| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 07 .01.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Yani tabii, şimdi, Sayın Bakan Yardımcısının ifadelerinden sonra iş iyice karıştı.
BAŞKAN - Yok, aslında hazırlıkları var. Sayın Bakan Yardımcım onu söylemek istemedi yani.
ERHAN USTA (Samsun) - Ben hazırlığı var, yok onu bilmiyorum ama yani şimdi bir şey söyleniyor, onun üzerinde bir fikir oluşturduğunuz zaman hemen ondan çark ediliyor, bir başka şeye geçiliyor. Şimdi, biz sizin bize söylediğiniz şeyler üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Bize bu sunum yapılırken ne denildi? Kamu tarafında işte ton başına 11 lirayla 17 lira bilmem kaç lira arasında değiştiriliyor denildi.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ALİ RIZA ALABOYUN - O 2014.
ERHAN USTA (Samsun) - 2014, tamam.
Ondan sonra, "Ton başına şu kadar fiyata geldi, ton başına buraya geldi. Bunun sözleşmesi ton başına olduğu için ton başına yapıyoruz." dedi. Bak, ayrıca Genel Müdür dedi ki: "Şimdi, özel sektörde bunu ton başına yapamayız çünkü devlette ne aldığımızı, ne verdiğimizi biliyoruz ama öbür tarafta kayıt dışılık çok olur, hile hurda olur." yorumu bu. "O yüzden orada daha sağlıklı kriter, ölçülebilecek kriter işçidir, orada da işçiden gidiyoruz." denildi. Bakın, şu denilmedi bize: Efendim, bunların birbirlerine ne kadar yakın olması gerekir nihayetinde ton başına veya işçi başına verdiğimiz şeyin? Yani bir kriteri esas alırsınız ama öbür kriterle de hesabını yaptığınızda arada bir uçurum varsa buna da bir bakmak lazım. Yani şimdi birisinde ton başından gidiliyor, buna tekrar bakılabilir deniyor. Zaten işin mahzurları burada. Yani bir kanun yapılıyor, burada Parlamento çalıştırılıyor, biz hepimiz konuşuyoruz da konuştuğumuzun hiçbir kıymeti yok esasında. Bütün yapılacak işler daha sonra çıkartılacak Bakanlar Kurulu kararıyla veya Bakanlar Kurulu kararında... Yani diğer bakanların da ne kadar katkısı olduğunu görüyoruz biz Bakanlar Kurulu kararında. Yani bir tane, iki tane bakanın hangisinin bileği iyi geldiyse, güçlü geldiyse olacak bir şey bu. Yani bu kabul edilebilir bir şey değil. Hele şimdi, sayın vekilin açıklamasından sonra şöyle bir şey olduğu ortaya çıkıyor: Şimdi, kamuya önce verdik. Kamuyu emsal göstererek özel sektöre veriyoruz. Tekrar özel sektörü emsal göstererek, oradaki yüksek miktarları kamuya tekrar artırmaya devam edeceğiz gibi bir şey çıkıyor. Bunun için bize gelmeyecekler, onu biliyorum ben.
BAŞKAN - Efendim, niyet beyanıdır Çaturoğlu'nunki, bir Zonguldaklı olarak niyet beyanıdır.
ERHAN USTA (Samsun) - Yani en azından beklentidir, Hükûmet tarafının bir milletvekilinin böyle bir beklentisi var. Dolayısıyla, böyle bir baskısının da olacağını...
BAŞKAN - Sayın Demirtaş'ın da var benzer beklentisi.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, şimdi, muhalefet milletvekillerinin beklentisinin olmasının bir önemi yok, konuştuklarının da bir önemi yok. Bunu burada çok net görüyoruz. Yani konuştuklarının kalitesi ne olursa olsun bunun bir öneminin olmadığını birazdan burada oylamada inşallah görmeyiz ama büyük ihtimal göreceğiz ama önemli değil.
Herkesin, bir defa, karşı karşıya olduğu bir vicdanı var Sayın Başkanım. Yani eğer vicdanlarımızı kaybetmediysek vicdanımız var. Eğer inanıyorsak Allah var, Allah'tan bir korkumuz var. Herkesin bir dinî inancı var. Bu çerçevede bir korkumuzun olması lazım.
BAŞKAN - Bu teknik görüşmeleri imana, Allah korkusuna falan sığındırırsak yani... Yapmayın Allah rızası için.
ERHAN USTA (Samsun) - Siz lütfen kesmeyin.
Efendim, burada en fazla rakamlı konuşan, en fazla teknik konuşan benim ama müsaade edin... Yani şimdi onunla ikna edemiyorum. Ne yapayım? Bir de bu tarafı deneyeceğim. Yani hiç olmazsa, ismini bilmiyorum ama şu sayın vekilimin sanki benim bu söylediklerime bir miktar...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - İnanıyormuş gibi oluyor.
