| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 18 .11.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Bakanlığın değerli temsilcileri... Güçlü bir demokrasimiz yok bir kere peşinen onu söyleyeyim Sayın Bakanım, yani "güçlü bir demokrasimiz" dediniz. 12 Eylül Kenan Evren darbe Anayasa'sıyla yönetilen, yüzde 10 seçim barajının olduğu, düşünce, örgütlenme özgürlüğünün olmadığı, Hükûmetin kendini koruma yasaları, güvenlik yasaları çıkardığı bu ülkede demokrasiden bahsedilemez, bir kere onu düzeltelim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Kaplan, duyamıyoruz.
BAŞKAN - Biraz daha mikrofonu yaklaştırırsanız... Arkadaşlar tam duyamadılar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Arkadaşlar, beni duymanız lazım yani ben o kadar zayıf konuşan biri değilim.
BAŞKAN - Sesiniz çok yüksek ama...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Kaplan'ın sesi yavaş yavaş artıyor.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, siz farkında değilsiniz, önce çok yavaş başlıyorsunuz, duyulamıyor, sonra gittikçe hızlanıyor, yükseliyor ses.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, arkadan kışkırtılmak isteniyor.
BAŞKAN - Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Avrupa Konseyi tarafından verilen veriler gösteriyor ki devlet bütçesinden kültüre ayrılan pay bakımından Türkiye diğer ülkelerin çok gerisinde. 77 milyonluk bir ülkeyiz, müthiş bir tarihî zenginliğimiz, doğamız var, farklı dinler, inançlar, kültürler, kimlikler, Türkler, Kürtler, Çerkezler, Araplar, Lazlar, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Ezidiler yani bu topaklarda herkes var.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Zazalar var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şüphesiz, Zazalar da var yani çok detaylandırmadım.
Tabii, Kültür ve Turizm Bakanlığı söz konusu olunca yani ne kadar bütçe o kadar hizmet ama o hizmetin yani 2,3 milyar şu an, aslında az değil, yatırımlarınız da var, gelirleriniz de var ama görünür bir kültür yani hem kültürde hem turizmde bir farklılık yaratılması beklentisi var; yok bu. Sanki sanatın, kültürün, turizmin damarları kesilmiş, sansür ve belli bir iktidarın zihniyeti oturmuş sanatın, kültürün, müziğin, sinemanın, tiyatronun, şarkıların, hepsinin üstüne.
Benim demin öfkemi anlamanız gerekir diye düşünüyorum. Durmadan padişah hikâyelerini anlatan, padişah geceleri, padişah anmaları ve kitaplarıyla her bakanlık önümüze geliyor ve haklı olarak şunu çıkardım: Sayın Bakan, 1136'da doğmuş El Cezeri. Dünyanın en önemli bilim, teknik buluşlarından birini yapmış. Bunu bir bakanlık, Spor Bakanlığımız gençlere dağıtıyor. 12'nci yüzyılda robot yapan Türk bilgini. Hadi, diyelim, Selçuklular 1071'de Malazgirt'e kadar geldiler, anladık. Selçuklular daha Ahlat'a, yerleşmemişler Süphan Dağı'nın oraya, Botan bölgesine de, Mezopotamya'ya da daha inmemişler yani daha Selçuklular yok; bırak onu, Osmanlılar yok; bırak onu, cumhuriyet yok. Yani bu ideoloji sanatı köreltir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Kaplan, binlerce yıldır Türkler Anadolu'da.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama yüz bin yıl önce de olsa, milattan önce de olsa El Cezeri Türk değildir, onu bir kere kabul edin. Yani Cizre'de de yoktur.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Arap olduğu söyleniyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - El Cezeri, Cizre'de ve memleketimde bununla ilgili çokça fazla da kitap var, isteyenler de buna erişebilir.
BAŞKAN - Bu toprakların, bu kültürün, bu medeniyetin evladı ya, ne olduğu önemli mi?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama, bunu Bakanlığın bu şekilde, Spor Bakanlığının bunu gençlere anlatması... Bakın, 2 tanesini getirdim, 6 tane daha var.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Kim onun yazarı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yazarı, Yeni Asya'da yazan Şaban Doğan. Yani Yeni Asya'da birileri işte... Aynı, hepsinde aynı, 6 tane daha var.
