KOMİSYON KONUŞMASI

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Salondaki herkesi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, şu ana kadar çok bahsedilmemiş bir şeyden bahsetmek istiyorum. Birincisi, enerji verimliliğinden çok bahsetmedik, oysa bizim enerji ihtiyacımızın daha azalması için o enerjiyi daha verimli kullanmamız önemli noktalardan bir tanesi. Sayın Bakan biraz bahsetti, özellikle AK PARTİ tarafındaki konuşmacılar çok bahsetmedi ama bu önemli. Neden? Çünkü bir birim ürünü ya da bir birim hizmeti sağlamak için ne kadar enerji kullanıyorsunuz? Vallahi, enerji verimliliğimizde yerimizde sayıyoruz. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerine baktığınız zaman ister satın alma gücü paritesi açısından ölçünüz isterseniz euro cinsinden ölçünüz, Türkiye'nin gitmesi gereken çok önemli bir yol var. Mesela, biz, şimdi Doğu Avrupa ülkeleriyle sanayide, özellikle otomotivde, beyaz eşyada yarışıyoruz, rekabet ediyoruz ve orada bizim için enerji maliyetleri çok önemli. Baktığımız zaman yükselen Avrupa ekonomilerine, Romanya, Çekya, Polonya, Bulgaristan, Macaristan ve hatta dibimizdeki Yunanistan gibi ülkelerde özellikle enerji verimliliğinin yıllık büyüme hızına baktığımız zaman Türkiye'nin çok ötesindeler. O yüzden de bizim sanayicimiz, burada imalat sanayisinde faaliyet gösteren şirketler enerji maliyetlerinden giderek daha fazla şikâyet ederlerken, o ülkeler enerji verimliliğine yeterli yatırım yaptıkları için o kadar fazla şikâyet etmiyorlar. Dolayısıyla, benim Bakanlıkta daha fazla görmek istediğim şeylerden bir tanesi enerjiyi daha verimli kullanmak için geliştirilecek olan teknolojiler, tedbirler, stratejiler.

Enerji Dönüşüm Endeksi, Sayın Bakan bahsetti ama şeye baktığınız zaman, Dünya Ekonomi Forumu'nun "Enerji Transition Endeksi"ne baktığımız zaman orada çok iyi değiliz. Sistem performansında kötü olmasak da özellikle dönüşüme hazırlık dediğimiz teknik altyapı, beşerî sermaye, eğitim gibi alanlarda, kurumsal altyapı gibi alanlarda çok iyi durumda olmadığımızı, 120 ülke arasında 2015'te 52'nciyken bu kadar yatırıma rağmen 2025'te hâlâ 50'nci ülke olduğumuzu görüyoruz. Burada da özellikle dönüşüme hazırlık alanında mutlaka daha fazla kaynak ayrılması gerekiyor.

Hangi alanlarda ilerleme kaydetmeliyiz? Daha sonradan ben bu sunumu isterseniz Bakanlık yetkililerine, bürokratlarımıza sunabilirim. Özellikle altyapı, eğitim ve beşerî sermaye. Şimdi, dünyaca ünlü MIT'nin bir Yeşil Dönüşüm Endeksi ya da Yeşil Gelecek Endeksi var. Yeşil Gelecek Endeksi'ne baktığınız zaman Türkiye'yi aşağıya çeken iki tane çok temel alan var Sayın Bakanım; bunlardan bir tanesi yüksek karbon emisyonu, bir tanesi de etkili bir iklim politikası geliştiremememiz. Bugün ben hâlâ Devlet Planlama Teşkilatının çok ama çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum çünkü iklim politikası sizin bir faaliyet alanınız olduğu gibi aynı zamanda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının da alanı. Bakıyoruz, mesela Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla da çok kesişen noktalarda faaliyet gösteriyorsunuz. Ama burada şöyle bir şey var: Ekonomi Koordinasyon Kurulu geçen sene 8 defa toplanmış, bu sene de 8 ya da 9 defa toplanacak ve dolayısıyla, oradaki toplantı notlarına baktığımız zaman, bunun gibi alanların çok gündeme gelmediğini görüyoruz ve bazı konular, mesela yapay zekâ stratejisi gibi, iklim değişikliği gibi, yaşlanma gibi konular farklı bakanlıkları etkileyen yani çapraz kesen konular. Bunlara baktığımız zaman da Devlet Planlama Teşkilatıvari bir üst yapının bakanlıklarla iletişim hâlinde olup yatırımları yönlendirmesi önemli, özellikle bu karbon emisyonunda. "Neden?" diyecekseniz, işte burada size nedeni var.

Dünya çok uzun zamandan beri daha az karbon salınımı yaparak büyümeyi başarabiliyor; Almanya'ya bakın, Amerika Birleşik Devletleri'ne bakın, Çin'e bakın ve hatta, aynı grupta olduğumuz üst orta gelirlerin bunlar karbon salınımı ve bir de bize bakın. Dolayısıyla burada çok ama çok önemli bir yol katetmemiz gerekiyor karbon emisyonlarını azaltmada. Neden bu önemli? Çünkü bugün dünyada herhangi bir ülkeyle sürdürülebilir uzun dönemli bir iş yapmak istedikleri zaman sizde bu karbon ayak izlerine bakmaya başlayacaklar ve bu bizi oldukça da düşündürüyor. Neden? Çünkü sunumun şu ana kadarki bölümünde enerji verimliliğine atıf yaptık ve enerji dönüşümünün öneminden bahsettik, bir iklim politikasızlığından bahsettik; siz de enerji verimliliğinin öneminden bahsettiniz; sonra dönüp bütçeye baktık Sayın Bakanım, acaba bütçede Sayın Enerji Bakanımızın üzerinde ısrarla durduğu enerji dönüşümüne, sürdürülebilir çevre ve iklim değişikliği programlarına, enerji arzı güvenliğine daha fazla kaynak ayrılmış mı? Bütçe ayrılmamış, hatta azaltılmış. Dolayısıyla bu hafta önemli bakanlıkların toplantıları vardı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında da aynı şey geçerli, Ticarette de aynı şey geçerli, maalesef burada da aynı şey geçerli. Sizlerin sunumunda önem atfettiğiniz, bizim de önemli bulduğumuz konulara, program bazlı bütçeye baktığımız zaman daha az kaynak ayrıldığını görüyoruz; iklim değişikliğinde öyle, sürdürülebilir çevrede öyle, enerji arz güvenliği ve verimliliğinde öyle. Dolayısıyla sizin stratejileriniz, hedefleriniz ile size harcamanız için bütçeden ayrılan pay arasında çok önemli bir uyumsuzluk var. İşte, Devlet Planlama Teşkilatı bunun için de önemli.

Şimdi devam edelim, karbon yoğun sektörlere bağlı illere bakalım. Neden bu önemli? Şundan dolayı: Eğer biz karbon emisyonumuzu azaltmazsak ve bir süre sonra bizim ana ihracat partnerimiz olan Avrupa Birliği bu konuda bize yaptırımlar koymaya başlarsa iki türlü problemimiz olacak. Bu problemlerden bir tanesi, demir çelik gibi, çimento gibi, kimya gibi, otomotiv gibi sektörlerde bizler ciddi ihracat riskleriyle karşı karşıya kalabiliriz. Benim sizin sunumunuzda görmek istediğim ama göremediğim konulardan bir tanesi adil dönüşümdü yani bu "just transition" dediğimiz şey. O da şu: Biz kömürden çıktığımız zaman, orada kömürden çıktığımız zaman, mesela Karabük için, Zonguldak için, Elbistan için bir dönüşüm planımız var mı? Burada istihdam edilen kişiler daha sonra nasıl bir şehircilik politikasıyla beraber yine hak ettikleri iyi işlere ulaşacaklar? Oranın çevresiyle ilgili bir planlamamız var mı? Bu adil dönüşüm meselesine şu ana kadar hiçbir bakanlık değinmedi; tahmin ediyorum, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı biraz değinebilir ama ben sizin sunumunuzda da bunu görmeyi isterdim.

Bakalım tekrardan, yenilenebilir enerji... Ben artık HES'leri, hidroelektrik santrallerini şu hâliyle yani derenin üzerine kurulan hidroelektrik santrallerini çok da yenilenebilir ya da çevre dostu görmüyorum yani her yenilenebilir de çevre dostu bir santral değil. Şimdi, burada ünlü danışmanlık şirketi Ernst and Young'ın uluslararası bir karşılaştırması var ve burada cazibemiz azalıyor. Cazibemizin azalmasının faktörlerinden bir tanesi, tarife ve ekonomik belirsizlikler oluşu. Şimdi, enerji sektörü de benim ilgi duyduğum ve mutlaka bizim daha fazla yatırım yapmamız gerektiğine inandığım sektörlerden bir tanesi. Amiyane tabirle söylüyorum Sayın Bakanım, değerli bürokratlar; şöyle bir çantacılık sektörü oluşmuş; yıllar önce ya da yıllar boyu sizler enerji yatırımıyla ilgisi olmayan ve size yakın bürokratlara, iş insanlarına ön lisans vermişsiniz; rüzgâr alanında, GES alanında EPDK tarafından ön lisans verilmiş ve bunlar hiçbir enerji yatırımı niyeti olmadan etrafta dolaşıp "Benim şurada 50 megavatım var, burada 75 megavatım var." deyip kendilerine verilen ön lisansı pazarlıyorlar, bir komisyonculuk yapıyorlar. Mesela, biz ağustos ayında Sakarya'daydık, sonra Gaziantep'teydik, daha sonrasında Kahramanmaraş'a gittik; orada hep aynı şeyle karşılaşıyoruz. Enerji yatırımı yapmak isteyen çok değerli iş insanları var, bu iş insanları farklı partilerden, AK PARTİ'den, Milliyetçi Hareket Partisinden, DEM'den, CHP'den, İYİ Partiden, hepsinin temel bir problem var. Siz yeni kapasiteleri açıklamadınız, bekleyen lisansları var ve etrafta bir sürü kendi ön lisansını -çok affedersiniz- pazarlamaya çalışan "100 bine olur mu, 110 bine olur mu?" diyen, oranın yerini bile bilmeyen çantacılar var. Bu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile EPDK'nin bana göre itibarını yerle bir eden faktörlerden bir tanesi ve bundan dolayı da bence bu kötü uygulamadan dolayı da şöyle bir şey oluyor Sayın Bakanım: Sizler belki de yeni kapasiteleri açıklamakta daha tedirgin oluyorsunuz. Bu konuda sizden soru-cevap kısmında bir cevap bekliyoruz; önemli bir konu, sanayinin beklediği konulardan bir tanesi.