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Yok, o alanı zorlama.
ERHAN USTA (Samsun) - Neyse... O sizin bileceğiniz bir şey ama lütfen benim nasıl değerlendirme yapacağıma bu anlamda karışmayın.
BAŞKAN - Ama muhatap biziz, arkadaşlar yani. O yüzden müdahale etmek zorunda kaldım.
ERHAN USTA (Samsun) - Efendim, o zaman müdahale edecek bir şey yok. Yani ben elbette şunu soracağım: "Yani vicdanınızla hareket etmeyecek misiniz?" diyorum. Şimdi, yaptığımız hesabın bir yanlışı varsa deyin ki: "Arkadaş, sen sabahtan beri yanlış hesap yapıyorsun, bizim hem vaktimizi çalıyorsun, bizi kandırıyorsun." Yaptığım hesabın bir yanlışı var mı? Söylediğimiz şeyde bir yanlışlık yok. Buna karşı hiçbir fikir geliştirilemiyor ama en sonunda işte bilek güreşi... Tabii 40 kişi, 25 kişinin bileği 15 kişinin bileğini yeneceği için... O yüzden de diyorum ki...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok canım, bilek güreşi olsa yenemezler bizi. Parmak güreşi.
ERHAN USTA (Samsun) - Parmak güreşi.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - 1 Kasımda bilek güreşi yapıldı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, yapma, onu... Parmak güreşi bu.
ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, 1 Kasımda vatandaş size...
BAŞKAN - Sayın Usta, çok teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır teşekkür etmeyin, bitirmedim.
BAŞKAN - Edeyim efendim, niye etmeyim?
ERHAN USTA (Samsun) - 1 Kasımda vatandaş kendi kaynağına, kendi parasına sahip çıkılsın diye eğer size de oy verdiyse bunun için oy vermiştir. Yani vatandaş bizim kaynaklarımız çarçur edilsin diye vermemiştir. Bunu böyle yorumluyorsanız bu çok yanlış olur.
Şimdi, bizim söylediğimiz şeylerin, yaptığımız teknik izahatların hakikaten yanlış olduğunu düşünüyorsanız lütfen bir izahat yapın. Yani bu söz herkese açık, hele hele Bakanlığın ve Sayın Bakanın bu konuda izahat vermesi lazım. Şu ana kadar bir izahat yapılamadı. Tek yapılacak izahat, neyin üzerine gidiyorsak... "Ya, onda olmaz da belki öbürü olur, ya, daha bakmadık, e çalışacağız, bakacağız, edeceğiz." şeklindeki şeyler izahat değil. Burada bürokrasinin en tepesindeki kişi müsteşardır. Ben müsteşarın lafına itibar ederim. Ha onun öyle çıkması gerekmiyor ama herhâlde en yakın olacağını düşündüğü bir şeyi bize söylemiş olması lazım Sayın Müsteşarın yani bir asgari ücretin burada makul olabileceğini düşünerek. Elbette siyasi takdir yarın bir gün onun altında olur, üstünde olur. Ama bunun, işte bir şeyin üzerinden konuşmamız lazım. Yani hiçbir şeyin üzerinden konuşmayacak mıyız biz burada? Zaten eleştirdiğimiz şey de o. Yani hiçbir sınırı olmadan bir yetki olur mu arkadaşlar? Nihayetinde "Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var." diyoruz değil mi devletin kaynağında? Yani beytülmal diyoruz değil mi buna? Yani bunun kullanımıyla ilgili bir karar vereceğiz, bunu oylayacağız. Yani bununla ilgili hiç mi kriter olmasın? Dolayısıyla, bunlara bakmak lazım.
Ben, Sayın Başkan, karşılaşacağımız maliyetin kabaca 1 milyar TL'ye kadar gittiğini, kamu artı özelde, görebiliyorum, bakın bunu yaşayacağız. Kamu artı özelde 1 milyara kadar bu maliyet gidebilir. Hele hele özelde yaptığımızı emsal olarak kamuya da sonra yansıtmaya başlarsak...Yani ben tabii şimdi burada sektörün -bu sektörel komisyonda tartışılmadığı için- bununla ilgili şikâyeti nedir, kamuya verdiğimiz bu şeylerle ilgili hani beklenti karşılandı, karşılanmadı, maliyetler ne oldu, insanlar iflas edecek mi, işçi çıkaracak mı, çıkarmayacak mı o detaylarını filan bilmiyorum. Ama şu anda beklenti, konuşulanlardan bizim çıkardığımız, bu maliyetler önümüzde, zaten 300 küsur milyon cepte özel tarafın, bakın onu görün, onu göreceğiz, yaşayacağız, diğer tarafa da bunun çıkma ihtimali var.
Bu çerçevede ben bir yorum yapılmasını, bunlara karşı sağlıklı bir değerlendirme yapılmasını ve bir cevap beklediğimi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.