görmedim. Yanlışım varsa düzeltirsiniz ama Mersin için konuşacağım. Mersin'deki millî eğitimin durumu maalesef mezhepçi bir eğitim konumuna gelmiştir Sayın Bakan. İki örnek vereceğim, çok var örnek ama iki örnek vereceğim. Bir tanesi, Mersin'de İl Müftülüğü ile İl Millî Eğitim Müdürünün ortaklaşa hazırladığı, Sayın Valinin de onayladığı, caminin çevresindeki okulların camilere bağlanması. Tek tek hangi camiye... Örneğin Muğdat Camisi'ne hangi okulların bağlanacağı, efendim, Ulu Cami'ye hangi okulların bağlanacağı tek tek... Gülmeyin, efendim, ben size onaylanmış bir projeden bahsediyorum. Eğer itimadınız yok ise hemen size takdim ederim efendim imzalı şekliyle. Ben yani...
İSMET UÇMA (İstanbul) - Gönderin, görelim.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Biz de görelim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki efendim, derhâl, başım üstüne. Bakın, ben bir bilim insanıyım.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Evet, biz de.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hiçbir zaman polemik yapmam. Ben size bunu getireceğim, derhâl. Önünüzdeki İnternet'ten de girebilirsiniz.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Biz de söz veriyoruz, üzerine gideceğiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, biz üzerine gittik.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Biz gideceğiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın İl Müftülüğü ve İl Millî Eğitim Müdürünün imzaladığı... Bakın, İl Millî Eğitim Müdürü diyorum, başka bir şey söylemiyorum.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Yaz Kur'an kursu falan olmasın vekilim. Yani, okulu camiye ipotekten bahsediyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Vekilim, bitireyim. Bakın, ben ne konuştuğumu çok iyi bilen bir insanım. Camilere hangi okulların bağlanacağı tek tek zikredilerek...
İSMET UÇMA (İstanbul) - Getirin onu bize.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, bunu ben Meclis kürsüsünde de söyledim ve oradan da gösterdim. "Getirin." diyerek sanki yalan söylüyormuşuz gibi bir intiba yaratmayınız. Ben elbette götüreceğim.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Müdellel hâle sokmak sizin göreviniz. Sayın Atıcı, lütfen yani...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, bir iddiada bulunuyorsam bunu ispatla mükellef miyim? Tamam, teşekkür ederim. Ben size bunu getireceğim.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Ben de il müftüsüydüm. Camilerle öteden beri neden sorununuz var?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Şimdi geleceğim. Sayın Müftüm...
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Siz cami satıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Müftüm, şimdi geleceğim, o konuya da geleceğim. Sayın Müftüm, bu soruyu siz ve sizin gibi...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Cami emlakçısı sizsiniz Hocam, gözünü seveyim ya! En büyük cami emlakçısı CHP'dir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, konuşmama izin verecek misiniz, yoksa...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Genel Kuruldan önce ara vereceğiz. Sayın Bakanımıza da bu konuşmalarla ilgili tabii söz vereceğim. 2 tane milletvekilimiz kaldı. Bunlar, tabii, Komisyon üyesi olmadığı için biraz daha kısa tutuyoruz, en başta ifade ettim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Atıcı'dan toparlamasını... Sonra da Sayın Özdemir'e söz vereceğim. Böylece milletvekillerimizin konuşmaları bitecek. Sayın Bakanımıza söz verip ara vereceğim.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Amacımız polemik yapmak değildir, sadece tespitleri yapmaktır. Burada, bakın, okulların camilere bağlandığını söylediğimde AKP milletvekilleri bile rahatsız oldular. Gözleriyle gördüklerinde ne demek istediğimi anlayacaklar. Ve bu projede, bu protokolde -proje değil, protokol- imzalanmış protokolde dört gün okulda, bir gün camide eğitim verdirdiniz, verdirmeye kalktınız.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Son sınıf tatbikatları olmasın. Bakın, meslek okullarında...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, ilkokullardan bahsediyorum.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Peki.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Siz projeyi getirin de bir görelim, iddialarınız nelermiş. Görmeden bir şey konuşmak doğru değil yani.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, iddia değil.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Peki, getiremezseniz ne yapacaksınız?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - İstirham ederim yani elbette, elbette.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Tamam, bekliyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bu konu Genel Kurulda gündeme gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, polemik yapmayalım. Ben size... Efendim, bakın, bir telefon açacaksınız Sayın Valiye, diyeceksiniz ki: "Böyle bir şey var mı, yok mu?" Niye yani? Ben de size getireceğim. Çünkü, bu konuyu biz Sayın Valiyle de konuştuk. Sayın Vali böyle bir şeyden bilgisi olmadığını, araştırıp döndükten sonra da "Evet, böyle bir şey varmış. Çok büyük infial var. Onun için şimdilik dondurduk..." Biz de yargıya başvurduk efendim. Bakın yani biz boş konuşmuyoruz. Bu konuda eğitim sendikaları yürütmenin durdurulması için yargıya başvurmuştur. Yani, bilgisizliğinizi anlarım, her şeyi bilmek zorunda değiliz, bu konudan bilgi sahibi olmayabilirsiniz ama bir milletvekili konuştuğunda da "Size de ben bunu ispat edeceğim, yargıya gitmişiz." diyorsak da hâlâ "Getiremezsen ne yapacaksın." filan, bunlar yakışmıyor, yakışmıyor. Çünkü biz bir şeyi konuşurken doğru düzgün bir şekilde dayanaklarını elbette sunmak mecburiyetindeyiz.
BAŞKAN - Sayın Atıcı, tamam, lütfen...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Size diyoruz ki: Yargıya başvurmuşuz yürütmeyi durdurma kararı için. Daha ne diyeceğiz? Öyle uyduruk bir şey için yargıya başvurulur mu? Sayın vali de çıkıp bize "Evet, bu sıkıntılı bir konudur, biz de bunu tartıştık ve şimdilik durdurduk." demiştir.
Gelelim camilerle ilgili sorunumuza.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - 7 tane cami satıldı Üsküdar Belediyesinde.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Kaç tane yapılmış Hocam?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, bir saniye...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yapılanlar var mı orada?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Hocam... Hepimiz aynı gelenekten geliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin ve bizlerin camilerle hiçbir sorunu yoktur, hiçbir sorunu yoktur, polemik yapmayacağız. Bizim sorunlarımız var. Kiminle biliyor musunuz? Camileri siyaseten kullananlarla sorunumuz var, camileri ticarethane zihniyetiyle, aşağısına marketler açarak kullananlarla sorunumuz var, camileri siyaseten kullananlarla sorunumuz var Sayın Milletvekili.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Siz kullanıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Biz bu şekilde camilerle oraları ibadethane olarak görmeye devam edeceğiz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Komisyon üyesi olmadığınız için konunun hâkimiyetini kaybettiniz gibi geliyor. Bence konuya geri dönseniz memnun oluruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Çok rahatsız olduğunuzun farkındayım Sayın Milletvekilim söylediklerimden, müsaade ederseniz toparlayacağım.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Rahatsız değilim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Rahatsız değilseniz o zaman müsaade edin, bekleyelim.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Millî Eğitimle ilgili yasa tasarısını konuşuyoruz burada.
BAŞKAN - Sayın Atıcı, toparlayalım lütfen.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Millî Eğitimle ilgili bir yasa tasarısının konuşulduğunun farkındayım. Sayın milletvekilleri sataştıkları için ben de onlara cevap veriyorum.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Bence konuya geri dönün.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, nereye döneceğime siz karar veremezsiniz. Ben haddini bilen ve ne konuştuğunu bilen bir insanım, teşekkür ederim uyarınız için.
Bizler eğitimin okullarda yapılmasını istiyoruz. Ama Mersin'de yine camilerde kreş açılarak -yanlış duymadınız, kreş açılarak, başka yerde açılmayarak- o çocukları anneleri tarafından mecburen camide açılan kreşlere getirilmek zorunda bıraktınız.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Niye rahatsız oluyorsunuz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Arzu ediyorsanız bunu da size gösterebilirim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Rahatsızlığınız nedir bundan?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bizim rahatsızlığımız yoktur efendim. Ben nasıl ibadet edeceğimi...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Camiyle çocuğu nasıl buluşturursun Hocam, dert bu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Müsaade edin efendim.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Kreş diyor, kreş.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakın efendim, arkadaşlar, konumuz... Camilerimiz ibadet yerimizdir. Burada uzun süre cami konuşmayalım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Varlığı bu ya, varlığı bu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben nasıl ibadet edeceğimi babamdan öğrendim.
