KOMİSYON KONUŞMASI

SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Başkan; hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Öncelikle bir şeyi ifade etmek isterim ki bu görüştüğümüz teklifin 21'inci maddesi Ulaştırma Komisyonuna direkten ya da tali olarak gelmesi gereken bir madde dolayısıyla torba yasa gerçekliğini burada da karşımızda buluyoruz; apar topar, yangından mal kaçırır gibi ilgili komisyonlara gitmeden böyle uzun saatler çalışılıyor. Ama görüştüğümüz teklifin 21'inci maddesiyle yapılan değişiklik kamuoyuna sunulduğu gibi sadece trafikteki saldırganlık fiillerine dair teknik bir düzenleme değildir; aksine, demokratik toplum düzenini doğrudan ilgilendiren, hak ve özgürlüklerin sınırlarını yeniden çizen, Ceza Hukuku'nun temel ilkeleriyle çelişen tehlikeli bir genişletme içeriyor. Teklifin mevcut maddesinde yer alan "Cebir veya tehdit kullanılarak" ibaresi çıkarılıyor yani artık bir ulaşım aracı hareketinin engellenmesi için şiddet kullanılması gerekmeyecek yalnızca hukuka aykırı herhangi bir davranış yeterli görülecektir. Bu noktada altını çiziyorum "hukuka aykırı herhangi bir davranış" deniliyor. Bu kadar sınırsız, bu kadar ucu açık, bu kadar geniş bir kavramla ceza normu kurulamaz, kurulursa sonuç hukuki güvenliğin tamamen ortadan kalkması olur diyoruz. Bu ifadeyle, demokratik toplumlarda olağan ve meşru kabul edilen eylemler bir anda ağır ceza tehdidiyle karşı karşıya bırakılacaktır maalesef. Örneğin, bir basın açıklamasında yolun bir kısmının kapatılması, bir yürüyüşte trafiğin kısa süreli aksaması, bir oturma eylemi, bir insan zinciri, bir anma etkinliği, bunların tümü hiçbir şiddet unsuru içermese dahi bu yeni madde kapsamına alınabilecek yine.

Sayın Başkan, Anayasa’nın 34'üncü maddesi: "Herkes önceden izin almadan barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." der. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde barışçıl eylemin trafik akışını bir süre etkilemesi suç değildir çünkü demokratik haklar devletin hoşuna gittiği zaman serbest, hoşuna gitmediği zaman yasak olmaz. Hakların özü budur. Şimdi soruyorum: Bu maddeyle biz hangi toplumsal ihtiyacı karşılıyoruz? Açıkçası merak ediyorum. Ha, trafiği mi düzenleyeceğiz, yoksa barışçıl toplanma hakkını sessiz sedasız yeni bir suç rejimiyle mi boğuyoruz? Değerli milletvekilleri, son bir yılda ülkenin farklı illerindeki birkaç örnek karşımıza vahim bir tablo çıkarıyor. İstanbul'da dört günlük genel eylem yasağı, Bursa'da dört günlük geniş kapsamlı yasak, Muş'ta basın açıklamalarını ve yürüyüşleri içeren üç günlük yasak ki bir yıla kadar Siirt'te düzenli olarak her on beş günde toplantı ve gösteri yasağı yayımlanıyordu. Keza, Şırnak -Siirt'in hemen yanındaki il- hâlâ devam eden bu yasaklarla karşı karşıyadır ve en çarpıcı örnek Van'da neredeyse aralıksız hâle gelen kısa süreli ama sürekli yenilenen yasaklar. Dolayısıyla, konserden tiyatroya, basın açıklamasından imza kampanyasına, broşür dağıtımından açık hava toplantısına kadar her şey valilerin keyfine bırakılan, fiili süreklileşen bir OHAL durumu yaşıyoruz resmen bölgede. Bu, bir dönemin modeli değil, anayasal haklarının askıya alınma pratiğidir. Üstelik bu yasalar iktidara yakın yapılar söz konusu olduğunda işletilmemekte, bir eşitsizlik, bir çifte standart düzeni yaratmaktadır. İşte, teklifin 21'inci maddesi de tam olarak bu keyfi zeminin üzerine oturuyor. Sevgili arkadaşlar, "hukuka aykırı davranış" gibi sınırsız bir kavram, fiilen bir kafa karıştırma makinesi gibidir, en barışçıl protesto bile kolaylıkla suç kapsamına sokulabiliyor. Kanunun cezayı arttırması, kapsamı genişletmesi, hareketin engellenmesi gibi teknik bir gerekçeye sığınarak politik bir sonuç doğuracaktır.

Değerli üyeler, biz trafikteki saldırganlıkla mücadele edilsin diyoruz, elbette, bunu destekliyoruz da. Trafikteki şiddeti, keyfîyeti elbette engelleyecek bir yaptırım olmalıdır da diyoruz; bu, önemli de bir şeydir. Ancak, bu yaptırımı yasal kılıfına uyduruyorsunuz deyip, demokratik hakların budanmasını kabul edemeyiz biz. Bunun için daha etkili ve daha daraltılmış düzenlemeler yapılabilir. Şiddet içeren eylemleri cezalandıracak hükümler zaten var. Ancak, burada yapılan şiddeti cezalandırmak değil, şiddetle uzaktan yakından ilgisi olmayan eylemleri potansiyel suç hâline getirme riski var. Ceza hukuku belirlilik ister, öngörülebilirlik ister. Trafiğin kapsamının ne olduğu açıkça yazılmalıdır. Aksi hâlde, kolluk hangi davranışı suç saymak istiyorsa onu seçer, yargı da bu belirsizliğin içinde keyfîliğe açık hâle gelir diyoruz. Bu madde tam da bunu yapıyor, yeni bir belirsizlik rejimi kuruyor. Biz, bu Komisyonun görevinin belirsizliği artırmak değil, hukuku güçlendirmek olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu madde, bu hâliyle kabul edilemez. Eğer, gerçekten, trafik güvenliğini korumak istiyorsanız, bunu barışçıl eylemleri kriminalize etmeden de yapabiliriz. Bunun yolu, maddede açık ve istisnasız bir hükümle barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bu suçun kapsamı dışında tutulduğunun belirtilmesidir. Böyle bir istisna yoksa bu madde hukuku değil, keyfîliği büyütür. Güvenlik adına özgürlükleri boğmaya çalışan her düzenlemede olduğu gibi, burada da soruyoruz: Gerçek güvenlik, insanların demokratik haklarını kullanmasından mı, yoksa keyfî ceza rejiminden mi geçer? Bizim görevimiz, özgürlükleri kısıtlayan belirsiz kanunlar yapmak değil, özgürlükleri güçlendiren, hukuku güvence altına alan düzenlemeler yaratmaktır. Bu madde, bu hâliyle demokratik toplum düzenini zayıflatır. Kabul edilmesi mümkün değildir diyor, teşekkür ediyorum.