KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, bürokrasimizin değerli mensupları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz burada, önemli bir Bakanlığımız. Ama, daha önce iki arkadaşımın da ifade ettiği üzere ben de kültür ve turizmin aynı çatı altında toplanmasının doğru olduğunu düşünmüyorum, onu belirteyim. Çünkü, yapısı gereği turizm bir sektör, iktisadi bir sektör, bir gelir üzerine kurulu. Yani, sonuçta ülkenin var olan bir kısım değerlerini dışarıya anlatmak, ondan bir kâr kazanmak, piyasa mantığıyla işleyen bir çerçeve içinde hareket etme üzerine kurulu. Oysa, kültür öyle değil. Yani, kültürün pazarlanmaya ihtiyacı yok. Kültür zaten var. Siz "Yok." deseniz de var. Önemli olan onun ne olduğunu bilmek, ona ilişkin de sondaj yaparak o kültürün ne olduğunu anlamak.

Şimdi, Sayın Bakan, ben sunuşunuza da baktım. Sunuş, ağırlıklı olarak geçmişten gelen bir kısım tarihî ve kültürel varlıklar üzerinden kurgulanıyordu. Yani, benim bunlara itirazım yok tabii, elbette kaleler, mimari eserler, arkeolojik alanlar, ören yerleri, el yazması eserler, bunların sergilendiği müzeler, bunlar tabii, kültürün bir parçası, baktığınız zaman geçmişten gelen, bizi de var eden. Sonuçta bu toplumun bu ülkede yaşayan insanların yarattığı değerler bunlar, maddi ve manevi eserler. Ama, sadece bunlarla sınırlı değil, kültür bugün de yaşıyor. Bugün de yaşadığımız çağın içinde yapılan her üretimle bire bir bağlantılı ve burada tabii, sanatla yakın ilişkisi de işin devreye giriyor. Bir toplumu bir arada tutan en önemli öğelerden biri. Zaten akademik dünyada da özellikle, Sayın Bakan, ulusalcılık üzerine yazılan birçok eserde de kültür temel bir öğe, toplumu bir araya getiren öğelerden biri, Gellner'de de böyle, Hobsbawm'da da böyle, Balibar'da da böyle. Yani, kültür üzerinden o milliyetçilik, ulusçuluk düşüncelerinin akımlarının altında aslında toplumu bir arada tutan, onları bir ulusçuluk, milliyetçilik düşüncesi etrafında toplayan temel öğenin de kültür öğesi olduğunu söylüyoruz. Tabii, kültür, bir anlamıyla baktığınızda bir taraftan din demek, dil demek; bir taraftan inanç demek, düşünce biçimi demek, gelenek demek, hepsinin de içinde oluşuyor bu alanlar.

Tabii, burada kültür ve sanat alanlarını birbirinden ayırt etmek yanlış çünkü sanat aslında o kültür dediğimiz alanın içinde cereyan eden, onu tanımlayan, onu besleyen, onu geliştiren bir uğraş alanı diye söyleyelim. Tabii, sanat, daha eski çağlarda baktığımız zaman, daha çok zanaatçılar üzerinden yapılan standart bir kısım üretimle tanımlanırken bugün günümüzde sanatçının hangi alanlarla uğraşacağı, bir eseri ne zaman nasıl yaratacağı, yaratırken hangi öğelerle devam edeceği gibi birtakım sınırlamalar yok. Elbette bunu belirleyen, tabii, sonuçta estetik dediğimiz bir alan var, sanat felsefesi alanı var ama o, sanat felsefesinin içindeki normlar ve anlayışlar üzerinden şekilleniyor. Bu, tabii, önemli. Atatürk'ün de hepimizin bildiği bir özdeyişi var: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." diyor. Yani, kültürün ve sanatın ne kadar önemli olduğunu söylüyor.

