| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 07 .01.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, özelikle bu kanun maddesiyle ilgili bu kadar uzun ve üzerinde tartışarak devam etmemizde herhâlde Sayıştay ve Sayıştayla ilgili kanun yapma anlayışında 2010'dan sonraki süreçte ortaya çıkan Sayıştayı pasivize etme, baypas etme, yetkilerini elinden alma, Sayıştayla ilgili olarak ortaya çıkmış raporların "duman eder" korkusuyla ilgili olarak, birçok kurum ve kuruluşla ilgili "duman eder" korkusundan Sayıştayın adı geçen veyahut onun denetiminde olan veya olması gereken süreçlerde yine "Nereden bir baypas yaparız, nereden bir farklı yerden dolanırız?" mantığıyla ortaya çıkan bir tercih, bir yasa yapma anlayışını, maalesef, burada da görüyoruz.
Geçtiğimiz tasarı üzerinde konuşulurken ve o tasarının çıkartılma sürecinde de bugün buraya gelip üzerinde bu kadar yoğun konuştuğumuzda da böyle bir baktığınızda Anayasa ve ilgili yasalarla aykırılığı net olarak ortaya konmuş bir maddede ısrarcı olmak ve maddeyle ilgili önergenin gerekçeleriyle de beraber baktığınızda bu gerekçelerin var olan fiilî durumu maalesef çözmediğini ortaya koyan görüşlere rağmen, inanıyorum ve görüyorum ki biraz sonra yine parmaklar kalkacak, Anayasa ne derse desin, Anayasa Mahkemesi ne derse desin, ilgili yasalar ne derse desin bu yasa buradan, Komisyondan geçip Genel Kurula kadar gidecek.
Çok açık Anayasa Mahkemesi kelime kelime neden iptal ettiğini anlatmış. 5018 sayılı Kanun Sayıştayın denetim yetkisini nasıl kullanacağını çok net anlatmış ve yine bizim yasama içerisinde Sayıştaydan nasıl görüş almamız gerektiğini de yazılı olarak anlatımlı oltaya koymuş. Bunların hiçbirisi yapılmamış, bu var olanlar dikkate alınmamış ama "Biz böyle istedik, Sayıştaydan rahatsızız." Bunu da açık azık söyleyin. "Sayıştaydan rahatsızız, onun denetiminden rahatsızız."ı burada bir kanun uygulamasıyla ortaya koyan bir tercihle direte direte, devamlı olarak karşımıza çıkaran bir anlayışı sergiliyorsunuz.
Şimdi, burada, yüzde 50'nin altında olmuş, üzerinde olmuş diye bakmamış Anayasa Mahkemesi, demiş ki: Hazinenin veyahut kamunun elindeki hisseyi kamu adına -çünkü kamunun elindeki hisse 78 milyonun ortaklığında olan bir hisse- onun adına Sayıştay görevlendirilmiş. Bizler, burada yasama kadar denetim görevini de yerine getiren kişileriz ve denetim yetkisini de Sayıştayın hazırlamış olduğu raporlamayla o denetim yetkisinin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirerek bütçe hakkını kullanmak için burada görev ifa ediyoruz. Şimdi, bütün bu temel ilkeleri göz ardı ederek "İlla olacak, işte oradan olursa böyle... Yok, işte denetimi eksik kalmış, onu oradan..." Bir çok gerekçe ortaya konularak bu yapılıyor.
Şimdi, bu "ve" mantığıyla ortaya çıkan, yani yüzde 50 kamu payı altında olan ve Borsa İstanbul'da -eski İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, o da şirketleşti, Borsa İstanbul oldu- işlem gören şirketler kimlerdir diye baktığınızda, karşınıza iki tane şirket çıkıyor açıkçası. Birisi TÜRK TELEKOM, diğeri Türk Hava Yolları. Ben, size, hani bu denetlenmesi dolaylı olarak... "Sayıştaya taşeron kullan." denilen bağımsız denetleme kurumları ki o da Sayıştay denetim tanımının tamamen çok dışında. Yani, böyle bir dolaylı denetim yetkisi var mı sizin verdiğiniz birilerine? Yok. Raporunuzu böyle bir taşeron hazırlayıp bilgilerini siz mi yazıyorsunuz bugüne kadar? Yok.
