| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyonun çalışma usul ve esasları hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 05 .01.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli basın mensupları, kıymetli bürokrat arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu yeni yılın inşallah memleketimize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Şimdi, arkadaşların da tekrarı olacak ama önemine binaen, çünkü bunları... Anlaşıldığı kadarıyla defalarca söylemek gerekiyor bazı şeyleri, çünkü, bir defa, Hükûmetin başıyla yani Sayın Başbakanla buraya gelen kanunlar arasında -her ne kadar tasarılarda Sayın Başbakanın imzası olmuş olsa da- buralarda da bir çelişkiyi görüyoruz. Ben bunları zaman zaman vurguladım. Örneğin, en son, Sayın Başbakanın açıkladığı 64'üncü Hükûmet 2016 Yılı Programı'nda dâhilde işleme rejiminin gözden geçirileceğinden, onun sıkıntılarından, sakıncalarından bahsediliyordu. Fakat onun öncesinde de Orta Vadeli Programda, kalkınma planında ithalata olan bağımlılığın azaltılması programında, bunların hepsinde aynı hüküm var, tekrarlanmış. Politika dokümanları bunları yazıyor, Sayın Başbakan Meclisin dışında bunları açıklıyor fakat Mecliste, buradaki, mesela dâhilde işleme rejimiyle ilgili hususu beş yıl uzatan bir kanun buradan geçip gidiyor. Bu şunun için önemli, yani bunları o yüzden söylememiz gerekiyor çünkü ciddi bir koordinasyonsuzluk var.
Bazı kurumlar kanun teklifleri, tasarılarını gerek teklif olarak gerek tasarı olarak hazırlıyor, gönderiyor ama bakanlıklar arasında tartışılmamasından kaynaklanan ciddi sıkıntılar var. Bir tane bakanlık bunu öyle düşünüyor ama beş tanesi karşı çıkıyor. Çok net buna ilişkin bildiğim hususlar var, detaylarını gerekirse konuşabiliriz. Ama onlarla konuşulmadan geldiği için burada bir kanun yapıyoruz fakat iki gün sonra, Sayın Bakanım, bunların uygulanmasında ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz. Defalarca aynı konuda kanun çıkartıldığını biz biliyoruz. O yüzden bu torba kanun meselesinden vazgeçmek lazım, o yüzden kurumların görüşüne açmak lazım bu tasarıları, teklifleri ne kadar acil olursa olsun -acil cevap istemek gerekir o zaman- açılması lazım.
Bugün de burada yine bunlar yapılmadan elimize gelen bir tasarı bir de teklif var. Bu da bir karışıklık zaten. Şimdi tasarıyı mı görüşeceğiz, teklifi mi görüşeceğiz. Sayın Başkan "tasarı" dedi. Bunların içerisinden çıkmak için beş saat uğraştık. Bir kısmı yasalaştı, bir kısmı birinde var, öbüründe yok, o onda var, bunda yok; böyle, karmakarışık bir durum. Bu niye? Çünkü baştan bir şeyi öngörmeden yapıyoruz. Bir kanun teklifi hazırlanıyor, bir tasarı hazırlanıyor, bir de ikisini birlikte bir başka bir şey daha hazırlıyoruz; böyle, enteresan bir şey var.
Şimdi, Sayın Bakan burada, Ulaştırma Bakanımız. Kendisine tekrar ben de hayırlı olsun diyorum, tabii, Hükûmeti temsilen geliyor, bunu biliyoruz, usul olarak. Ama Sayın Bakan burası ihtisas komisyonu. Şimdi, buradaki bizim sorduğumuz sorulardan hangisi kendi bakanlığını ilgilendiriyor ki Sayın Bakanımız cevap versin. Kendisi Ulaştırma Bakanı olarak başarılı bir bakandır, tamam ama İçişleriyle ilgili hususlara, Millî Savunmayla ilgili hususlara, diğer hususlara, hangisine ne kadar cevap verebilir veya biz ne kadar tatmin olabiliriz? Bundan iktidar grubu da tatmin olmayacaktır aynı ölçüde, muhalefet de tatmin olamayacaktır. Bu da yine yapacağımız kanunun kalitesini değiştirecektir. Çünkü kendisini yetkili görmeyecektir Millî Savunma...
