KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, ben konuşmamda İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde ve güvenlik ve özgürlük ikilemi üzerinden bir kurguyla konuşmak istiyordum ama şimdi Sayın Bilgiç orada bir şeyler söyleyince cevap vermemek olmaz, onu da konuşmamın içinde sanırım değerlendirirsiniz.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, tarih...

BAŞKAN - Onu ayrıca müzakere edersiniz ya.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir dakika canım, işte, burada konuşuyoruz madem açıldı, konuşuyoruz. Yani konuyla ilgisi yoktu da, Sayın Bilgiç söyledi de biz söylemeyelim mi yani ne ilgisi vardı İçişleri Bakanlığı bütçesiyle?

BAŞKAN - Buyurun, estağfurullah.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Değerli arkadaşlar, tarih, hepimizin kendimize göre eğip bükeceği bir şey, bir disiplin değil. Bakın, tarihte zaman ve mekân boyutu vardır, nedensellik ilişkileri vardır, bunlarla beraber bu disiplinlerle beraber tarihe yaklaşılmasına ihtiyaç vardır. Yoksa bugünün gözlüklerini takın, buradan bakın geriye, geçmişte yaşanan olayları değerlendirin... Bunun adı "anakronizm"dir ve sosyal bilim disiplinlerinde en çok korkulan, aslında konuyu en çok yanlış yönlere götüren ve sakınılması gereken bir konudur, akademik hayatın da en büyük problemlerinden biridir. Bu şekilde konuşuldu mu kimse ciddiye almaz, bir kere onu söyleyelim.

İkinci olarak, buradan tabii, devam edeyim. Tabii, Osmanlı İmparatorluğu üzerinde de konuşuldu, diğer arkadaşlarımız Atatürkçülük üzerinde, Kemalizm üzerinde... Tabii, Atatürkçülük bir uluslaşma ama aynı zamanda da bir çağdaşlaşma ve modernleşme projesidir. Sonuçta, Osmanlı İmparatorluğu gibi çok kültürlü, çok dilli, çok dinli, ki zamanın ruhuna uygun bir imparatorluktur. Aslında, hep "ikinci Roma" diye de adlandırılmıştır o dönemde, baktığınızda, sadece Türkiye'de değil, dışarıdaki birçok tarihçi tarafından. Ama sonunda ne olmuştur? 20'nci yüzyılın başıyla birlikte artık bütün çok uluslu imparatorluklar birer birer parçalanmıştır; sadece Osmanlı İmparatorluğu değil, Avusturya-Macaristan'ı, Rusya'sı, İngiltere İmparatorluğu hepsi. Onun yerine Atatürk ve silah arkadaşları hep birlikte modern bir cumhuriyeti, laik cumhuriyeti kurmuşlardır. Bu bizim için en büyük kazanımdır ve hepimiz de bunun önemini bilmeliyiz ve bununla gurur ve onur duymalıyız diye düşünüyorum. Geçmiş zaman içinde Kemalizm, işte, dedi "Bir din olarak tanımlandı." gibi, yani bunların bir şeyi yok, hiçbir zaman yani bu bir... İnanç konusu ayrıdır, ideoloji, doktrin konusu ayrıdır. Üstüne üstlük Kemalizm, Atatürk'ün kendi sözleriyle bile hiçbir zaman doğmuş, dogmatik bir şey değildir, kendi sözleri var, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." diyor. Yani "Kemalizm bir doktrin değildir. Siz bilimi takip edeceksiniz. Onun çağdaş uygulamalarını takip ederek ülkeyi daha ileriye götürürsünüz." diyor. O açıdan baktığınızda, böyle bu tip tanımlamalar varmış, yokmuş; bunların hiçbir kıymetiharbiyesi yok.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak darbelere karşıyız. Geçmişte de karşı olduk, bugün de karşıyız, bundan sonra da karşıyız. Çünkü biliyoruz ki, bu darbeler sonunda... Arkadaşlarımız her ne kadar darbeleri anlatırken 12 Eylülden sonra mağduriyetleri söylediler, arkadaşlar, bu 12 Eylül darbesinin, 12 Mart darbesinin mağdurları sol düşüncedir.

FATİH ŞAHİN (Ankara) - 27 Mayıs?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - 27 Mayısta da baktığınız zaman...

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Darbeydi değil mi?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - 27 Mayısta aynı şekilde, bir darbedir o dönemin yaşanan koşulları içinde.