Şimdi, buradaki biraz önceki tartışma, bu kültür-sanat -bir taraftan alırsak- siyaset ilişkisi üzerinden kurgulandı. Yani, neden sanatın siyaset dışı olması gerektiği gibi bir ön yargıya kapılıyoruz ya da bir düşünce içindeyiz anlamış değilim. Sanat, bir kere ideolojiktir, yapısı gereği ideolojik ve siyasidir. Hayır, bu, benim tanımım değil. Yani, sanatçının hayata ve topluma bakışını yansıtır ve bu bakışın herkeste aynı olması beklenmez. Kişiden kişiye, kişinin geçmişine göre, kişinin aldığı eğitime göre, o konulara bakışına göre, ideolojik görüşüne göre, dünya anlayışına göre, siyasi anlamda hangi siyasi görüş etrafında durduğuna göre hepsi tarafından şekillenir. O yüzden, sanat ideolojiktir. Yani, neden sanatçıyı sadece toplum içinde herhangi bir mesleği yapan biri gibi algıladığınızı, hiçbir mesleği şey yapmak için söylemiyorum ama bir zanaatkârın yaptığı bir işteki kişi gibi algıladığınızı anlamış değilim. Sanat...

MEHMET YÜKSEL (Denizli) - Sanat eğiticidir, ideolojik değildir.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir dakika arkadaşlar, bitireyim ondan sonra tartışalım, çok verimli bir alan bu alan.

Sanat, yapısı gereği ideolojiktir, siyasidir. Aynı zamanda sanat devrimcidir, sanat yıkar, yeniden yapar, öncülük eder ve çoğu zaman toplumun bile önünde gider. Ve sanatçı belirli eserleri yaratırken kendi bile çoğu zaman ne yaptığının farkında değildir, çok da tanımlayamaz, çok da formüle edemez. Picasso'yla Bragve yaratırlarken, eserlerini yaratırken kübizmi yaratmak için yola çıkmadılar ama insanlar sonra ona "kübizm" dediler. Sürrealizm... Bütün baktığınız zaman akımlar sonradan ortaya çıktı ama onlar bir toplum algısıyla toplumu algılamaya çalıştılar. İçinde yaşadıkları toplumu ve dünyayı ve bunun üzerinden eserlerini verdiler. Ha, sonra zaman içinde biz belli zamanlarda belli ekoller içinde topladık belki ama sanatçının böyle ideoloji dışı, siyaset dışı kalması gibi bir şeyi kabul etmek mümkün değil, her siyasi düşüncede olabilir. Yani buradaki yapılan tartışma yanlış bir tartışma. Sanatçı elbette müdahale edecek. Bir de aynı zamanda sanatçının bakışı, kendine özgü duyarlılığı, yarattığı eserler, elbette müdahil olmasını gerektiriyor. Yani siz almışsınız, bütün sanatçıyı herhangi bir şeye, hiçbir şeye karışmasın, hiçbir konuda fikrini belirtmesin, böyle bir anlayışı üstünden kurguluyorsunuz lütfen arkadaşlar.

MEHMET YÜKSEL (Denizli) - Böyle bir şey söyleyen yok.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, bakın bu, aslında çok naif bir tartışmadır, bizim okuduğumuz yıllarda hep vardı, ikiye bölerlerdi sınıfı münazara grubu sanat sanat için mi, sanat toplum için mi? Bu çok naif bir tartışma. Sanatçının toplumla ilgili kaygıları da vardır ama aynı zamanda sanat kendi adına, kendi başına sanattır, ideolojiktir, sanatçı entelektüeldir aynı zamanda, yaratır, düşünür, okur, geliştirir. O yüzden yani Fazıl Say'ın düşünceleri de bunun içinden ifade eder, hiç kimsenin gocunmasına ihtiyaç yok. Başka görüşteki insanlar da çıkıyor, düşüncelerini söylerler, onu da aynı şekilde kabul edeceğiz. Bu yüzden, bu şekilde yani kültürü, sanatı baskı altına almaya çalışan, onu tanımlamaya çalışan yaklaşımların hepsi, külliyen yanlıştır diyorum.