Belki burada çok haklı bir şey dile getirilecek fakat Millî Savunma Bakanı olmadan, Ulaştırma Bakanımız nasıl "Ben o önergeye katılıyorum." diyecek? Birazdan detayları konuşacağız. Ciddi hatalar var, onlarda bunu diyemez, demesi şık da olmayacaktır. Ben hatırlıyorum, biz bürokraside çalışırken bakanlarımız, hepsi şikâyet ederdi. 5 tane önümüze tasarı veya teklif geldi bugünkünü 2 tane sayarsak. Bunun 1 tanesi geçici bütçeydi, o torba değildi, kalan 4 tanesi torba. Sayın Başbakan "Torba olmayacak." diyor, burada torbalar görüşülüyor sürekli ve verimsiz görüşme oluyor.
Şimdi, Sayın Başkan, sizin komisyonlarla ilgili o söylediğiniz şeyler, hiçbirisi tatminkâr değil. Elbette usulen onlar şey yapıp "Görüşemeyeceğiz." diyor. Ne demek efendim "Görüşemeyeceğiz." İhtisas komisyonu, millî savunmayla ilgili. Şimdi, "Parasal." diyorsunuz, bence parasal değil. Albayların emekli edilmesi meselesi parasal bir mesele değil. Orada ne kadar yığılma var? Alt rütbelerde, mesela işte teğmenlikte, üsteğmenlikte az bekletiyorsunuz, geliyorsunuz, albaylıkta yığılıyor, ondan sonra okuyana kıdem veriyorsunuz, bilmem neye kıdem veriyorsunuz, on üç yıla kadar albaylıkta kalıyor, bu sefer oluyor elimizde 30 bin tane albay, ondan sonra "Bunlara hadi biraz para verelim." diye, emekli edelim diye uğraşıyorsunuz. Bunun neresi parasal Allah aşkına? Bu, Millî Savunma Komisyonu ilgilendiren bir husustur, orada tartışılması gerekir. Bu orada tartışılarak orada denilmesi lazım ki "Teğmenlikte geçen süreyi şuradan şuraya uzatalım, buradan buraya uzatalım; albaylıkta geçen süreyi kısaltalım." Bunun parasal yönü çok azdır diğer hususiyetlerde. Öbür tarafta da yüzbaşı arıyorsunuz, yüzbaşı yok, binbaşı arıyorsun, işte kıtalarda, şuralarda buralarda yeteri kadar subay bulunamıyor. Eğer bu kadar yığılma oluyorsa harp okullarına aldığımız öğrenci sayısını o zaman düşürmemiz lazım. Dolayısıyla bu Millî Savunma Komisyonunu ilgilendiren bir husustur, bunların oralarda görüşülmesi lazım. Yani onların bir tane yazı gönderip...
Bakın, burada bizim diğer komisyonlardan arkadaşlar vardı, usul bu kadar uzayınca onlar da ayrıldılar. Yani diğer komisyonların hepsi boş duruyor Sayın Başkan. Yani o zaman sizin Plan Bütçe Komisyonu Başkanı olarak Meclisin çalışması konusunda... Çünkü en önemli anayasal komisyonun Başkanısınız. Yani "Ben ne yapayım efendim, onlar görüşemediler, bize gönderdiler. Biz bunların hepsini sadece parasal yönüne bakarak görüşeceğiz." demek, iş değil bence bu. Bizim ne yapmamız lazım? Efendim, gidilecek neyse bunun yetkili organları -işte Meclis Başkanı mıdır- bunların oralarda da görüşülmesini, orada da bir görüşüldükten sonra buraya gelmesini sağlamak lazım. Biz burada sadece işin akçalı kısmına bakabiliriz ama dediğim gibi albay meselesi, Sayıştay meselesi, efendim nüfusla ilgili hususta, kimlik kartıyla hususta, biz bunların hangisini sağlayabiliriz? Dolayısıyla, madem şimdi artık onlar yapılmadı, bunların bundan sonra bunlara özel alt komisyonlar kurularak bunların her birinin alt komisyonlarda incelenip buraya getirilmesi lazım.
