| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .05.2016 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben kuruma böyle bir genel olarak bakmak istiyorum ama tabii, Sayıştayın bu açıklamasından sonra bu kurumun doğru yönetilmesi mümkün değil arkadaşlar. Yani dört aydır, beş aydır toplanmayan bir Yönetim Kurulu, toplanacak Yönetim Kurulunun da konuya yakından uzaktan ilgisi olmayan uzmanlık alanlarıyla orada bulunmaları... Tenzih ediyorum yani sizin uzmanlık alanlarınızla ilgili tek lafım yok ama şeker ve şeker pancarı üretimiyle ilgili, onların fabrikalarda işlenmesi ve daha sonraki pazarlamasıyla ilgili hiç bilgi, birikim, tecrübe olmamasına rağmen... Zaten bunu da gösteriyorsunuz, toplanmaya da ihtiyaç duymuyorsunuz anladığım kadarıyla. Toplanmayın zaten, boş verin. Orası, diğer kurumlarda olduğu gibi -zaman zaman konuşuyoruz bunu- gelir takviye edici kurum olarak düşünülmüş anladığım kadarıyla, sizler de oraya gelmişsiniz. Aslında yetim hakkı diyoruz, milletin hakkı diyoruz, o garip gurebanın toplanan vergileriyle maaşları alıyoruz, üzerine normal çalışma alanlarınız dışında gelirlerinizi artırıcı yerlerde sizi istihdam ediyorlar ama ben sizin yerinizde olsam durmam bir dakika bırakırım yani orayı, kabul etmem yani böyle bir görevi. Eğer toplanmayacaksanız, bu işe katkı sunmayacaksanız, bu kurumu verimli hâle getirmeyecekseniz ben sizin yerinizde olsam yarın istifamı veririm orada. Çok kötü yani durum, beş aydır toplanmayan bir Yönetim Kurulu ve bu Yönetim Kurulu da bu Şeker Fabrikalarını... Tabii ki çoğu Özelleştirmeden gelmiş arkadaşlar. Dedim ya Özelleştirme ülkenin saygın kurumu; istedikleri gibi Türkiye'yi yönetirler, istedikleri kurumları iflas ettirirler, istedikleri kurumları zarar ettirirler, sonra da onları pazarlarlar. Pazarlarken de böyle tapuda, birtakım yerlerde de eş dost, ahbap ilişkileriyle kamunun malı şeylere geçirilir. Yapmayın arkadaşlar bunu ya, yapmayın çok rica ediyorum.
Neyse, bu kurum zarar etmez arkadaşlar. Türkiye Şeker Fabrikaları kurumu asla zarar etmez. Şimdi oraya geleceğim ama önce şuna bakalım: Nereden nereye geldik? 2000'li yıllarda özelleştirmeyle başlayan bir süreç var. 2000'in başında Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi ve Özelleştirme İdaresine devredilmesi kararı alınmış ve ondan sonra Türkiye'de bir süreç başlamış. 2000 yılında çiftçi sayısı 411 bin kişiyken bugün 122 bine düşmüş. Şeker pancarıyla uğraşan, ekimiyle, biçimiyle, dikimiyle uğraşan çiftçi sayısı düşmüş. Ekim alanı 408 bin hektarken şu anda 272 bin hektara düşmüş. Üretim de 18 milyon 759 bin tondan 15 milyona düşmüş. Yani nüfusumuz ve şeker tüketimimiz... Baktığınız zaman çok ciddi şeker tüketicisi bir ülke değiliz ama nüfusumuz artarken pancar üretimi de şeker üretimi de aşağı doğru düşmüş arkadaşlar. Aslında tüketim artarken şeker üretiminin düşmesi bu fabrikalarımızın da verimsiz olduğunu gösteriyor çünkü pazarı kullanamıyorlar, pazarlama faaliyetlerinde bulunmadıkları için ya da göstermelik olarak yaptıkları için de biz bu sektörü geliştiremiyoruz. Dedim ya kârlı duruma geçebiliriz diye düşünüyorum.