Şimdi, tabii, retçi, inkârcı, asimilasyoncu politikaların karşısında olmak doğru bir tutumdur siyaseten çünkü Türkiye'nin geleceği bundadır. Yani Kürtçe tiyatro da olacaktır, Arapça tiyatro da olacaktır. Nasıl ki İngilizce oluyorsa, Fransızca oluyorsa, başka dillerde oluyorsa, ne bileyim, İspanya'dan gelip burada çok güzel sanat eserlerini kendi dilleriyle icra ediliyorsa bütün diller de olacak. Sinema da öyledir, müzik de öyledir, bunlar evrensel değerlerdir. Tarih, kültür, cami, medrese, kilise, kale bunlar ayrı şeyler, bunlar ayrı bir ortak hazinesidir, değeridir insanların. Bu açıdan baktığımız zaman Fekayi Tayran'ın Divan'ı elbette ki önemlidir, bunda emeği geçen herkese saygı duyup teşekkür ediyoruz. Yani Fekayi Tayran, Kuşların Hocası, dünyada bir örneği yok. Yani şimdi buradaki bir şiiri kim okursa okusun doğayla, tabiatla, suyla, Dicle'yle olan hikâyesi müthiş bir şekilde, Kuşların Hocası...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kuşların talebesi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Kuşların talebesi olarak... "Feqiye" biliyorsunuz, tam şey değil, imam icazeti almadığı bir dönem.
Şimdi, bunu takdir ederiz, şeyi de takdir ederiz, Melaye Ciziri de 15'inci yüzyılda, 16'ncı yüzyılda, bu bahsettiğimiz aynı dönemde yaşıyorlar. Aynı dönemde, Cizre'de üniversite düzeyinde Kırmızı Medrese olayı var. Yani onunla ilgili gerçekten yararlandığımız birçok eser var, şu an restore de ediliyor. Buradan şunu çıkarmak istiyoruz: Türkçeye de, Kürtçeye de, Çerkezceye de, Rumcaya da, Süryaniceye de, bütün dillere, bütün kültürlere, bütün kimliklere bütünüyle sahip çıkabiliyor muyuz, mesele bu. Sadece bir Carmen yok yani Carmen'in hikâyesini veya Shakespeare'i veya Mem ü Zin de var. İşte El Cezeri'nin mezarı Hazreti Nuh'un türbesinin hemen karşısında Mem ü Zin'in külliyesinin içinde. Burada resimleri de var, konulmuş, bir şekilde var, duruyor. Dünya bunu, böyle bir değeri bilim, teknikte kabul ediyorsa bir üniversitemizin bir bölümünde de adını koyamıyorsak burada bir sorun var.
Buradan baktığımız zaman, bizim parti olarak bir bakış açımız var ve çok net bir bakış açısıyla diyoruz ki: "Eğer bu topraklarda kültürel değerlerle harmanlayıp bir kültür mozaiği oluşturmuşlarsa birlikte yaşayanlar, farklı dinî mekânlarda da, farklı alanlarda da olsa birbirinin farklılıkları ve kültürel değerler hepsini zenginleştirir."
Biz buradan baktığımız zaman, bugün, Hasankeyf 2014'te sular altında kalacak Sayın Bakan, farkında mısınız? Hükûmetiniz bırakıyor. En büyük kültür katliamını sizin Hükûmetiniz yapacak. On binlerce yıllık, Artuklulardan, Süryanilerden, Kürt beyliklerinden, hepsinden tutun, Hasankeyf'i sular altında bırakacaksınız. Ilısu Barajı yüzde 80 tamamlandı. Bununla ilgili son kurtarabildikleriniz nedir, bilmiyorum. Onu konuşurken bir örnek, Allıanoi suların altında kaldı. Şimdi bakıyorum, hemen bugünkü gazetelere, yakına bakın, yine, Topçu Kışlası pişirilip ortaya konmaya başlandı, Taksim'in Topçu Kışlası olayı. Yani, sizin Bakanlığınız buna nasıl bakıyor? Yani, yüz yıllık eser tekrar diriltilmek isteniyor, bunca yaşanan Gezi'deki olaydan sonra. Ya, bir husumet abidesi yaparak tarihe, kültüre, sanata sahip çıkılmaz yani.
