| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .12.2025 |
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Aynen benim yarım kaldığı için ben buradan devam edeyim. Bundan sonra parçalı belki ikinci kere söz alırım.
Bugün 27'nci madde eşitlik, adalet, infaz adalet üzerine getirildiği söyleniyor ama infaz ceza sisteminin en görünmeyen ve gittikçe daha ağır sonuçları oluşmaya başlayan disiplin, suç ve ceza rejimini de konuşmamız gerektiğini ben düşünüyorum. Eşitlik, orantılılık, adil infaz hakkı, uygulamada birlik, insani yönlerinin konuşulması gerektiği bir noktadan gidiyoruz. Covid-19 mağdurlarının adalet talebini giderecek bir maddeyi konuşuyoruz ama aynı şekilde disiplin affı isteyenler ya da disiplin mağdurları diye kendini tarif eden bir kısım kesimin de talepleri var ya da ceza infaz sisteminde disiplin suç ve rejiminin yarattığı ayrımcılıklar var. Bunları da konuşmamız gerekir çünkü sandığımız kadar küçük değil, sonuçları bakımından çok ağır. Disiplin affı isteyenler, denetimli serbestliğin, koşullu salıvermenin disiplin cezası gerekçesiyle reddedilmesiyle ilgili bir ya da iki yıllık bir süre bekliyorlardı ya da idarenin geniş değerlendirme takdirinin sonuçlanmasıyla ilgili kapsamın daha daraltılmasını bekliyorlardı ama ifade etmek gerekir ki disiplin affıyla ilgili benzeri bir düzenleme yok. Bizim Adalet Komisyonuna da tevdi edilen üç ayrı kanun teklifimiz var. Bu kanun teklifimiz 2024'ten beri bekliyor. Bu kanun tekliflerimiz de hakeza bu yargı paketi yapılırken dikkate alınmamış. Mesela sormak isterim, bu 27'nci madde yürürlüğe girdiğinde tahliye olacak olan mahpuslarla ilgili disiplin cezalarının olup olmaması bir kriter olacak mı? Büyük ihtimalle olmayacak yasal olarak. Yani disiplin cezalarının varlığı...
Dinlerseniz sevinirim bu hususta Sayın Acar ya da Sayın Arslan. Bu madde yürürlüğe girdiğinde disiplin cezaları meselesiyle ilgili herhangi bir şey dikkate alınmayacak, otomatik olarak bunlar tahliye edilmiş olacak. Aslında disiplin suç ve rejimi bakımından otomatik bir af gündeme gelmiş, bir yönüyle gelecek. Mesela, bunlarla ilgili bu düzenlemenin o yönünü açıklarsanız sevinirim. Yine, cezaevlerinden cezaevlerine disiplin suçları ve cezalandırma yöntemiyle ilgili bir yeknesaklık ve standart yok. Her ne kadar kanuni düzenlemede bir standart olduğu söylense de yine siyasi mahpuslar ile adli mahpuslar arasında eşit olmayan uygulamalar ve cezalarının nispi ağırlıkları olanlar var. Örnek veriyorum: Bir mahpusun şiir okuması çok sıradan bir eylem olarak görülürken o şiirin bir marş olduğu ifade edilerek bir mahpusa ailesiyle görüşme hakkından koşullu salıverilmesine, denetimli serbestlikten haberleşme hakkına, etkinlik yasağına kadar çok ağır hükümler verilebiliyor. Biz, bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesindeki, Anayasa’nın da 26'ncı maddesindeki düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti bakımından hukuka aykırı bir düzenleme olduğunu ifade ederek bununla ilgili bir yasa teklifi vermiştik. Bu teklifi defalarca kez tekrarladık gündeme alınması açısından ancak şu ana kadar yok sayıldı çünkü bir insan düşünce, ifade özgürlüğünü açıklarken söz, yazı, resim ya da başka yollar üzerinden ancak bunu anlatabilir ve cezaevindeki, hapishanedeki bir mapusun da bunu kullanma biçimlerinin maalesef ki sınırı ortada. Demokratik bir ülkede hapishanedeki bir mapusun ortaya koymuş olduğu düşüncesini, ifadesini açıklama hürriyeti meseleleri maalesef Ceza İnfaz Kanunu'nun 40 ve 42'nci maddelerinin yaratmış olduğu sonuçlar itibarıyla ağır sebeplere mesele oluyor. Örneğin, açlık grevi yapmak. Açlık grevi yapmanın kendisinin ifade özgürlüğü kapsamında bir çeşit ifade etme yöntemi olduğuna dair Anayasa Mahkemesinin, AİHM'in kararları var ama bizim disiplin ceza hükmümüzde açlık grevi yapmak bir disiplin cezası gerekçesi ve bu, eğer bundan önce daha farklı düzeylerde disiplin cezası varsa hücre cezasına kadar varabilen, kişinin özgürlüğünü elinden alabilecek kadar ileri bir seviyeye sebep olabiliyor.
Yine, hapishanelerdeki hak ihlaline, hukuksuz uygulamalara son verilmesi beklentisi yaratılırken son çare olarak bu kadar keyfî ve hukuka aykırı disiplin hükümleriyle ilgili (g) bendinin çıkarılmasını teklif etmiştik. Hakeza yine, 42'nci maddede protesto amaçlı idarece verilen yemeği almama, herhangi bir şeyi protesto amaçlı idareye karşı toplu sessiz direnişte bulunma, gereksiz yere marş ve slogan atma.