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Teşekkür ederiz, sağ ol.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ama sonrasında 1961 Anayasası gibi bir Anayasa gelmiştir. Yani bu açıdan baktığınızda, anayasal hareketler içinde de 24 Anayasası'na göre daha ileridir, daha öndedir ama sonuç itibarıyla, her zaman dışarıdan müdahale şeydir. Biz de bunu söylüyoruz zaten. Siz on iki yıldan beri iktidarsanız, yapacaksanız yapın, gelin, uygulamalarınızı koyun, kendi politikalarınızı söyleyin; niye tarihe gidip de otuz, kırk yıl, elli yıl, altmış yıl, yüz yıl öncesinden medet umuyorsunuz, bunu anlamış değilim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bugünü savunamıyorlar da ondan.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Söyleyecek sözünüz mü yok? Söyleyecek sözünüz yoksa bilelim. Yani bunu biz açık ve net olarak görüyoruz ve 12 Eylül darbesinden sonra gelmedi mi Türk-İslam sentezi? Bütün bu uygulamaların, bugün yaşayanların şeyinde 12 Eylül darbesi yatıyor, biz bunu biliyoruz açık ve net olarak.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Türk-İslam sentezi 1924'te geldi.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Türk-İslam sentezi, geçmiş dönemlerde değişik zamanları vardır, 12 Eylül darbesi bunun açıkça ortaya konulduğu dönemdir. Kenan Evren'in ayetler okuduğu...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - 1924'te Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğunda Türk-İslam sentezi gelmiştir.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Arkadaşlar, konuşmamın bütünlüğü içinde tabii, oldu ama bunları da söylemeden geçilmez, bunu söyleyelim tabii.

BAŞKAN - İnsicamı bozmayalım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Türk-İslam sentezi Selçuklu'dan beri var.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Var ama "Türk-İslam sentezi" dediğimiz zaman, bu, sonuç itibarıyla demokrasiye uygun bir şeyin içinde olacak yani, bunu...

BAŞKAN - Arkadaşlar, Başkanlık Divanına hitaben konuşmayın, biz burada karar verici değiliz neticede. Ortaya konuşun lütfen.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Arkadaşlar, dönemlerin ruhları vardır, ideoloji ve fikir hareketleri de yaşar, onlar da gelişir, onlar da bir süre sonra belki ömürlerini, miatlarını tamamlar, böyle bir şeydir bu. Bunların hiçbiri donmuş bir şey değildir ki. Yani bir şeyi alıp belli bir donmuş kalıp üzerinden bugüne getirdiğiniz zaman büyük yanlış olur.

Sonra, Sayın Erdinç'e de söyleyeyim, Genel Başkanımız hiçbir zaman Pensilvanya'ya gitmedi arkadaşlar. Lütfen iftira atmayın, bu, bir iftiradır. Hiçbir zaman Pensilvanya'ya gitmedi...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - "Pensilvanya'ya" demedim, Amerika'ya gitti, oradaki mensuplarla görüştü.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Amerika'ya gidecek tabii. Arkadaşlar, ben kimle görüştüğünü... Herkesle görüşecek, siyasetçiler...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - O zaman, eleştirmeyin arkadaşım.

BAŞKAN - Sayın Erdinç, lütfen...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - "Amerika'ya gitti." dedim.

BAŞKAN - "Pensilvanya" diye çıktı ağzınızdan da onun için.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Görüşmedi, bir de siyasetçiler zaten gelir, onun için de gerekli şeyi yapar. Amerika'ya gitti arkadaşlar. O yüzden, lütfen böyle şeyleri yapmayın. Ama bakın, Bülent Arınç'ın gidip görüştüğünü biliyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - İsteyip de gidemeyenler de vardı.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Şimdi, buradan konuşmama geçeyim izin verirseniz.