Bakın, bunu bütün samimiyetimle söylüyorum, muhalefet olsun filan diye yapmıyoruz, nihayetinde geçiriyorsunuz ama bu ülkeye yazık oluyor. Yapıyoruz kanunu, uygulayamıyoruz. Binlerce ben size böyle kanun örneği söyleyebilirim. Yani bürokrasi de karşı çıkmıştır, işte bir şekilde yapılıyor, ediliyor veya bir tane bakanlık getiriyor, yapıyoruz, ondan sonra uygulanamıyor, yazık oluyor. Nizalar ondan doğuyor, işte idari mahkemelere de oradan yığılma oluyor, işlerimizi o yüzden bitiremiyoruz, aynı şeyi defalarca düzenlemek zorunda kalıyoruz. O anlamda, Sayın Başkan, bundan sonra hiç olmazsa bir alt komisyon kurarak, lütfen, burada -iktidar grubundaki arkadaşlarımız da biraz anlayışlı olsunlar- alt komisyonda bunları iyice görüşelim, diğer taraflardan da uzmanlarını çağırarak bunlar konuşulsun, edilsin, hiç olmazsa buradaki sıkıntıyı oradan telafi edelim.
Şimdi, genelini ve maddelerini konuşacağız ama bu getirdiğimiz yasalarda, maddelerde genele baktığımızda, bizim ekonomimizin en önemli sorunlarından bir tanesi kayıt dışılık. Kayıt dışılığın işçi açısından baktığımızda iki türü var: Bir, hiç kayıtlı olmaması; iki, düşük ücretli gösterilmesi. Şimdi, bizim şu getirdiğimiz -mesela sosyal sigortalarda, orada hazine yardımıyla ilgili şey- kayıt dışılığı teşvik edecek bir maddedir. Bunu iyi incelememiz lazım, bunu iyi düşünmemiz lazım. Yani şimdi, adaletsizlik de var burada. Bir tanesi dürüst bir iş yeri, işveren, bir fabrika diyelim ki, hakikaten 1.500 lira net veriyor ve onay gelecek şekilde de bildirimini yapmış. Diğeri de 1.500 lira veriyor ama asgari ücretten, 900-950 liradan neti gelecek şekilde göstermiş. Şimdi onlara yardımı vereceğiz, işverene katkıyı vereceğiz, diğer dürüst olan mükellefe vermeyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Ve bunlardan çok fazla var. Bakın, burada Çalışma Bakanlığından arkadaşlar var mı, bilmiyorum, kurum temsilinde de problem var muhtemelen -belki vardır, belki yoktur- ama benim bildiğim kuruluşlardan, Hazineden, Kalkınma Bakanlığından arkadaşları göremiyorum, onlar da bu konuları iyi bilirler. Şimdi, bu arkadaşlara soralım, bu ciddi bir problem, Türkiye'nin ciddi bir problemi. O problemi sanki biz çok iyi denetliyormuşuz gibi... Yani denetimde zafiyetimizin olduğu apaçık ortada, kayıt dışılık rakamları ortada.