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Arkadaşlar, uğultu var, lütfen dinleyelim hatibi.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Gereksiz yere ne demek, neye göre gereksiz yere marş ve slogan atma meselesi? Bunlar çok basit meseleler değil hem insanlık onuru, ifade özgürlüğü bakımından hem de kişilerin hapishanede bulunduğu soyut, muğlak, belirsiz meselelerde çok keyfî disiplin cezalarına sebep oluyor. Bu çok basit bir şey gibi gelebilir ama ailesiyle görüşememekten, nakil talep edememekten, koşulu salıverme hakkından, denetimli serbest hakkından, açığa ayrılmaktan gibi çok yoğun bir etki yaptığı meseleler bir yönüyle var. Bir de bunun orantısız işlemiş olduğu bir diğer mesele siyasi mapuslar açısından TMK'nin 17'nci, 2'nci maddesi var. Burada mapusların ilgili firar ya da ayaklanma suçundan mahkûm edilmiş olanlar veya disiplin cezası 3 defa hücre hapsi alanlar açısından disiplin cezaları kaldırılmış olsa bile haklarında koşullu salıverme hükmünden yararlanamaz meselesi var.
Şimdi, disiplin rejiminde suç bir de gözlem süreleri var. Disiplin cezası infaz edildikten sonra bir gözlem süresi... Disiplin cezası infaz etti, bir ay, üç ay, altı ay, bir yıl gibi ama burada hem süresiz bir cezalandırma söz konusu oluyor koşullu salıvermeyi tamamen yakma üzerinden hem de bazı cezaevleri, özellikle 2021'de idare gözlem kurulları devreye girmeye başladıktan sonra Bakırköy Kadın Kapalı'da somut olarak bunu biliyorum, 24 kadın mapusla ilgili, haklarında hücre cezası hükmü var kesinleşmiş ama idare "Boş hücre yok." deyip altı-yedi ay bu mapusları bekletmiş, cezayı infaz ettiği dönem ve gözlem süresi uzadığı için idare gözlem kurulunun üzerinden altı ay ekstra infaz yakma kararı verilebildi idarenin kendi fiziki koşulları ve keyfî mekanizması bakımından. Yine, hakeza 3 hücre infaz yakılmasıyla ilgili, biz verdik, bu çok basit bir şey gibi değil aslında, özellikle uzun yıllar da hapishanede kalanlar bakımından geçerli olan bir mesele ve şöylesi bir durumu var. Burada özellikle müebbet hapis cezası olan mapusların doğrudan etkilendiğini görüyoruz, bununla ilgili sizin elinizde bir veri var mı? Bilemiyorum ama bu konuda özellikle kanun yararına bozma başvuruları çok fazla geliyor Adalet Bakanlığına, eminim, bununla ilgili bir istatistik meselesi var. Biz de sizlere bu konuda bayağı başvuru yaptık. Örneğin, infaz süresi son on-on beş yıl boyunca hiç disiplin cezası almamış, iyi hâli bulunmuş olsa bile yıllar önce infaz etmiş olduğu hücre cezaları üzerinden otomatik altı yıl infazı yakın mapuslar var. Bakın, otuz yıl infaz yatmış, Bolu Hapishanesinde bulunan Ali Adıman, Suat Duman, İbrahim Doğan, İbrahim Ergün, Şaban Saruhan, Abdurrezzak Gülmez, Fermani Çetin, Mehmet Salih Adan, İhsan Balkaş, Kerem Öztürk otuz yıl yatmasına rağmen sırf on-on beş yıl önce infazı bitmiş, bu hücre cezaları gerekçesiyle altı yıl daha fazladan hapishanede tutulacak. Yine, Düzce hapishanesinde Fikret Karakoç 2027'de tahliye olacakken 2035'e, Muhammed Koçyiğit 2030'dan 2036'ya, Resul Baltacı 2022'de tahliye olması gerekirken 2029'a, Sinan Tutmaz 2023'te tahliye olması gerekirken şimdi 2028'e kadar infazları uzatılan bir süreçle karşı karşıyayız. Biz, bunun basit bir disiplin cezasının, bir mahkemenin bile, bir gün bile tutuklu ve gözaltı kararı verirken bu denli olduğu bir meselede bu kadar ağır bir sonucun hele ki bu kadar infaz adaleti ve eşitlik konuşulduğu bir noktada göz ardı edilmemesi gerektiğini biz düşünüyoruz. Bahsini ettiğimiz kanun tekliflerimiz açık, burada da duruyor, bu konuda her ne kadar göz ardı edilmeye çalışılsa da işin sadece mesele siyasi mahpuslar bakımından değil, işin eşitlik, adalet, insan hakları, ifade özgürlüğü bakımından da etkileri ve sonuçları var. Özellikle bu disiplin affının açığa ayrılma meselesindeki etkisi üzerinden gelen başvurularda biz bu madde geçtikten sonra yaratılacak süreçte tamamen bir otomatik affa sebep olup olmayacağı meselesinin ne kadar bir değerlendirildiğini düşünüyoruz. Bu meselenin şu an olmasa bile ilerleyen aşamalarda dikkate alınarak artık bu infaz yakmada etkili olabilecek bu 17'ye 2'nci maddesi, bir de infaz suç ve rejimindeki artık geri kalmış, keyfiyete sebep olan, yeknesaklığa aykırı olan 40 ve 42'nci maddelerdeki hükümlerde değişikliklerin yapılması gerektiğini, tam da bu süreçte bunları konuşurken çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten bir adalet olacaksa hapis cezasından çok daha ağır sonuçları olan disiplin suç ve cezasıyla karşı karşıya kalıyoruz ve bunların çoğu maalesef ki keyfî, çoğu da sadece iyi hâl olma süresini değil, özgürlüğünü gasbedecek kadar ağır sonuçlar yaratıyor diyorum.