Şimdi, demokrasi, tabii, İçişleri Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz, gene bununla da bağlantılı, yani artık biz bunları bırakalım, Türkiye'nin ihtiyacı olan daha çok demokrasidir Sayın Bakan. Demokrasi içinde elbette her sistem kendisini korumak ister, onda bir şey yok; yani demokrasi içinde de bir "özgürlük ve güvenlik ikilemi" dediğimiz bir ikilem elbette vardır, bütün toplumlarda vardır ama burada önemli olan, demokrasileri otoriter ve totaliter rejimlerden ayıran bu özgürlük ve güvenlik arasındaki ikilemde -bir anlamda karşılıklı birbirini de etkileyebilir bu- özgürlükten yana tavır almaktır. Yani Anayasa'nın ilgili maddeleri var, 25 ve 56'ncı maddeleri düşünce ve kanaat hürriyetiyle, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinden bahsediyor, bu konuları hükme almıştır. Gene, Anayasa'nın 34'üncü maddesi "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." demektedir. Şimdi, bunlar var bir taraftan baktığımız zaman. Siz de zaten sunuşunuzda ne diyorsunuz biliyor musunuz Sayın Bakan, birinci sayfasında, İçişleri Bakanlığının görevlerinde? Okuyorum: "Anayasa ve yasalara uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, güvenlik ve asayişi, kamu düzeni ve genel ahlakı, Anayasa'mızda yazılı hak ve hürriyetleri korumak." Yani sadece güvenliği sağlamak değil, aynı zamanda, Anayasa'da tanımlanan, teminat altına alınan hak ve hürriyetleri korumak da sizin İçişleri Bakanlığının görevi içindedir. Yani siz burada alıp özgürlükleri, insanların o Anayasa'yla tanınmış hak ve hürriyetlerini kullanmasını engelleyecek, bunların özünü zedeleyecek birtakım düzenlemeler yapamazsınız. Yasalara uymak zorundasınız. Bu, aynı zamanda bir hukuk devleti-kanun devleti tartışmasıdır. Dünyanın her ülkesinde, otoriter rejimlerde, diktatörlüklerde de kanunlar vardır ama kanun olması, kanunların olması onların hukuk devleti olduğu anlamına gelmez. Hukuk devletidir burada önemli olan, yani içinde elbette mevzuata göre belli bir şeyler olacak ama hukuk devletinin de o ülkede yaygınlaşmasına ihtiyacı var bu demokrasilerin gelişebilmesi için. Bu açıdan da burada da söylüyor "Anayasa'mızda yazılı hak ve hürriyetleri korumak." Kime karşı korumak? Sonuçta burada herhâlde devleti vatandaşa karşı korumuyorsunuz, vatandaşı devlete karşı koruyorsunuz. Bunun da net biçimde bilinmesine ihtiyaç var.

Biraz önce, bu Anayasa'da tabii, birçok madde var bu konuları düzenleyen, özellikle bu 26, 26 ve 34'üncü maddeyi zikrettim Sayın Bakan. O da insanların düşündüklerini söylemesi, eleştirmesi ve bu doğrultuda toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapabilmesinin demokrasinin özüne ilişkin olduğudur. Demokrasinin şeklî değil, bunlar demokrasiye öz ve içerik kazandıran, demokrasiyi geliştiren kurallardır. Tabii, elbette 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu vardır, orada da belki belli sınırlamalar vardır ama o sınırlamalar da Anayasa'daki o hak ve hürriyetlerin özünü zedelememeli. Biz şunu biliyoruz: Hiçbir yasa Anayasa'ya aykırı olamaz. Anayasa'ya aykırı olamadığı gibi, usulüne göre uygulamaya konulmuş, yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmelere de aykırı olamaz. Yani güvenlik güçlerinin 2911 sayılı Yasa'ya dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini engellemeleri konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilmiş sayısız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılık kararları var Sayın Bakan. Bu açıdan, İçişleri Bakanlığı olarak, elbette belli bir güvenlik konsepti olacak, onun için de birtakım uygulamalar yapılacak ama dediğim gibi, esas itibarıyla, önemli olan özgürlüktür, özgürlüğü geliştirmektir. Burada yapılması gereken, İçişleri Bakanlığının, ki bunları hep konuşuyoruz Gezi Parkı'nda, diğer olaylarda protesto eden, en temel demokratik hakkını kullanan her grubun üzerine nasıl orantısız şiddet uygulandığını biliyoruz. Gezi Parkı'nda insanlar hayatlarını kaybetti, gözlerini kaybetti, on binlerce insan fiziksel, psikolojik sağlığını yitirdi. Bunların sorumluları cezalandırılmak zorundadır. Burada yapılması gereken, eğer bir toplantı gösteri yürüyüşü olacaksa, bir eleştiri, bir protesto olacaksa onların bu hakkını kullanabilmesini sağlayacak gerekli tedbirleri almaktır ve onun dışında, elbette tabii, gösterinin de çevreye zarar vermesini engellemektir. Ama bunun ötesindeki yapılan birtakım tutumlar, aykırı tutumlar hiçbir şekilde demokrasiyle bağdaşmaz. Türkiye'nin yapması gereken, Türkiye'nin ihtiyacı olan daha çok eleştiridir, daha çok demokrasidir, daha çok özgürlüktür ve bunun sağlandığı bir ortamdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türeli...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Son bir konuya daha değineceğim Sayın Başkan izninizle.