BAŞKAN - Sayın Atıcı, bir saniyenizi alayım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama çok sataşıyorlar Sayın Başkan, çok sataşıyorlar ama.
BAŞKAN - Kusura bakmayın, siz misafirimizsiniz Komisyonumuzda ama on beş dakika oldu başlayalı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama on dakikası sataşmayla geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN - İnanın, biz öğleden önce bir toparlama yapacağız. Onun için, kusura bakmayın, toparlayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, iki dakikada toparlıyorum.
BAŞKAN - Sağ olun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ben ibadet etmeyi babamdan öğrendim. Hafta sonu, bayramlarda namazımı nasıl kılacağımı babamdan öğrendim. Mecburen çocuklar... Her yerde kreş açın, babaları çocuğun elinden tutsun camiye mi götürür, cemevine mi götürür, kiliseye mi götürür, şurada yeri var; konu bu değil, samimiyetime inanın, söylemek istediğim bu değil. Camilerle bizim sorunumuz yoktur. Elbette ki herkes inancı neyse çocuğunu alıp oraya götürecektir, bunda bir sorun yok efendim. Ama burada Millî Eğitimin yapması gereken işleri biz il müftülüklerine bırakır isek durum bu olur, onu izah etmeye çalıştım.
Gerekçede diyorsunuz ki: "Burs vereceğiz." Devletimizin burs verme imkânı yok mu da bu vakfa mahkûm oluyoruz? "Bu vakıf okul, yurt, eğitim kurumu açacak." diyor. Yani devletimiz âciz midir Sayın Bakan? Niye biz yurt açamadık bugüne kadar, on dört yıldır o kadar iş yapıldı, şehir hastaneleri, şu bu, niye yurt açamadık? Efendim "Eğitmen yetiştirecek." diyor. Bundan daha büyük ayıp olur mu, atanamayan öğretmenler dururken? Daha büyük ayıp "Bilimsel araştırma, AR-GE yapacağız." Yani eğitim fakültelerine birazcık ayıp olmuyor mu gerçekten? Daha da önemlisi "Vatana, milletine bağlı yüksek ahlaki millî değerlere sahip gençler yetiştirmek." Yani on dört yıldır kesintisiz iktidardınız da bunu yapamadığınızı, Millî Eğitimin iflas ettiğini siz burada ikrar etmiş bulunuyorsunuz.
Bugün görüşülmeyeceğini söyledi Sayın Başkan, Tarsus Üniversitesiyle ilgili olarak bir iki cümle söyleyip bitireceğim. Tarsus'un sekiz bin yıllık bir tarihi vardır. Nüfusu da 400 bin civarındadır, aslında 500 bindir ama kayıtlı 400 bin civarındadır. Burada, Tarsus'un özellikleriyle ilgili, Mersin'in Tarsus ilçesinin tarım, turizm, lojistik ve ticaretiyle ilgili, sıradan bir üniversite değil, gerçekten oranın ihtiyacına karşılık veren, cevap veren ve tüm Türkiye'ye de bilgi yayan bir üniversite kurma teklifimiz vardır. O nedenle, bu üniversitenin kurulması için eğer gerekiyorsa iş birliği yapalım. Bir üniversite kurmak partilerüstü olmalıdır. İş birliği yapalım; AKP de önerge versin, MHP de versin, istiyorsa HDP de versin, el birliğiyle Tarsus'a bir üniversite kuralım. Yani daha 10'uncu sırada, zaman var, birleştirme yapabilir Sayın Başkan. Ben buradan bütün milletvekillerine, parti ayrımı yapmaksızın sesleniyorum: Tarsus'un kalkınması için böyle bir üniversiteye ihtiyacı vardır. Tarsus, 54 ilden daha büyük bir ilçedir, bir üniversiteyi hak etmiştir. El birliğiyle bu üniversiteyi Sayın Bakan kuralım, sevabı da hepimize olsun, onurunu da hep beraber taşıyalım.
Teşekkür ederim.