Şimdi, buradan geliyoruz, bakıyoruz ki Bakanlığın kurumları arasında da bir denge yok. Tiyatroyu bir kere Başbakan hedefe koydu, tiyatrocuların başına gelmeyen kalmadı. Oysaki sinemanın da temelinde tiyatro vardır yani iyi bir tiyatro eğitimi, iyi bir tiyatro sahnelemesi yoksa sinema da gelişmez, ben size açıkça söyleyeyim. Şu dizilere baksanıza Allah aşkına, insan tipolojisine bakın! Kürtleri feodal, geri, bilmem ne, bilmem işçileri şöyle, diğerlerini böyle, zenginlerini zengin, sultanları sultan gösteren bir bataklık içindeyiz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sultan, sultan gibi gösterilir kardeşim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şimdi, bu vahim bir durumdur. Bakın, milyonlarca insanı sürekli sürekli aynı şekilde göstermek, yanlış töre ve tabularla götüren, insanları aşağılayan bir anlayış hâkimiyetine sanat diyemezseniz, insanların güzel yanları da var geliştirebilecekleri. Şimdi, buradan bolca sanatın... İşte, tiyatro binalarını, dediler ki Şinasi, Akün sahnelerini, bilmem neleri, kapattılar işte. Öyle bir satıldı ki yani basında yazıyor, diyor ki: "Kimse çakmadan satıldı." Çakmadan satma işini en iyi, binlerce defa bu ihale yasasını değiştiren Hükûmetiniz bilebilir yani ona bir şey demeyiz. Ama, sonuçta ihaleye çıkıp eğer şartnamesi duyurulmadan Çalışma Bakanlığı beceriyorsa bu işi, e Kültür Bakanlığınızın da "Hele bir durun." demesi gerekmiyor mu Allah aşkına? Bir hafızası vardır, bir aklı vardır, bir beyni vardır, biraz kendinizden büyüklerin çocukluklarının, gençliklerinin geçtiği o binalarda... Yani, siz Paris'te veya Madrid'te veya Roma'da bir yere gittiğiniz zaman, işte, yazacaklar bir gün "Devlet büyüğümüz falan kişi burada oturmuştu, çay içmişti." diyecekler. O kadar çok devlet büyüğü de var ki bizde şöyle pirinç panolara yazmaya... Yok, ben devlet büyüğü değilim, ben muhalefet yapmaya çalışan bir milletvekiliyim, ben iktidar olamadım daha, kusura bakmayın.
BAŞKAN - Muhalefet büyüğü.
Sayın Kaplan, 2'inci defa uzattım sürenizi, lütfen toparlar mısınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yine, hakikaten Fazıl Say'ın olayında, ne olursa olsun, insanları sanatlarıyla kabul etmek gerektiğini düşünenlerdeniz. Eğer sanatçıları misafir sanatçı konumuna düşürürseniz bu ülkede yazık olur. Bu ülkede tiyatro, sanat bazı kurumlar var ki destek ister, siz özelleştiremezsiniz, ticarileştiremezsiniz. Yani, bu ülkenin 891 lira asgari ücret alan işçisinin çocuğunun da sanata, kültüre hakkı vardır arkadaşlar. 891 lira asgari ücretli bir işçinin 3 çocuğu varsa kaç defa tiyatroya, sinemaya gidebilir söyler misiniz? AVM'lerdeki sinemayı o parayla bölün bakayım 4'e, kaç defa gidebilir. 20 milyonun altında açlık sınırının altında olan insanın kültüre hakkı yok mudur? Yine, 2 bin lira -şimdiki parayla- memur maaşı en düşük olan. Memurlar açısından da aynı durum söz konusu. Yani, iletişimin, kredi kartlarının, kiranın, faizin olduğu bir yerde bir kültür turizmi, bir teşvik, bir ücretsiz yararlanma bir müzeleri ücretsiz gezme, bir ücretsiz tiyatroya gitme, emekçilerin, çalışanların bir hakları yok mudur? Yani, bakanlığınız böyle güzel şeyler yapamaz mı? Hep gidip fesleri, padişahları, padişahların saltanatını, bilmem neyini görmenin dışında da bir sanat dünyası vardır, bir güzellik dünyası vardır. Yani, farklı alanlarda vardır, resimde vardır, yazıda vardır, edebiyatta vardır, sinemada vardır yani bunların hepsinde vardır.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen toparlarsanız bir zahmet.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlıyorum zaten.
Dernekler de var, sendikalarda var bu alanda onların da itirazlarını duyuyoruz. Bizi arayanlar da var. Şimdi bizi arayanların hepsinin ortak bir noktası var. Yani, biz de bütçenizin artırılmasını istiyoruz. İnanıyoruz ki biraz daha kültürlü oldu mu insanlar, biraz seviyeleri arttığı zaman, biraz daha fazla kitap okudukları zaman, biraz daha sanatla ilgilendiği zaman her gün 10 kadın cinayete kurban gitmez bu topraklarda. Bu sanatın, kültürün, siyasetçinin anlamadığını bir sinema sahnesinde bir bakış anlatabilir. Bir siyasetçinin, bir bakanın yapamadığını biliyor musunuz? Bir anlık insani duruş gösterebilir, farklılaştırabilir, bir şarkı anlatabilir, bir müzik, enstrüman anlatabilir. Peki, bütün bunlar böyleyse bu ülkede, insanlar vergi veriyorsa, bütçeye giriyorsa, bu verginin, bu bütçenin kültüre daha fazla pay ayırması, en azından Diyanet kadar, öbür dünyaya çalışmak kadar, bu dünyaya da biraz bu derecede Diyanet bütçesi kadar ayrılması hak değil midir?
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bir Diyanet olarak kıyaslamıyorum. Benim anlatmak...
Ya, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ama... Yani çok uzadı lüften.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, sizin uzatmalarınız karşısında benimki kısa metraja giriyor.
BAŞKAN - Ama, lütfen yani on yedi dakika...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - İzin verin yani...
BAŞKAN - Ama, izin verelim de bütün arkadaşların hukukuna saygı olmuyor o zaman lütfen. On yedi dakika oldu, isterseniz bir on dakika daha konuşun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, tolerans olayını... Zaten on beş dakika konuşma hakkımız var bizim.
BAŞKAN - Hayır, on dakika var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Evet, tabii, Komisyon üyesi olarak var; bir.
İkincisi: Burada yirmi beş-otuz dakikada konuşmaları biliyoruz.
BAŞKAN - Hiç olmadı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bize hatırlatırsanız ayıp edersiniz. Eğer hatırlatmak isterseniz ben de dakika tutacağım, oradan bakacağım.
Ondan sonra aynı şeyi yapmak zorunda kalırım, kusura bakmayın.
BAŞKAN - Peki, toparlayın lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama, öyle değil yani illa bu şekilde azarlar gibi yapma hakkınız yok.
BAŞKAN - Hayır, estağfurullah birkaç defa uyardım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bakın, burada biraz muhalefet yaptığımız zaman, hemen müdahale ediyorsunuz.
BAŞKAN - Azarlamadım yani benim uyarımın yanında sizin tepkiniz herhâlde hangisi daha...
Buyurun toparlayın lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Buna gerek var mıydı peki?
BAŞKAN - Ama, on yedi dakika olmuş.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu, doğru bir şey midir?
BAŞKAN - Bu da doğru değil Sayın Kaplan. Arkadaşlarımızın da...
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Ama, Başkan çok nazik ifade etti, sen koca Başkana...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Çok da nazikçe değil, hepimiz geç kalıyoruz, hepimiz saat ikilere kadar kalıyoruz yani.
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim.