| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | TÜRKSAT Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 05 .05.2016 |
HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, TÜRKSAT'ımızın Değerli Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdürü, ekip arkadaşları ve diğer kurumlarımızın yetkilileri; hepinizi en kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Tabii, bu TÜRKSAT'la ilgili yapılan değerlendirmeler içerisinde teknik olarak soru soran, eleştiride bulunan ve önerileriyle toplantıya katılım ve katkı sağlayan değerli vekillerimize teşekkür ediyorum kendi adıma. Ancak siyasal birtakım değerlendirmelerle, bir de böyle itham edici üsluplarla, "Abartıyorsunuz, aldatıyorsunuz ve kandırıyorsunuz." gibi ifadelerle -özellikle not ettim ve müteaddit defalar geçti- bu tip tanımlamalarla yapılan şeyleri kabul etmek mümkün değil. Sonuç itibarıyla, Hükûmetin, siyasi iktidarın şu anda Hükûmette bulunan vekilleri olarak biz, ben de bu iktidarın bir milletvekili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev alan bir vekil olarak görevimiz yasama ve denetim faaliyeti. Hep birlikte yapıyoruz. Mustafa Bey de biraz önce altını çizdi, diğer kardeşlerimiz de çizdi, denetim konusunda sonuna kadar evet, sorulan bütün sorulara en açık, en şeffaf şekilde cevapları almak ve en iyisini yapmak Türkiye'miz adına hepimizin icra etmesi gereken bir faaliyet. Ancak bu itham edici üslubu kabul etmek mümkün değil. Biz kimseyi kandırmıyoruz, kimseyi aldatmıyoruz ve hiçbir zaman aldatmadık, kandırmadık. Zaten on dört-on beş yıllık geçmişimizde kurumla siyasi iktidarı cem ederek sundunuz. Yani "Bir TÜRKSAT uydusunu fırlatmayı bile abartarak, çok bir şey yapılıyormuş gibi takdim ederek..." diye...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Değil mi sizce? Abartılı olup olmadığını takdir edelim, konuşalım isterseniz.
HASAN TURAN (İstanbul) - "Kandırıyorsunuz, aldatıyorsunuz..." cümleleri bir ithamdır efendim. Şimdi, biz aldatmıyoruz, aldatmadığımızı da eğer demokrasilerde bunun karar vericisi...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kaç tane uydu var? Hadi konuşalım aldatma olup olmadığını.
HASAN TURAN (İstanbul) - Lütfen, bakın, ben sabırla dinledim, sadece not aldım Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Aldatıyorsunuz, ısrarla söylüyorum.
HASAN TURAN (İstanbul) - Bakın, sadece not aldım ve cevap veriyorum, hakkımı kullanıyorum. Lütfen siz de sabırla dinleyin.
Biz aldatmadığımızı, kandırmadığımızı on dört-on beş yıllık geçmişimiz, millet tarafından payelendirilmesi de bunun göstergesidir. Siz Türkiye'nin haberleşme -ki millî güvenlik konusunda da en önemli alandır- yayın ve diğer konularda dışa bağımlı, kendisi bir şey üretmeyen, başkalarını emanet olarak kullanan şeyden kendisi yapıp uzaya bir uydu fırlatmasını...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yok öyle bir şey ama.
HASAN TURAN (İstanbul) - Nasıl yok ya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İspatlayın bana yaptığınızı o zaman.
BAŞKAN - Sayın Akar, istirham edeceğim. Sayın üyeler sizi dinlediler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi bana cevap veriyor ama.
BAŞKAN - Tamam, bekledi ama bir saat cevap vermek için.
HASAN TURAN (İstanbul) - Ama bak çok nezaket çizgisi içerisinde veriyorum ben cevap. İtham ediyor muyum sizi?
Bunu hafife alıyorsanız bunu ben buradaki muhterem hazırunun ve kayıtlara geçtiği için de milletin takdirine bırakırım. Bu hafife alınacak bir şey değil. Ciddi ciddi Türkiye bir faaliyet yapmış, bir uydu göndermiş uzaya ve buradan da Türkiye kendi uydusu üzerinden servis yapıyor. Bugün 309 tane TV kanalımız, 110 tane radyomuz ve birçok haberleşmemiz bunun üzerinden yürüyor ve bu da TÜRKSAT ismini taşıyor. Yani başında da "Türk" yazıyor, bu bizi gururlandırır, onurlandırır, millet olarak hepimizi yapar. Kim yaparsa yapsın bu memleket için, bu millet için duvarın üzerine bir tane tuğla koyan her kişi bizim için muteberdir, biz onlara "Allah razı olsun." deriz, kim yaparsa yapsın.
Biraz önce Sayın Yönetim Kurulu Başkanımızla ilgili kim söz almışsa devlet tecrübesi, geleneği ve yapmış olduğu hizmetlerden dolayı iktidar olsun, muhalefet olsun, arkadaşlarımız güzel sözler söyledi. Demek ki bu devlete, bu millete hizmetler etmiş. Biraz önce hatta şöyle ifadeler de kullanıldı, "Bir ilahiyatçıyı bulursanız, getirirseniz..." falan gibi tanımlamalar da oldu, not aldım. Ya, ben baktım, özellikle inceledim, geçmiş herhâlde, tanımıyorum, şu anda Genel Müdür olarak atanan yani bu kurumun başına en yetkili noktada getirilen kişinin CV'sine baktım, maşallah. Hatta altına vatandaşların yaptığı yorumlara da baktım, ne diyorlar diye. "İlk defa.." diyor bir kısmı belki de biraz abartarak, ilk defa olmamıştır herhâlde bizim devlet tarihimizde; "Adama göre iş değil de işe göre adam." diyor, tanımlama yapıyor. Ha, birkaç tane, tabii, "SGK'dan geçmiş." diyenler de var. SGK'da dahi görev yaptığı süre içerisinde bilgi ve iletişimle ilgili görev yaptığı yazıyor.
Şimdi, "Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz." demiş Hazreti Ali. Bakışımız doğru olursa doğru sonuçları görürüz ama eğri bakarsak her şeyi eğri görürüz. O yüzden, yapılan işi ilk önce biz takdir etmesini bileceğiz. Allah razı olsun, on bir yıllık bir kurum, gelmiş, kâr ediyor, zarar ettirmiyor ülkeye. Kamu teşekkürlerinde bizim burada zararları da konuştuğumuz günler oldu. Kâr ettiriyor artı ilerliyor, teknolojisini yeniliyor, hizmetler veriyor, işte yok "Anten kalktı.", yok "Başka bir şey oldu." diye tahfif edici ifadeler yerine buradaki denetim mekanizmaları içerisinde... Ki ben kimsenin usulünü de tenkit etmiyorum, sadece kendi görüşümü söylüyorum, siz öyle düşünüyorsunuz, ben de böyle düşünüyorum, yoksa herkesin görüşüne de saygılıyım. Yani "Bu kurum içerisinde bu alım doğru olmamıştır, şu usul doğru olmamıştır, bu böyle doğru değildir." gibi eleştiriler yapıp bunun daha iyi işlemesini sağlamak doğru yöntemdir diye düşünüyorum. Artı, siyasal bir öteleme -geçenki bir kurum denetiminde de aynı üslupla itiraz ettim- üslubunun da, ötekileştirme üslubunun da doğru olmadığını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin 2 kişisinden 1 kişisinin desteğini almış, yüzde 50 destek alarak iktidar olmuş bir siyasi hareketin toplumun her katmanında izdüşümünün bulunmasından daha doğal ne olabilir? Bunun mühendisi de vardır, sanayicisi de vardır, iş adamı da vardır, entelektüeli de vardır, gazetecisi de vardır, siyasetçisi de vardır, bürokratı da vardır ve her insan kendi ekibiyle çalışır, doğru olan da budur. Ekip çalışması yapacaksanız, "ben" demeyecek, "biz" diyecekseniz yol yürüyeceğiniz insanda eşgüdüme, uyuma bakarsınız. Uyumlu olacak insanları da makamlara getirirsiniz, beraber başarılar yazarsınız. Aksi takdirde, iki kişi "Ben varım, ben varım." diyorsa orada kavga vardır ve oradan başarı da çıkmaz, bunları da Türkiye'de görüyoruz, hep beraber yaşıyoruz. Herkes kendi içinde baksın, ona göre de değerlendirsin. O yüzden, ben yapılan şeylerin güzel olduğunu... Eksikleri tamamlamak arkadaşlarımızın işidir. Emek veren, gayret veren bütün kardeşlerimi tebrik ediyorum, Allah razı olsun, Allah başarılarını artırsın. Biz de elimizden geleni yapacağız.