Sonra, oradan devam ettiğim zaman Sayın Bakan, sunuşunuzda gene bu edebiyat, plastik sanatlar, tiyatro, sinema, opera, bale, müzik, oralara da çok az yer ayrılmış, daha çok dediğim gibi, geçmişten gelen bir kısım kültürel değerler üzerinden bir kurgu oldu, oralara da çoğu zaman...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Konuşmamda mı, metinde mi?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sunuşunuzda da öyle yani çok sınırlı yerlerde söylemişsiniz, daha çok büyük bir kısmı ayırdınız ama en önemli alanlar bunlar. Yani bir edebiyat alanı üzerine bir şey yok burada, bir müzik üzerine, yani tiyatro, sinemayla ilgili çok az yer var, opera, baleyle ilgili baktığımız zaman belki 1 paragraf var, çok önemli alanlar. Bugün bunlar, Türkiye'de içinde yaşadığımız ülkenin sanatını besleyen, geliştiren alanlar ve dünyada bizi var edecek olan, belki gelecek kuşaklara aktaracağımız en büyük alanlar. Bizim bu alanları daha çık desteklemeye ihtiyacımız var. Devletin elbette oturup da sanatçıyı manipüle etmesi değil ama sanatı desteklemesine ihtiyaç var, yani gerekli kaynakları ayırmasına ihtiyaç var. Oralarda özgür insanların bir araya geleceği, özgür düşüneceği, yaratacağı ortamları sağlamasına ihtiyaç var. Bunu sağladığınız zaman zaten problem ortadan kalkar. Bir süre sonra bakarız ki düşünce ortamında da müthiş bir sıçrama olmuş bu ülkede, ihtiyacımız olan bu.

Turizm konusuyla ilgili birkaç şey söyleyeyim. Tabii, Bakanlık birlikte olunca şimdi kültürden turizme geçmek açıkçası şey oluyor, ciddi bir sıkıntı yaratıyor.

Tabii, turizm gelirlerinde bir artış var, bunun biraz aslında turizm istatistikleri, turizmin hesaplama yönteminde de değişiklikler oldu, önce 2003'te oldu. O dönemde işçi döviz gelirleri vardı, onun üçte 2'si turizm gelirlerine aktarıldı, orada bir yükselme oldu. Son dönemlerde yeniden bir kısım değişiklikler yapıldı ama sonuçta tabii, elbette turizm gelirinde bir artış var ama buna ilişkin olarak Türkiye'ye gelen yabancı turistlerin Türkiye'de bıraktıkları, harcadıkları para miktarında ciddi bir artış yok. Bu, çok ciddi bir handikap ve bir kısır döngü yaratıyor. Bakın, 2015 yılı programından vereyim rakamı: 2005 yılında ziyaretçi başına ortalama harcamayı söylüyorum Türkiye'ye gelen, 2005 yılında 766 ABD dolarıymış, 2013 yılında 749 ABD doları olmuş, artmamış hatta azalmış. Yani bu da aslında turizm sektörünün bugün içinde bulunduğu sıkıntıları söylüyor. Rekabet avantajımız düşük fiyata dayalı. Yani turizmin bu konuda çeşitlendirilmesine ihtiyaç var, farklı turizm çeşitleri. Mevsimsel, tüm mevsimlere yayılması, bütün coğrafi bölgelere yayılmasına ihtiyaç var. Özellikle turistlerin gelip belli bir yere, tatil köylerinde oraya kapanıp, orada kalıp, tekrar geri gidecekleri bir turizm anlayışının Türkiye'ye vereceği çok fazla bir şey de yok. Yani sonuçta onları kentlerimizde yaşatabilmeliyiz, yemek yemeliler, gezmeliler, görmeliler, öyle bir turizm anlayışına ihtiyaç var. Bu açıdan yani bugün içinde bulunduğumuz turizmde hem betonlaşma anlamında hem diğer anlamlarda da sıkıntılar var.