Şimdi, o problemi daha da artıracak bir yasayı buraya getiriyoruz. Nedir? "İşte, biraz mali boyutunu kısa tutalım." Efendim, işte, ondan sonra problem çıkıyor. Nerede problem çıkıyor? Şimdi, hem adaletsizlik hem de öngörüsüzlük var burada. Şimdi, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun geçici 29'uncu maddesine bir fıkra eklemişiz, demişiz ki... Efendim yükümlülükler artmıştı, biliyorsunuz, yine tepkisel olarak bir yasa geçti, işte, yükümlülükler arttı orada. Ondan sonra, kamuda bunların yükünün bir kısmını aldık Eylül 2014 yılında, yanlış hatırlamıyorsam. Şimdi "Özel sektör üzerinde yük kaldı, şimdi onları da hafifletelim." diyoruz. İçinin doğrusunu, yanlışlığını tartışmıyorum bakın Sayın Başkanım. Şimdi, burada bu yüklerden dolayı bir tane özel sektör firması o gün... Çünkü ciddi bir yük geldi. Yük gelince ne olur? İşletme zarar etmeye başladı, işletmeyi sattı, devretti. Şimdi bu yükü üzerinden almaya çalışıyoruz. Ne olacak o satan adama? Çünkü 200 liraysa değeri, 200 liradan 50 liraya düştü işletmenin değeri, 50 liradan sattı. Şimdi birisine bir bonus vurdu. Böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar niye öngörüsüzüz? Bakın, bunların bütün hepsinin nedeni ne biliyor musunuz? Bir nedeni de şu: Etki analizi yapmıyoruz. Bakın, bunu bin defa olsa söyleyeceğiz. Bu yasa çıkartılırken bunun kamu üzerinde, özel sektör üzerinde etkileri ne olur, nasıl etkiler diye bunlar o gün tartışılmış olsaydı, uzmanlarımız bu konuya çalışmış, burada da Meclis aydınlatılmış olsaydı böyle hatalı veya işte, yarın, bir sonraki gün düzelteceğimiz ama bu arada ciddi adaletsizlik çıkartan yasaları yapmak durumunda kalmayacaktık. Bunlar çok önemli.
Efendim, usul olduğu için söylüyorum. Şimdi, gerekçeler yetersiz. Bakın, yani gerekçe maddeden daha yetersiz. Böyle bir şey olamaz. Ben, Enerji Bakanlığının kanun teklifi Enerji Bakanlığı hazırlamıştır, onları tebrik ediyorum, o Maden Kanunu'yla ilgili husustaki gerekçe gayet güzel ama orada bakıyorsunuz, ciddi imla hataları var. Ya, Türkçe, bu bizim dilimiz. İmla ve yazım hataları yani büyük harfler, küçük harfler, bunlar küçük şeyler gibi duruyor ama dil bir milletin en önemli varlığıdır, dilimizi bu kadar tahrip etmeyelim. Bakın, şimdi oraya, birazdan maddelere geçince ben onları tek tek size söyleyeceğim, ciddi imla hataları var. Yani gerekçeleri hem yetersiz hem de Türkçe açısından ciddi hatalar içeriyor, bunları düzeltmemiz lazım.
Şimdi, Sayın Başkan, maddede konuşacaktım, siz az önce cevap verdiniz ama bakın, bu Sayıştayla ilgili husus Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini karşılamıyor, iptal gerekçesi elimizde. Yani burada yeniden Anayasa'yı yorumlamaya gerek yok. Burada yapacağımız şey şu: İptal gerekçeleri karşılanıyor mu, karşılanmıyor mu? Olaya böyle bakılır. Diğerlerinde tartışılabilir, bakın, öbürlerinin Anayasa'ya aykırılığı. Yani birisi aykırı diye iddia ediyor, diğeri değil ama burada diğer iptalle, Sayıştayla ilgili olan maddede bakmamız gereken temel şey -bu tekrar Anayasa Mahkemesine gittiğinde Anayasa Mahkemesi öyle bakacaktır- iptal gerekçeleri karşılanıyor mu karşılanmıyor mu; iptal gerekçeleri apaçık bir şekilde burada karşılanmıyor. Onun detaylarını yeri geldiğinde konuşacağız. Ben de şimdilik usulle ilgili bunları söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim.