KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Evet, biz, burada, ta başından beri Sayıştay üzerinden kurumları denetlerken hep şunu söylemişimdir: "İktidar avukat, muhalefet de savcı olmamalıdır." Yaptığım eleştiriler ve şimdiye kadar da takındığım üslup genel de kırıcı olmaması ve kurumun geneli üzerinde bir değerlendirme şeklinde olmuştur. Burada, KİT Komisyonunun üyeleri, kurum genel müdürlerini burada ağırlayıp onlar yirmi dakikalık, otuz dakikalık, kırk beş dakikalık kurumları hakkında bilgilendirdikten sonra onlara sorular sormak değildir. Evet, Sayıştay raporları üzerinden denetlemektir. İkincisi de kamuoyundan almış olduğu bilgiler çerçevesinde -ille de Sayıştay raporunda olması gerekmiyor bunun- o düzlemde, o konularda da aynı zamanda hem bilgilendirme hem de gerektiğinde de soru sormadır ve bunun cevabını almaktır.

Şimdi, baktığınız zaman, biz söylediklerimizde, biraz evvel benim söylediğim kelimeler söylendiğinde arkadaşlarım bunu savunma cihetine gittiler. Bu sözlerimin arkasındayım. Niye arkasındayım? Biz, kurumun başarısından rahatsız olmayız. Kurumun adının TÜRKSAT olması, adının önünde "Türk" olması o kurumu millîleştirmez. TÜRK TELEKOM da millî bir kurum değil artık, artık yabancıların. Adında birçok "Türk" geçen kurumlar da artık millî kurumlar değil. Buna da böyle bakmak lazım.

Tabii ki başlangıçta arkadaşlarım söyledi, baktığınız zaman sorulara verilen cevaplara, soruyla... Çok anlaşılır sorular aslında, hepsi bir tablo şeklinde, yılları itibarıyla, rakamları itibarıyla çok anlaşılır olan sorular ve anlaşılır cevap verilmesi gerekirken farklı cevaplar veriliyor, hatta cevap verilmiyor, biraz da dalga geçiliyor bana göre. "Siz nasıl olsa konuşun durun veya sorun durun, biz cevap vermesek de bir şey olmaz."

Kurumun siyasallaşması konusunda ısrarımı sürdürüyorum. Tabii ki siyasi irade, kurumun üst yönetiminde hâkim ve egemen olur, böyledir. Ki hangi iktidar gelirse gelsin, o yönetim kurullarına kendi paydaşlarını, kendi arkadaşlarını atar, bu doğru, bunda bir sıkıntı yok ama liyakate de bakmak gerektiğine inanıyorum kurumlarda. Nasıl Genel Müdür için doğru şeyler söylediysen buna da katılıyorum, Genel Müdür hakkında biz tek kelime söylemedik, ben veya arkadaşlarım söylemedi. Ben de CV'lere bakıyorum. Bakın benim hemşehrimin CV'sine, bir taneye, bu kurumda olmaması gerekiyor, başka kuruma verebilirsiniz, benim hemşehrim bir tanesi. Bir başkasına bakın, bu kurumda olmaması gerekiyor, başka kuruma verebilirsiniz. Bu kurum, çok önemli bir kurum. Nasıl? Teknolojik bir kurum bu. Bu kurumun hangi faaliyetine bakarsanız bakın, arkasında teknoloji var, arkasında bilişim var, arkasında yatırım ve AR-GE var, geliştirme var. Bunlara bakarsanız bunların doğru olmadığında siz de bizimle beraber ortaklaşırsınız burada.

Yine, abartılmaması gerektiği... Tabii ki bir ülkede yeni bir şey olduğunda cumhurbaşkanı, başbakan, bakanın temel atması, bakanın açılış yapması, cumhurbaşkanının açılış yapması çok doğal ama biz bu kurumu inceliyoruz. Kurumun faaliyetlerini anlatırken üç şeyden bir tanesinde "Cumhurbaşkanımız tarafından açılan, Cumhurbaşkanımız tarafından kapatılan, Cumhurbaşkanımız tarafından hizmete açılan..." Böyle bir olay yok, kimsenin, kimsenin pazarlamasına da ihtiyacı yok. Tabii ki açacak, gidecek, temel görevlerinden bir tanesi. Açmayabilir de, yerinde de oturabilir, o önemli değil. Biz, sunumun doğru yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Bunda da bir şey yok.