Sayın Bakan, soru önergelerimize cevap alamıyoruz Turizm Bakanlığınız döneminde. Neden böyle yapıyorsunuz bilmiyorum ama bizim için çok önemli bir şey, milletvekilleri için. Biz denetim faaliyeti yapıyoruz burada ve bizim soru önergelerimize verdiğiniz cevaplar önemli. Sonuçta bölgelerimizde, ülkede yaşanan sorunları oraya aktarıyoruz. Yani, ben bakıyorum, son dönemde sorduğum soruları tekrarlıyorum, iki kere, üç kere, dört kere vermişim cevap vermiyorsunuz. Yani, o zaman böyle bir denetim faaliyetini biz nasıl yürüteceğiz? Lütfen, sorularımıza cevap verin, cevap alalım. Hem biz bu konulara ilişkin olarak düşüncemizi aldığımız cevaba göre söyleyeceklerimizi belirleyelim hem de sonuç itibarıyla o konudan etkilenen, sorunu olan insanlara da bunu aktaralım. Bu şekilde de bunu çözelim.

Son olarak, iki konuyu burada hemen hızlı biçimde vurgulamak istiyorum. Cevap alamadığım için bunları bari burada sorayım. Birisi, bu 2012 yılında düzenlendi, İzmir Uluslararası Film Festivali. Uzun, eski... Aslında İzmir uluslararası Film Festivali, Türkiye'nin en eski film festivallerinden ama uzun süre değişik nedenlerle yapılmamış ama 2012 yılında sizden önceki Turizm Bakanı döneminde onun da girişimleriyle ve Başbakanlık Tanıtma Fonu, İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi iş birliğiyle bir festival düzenlendi ve İzmir kamuoyu çok da memnun oldu bundan. Bir taraftan EXPO sürecine adaysınız, İzmir aynı zamanda kültür sanat kenti. Baktığınız zaman bizim Avrupa'ya, Akdeniz'e açılan penceresi bu ülkenin. Bu açıdan bu önemli ama nedense 2013 yılında, 2014 yılında bu festivali yapmadınız. Neden bu festivali yapmadınız? Yani bunun İzmir için gerekli olduğunu düşünmüyor musunuz? Yani bunun devam etmesine ihtiyaç var.

Gene aynı şekilde İzmir'in önemli bir mega projesi yani mega derken çok büyük boyutlarda gösterişli yani mimari açıdan önemi olan estetik kaygılarla yaratılmış bir müzeye ihtiyaç var aynı zamanda da belki görüntü açısından da önemli olabilir çünkü bir körfez bölgesi, gemiler geliyor oraya biliyorsunuz, kurvaziyer taşımacılığın önemli olduğu bir yer. Böyle bir müzeye ihtiyaç var İzmir'de bu önemli. Birçok eserin de bir arada toplanmasına çünkü şu anda sergilenemeyen eserler var, hepsinin bir araya toplanmasına yarayacak. Zamanında bununla ilgili birtakım gelişmeler var, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu döneminde Kültür Bakanlığına ilişkin iletilen bir proje var ama bu projenin akıbeti belli değil. Ben bunu sormak istiyorum size, böyle bir konudaki düşünceniz nedir, böyle bir projenin İzmir'e gerçekten de, böyle İzmir'e yakışır, Türkiye'ye de yakışır büyük bir müze yapmayı düşünüyor musunuz? Biraz önce dediğim gibi, yani bu, aynı zamanda İzmir'in de tanıtımı içinde önemli olacaktır diyorum.

Zamanımı herhâlde biraz geçtim, birkaç soru olacak, birkaç konu vardı ama onları da sorularda diye getireyim diyorum ben.

Teşekkür ediyorum. Ben de bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunarım.