| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .12.2025 |
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, gece saat bir buçuk ve nihayet 27'nci maddeye geldik. Aslında yıllardır binlerce insanın beklemiş olduğu ve sonunda nihayet yapılan bir düzenleme ama eksik bir düzenleme olarak gördüğümüz bir şey. Oraya gelmeden önce sonda söyleyeceğimi elbette ki başta söyleyeyim Sayın Başkan. Bir kere biz düğmeyi en baştan yanlış iliklemişiz yani biz derken kanun koyucu ve vakti zamanında yapılan yasalardan bahsediyorum. Birincisi, bu ülkedeki maalesef ki yargılama sistemi adil değil, infaz sistemi eşitlikçi değil yani cezada adalet, infazda eşitlikçi uygulama ilkesi maalesef ki bizim ülkemizde vücut bulmuş durumda değil, bizim ülkemizde uygulanabilir bir durumda değil. Ne cezalar adil bir şekilde verilebiliyor ne de infaz gerçekten de eşitlikçi bir şekilde uygulanabiliyor. Bakın, aramızda bir sürü hukukçu arkadaş var, müvekkillerimiz cezaevinden çıktığı zaman veya hükümleri kesinleştiğinde hesaplama yapamıyoruz. Programlar var, ya, "karar.com." yazıyoruz, sekiz yıl bir ay aldı diyoruz, örgütlü suçu ayrıca tıklıyoruz, bir sürü karmakarışık bir şey. Fakültelerde infaz hukuku hocaları bile yok yani öyle bir şey yok, kitaba bakıyoruz, onda bile bulamıyoruz. Böylesi bir İnfaz Kanunu varken bir kere düğme baştan yanlış iliklenmişin sebebi de bu zaten. O yüzden, bizim köklü bir şekilde infaz kanunu düzenlememiz gerekiyor, bu artık elzem yani daha artık gelinemeyecek bir noktada.
Bir diğer sorunumuz, cezaevleri sorunu. Cezaevlerinde şu an, 300 bin kapasite var ama kaç bin kişi cezaevinde? Tam 400 bin kişi Türkiye hapishanelerinde. Şimdi, çözümü nasıl bulmaya çalışıyoruz. İşte, böyle suni bir şekilde aslında derde derman olmayan bir pozisyon olmaya çalışıyoruz. Bakın, toplumun her kesiminden bize ulaşıyorlar, cezaevinde yaşanan ihlallerden bahsediyorlar, cezaevlerinin durumundan bahsediyorlar.
Şimdi, vakti zamanında 2020 yılında Covid döneminde getirilmiş bir düzenleme vardı. Şimdi, orada da yine yanlış iliklendi. O zamanki kanun düzenlemesinde de bir hata yapıldı, neydi o hata? Hepimiz hukukçuyuz, biliyoruz. Bir kere, hiçbir zaman yani suç tarihi baz alınarak yapılması gereken infaz düzenlemesi o zaman için karar tarihi baz alınarak yapıldı mı? Yapıldı. Ne oldu? 31 Temmuzda kararı kesinleşen ile 1 Ağustosta kararı kesinleşenler arasında bir makas oldu, biri çıkabildi cezaevinden, diğeri maalesef ki içeride kaldı. Hâliyle insanlar dedi ki "Bu bir eşitsizliktir, bu eşitsizliği giderin." Biz de yıllardır halkın bu anlamdaki talebini dile getiriyoruz ve orada da yine bir ayrımcılık yapıldı. Ne yapılmıştı? Örgütlü suçlar, sanki Covid onlara bulaşmazmışcasına, sanki oradaki idari tedbir örgütlü suçlara ayıracakmışcasına maalesef ki bir ayırıma gidildi. Biz, buna da karşı olduğumuzu ifade ettik.
Şimdi, önümüze gelen düzenlemeyle bunun giderilmesi çalışılıyor. Elbette ki olumlu buluyoruz, olumlu buluyoruz ama eksik buluyoruz, eksik bulduğumuz kısımları şimdi tek tek izah edeceğim.
Şimdi, öncelikle, bir, burada bir eşitsizlik giderilmiyor yani daha önceki yapılan ile şu an yapılmak istenenin aynı olmadığını görüyoruz. Neydi daha önce yapılan aslında? Yani 2020'de 7242 sayılı Kanun'la getirilen denetimli serbestlik süresiyle 2023'teki, uzatmadaki süre arasındaki farklılık bu getirmiş olduğunuz pakette eşitlik değil, bunun gerekçesini öğrenmek istiyorum açıkçası.