Diğer taraftan, uydu olayına bakınca, ben size birkaç tane örnek vermiştim, yine birkaç tane daha örnek vereyim: Dünyadaki uydu sayılarını söylemiştim, yaklaşık 10 bine yakın uydu var, çeşitli mesafelerde, alçakta, ortada ve yüksekte olmak üzere atmosferde uydular var. Rusya'nın toplamda 3.488 tane uydusu var, Amerika'nın 2.137 tane uydusu var, Çin'in 244 tane uydusu var, Japonya'nın 197 tane uydusu var. Arkadaşlar, bizim de uydumuz olsun, 5 tane değil, 10 tane olsun ama 1 tane uydu fırlattığımız zaman, bunu bir başarı hikâyesi gibi yazıp... Çünkü elektronik aksamını başkasına, mekanik aksamını başkasına, rampasını da başkasına kiralayarak yaptığımız, yazılımı da başkasına... Belki şimdi yazılım için övünüyoruz, "Yazılım yaptık." diyebilir Sayın Genel Müdür, gerçi onun dönemi değil ama olsun, diyebilir. Keşke hepsini biz yapsak. Ama yapmadığımız bir şeyi bize millî gibi yutturmak doğru değil. Şimdi, sorsam, parçasının tüm şeyinin yüzde kaçı millîdir diye, yerlidir diye belki hiçbiri olmayacak. Amerika'nın da değildir belki, Kore'nin de değildir ama bunu "Millî uydumuz, millî uydumuz..." 4 tane uydu fırlatmışız ve ilk defa fırlatılıyormuş gibi havai fişeklerle -şampanya demeyeyim, başkaları kutluyor şampanyayla- kutlanıyor ve bunu da bir başarı olarak sunuyor. Başarı değil kardeşim, samimi söylüyorum, 300 tane Türk kanalının orada olması başarı değil, bana göre başarı değil. Başarı, evet, gerçekten üretiriz; başarı, gerçekten diğer, bize rakip olan ülkelerle yarışırız, odur. Onun için de bana burada bir plan koyarsa ben alkışlarım. Der ki: "2016 yılında şu kadarını, 2017 yılında bu kadarını, 2020 yılında da bu kadarını yapacağız." Ben bunu alkışlarım ve destek oluruz eksik bir şey varsa, başarı budur. Ama bir tane uydu fırlatılıyor, uydu da -dediğim gibi- Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa AKP iktidarlarıyla beraber kurulmadı. İşte, bakın, ilk uydu ihtiyacımız 1994 senesinde çıkmış, daha önce başka uydulardan kiralık kullanıyormuşuz. Tabii, 1994 senesine baktığınız zaman, televizyon yayıncılığı geliştiğinden, uydu antenleri ortaya çıktığından en çok o zaman ihtiyaç olmuş herhâlde. Düşmüş, bir başkası yapmış, düşmüş. Hemen peşinden yapılmış. 2010'da teknolojik ömrü dolacak olanın yerine, evet, iktidarınız döneminde nasip olmuş, 2008'de fırlatılmış ve yerini almış. Şimdi, sizin döneminizde olan bir şeyin teknolojik ömrü eskiyor, onun yerine bir başkası yapılıyor. Olacak, keşke daha fazlasını yapabilsek. Mesele burada. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum arkadaşlara. Burada bir şey yok, yani övünülecek çok büyük bir başarı yok.

Kâr etmeye gelince, kârlı olan her kuruluş ille de başarılı demek değildir. Tabii ki tekel konumunda şu anda ve kârlı.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Biz size onu anlatamıyoruz, kâr etmeyenler de olur diyoruz...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama biz bunları da konuşacağız.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - "Niye kâr etmiyor?" diyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hayır, ama bunu da konuşacağız.

BAŞKAN - Lütfen... Tamam, karşılıklı tartışmayalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sevgili Kardeşim, kâr ediliyor diye "Teşekkür ederim Sayın Genel Müdürüm, teşekkür ederim Yönetim Kurulu Başkanım, çok başarılısınız..." Biz başarısızsınız da demiyoruz, biz diyoruz ki: "Yanlışlar bunlar, bunları düzeltin. Gelecekte de bunları getirin."

HASAN TURAN (İstanbul) - En azından, "Başarı yok."tan, "Övünülecek çok büyük başarı yok." çizgisine gelmek bile bir başarı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Değil ama demagoji yapma da...

BAŞKAN - Sayın Turan, lütfen...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yok, sıkıntı yok, sıkıntı yok Başkan. Söyleyebilir, ben alınganlık göstermiyorum.

Tabii ki üretmek için oradalar, bu kurumun görevi o arkadaşlar. Yani normal üretimini yaptığı için, normal işlerini yaptığı için bunu başarı hikâyesi olarak yazarsak gerçekten başaramayız, onu anlatmaya çalışıyorum ben size.

Teşekkür ediyorum.