Enerji yoksulluğu... 2014'ten beri iyileşme sağlayamıyoruz. Bizim toplumumuzda yüzde 15,1'i yeterince ısınamadığını söylüyor yani enerji yoksulluğunun tanımı. Avrupa Birliğinde bu 9,2 yani bizdeki gelir dağılımı problemi burada da maalesef karşımıza çıkıyor. Baktık hocam Avrupa istatistik Ofisine ve neyi gördük? Burada da gelir dağılımında da dar gelirliler daha fazla enerji yoksulu ve Yunanistan ve Kıbrıs'la beraber aslında yoksul ile zenginin ısınamama açısından bu kadar fazla ayrıştığı başka bir ekonomi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Hocam, iki dakika rica ediyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Dolayısıyla, burada önemli noktalardan bir tanesi de şudur: Enerji yoksulluğu Türkiye'de gelir dağılımı eşitsizliğinin en belirgin göstergelerinden maalesef bir tanesi.

Sübvansiyona baktığımız zaman, reel sektör o kadar da ucuza kullanmıyor ama ben geçmiş Plan ve Bütçe Komisyonlarında da bundan bahsettim, önemli olan, bizim bir birim enerjiyle ne kullandığımız? Yani Enerji Bakanlığı bu işin bir tarafında ama Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da diğer tarafında. Yani, ben ucuz bir enerjiyle, bir birim enerji kullanarak plastik leğen üretirken Almanya daha pahalıya enerji kullanarak dayanıklı plastik üretebiliyorsa benim sanayicim daha ucuz enerji kullansa bile o enerji maliyetlerinden şikâyetçi olabiliyor. Bu da Enerji Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve özellikle Verimlilik Genel Müdürlüğüyle sizin aranızda mutlaka iş birliğini geliştirmeniz gereken alanlardan bir tanesi.

Madencilik, yapmamız gereken şeylerden bir tanesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamamlıyorum.

Burada bizim işlenmiş spesifik ara malı ihracatımızı arttırmamız lazım. Daha sonra söz geri gelirse nadir toprak elementlerinden de bahsedeceğim. Bizim madencilik sektöründe dışarıya verebilecek "know-how"umuz var. Mesela, Sayın Bakan, Suudi Arabistan'a madencilik konusunda çok ciddi bir tecrübe aktarımı yapabiliriz ama aynı zamanda diğer ülkelerden yine tekrardan madencilik konusunda onların tecrübesini alabiliriz. Dolayısıyla daha çok uluslararası iş birliğine ihtiyaç var. Sanayicilerin ama özellikle de belediyelerin, yerel yönetimlerin, hele bu torba yasa kabul edildikten sonra daha fazla enerji yatırımlarına kendi bölgesinde ihtiyaçları var. Onlar başvurdukları zaman onlara bir öncelik verilmesi çok önemli yani yerel yönetimler kendi enerjisini ürettikleri zaman merkezî yönetim bütçesi üzerindeki yükleri de azalacaktır. Bu konuda sizden bir anlayış bekliyorlar, sanayici de öyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Şebeke modernizasyonu ve trafo kapasitelerinin arttırılması. TEİAŞ'ın bütçesine baktım, 40 milyardan 60 milyara çıkartmışsınız, bu önemli ama dağıtım şirketlerinin daha fazla altyapı yatırımı yapması önemli.

Son bir görselle bitiriyorum, burası da bence önemli, karanlık yerler Çiğli, yan taraf Menemen ve Aliağa. Dolayısıyla, burada Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin -her ne kadar Yaşar Bey bizi suçlasa da- burada da aydınlatma konusunda da Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerin, hemen yanımızda Milliyetçi Hareket Partili ve AK PARTİ'li belediyeler var, buraya baktığınız zaman negatif ayrımcılığı görüyorsunuz diyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Önce çöp temizleyelim Başkanım.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Erdem'e bana daha fazla vakit verdiği için de çok teşekkür ederim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sunumunuzu bölmek istemedim. Normalde bir dakika veriyoruz.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sağ olun.