Tohuma arkadaşlar değindi. İşte, tohum üretimine baktığımız zaman 1 milyon 421 bin tondan başlamış 2003'te, bugün 1 milyon 448 bin ton, kafa kafaya gibi duruyor. Zaten alan genişlemediği, üretim de artmadığı için bu onu da karşılayacak diye düşünüyorum.
Şimdi, baktığım zaman sürekli pazar payı düşüyor. 2002'de yüzde 57 pazar payı var, bugün geldiği noktada yüzde 52'ye düşmüş, arada yüzde 44'lere falan düşmüş, daha sonra biraz toparlanma olmuş ama kurumun genel işleyişine yıllar itibarıyla baktığınız zaman -her sene aynı şeyi konuşuyoruz- kurumla ilgili yatırım çalışmaları yapılmadığı için, istihdam ihtiyaçları giderilmediği için aslında bu pazar payının da artması çok anlaşılır değil. Nasıl artıyor bu pazar payı? Belki ihtiyaçtan doğuyordur.
Kota Şeker Kurumu tarafından veriliyor, 33 tane fabrikaya dağıtılıyor. Bunun 25 tanesi Şeker Kurumunda, 21 tanesi aktif çalışıyor. Şimdi, arkadaşlarım, tabii, geçici işçilerin alınması, fabrikaların çalıştırılması falan konuşuluyor da tabii, üretim ve kârlılığa baktığınız zaman bazı şeyleri de kabullenmek durumundayız. Onun için kuruma bir bütün olarak bakıyorum ben. Kars'ta üretimi yaptırırsınız ama oradaki ürünü illa Kars'taki fabrikada işleyeceksiniz diye bir şey yok. On günlük bir kampanya süresiyle geri kalan üç yüz elli beş günde o fabrikanın verimli, kazanan bir fabrika hâline dönüştürülmesi ya da kaliteli üretim yapacak bir fabrika hâline dönüştürülmesi, o kadar istihdamı orada bulundurmak biraz zor gibi geliyor. Onun için de bu da organize edilebilir. Orada yapılan 4 tanesinin bekletilmesi ama oradaki pancar üretimi ve kotaların da polar değeri düşük diye çiftçinin elinden alınması ya da kota verilmemesi hoş bir şey değil, bunun da düzeltilmesi gerekiyor.
Fabrikaların toplam kapasitelerine baktığımızda 4 milyon 141 bin tonluk bir kapasite var. Bunun 3 milyon 151 bin tonu şeker pancarından ama işlediğimiz rakam 1 milyon 900 binlerde değil mi? Yanlış hatırlamıyorsam, rakamları karıştırmayayım ama diğerleri de 990 bin tonu da nişasta bazlı. Hiç ihtiyaç yokken nişasta bazlı bir şeker üretimine de yüzde 10 kota, artı, her yıl da Bakanlar Kurulu kararıyla önceki yıllar yüzde 55, bir önceki yıl, 2014'te yüzde 30, bu yıl herhâlde yüzde 25 daha ilave kota veriliyor. Bunların toplamına baktığımızda bu kuruma eğer bir vizyon çizilecekse, şeker fabrikaları gerçekten modernize edilecek ve gerçekten yeni teknolojilerle donatılacak ve problemleri giderilecekse çok hızlı kâra geçebilir diyorum.
İşte, bakın, niçin geçebilir? Örneğin C şekeri demiştik. Konuştuk değil mi C şekerini? Konuştuk. C şekerinden 2014'te 222 milyon zarar etmiş, daha önce bu görev zararı diye Hazine tarafından karşılanıyormuş. Şimdi tamamen kurumlara, fabrikalara bırakılmış bu olay, fabrikalar da zarar hanesine yazıyor bunu mecburen. Bu, C şekerinden ettiği zarar. 2014 zararına baktığımızda 197 milyon lira yani C şeker işini halletmiş olsak, sadece C şekeri işini halletmiş olsak kurum zarardan kurtulmuş olacak. Fireye de geleceğim, daha firesi var, nakliyesi var bu işin. Kurum zarardan kurtulmuş olacak arkadaşlar ama bunun için, burada oturan arkadaşlarımın bu işe kafa yorması lazım Sayın Başkanım, sevgili milletvekili arkadaşlarım. Burada oturan arkadaşların bunu bir ikinci iş veya gelir getirici kapı olarak değil, "Ben, bu kurumda görevlendirildim -Başbakanlık, Özelleştirmede, şurada, burada çalışabilir ama- bu kurumdaki işim de çok önemli." diye düşünüp bununla ilgili gerekli yaptırımları, gerekli kararları alması gerekiyor.
Ne karar alıyor bu kurum, ben size söyleyeyim: Diyor ki: 812 personel alınmasına karar verilmiş. Özelleştirmeye sorulmuş, Özelleştirme bunu 480'e düşürmüş. "812'nin 480'ini alabilirsin." demiş Özelleştirme. Bunu dedikten bir hafta sonra bir yazı daha yazmış "Tekrar kararınızı gözden geçirin." diye Yönetim Kuruluna. Yönetim Kurulu da hızlı bir şekilde kararını gözden geçirmiş, bunu da iptal etmiş. Sevgili arkadaşlar, eğer bu ihtiyaçsa, 812 kişi, siz yatmayacaksınız, içmeyeceksiniz, yemeyeceksiniz, bu 812 kişiyi o kuruma aldıracaksınız, biz de size "Helal olsun." diyeceğiz burada, "Teşekkür ediyoruz." diyeceğiz. Ama Özelleştirme size bir talimat verdi, "Bunu da iptal edin." dedi, yarıya düşürdü önce, "Bunu da iptal edin." dedi ve iptal ettiniz.
Demin dediğim gibi, üretim alanları düşüyor, üretici sayımız düşüyor, insanlar büyük şehirlere göçüyor. İşte, bir tanesinde de, bu kentlerden birinde de ben oturuyorum. Anadolu'nun bütün kentlerinden insanlar Kocaeli'ye geliyor. Kocaeli'nin nüfusu her yıl bir Bayburt kadar büyüyor. Beş yılda Yalova'nın nüfusu 213 bin, beş yılda Kocaeli'nin büyüme nüfusu 258 bin yani beş yılda Yalova'dan daha büyük büyüyor. Bizim, yeni konutlara, yeni yollara, yeni devlet dairelerine ihtiyacımız var, yeni yatırımlara ihtiyacımız doğuyor. Niye doğuyor biliyor musunuz? İşte bundan dolayı doğuyor. Doğu Karadeniz'de insanlar çaydan istedikleri verimi elde edemiyorlar, kazancı elde edemiyorlar; fındıktan elde edemiyorlar. Şeker fabrikaları sizin özel davranışlarınız veya özel tutumunuz nedeniyle -Özelleştirmeden geliyorsunuz ya, onun için özel diyorum arkadaşlar, tırnak içinde- zarar ettiriliyor veya insanlar bunlardan, ürettiklerinden kâr edemiyorlar, maliyetlerini karşılayamıyorlar ve sonuçta da bu noktaya geliyoruz.
Evet, bakıyoruz "Fabrikaların personel eksikliği var." diyor, görev yapıyor Yönetim Kurulundaki arkadaşım. Yahu, 14 tane sendika temsilcisi var şubelerde, işçi olarak gözüküyor orada. Ya, ben endüstriden geliyorum ya, bir vardiyada 1 işçi temsilcisi, toplam 3 vardiya var, 3 tane, 1 tane baştemsilci, 4 olur benim bildiğim, 1 tane de şubeye verirsiniz, olmadı 5 tane; bin kişilik, 1.300 kişilik bir fabrikada 5 tane... Sizin sadece bir fabrikada 14 tane personeliniz sendika temsilcisi, hiçbir üretim faaliyeti yok, kanun gereği de sendika temsilcisi bir saat, iki saat izinli olur üretim vardiyasında; sosyal işler, işçilerin işleriyle uğraşmak için iki saat izinli olur, diğer kısmında çalışma zorunda ayrıca, çalışmak zorunda. Siz bunu yaparsanız bu fabrikada kimseyi çalıştıramazsınız, kimse çalışmaz ama belki de bundan haberiniz yok sizin çünkü toplanmıyorsunuz, böyle bir problemin varlığından da haberiniz olduğunu düşünmüyorum.