BAŞKAN - Buyurun.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tabii, bu yerel yönetimlerle ilgili, bu 6360 sayılı Kanun hem içerdiği hükümler itibarıyla hem de uygulamada birçok ciddi sorun ortaya çıkarmıştır Sayın Bakan, bu sorunları biliyorsunuz ama özellikle bu sorunların birisinden bahsetmek istiyorum: İlgili yasanın geçici 1'inci maddesinin beşinci fıkrasında da zaten söyleniyor, diyor ki: "Bu kanun ile tüzel kişiliği kaldırılan il özel idarelerinin her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçları komisyon kararıyla ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya ilgili kuruluşlarıyla bunların taşra teşkilatına, valiliklere, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına, büyükşehir belediyelerine ve bağlı kuruluşuna veya ilçe belediyesine devredilmesine karar verilir." Ancak şimdi, burada uygulamada çok ciddi bir keyfîlik olduğunu görüyoruz. Hemen hemen her ilde tabii, 30 büyükşehrimiz olan ilimizde biliyorsunuz, il özel idaresinin hükmi şahsiyeti ortadan kalkınca ne oldu? Böyle komisyonlar kuruldu. Ama ben İzmir milletvekiliyim, İzmir'de il özel idaresi mallarından hiçbiri belediyeye verilmedi, belediyelere, büyükşehire ve ilçe belediyelere verilmedi. Başka iller, ilçelerde verildiğini biliyoruz. Neden bu var? Yani, bunu anlamak istiyorum Sayın Bakan. Bakın, bununla ilgili size sorulmuş yazılı soru önergelerim var, cevap gelmedi. Bilgi Edinme Yasası'na göre bu konuda şöyle sordum: 30 ilin hepsinde nelerdi mallar? Bu malların nerelere devredildiğini bilmek istedim, ona da cevap gelmedi hâlâ yani biz bunları bilmek zorundayız. Sayın Bakan, insanlar bunu talep ediyor, ciddi anlamda tepki var. Neden böyle yapıyorsunuz? Neden iller arasında bir ayrım yapıyorsunuz? Yani, lütfen, buradaki şeyimizde bize... Herhâlde arkadaşlarımız hazırdır, Bakanlığımızın buna ilişkin olarak zaten bütün ilgili olan dairelerde hepsi vardır. Buradaki görüşmeler devam ederken bunu bizimle paylaşın, biz de bunun üzerinden gidelim, ona göre bir bakalım, nedir, nerelerde kimlere verilmiş ve neden verilmediğini tabii, soracağız, soracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türeli, tamamlarsanız...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Eğer bir keyfîlik varsa, eğer farklı yerlerde farklı davranılmışsa farklı belediyelere, iktidar partisinin iktidarda olduğu yerel yönetimlerle muhalefet partilerinin iktidarda olduğu yani almış olduğu yerel yönetimlerde eğer bir farklılık varsa tabii ki bunu soracağız, bunun neden yapıldığını bilmek bizim en doğal hakkımızdır. O yüzden, lütfen bunu da... Herhâlde hazır değil mi Sayın Bakan?

BAŞKAN - Bir baksınlar.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hazırsa bunun buradaki görüşmeler sırasında da paylaşılmasını istiyoruz. Biz de zaten -biliyorsunuz- sabahki konuşmada da söylemiştik yani buradaki sorularımıza cevapları çok hızlı biçimde almaya ihtiyacımız var bütçe görüşmeleri bitmeden.

BAŞKAN - Tabii ki, tabii ki.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Şimdi özellikle istiyoruz ki biz de...

BAŞKAN - Burada ya da daha sonra.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - ...ona dayanarak hem Genel Kurul aşamasında hem muhalefet şerhimizde bunları kullanalım ve bu politikaları söyleyelim.

Teşekkür ediyorum ben de, saygılar sunuyorum.