Bir diğer ayrım neydi peki? Ne yapmışsınız burada? Örgütlü suçları yine, kapsam dışı olarak bıraktınız. Şimdi, bu örgütlü suçlar nedir, birazcık bunu tartışmak gerekiyor arkadaşlar, öyle anlatıldığı gibi olmadığını çok iyi biliyoruz. Yani adına kavramsal olarak "devlete karşı işlenen suçlar" demiş olsak bile aslında "örgütlü suç" adı altında şu an, Türkiye hapishanelerinde kalan kişilerin büyük bir kesiminin aslında siyaset yaptıkları için, aslında halkın taleplerini anlatmaya çalıştıkları için, aslında mevcut siyasal iktidarın birçok politikasına muhalif duruş sergiledikleri için içeride olduklarını çok iyi biliyoruz, bunların içerisinde siyasetçiler var, bunların içerisinde gazeteciler var, bunların içerisinde yazarlar var. Yani bu Türkiye'de aslında mevcut siyasal iktidarın politikasını eleştiren kişilere maalesef ki yargı çok güzel bir kanun maddesi bulmuş, TCK 314/2, önüne gelene vermiş. Şimdi, hâliyle biz buna "Devlete karşı işlenmiş suçtur." diyemeyiz, diyemeyiz yani açık bir şekilde bir sürü dosyanın takibini yapmışız, hepsinin nasıl hukuk dışı olduğunu, 15 Temmuzdan sonra yapılan dosyalarda da bunun böyle olduğunu çok iyi biliyoruz. Yani bu dosyaların tamamında aslında hukuka aykırılık olduğunu da çok iyi biliyoruz ama gelinen aşamada adına "devlete karşı işlenmiş suç" deyip maalesef ki 314/2 kapsamında binlerce insan aileleriyle birlikte cezaevlerinde mağdur ediliyor ve bu getirilmek istenen Covid-19 maddesinde de bu kapsam dışı olarak bırakılmaya çalışılıyor. Biz, elbette ki bununla ilgili önergemizi verdik, hem daha önce beş yıl olarak getirmiş olduğunuzu şu an üç yıl olarak getiriyorsunuz, tekrardan daha önceki gibi olması için yani beş yıl olması için bir önerge sunduk, aynı zamanda da örgütlü suçların da kapsam içerisine alınması için bir önerge sunduk. Tabii ki orada bir ayrım istedik, o ayrım neydi tabii ki? Eş Genel Başkanlarımızın da ifade etmiş olduğu üzere, toplumda infial yaratan suçlara dairdi yani kadına ve çocuğa ilişkin işlenen suçlara dairdi, önergemizde de bunu ifade ettik, bunların kapsam dışı bırakılması gerektiğini ifade ettik. Buradaki büyük sebebimiz de ne? Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki Türkiye hapishaneleri maalesef ki kişilerin iyi olma hâllerini gözeten bir yerde değil, tam aksine suç işleyen kişinin cezaevinden çıktıktan sonra daha fazla bir suç makinasına dönüştürecek hâle büründürdüğü için özellikle kadına yönelik şiddet dosyalarında görüyoruz ki cezaevine giren sanık çıktıktan sonra bu fiili tekrarladığını biliyoruz ve hâliyle kadınlar için de büyük bir tehlike oluşturuyor. Bu yüzden, bunların da bu aşamada kapsam dışı bırakılması gerektiğine dair önergemizi sunduk.
Şimdi, hazır konu buraya kadar gelmişken bunu demeden edemeyeceğim çünkü Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzde Müdür Yardımcımız da burada ve gerçekten de merakla vereceği cevap bekliyorum. Şimdi, merak ettiğim konu ne? Bakın, az önce bir istatistik verdim, Türkiye cezaevlerindeki sayıdan bahsettim yani 300 bin kapasitenin şu an 400 binde olduğundan bahsettim. Şimdi, bunların her geçen gün daha çok arttığını da görebiliyoruz, cezaevi kapasitesi dolup taşıyor. Şimdi, sebebi ne? Sebebi, maalesef ki iki tane durum var: Bir, disiplinle ilgili verilen cezalar, bir diğeri ise idare ve gözlem kurulları. Bakın, abartısız, her yargı paketinde tartışıyoruz bu idare ve gözlem kurullarını. Ben merak ediyorum ya, bu idare ve gözlem kurulları nasıl olur da kendilerini mahkeme yerine koyarlar? Nasıl olur da idari bir makam olmasına rağmen, mahkeme kararı olmaksızın bir kişinin cezaevinde kalıp kalmayacağı kararını verebiliyorlar? Bu uygulama her geçen gün hukuku da aşan, hukukun da dışına çıkan bir yerde olmaya gidiyor. Bakın, Sayın Genel Müdürüm, örneklerini siz bizden çok daha iyi biliyorsunuz. "Fazla kitap okudun." "Bu kitabı aldın." "Su kullandın." "Ailen gelmedi." Bir sürü ipe sapa gelmez, hukukla alakası olmayan gerekçelerle insanlar özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Hem idare ve gözlem kurullarının kararıyla hem de disiplin cezalarıyla yani cezaevindeki sistemle birlikte bu yapılmaya çalışılıyor. Hâliyle cezaevlerinde bize doğru gelen büyük talepler, büyük hak ihlalleri olduğu söyleniliyor, o yüzden bizim buna bir çözüm bulmamız lazım yani halkın bu talebini görmek gerekiyor. Cezaevleri işkencelerine dönüşmüş, cezaevleri ölüm evlerine dönüşmüş; çözüm bulmamız gerekiyor. Çözüm nedir? En başta idare ve gözlem kurullarını kaldırmak. Bir diğer çözüm nedir? Bu disiplin cezalarını, hukuksuz bir şekilde verilen disiplin cezalarını ortadan kaldırmak. Bir diğeri nedir? Bir an önce Ceza İnfaz Kanunu'nda köklü bir değişiklik yapmak. Bunlar ancak ve ancak toplumun bu anlamdaki taleplerini karşılar ve bu anlamda bu ülke hukuk devletiyse, eğer "Bu ülkede kötü muamele yok." diyorsak bunun karşılığını bulur. O yüzden, ben tek tek örneklerini vermeyeceğim, zaten meslektaşlarım da açıkladılar, bir an önce buna dair düzenlemelerin yapılmasını, cezaevlerinden bize gelen bu taleplerin de iktidar tarafından görünür hâle gelmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkürlerimi sunuyorum.