Evet, kadrolara birden fazla atama yapılmış baktığınız zaman. Ya, çok ilginç şeyler var. Aslında, arkadaşlar, bu kurum iyi yönetilebilirse, bir daha tekrar tekrar söylüyorum, iyi yönetilebilirse, gerçekten işin ehli Yönetim Kurulu oluşturulursa ve kendisine hedef koyarsa "Bu kurumu kâr ettireceğim ben." veya en azından "Zarar ettirmeyeceğim." hedefi koyarsa ve bunun için de mücadele ederse çok iyi şeyler olur diye düşünüyorum.
Üretim maliyetlerini özel sektörle karşılaştırmayacağım. Böyle yönetilen bir şirketin üretim maliyetlerinin düşük olması mümkün değil. Özel sektör de enerjiyi serbest piyasadan alıyor, kurum da ihale yapmış, serbest piyasadan alacak şeyi bulamamış, teklif alamamış enerji için. Hayret ediyorum ben ya, adamlar ne pazarlama yöntemleri, ne promosyonlar veriyorlar enerjiyi satabilmek için, bu kurum ihale yapmış, enerjiye talipli çıkmamış. Niye çıkmadığını herhâlde bize anlatırlar diye düşünüyorum. Özel sektörle karşılaştırmıyorum, dediğim gibi, çünkü özel sektör çalıştırılacak bir işçi için bile, hangi üretim tonajı için ne kadar işçi gerektiğini gün gün hesaplar. Burada da böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum.
"Yatırım ihtiyacı 500-600 milyon." diyorlar. E, hadi, Hazine, Özelleştirme; sattığınız fabrikalardan buraya aktarın parayı, bu fabrikaları kurtaralım. Ne yaptınız bu parayı Özelleştirme yani buradan aldığınız bu paraları ne yaptınız, çok merak ediyorum, nereye gitti?
Bakın, arkadaşlar, kurum öyle bir talan edilmiş ki, herkes açsın, Sayıştay raporunda, bu kurumun taşınmazlarının kimlere, nasıl verildiğine bir baksın. Şu sayfaya bakın arkadaşlar, kurumu bitirmek için her şey yapılıyor. Araziler -şurada işaretlemişim- 94.746 metrekare Ağrı Şeker Fabrikası arazisi, Toplu Konut İdaresine, Elbistan Şeker Fabrikası arazisi 74 bin -ben büyük olanları sayıyorum- Sağlık Bakanlığına, meşhur var ya bizim bu Ankara Doğalgaz Elektrik Üretim, hani, bir ihale yaptı da bir grup yaptı, Hopa'daki taşınmazlar artı İnebolu'daki liman, Arnavutköy'de bir arazi ekledi, sonra Mardin'de 950 dönüm arazi ekledi üzerine, bir de Fatih'te arazi ekledi, grup yaptı sattı ya bir şirkete, orada üretim yapan bir şirkete, o şirkete devretmişler. Ne kadar devretmişler? 348 bin metrekare yani 348 dönüm bir araziyi devretmişler. Sayfalarca bilâbedel verilen şeyler. Şimdi, bu kurumun ayakta kalması mümkün mü arkadaşlar? Bunları sattınız veya bilâbedel verdiniz. Niye verdiniz? Özelleştirmeye soruyorum burada, niye veriyorsunuz kardeşim? Bu kurumun 500-600 milyonluk yatırıma ihtiyacı var. Bu yatırımı yaparsanız bu kurum kârlı olur, bu kurum istihdam etmeye başlar, o kentlerin ekonomilerine canlılık getirir, üreticinin belki kâr paylarını ve kazançlarını arttırır. Niye yapıyorsunuz bunları? Dedim ya, babanızın malı değil bu ya, herkesin malı, bizim de malımız ve 1 lira vergi veren insanların malı bu mallar. Böyle, yani "Bunlardan kurtulacağız." diye bir mantıkla bu iş yürütülür mü?
