KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Öncelikle kısaca şundan da bahsetmek istiyorum: Dünden beri yapılan konuşmalarda da yargı paketlerinden, bugüne kadar yapılan yargı paketlerinden bahsedildi ama biz gerçekten bugüne kadar getirdiğimiz yargı paketleriyle çok önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Özellikle çocuk izlem merkezlerinin yasal dayanağının oluşturulması, hasta, yaşlı, hamile hükümlülere yönelik özel infaz hükümleri getirilmesi, alternatif çözüm yollarının genişletilmesi, özel hayatın korunmasına ilişkin adımlar, çocuk tesliminin icra kanalıyla yapılmasının ortadan kaldırılması, avukatlara yönelik düzenlemeler, yine, kadın hükümlülerin çocuk bakımı nedeniyle infazının ertelenmesi, konutta infaz gibi hususlar. Dolayısıyla Sayın Bakanımızın her defasında "Bir hukuk devletiyiz." demesini ben yeniden tekrar etmek istiyorum. Evet, Türkiye bir hukuk devletidir. (Gülüşmeler) Bunu neden söylüyorum? Çünkü hukuk devletinde kimse "Ben Cumhurbaşkanı adayıyım, ben belediye başkanıyım." diyerek iddia edilen yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet suçlarından yargılanmaktan muaf tutulamaz. "İddia edilen" diyorum, "yargılanma" diyorum, bunların hepsi hukuk devleti çerçevesinde ve kendi mecrasında ilerleyecek şeyler, mahkemelerin yapacağı, vereceği karar.

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Tutuksuz yargılama değil mi, tutuksuz?

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Diğer açıdan "Niye otuz yıl öncesine gittiniz?" dediniz çünkü otuz yıl önce vardınız, çok şükür ki bugün iktidar değilsiniz, biz de eleştirmiyoruz, çok şükür ki bu ayrımcılık yok. Ben başörtülü bir avukat olarak hiç hâkimlik sınavına girmedim. Neden girmedim? Çünkü kesin alınmayacağımı biliyordum, o yüzden de girmedim.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Vallahi ben de Kürt bir hukukçu olarak girmedim.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - E, şimdi, ayrımcılıktan bahsediyoruz; çok net ayrımcılık. Neden otuz yıl öncesini söylüyoruz? Çünkü çok açık ve net söylemiş "Ben tabii ki örgütümü alacağım." diye söylemiş. Bu yüzden burada bir ayrımcılık olduğunu açıkça ve net ortaya koyuyoruz.

Diğer konu, insanların siyasetle ilgilenmesi toplumun ihtiyaçlarına, toplumda yaşananlara duyarlı olması demektir. Hangi partiden olursa olsun, gençlerin siyasetle ilgilenmesi bence doğru bir davranıştır ama önemli olan eğer bir görevi olduktan sonra o üyelikten istifa eder ve tarafsız davranır.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Bir de üye olarak kalsaydı yani.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Tabii ki istifa edecek ama insanların üye olup olmaması tarafsızlığını etkileyen bir unsur değil. Aksi hâlde gençleri biz siyasetten uzaklaştırmış oluruz ve siyasetle ilgilenen birinin önünü kapamış oluruz ki bu doğru bir şey olmaz.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Keşke öyle deseydin.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Dolayısıyla insanlar hangi partiden olursa olsun siyasetle ilgilenmeliler çünkü siyaset bir yönetim mekanizması, toplumun sorunlarına duyarlı olmak ve "Ben de bu çözümün içerisinde var olmak istiyorum." demektir. Bu yüzden bir partiye başlı başına üye olmak eğer onun ehil olmadığını ya da ne bileyim, o görevi hak etmediğini gösteren bir şey değildir; bunu da özellikle vurgulamak istedim.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Bizim dediğimiz gibi "yanlış" diyemiyorsunuz yani "Yanlış yapılıyor." diyemiyorsunuz.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Yanlış yapılıyor diyemem tabii.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - O zaman niye eleştiriyorsunuz?

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Ama neden? Moğultay şunu demiş...

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Niye eleştiriyorsunuz?

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Çünkü Moğultay diyor ki: "Ben örgütüme 5 bin kişi açtım, ben tabii ki onları yapacaktım, başkalarını mı alacaktım?" diye açık ve net ayrımcılık yaptığını söylüyor. Oysaki biz şimdi, hâkimlik sınavı yapıyoruz; bir sınavdan geçiyor, mülakata geliyor, mülakatı yapılıyor, bu mülakatta kimsenin nereye üye olduğuna bakmıyoruz. Dolayısıyla üye olabilir, olmayabilir, bakmıyoruz; bunu açık ve net söylüyorum. Dolayısıyla kadınla ilgili de biz önergemizi verdik. Kadına şiddetle mücadele ve çocukların istismarı konusunda gerçekten mücadele eden bir partiyiz ve Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konuda çok duyarlı. Yarın demeyeyim, bugün 5 Aralık oldu. 5 Aralık kadına seçme ve seçilme hakkının verildiği gün. Öncelikle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinden dolayı anıyorum ve Atatürk Anadolu konuşmasında, Konya konuşmasında diyor ki: "Dünyanın hiçbir kadını Anadolu kadını kadar 'Çalıştım, bu ülke için uğraştım.' diyemez." Biz de buna tüm yüreğimizle katılıyoruz ama şunu da görmezden gelemiyoruz: Her ne kadar 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmişse de tüm kadınlar hiçbir ayrımcılığa uğramaksızın seçilme hakkını Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ'yle kazandı. Bugün ben de bir köyden, İsmetiye'den, bir bakkal Mehmet'in kızı olarak milletvekiliysem bu da Sayın Cumhurbaşkanımızın başörtülü-açık ayrımı yapılmaksızın tüm kadınların siyasette var olmasının yolunun açması dolayısıyladır. Dolayısıyla biz kadına şiddetle mücadelede sıfır tolerans diyoruz, bu yüzden de önergemizi verdik, kırmızı çizgimizdir ve bununla mücadelede kararlıyız. Biliyorsunuz, kanunda mağdurun kadın olmasını başlı başına ağırlaştırıcı sebep saydık.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Ama eş olan kadının.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Efendim?

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Eş olan kadının.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Hayır, eş olması mümkün değil, yeni kanunda dedik ki Adalet Komisyonundan geçirdiğimiz kanunda: Mağdurun tek başına kadın olması ağırlaştırıcı sebep, bu çok radikal bir düzenleme; eş, boşanmış eş ve kadın olması, tek başına kadın olması.

Ben teşekkür ediyorum, kanunun hayırlı olmasını diliyorum.