Bir TÜRK TELEKOM başlığındaki olayla kısaca anlatacağım, çok da uzatmayacağım. Çünkü biliyorum, ne kadar anlatsak, sabahtan itibaren pek çok konuda uzun uzun anlattık, yani bunların, anlatılanların hiçbir değer ifade etmediğini gösteren "parmak kaldır" anlayışıyla yasa yapmaya devam edeceksiniz.
Şimdi, TÜRK TELEKOM 2005 yılında ki geçtiğimiz geneli üzerindeki görüşmelerde Aykut Erdoğdu arkadaşımız, özelleştirme değil aslında, imtiyaz sözleşmesiyle ilgili devir sözleşmesine kadar olan süreçte TELEKOM'un yapısıyla ilgili detay bilgiler verdi. Oradaki varlıkları, fiyatlamayı ve oradaki yürütülen mantığı geniş anlamıyla açıkladı. Ama şimdi denetlemesi Sayıştaydan uzaklaştırılan TELEKOM'la ilgili bazı gerçekleri de ben altını çizerek sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın, yine söylüyorum, 2005 yılındaki yapılan işlem bir pay devri değildir. Yani, bu sözleşmeyi imzalayan taraf bir imtiyaz sözleşmesiyle kullanım hakkı almıştır. Yani, oranın yeni bir ortağı değildir. Bu süreç sözleşme dâhilinde Danıştayın almış olduğu kararla da tescil edilmiştir. Belki o süreci hatırlamayanlar olabilir, ben kısaca o süreci de anlatayım: Sözleşme imzalandıktan sonra Danıştay onayına gittiğinde 38'inci maddeye bir ekleme yapıldı ve o eklemede dendi ki: 2026 yılında yani sözleşme, bu imtiyaz sözleşmesi sona erdikten sonra veyahut işte yenilenmesi olursa, bilemiyorum, sistemin işleyişini etkileyen tüm teçhizatı, bütün fonksiyonlarıyla çalışır durumda ve taşınmazlarla, bakın bir daha söylüyorum, taşınmazlarla birlikte kuruma devreder. Yani, Türkiye'de o sözleşmenin tarafı olan, bizim sözleşme devrini gerçekleştiren yapıya devreder diyor yani -alan- işte Oger Telecom yapısı açısından.
Daha sonra, sözleşmenin diğer tarafı bir muhalefet şerhi koyuyor sözleşmeye ve kendi tarafından imzalanıyor ama onu da yine TÜRK HABER-Sen'in açmış olduğu şerhe karşı iptal davasını kazanmasıyla bu şerh de geçerliliğini kaybediyor.
Şimdi, gelin, son yıllarda yapılan ilanlara bir bakın. Bu TÜRK TELEKOM'un taşınmazlarını, yani 2026'da devredilmesi gereken taşınmazlarını kim aldı? Yani PTT, posta, telefon, telgrafken hadi posta kısmı bir tarafa bırakıldı kargo şirketlerinin yoğunlaşmasıyla, telgraf bırakıldı, telefon işletmesi kaldı ama onun bütün varlıkları sonuçta bu milletin parasıyla alınmış ve kullanımı sözleşmeyle devredilmiş olan varlıklar. Ama şimdi bu şirketin bünyesinden bu gayrimenkuller, bu taşınmazlar haraç mezat satılıyor. Bunun ilanlarını her ilde görebiliyorsunuz, hâlen de devam ediyor. Peki, bağımsız denetimi de oluyor. Burada kamu payı devam ederken "Ya, bu yapılamaz!" diye ne soruldu, nasıl hesap soruldu? Bugün bu noktaya geldiğimizde, kamunun, hakikaten halkın payı olan, halkın hakkı olan bu yerler satılırken kimin ne sesi çıktı? Ben bunu net olarak sormak istiyorum.
Sayıştay fobisinden artık kurtulun. Sayıştay bu ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesinin tamamlayıcısı olarak kamu adına denetim yapan, denetim ilkeleri belli olan ve denetim sonucunda çıkartmış olduğu sonuçlarla -daha 2014 raporlarını yeni görüşüyoruz- orada bile nelerin problemli olduğunun altını çizerek belirtmiş olan bizim kurumumuz. Bu, Anayasa'ya aykırı, ilgili bağlı yasalara aykırı kanuni düzenlemeyi de dilerim devam ettirmekten vazgeçersiniz ama dileğim değil, gördüğüm olacak, yine parmaklarınızı kaldırıp bunu bu şekilde geçirmeye devam edeceksiniz.
Teşekkür ederim.