Elektrik alım ihalelerini söyledik.
Araç kiralama sözleşmeleri yapıyorlar, araç kiralama sözleşmelerinde kasko yapılıp yapılmadığına bakmıyorlar, stoklar artıyor. Ha, iyi bir şey olmuş, onu sizinle paylaşmak istiyorum. Bir tane örnek, Yozgat'ta, çok küçük bir alanda şey yapmışlar, arazilerin birleştirilmesi ve toplulaştırma yapmışlar, çok da güzel olmuş, üretim artmış. 120 tane, 140 tane traktörden 22 traktöre düşmüş, insanlar ektiklerinin karşılığını almışlar. Tamam, yaptınız, çok güzel, bak, bravo, teşekkür ediyorum. Kim yapmışsa, kimin aklına gelmişse harika bir iş çıkartmış ama bunun devam ettirilmesi gerekiyor.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Haydar Bey, bilâbedel verilen yerler kamu kurumları.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ya, fark etmez, ben kurumun...
KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Kamu kurumlarına verilen şeye böyle bir eleştiride bulunmanız çok doğru değil yani.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, onu...
KASIM BOSTAN (Balıkesir) - "Babanızın malı mı?" diyorsunuz, devletin bir kurumundan alıp diğer kurumuna veriyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onu siz şey yaparsınız, söz alırsanız getirirsiniz. Vermez, devletin, bu kurumun ihtiyacı varsa, Millî Eğitim Bakanına, Sağlık Bakanlığına...
KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Demek ki yok yani, bunun kararını vermişler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - ...ya da o Atatürk... Neydi o? Elektrik dağıtım şirketi Ankara dağıtım şirketine niye verilmiş? Satılması için verilmiş işte, hani orası havuz ya, oradan satılması için verilmiş.
Mesele, arkadaşlar, devlet kurumuna, kamu kurumuna veya özele satılması değil; mesele, bu paranın veya alınmayan paranın niçin kurum için kullanılmadığı. Biz bunu konuşuyoruz.
Bakın, tam beş yıldır fireyi konuşuyoruz. Samimi söylüyorum, burada, bu işe kafa yoracak bir yönetim kurulu olsa fireyi çözer arkadaşlar. Firede 2014'teki kayıp 72 milyon lira. Kayıp 72 milyon lira, üzerine 222 milyon da C şekerini koydum, al sana 300 milyon lira. Kaç paraydı zarar? 197 milyondu, değil mi?
Duruşlar... Fabrikaları kampanya süresinde çalıştırıyorlar. Zamanında periyodik bakımını yapmazsan, zamanında arıza bakımını yapmazsan, işçinin çalışıp çalışmadığını kontrol etmezsen bir kampanya döneminde, 2014'te duruşların toplamına bakıyorum, 666 saat arıza dışı, 834 saat arıza duruşu var. Neredeyse kampanyanın tümüne eşit veya üçte 1, abartmayayım o kadar, üçte 1'ine eşit. Böyle bir fabrikanın kâr etmesi mümkün mü arkadaşlar? Böyle bir fabrikanın, bakım maliyetlerinin en tavanda olduğu yerde, işçilik maliyetlerinin en tavan olduğu yerde -çünkü işçiyi çalıştırmıyorsun ki maliyet en tavanda, zirve yapmış hepsi- her şeyin zirve yaptığı yerde böyle bir kurumun kâr etme şansı ya da bu kurumun verimli olma şansı ya da bu kurumun kaliteli üretme şansı var mı arkadaşlar? Yok.
Teşekkür ediyorum.