KOMİSYON KONUŞMASI

FETHİ AÇIKEL (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Bakanlığın değerli bürokratları, kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2026 Bakanlık bütçe teklifini aziz milletimizin tarihinde en çok fakirleştiği, en çok mülksüzleştiği, derin bir buhrana sürüklendiği, gelir ve servet eşitsizliklerini en kötü şekilde hissettiği bir dönemde tartışıyoruz. Öyle ki Türkiye'de çalışanların, yoksulların ve gençlerin âdeta Hindistan'dakine benzer bir kast toplumuna evrildiğini, dönüştüğünü görüyoruz. Sınıfsal mobilitenin, umudun kesildiği, tamamen kaybolduğu bir dönemi yaşıyoruz. AKP hükûmetlerinin kötü ekonomi yönetimi altında milletimiz bu bütçeyle, adaletsiz vergilerle, trafik cezaları dâhil yüksek idari para cezalarıyla ve maaş bordrolarındaki gelir vergisi kesintileriyle âdeta yoksullaşmanın her türlüsüyle terbiye edilmektedir. 22.104 lira olan asgari ücret ve 16.881 lira olan düşük emekli aylığı milletimizi alt kastların üyeleri gibi âdeta paryalaştırmakta, milletimizi kırıma uğratmaktadır. Gerçekten de yirmi üç yıl yılın sonunda bu yönetimin bütçeleri Türkiye'de nüfus doğurganlık hızının 1,5 seviyesinin dahi altına düşürmüş, orta sınıfı buharlaştırıp yok etmiş, genç insan kaynaklarımızı eğitim süresince vasıfsız ve mesleki beceriksiz bırakmış, KOBİ'lerimizi ve firmalarımızı yeni teknolojik dönüşümleri intibak edemeyecek bir hâle getirmiştir. Bu bütçe teklifi de Türkiye'nin sanayisizleşmesine ve fabrikasızlaşmasına çanak tutan, kayıt dışılıktan, kara paradan, ranttan ve merdiven altı mekanizmalardan medet uman, palyatif tedavi öneren bir zihniyetin bütçe teklifidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yirmi üç yılda Financial Action Task Force ve GRECO gibi kriterler açısından Türkiye'nin toplamda altı yıl süreyle gri listeye girmesi Türkiye'nin âdeta bir kara para türbülansına teslim olduğunu ve finansal bir fetret dönemine girdiğini göstermektedir. Nitekim, kur korumalı mevduat, yüksek faiz, yüksek enflasyon bu fetretin yıkıcı semptomlarıdır. Maliyeti ise üreten ve çalışan emekçi milletimiz ödemiştir. Bu dönemde dünyanın önde gelen ekonomileri, yeni teknolojilere, inovasyona ve mesleki becerilere yönelip Joseph Schumpeter'in tabiriyle "yaratıcı yıkım" yani yaratıcı yapısal dönüşümü hedeflerken Türkiye ise kara para, rant ve yolsuzluk girdabı içinde tüm bunları ıskalayan, yozlaştırıcı ve çürütücü bir kurumsal yıkım için eğitilmiştir. Türkiye, maalesef, sizin bakanlık döneminizde gri listeye girerken de çıkarken de gözlemlediğiniz gibi bir endüstriyel imalathaneye dönüşmek yerine, geçtiğimiz on yıllar boyunca bir kara para aklama çamaşırhanesine dönüşmüştür. Batı'nın ambargolarına maruz kalan İran, Rusya, Latin Amerika gibi coğrafyaların kara para akımlarının etkisi altında kalmıştır. Bu kara düzen içinde kaynaklarını topluma değil, sadece kendi kasalarına aktaran yeni bir rant aristokrasisi ve mafyatik kara para oligarşisi Türkiye'nin kaynaklarına ve halkımızın ekonomisine musallat olmuştur. Osmanlı Galata Bankerleri gitmiş, yerine mafyatik kara para mültezimleri gelmiştir.

Bu bağlamda, son dönemde İstanbul altın rafinerisindeki kamu zararı iddialarından Borsa İstanbul'da manipülasyon şebekelerine, Merkez Bankası eski başkan yardımcısının dâhil olduğu yolsuzluk sisteminden medya holdinglerinin kaçakçılıkla ilişkisi iddiasına, bahis işlerine bulaşan Futbol Federasyonu hakemlerinden kripto para şirketlerine, sanal kumar bahis ağlarından dijital bankacılık sistemine kadar uzanan pek çok sektör ve alandaki çeşitli soruşturma ve el koymalar kara para çamaşırhanesinin somut göstergeleridir. Kurumlarımızı ve toplumu felç eden uyuşturucu, sigara, altın, petrol ve mazot, göçmen ve insan kaçakçılığı Türkiye'de nasıl bu kadar kolaylıkla yirmi üç yılda kurumsallaşabilmiştir? Siyaseti, bürokrasiyi ve ekonominin ciddi bir bölümünü nasıl yozlaştırabilmiştir? AKP yönetimi nasıl da her türlü kara para kaynağını Türkiye'ye ithal eden, organize suç örgütlerini ise dünyaya ihraç eden bir ülke hâline dönüşmüştür? Türkiye'nin 15-16 yaşlarındaki gençleri nasıl olup da küresel suç kartellerinin başına geçmiştir? Nasıl bir finansal ve iktisadi ekosistem bu çürümeyi yaratmıştır? Türkiye nasıl olup da Avrupa Birliğinin imalat ve lojistik üssü olabilecekken kara para aklama, kaçakçılık ve organize suç merkezi hâline dönüşmüştür?

Sayın Bakan, bu nedenle tarihsel tanıklığınız bu konudaki düşünceleri kapanış konuşmasında bizlerle paylaşmanızı zorunlu kılmaktadır.

Teşekkür ediyorum.