| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü ve müesseselerinin 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .04.2016 |
MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2010 Karadon ve 2013 Kozlu maden kazalarıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.
17 Mayıs 2010'da Türkiye Taşkömürü Karadon Müessesesinde ve 7 Ocak 2013 günü Kozlu müessesesindeki kazaların her ikisi de, inşası taşerona ihale edilmiş olan hazırlık galerilerinde gerçekleşmiş ve ilkinde 30, ikincisinde ise 8 işçimiz hayatlarını kaybetmiştir. Karadon'da 2010'da yaşanan kazada sızan metan gazı ateşle buluşarak grizu şeklinde infilak etmiştir. 2013'te Kozlu'da yaşanan kazada, sadece taşeron firmanın işçilerinin çalıştığı galeride can kaybı olmuştur. Bu kazada, gaz sensörleri erken uyarı sistemi sayesinde elektriği kestiği için -ki iyi ki kesmiş- ve çıkan metan gazı ateşle buluşmadığı için daha büyük bir facia yaşanmamıştır.
Kozlu Müessesesinde 2007'den beri, Karadon Müessesesinde ise 2005'ten beri galeri hazırlık işleri taşeron şirketlere ihale edilmiş durumdadır. İlgili Sayıştay raporunda, 2011 yılı raporu, sayfa 190'da şöyle demektedir: "Özellikle başta Karadon Müessesesi olmak üzere bütün müesseselerin havalandırma sistemleri, yapılan ve yapılması gereken degaj sondajları ve merkezî gaz izleme sistemi sensörlerinin sayıları ve yerleri patlayabilir tozla mücadele çalışmaları ile galeri tabanları, kesitleri, nakliyat yollarına gelişigüzel atılmış her türlü malzemeler, tahkimat bozuklukları, su birikintileri, drenaj kanalı bozuklukları ve benzeri hususların da iş güvenliği açısından detaylı bir risk belirleme çalışması yapmasının yararlı olacağı görülmektedir." Yani Sayıştay bunu daha önceden uyarmış, bu kazanın olacağını.
Yine, Sayıştayın Kozlu'yla ilişkili 2009 yılındaki raporunda 58'inci sayfadaki "Yüklenici firmalar, yeni işe aldıkları işçileri kendi mühendislerince eğittiklerine dair bir belgeyi müesseseye vererek bu konudaki yükümlülüklerini tamamladıklarını ifade etmekteler. Bu nedenle, yüklenici firma işçilerinin eğitiminin Türkiye Taşkömürü tarafından yapılması daha sağlıklı olacaktır. Kurumda, son derece donanımlı olan ve Avrupa, dünya standartlarında eğitim programı verebilen ve tecrübesi olan tekniker öğretmen, eğiticilerin eğitimi kurslarını bitirmiş yeterli insan kaynağı mevcut olup gerekli eğitimlerin kurumca yapılması sağlanmalıdır." Yani eğitim işinin taşeronun değil, kurumun bizzat kendisi yapmasını Sayıştay önermiş ama hâlen bu şekilde bir çalışma söz konusu değil.
Sayıştay Karadon Taşkömürü Müessesesine 2010 tarihli raporunun, 75-76'ncı sayfasında "Esas itibarıyla, söz konusu hazırlık işlerinin özel sektöre yaptırılmasındaki en büyük gerekçe özel sektörün girişimciliğinden, dinamizminden, yatırım gücünden istifade edilerek aynı işin daha düşük maliyetle, daha kısa sürede ve daha kaliteli yapılmasının sağlanması iken herhangi bir sendikaya bağlı olmayan ve çoğunlukla Türkiye Taşkömüründen emekli işçilerin daha düşük ücret verilmek suretiyle çalıştırılması sonucu firmanın işi daha ucuza yaptığı söylenebilmekle birlikte, aynı işin taahhüt edilen süre içinde bitirilmemesi projeden beklenen faydayı azaltmaktadır." demektedir. Yine devamla: "Firmanın işi taahhüt ettiği sürede tamamlayabilmesi, ancak daha fazla işçi çalıştırılması, daha fazla sayıda ve son teknolojik özelliklere sahip delik delme makineleri çalıştırılmasıyla mümkündür. Ancak, firma bunu yapacakken hiçbir yatırım yapmadan, en ilkel şekilde performansları düşük, martoperfaratörler ile müessesece kullanılan elektrohidrolik delicilere göre 1/5 oranında ilerleme hızlarıyla çalışmakta, yeterli sayıda işçi çalıştırmamaktadır." Yani kazma kürekle çalışmakta denmektedir. "Söz konusu galeri hazırlıkları işinin özel sektöre verilmesindeki bir başka neden, kamunun yeterli yatırım yapmaması olup bu konuda özel sektörün yatırım gücünden yararlanılması iken firma neredeyse hiç yatırım yapmaksızın işi sürdürmenin yollarını aramakta, en ufak bir malzemeyi dahi müesseseden kiralama yolunu seçmektedir."
Alıntı yapılan bu rapora bakıldığında da kazanın neden meydana geldiği, kazaların niçin ve nasıl meydana geldiği çok net, sarih şekilde görülmektedir.
Yine da Sayıştayın Kozlu'yla ilgili 2009 raporunun 58'inci sayfasında "Yüklenici firmalar taahhütlerini daha fazla kazanç sağlayarak yerine getirmek uğruna -buranın altını çizmek istiyorum: daha fazla kazanç sağlayarak yerine getirmek uğruna- iş güvenliği önlemlerine bile tam anlamıyla uymaktan imtina edebilmekte, asıl işveren olan kurum elemanlarının yaptıkları tespitleri kendi işlerine engel olarak görebilmektedir. Bu şartlar altında, işin sağlıklı yürütülmesi için uygulanacak yaptırımlar konusunda en alt kademedeki denetim elemanlarından başlayarak en üst makama kadar sorumlulukların paylaşılmak suretiyle sözleşme hükümleri çerçevesinde hareket edilmesinin önemi büyüktür." demektedir. Yani yüklenici firmalar para için insan sağlığını bir tarafa bırakmakta, kurumun kendilerini denetleme imkânını dahi kendilerine bir zül olarak görmektedir.
Özetle, galeri hazırlama işlerinin taşeron eliyle gördürülmesi, işçilerimizin hayatlarını tehlikeye atmasına karşın ayrıca, hedeflenen ekonomik amaçlarla da asla uyumlu değildir.
Türkiye Taşkömürüne bağlı Kozlu, Karadon, Amasra, Armutçuk ve Üzülmez müesseselerine ilişkin Sayıştayın -2008'e kadar da Başbakanlıkta- raporlarında yukarıda alıntılanan ifade ve açıklamanın onlarca benzeri yer almaktadır."
Yani Sayıştayın bu raporları 2010'dan sonra yapılmış değil, 2000 öncesinde de Sayıştay bu uyarıları ısrarla yapmıştır. Kaza riski yüksek olan ve aslında madencilik faaliyetinin uzmanlaşmış bir alt bileşeni olan galeri hazırlama işlerinin madencilik faaliyeti kapsamından çıkarılıp doğrudan inşaat faaliyetlerinin kapsamına sokulmuş olması, maden ocağının içindeki işlerin inşaat firmasına yaptırılmasının mantığı da anlaşılır gibi değildir.
Sayıştay, Kozlu Taşkömürü İşletmesi Müessesesiyle ilgili 2011 tarihli denetleme raporunun 80'inci sayfasında "Esas itibarıyla, ihaleyi kazanan firma bir inşaat firması olup -altını çizmek istiyorum, ihaleyi alan bir firma, maden ocağında ihaleyi alan bir firma inşaat firması- bugüne kadar herhangi bir kömür madeninde taş içi galeri açma faaliyetinde bulunmadığı da bilinmektedir." Yani hem inşaat firması hem de bugüne kadar yer üstünde bina yapmış ama yer altında hiç çalışmamış bir firma. "Kömür havzasının ve özellikle taş kömürü havzalarının kömürleşme sürecinin bir sonucu olarak yüksek oranlarda metan gazı içerdiği, ocakların derinleşmesiyle gaz içeriklerinin arttığı, bu şartlarda faaliyet göstermenin tek koşulunun ise iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin kurallar ve hükümlere titizlikle uyulmasının olduğu aşikârdır." demesine rağmen bugüne kadar bunlarla ilgili hiçbir önlem alınmamıştır.
Yine, Genel Maden İşçileri Sendikasının 9 Ocak 2013 günü yaptıkları açıklamada da belirttikleri gibi, yer altında bütün çalışmaların birbirlerine bağlı olduğunu, küçük bir hatanın bile herkesi etkileyebileceği bariz bir biçimde ortadayken ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2'nci maddesindeki "İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez." şeklindeki amir hükmüne rağmen Türkiye Taşkömürü bünyesindeki maden ocaklarında galeri hazırlık işleri madencilik faaliyeti dışına çıkarılmış, inşaat işi kapsamına sokularak inşaat şirketlerine ihale edilmeye başlanmıştır. Bu durum son derece tehlikeli, insan sağlığını, insan hayatını büyük önemde riske atan bir uygulamadır. Maden ocağındaki işlerin inşaat firmalarına yaptırılmasının da mantığını ve gerekçesini anlamak mümkün değildir. Buradaki gerekçenin ne olduğunu ben öğrenmek istiyorum.
Yine, kurum sunum yaparken ve önerilere verdiği cevapta "Kurumda kömür üretim maliyetlerini düşürmek, verimliliği artırmak ve daha emniyetli bir çalışma ortamını sağlamak amacıyla üretimde tam mekanize kazı sistemlerinin uygulanmasına yönelik araştırmalar sürdürülmektedir." denmektedir ancak hem "Mekanik teknoloji araştırılmakta." denmekteyken yine sayın Genel Müdürün sunumunda ve verdiği cevaplarda "Mekanik teçhizatların geliştirilmesiyle işçilik maliyetinin de yüzde 65 oranında azaltılacağı belirtiliyor. 2000-2016 arasında 12.263 yer altından, 5.015 yer üstünden olmak üzere 17.278 kişi işten ayrılıyor, buna karşılık yer altı ve yer üstü 8.126 yani yarısından daha az sayıda insan tekrar işe alınıyor. Mademki işçilik maliyetleri yüzde 65'ini oluşturuyor bu yükün, o zaman niye AR-GE çalışmalarıyla mekaniğe yönlendirilmiyor? Bunu da merak ediyorum.
Yine, sunum ve önerilere verilen cevaplarda ülkenin taş kömürü ihtiyacının 6 milyon ila 7 milyon ton arasında olduğu belirtiliyor, hedefin kurum tarafından 5 milyon, özel sektörce de 5 milyon olmak üzere 10 milyon tona çıkartılması olduğu söyleniyor ancak 2015 yılında üretimin 948.573 ton yani 1 milyon tonun dahi altında olduğu görülüyor ki bu, geçmişte yıllardan bugüne kadar azalarak geliyor. 2016'daki hedefinse 1 milyon 100 bin ton olduğu belirtiliyor yani 2015'te gerçekleştirilen üretim ile 2016 hedefi arasında 150 bin ton hedeflenmişken yıllık artışın 150 bin ton olarak öngörüldüğü bir hedefte siz 10 milyon tonu nasıl gerçekleştireceksiniz? Kaç yılda gerçekleştireceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Tuncer, sözünüzü kesmeyi hiç arzu etmem ama toparlayabilirseniz çünkü yirmi dakikayı geçti.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) - ilk defa yirmi dakika konuşuyorum Başkanım. O yüzden, pozitif ayrımcılık...
BAŞKAN - İstifade ediyoruz ama özetlerseniz çünkü toplantının verimliliği de düşüyor.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Tamam.
Kurum yatırımları neden ihale yoluyla yapılıyor? Kurum kendi kuyusunu kendisi açamıyor mu?
Yine, kurumun AR-GE çalışmalarıyla mekanizasyon teknolojisini kendisi üretip ve bu teknolojiyi başka ülkelere satma imkânı yok mudur, niçin biz dışarıdan alıyoruz?
Şimdilik bu kadar yeter.
Ayrıca, ciddi anlamda, daha önce Türkiye Taşkömürü Kurumunun değerli milletvekilleri ve tüm siyasi partilerin oylarıyla niçin ibra edilmediğini bugün ilk defa katıldığım toplantıda çok iyi anladım. Benim sizlerden istirhamım da tekrar ibra etmemeniz yönünde oy kullanmanız.
Toplantıya katılan herkese, başta Komisyon Başkanımız ve milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.