KOMİSYON KONUŞMASI

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokratlar; efendim, bütçenin biz de hayırlı olmasını temenni ediyoruz çok ümit etmesek de ama dua ediyoruz.

Efendim, bugün bu kürsüden sizlere, aslında basına da yansıdı ama bir kez daha tekrar etmek için 1937 yılına ait bir gazete kupürünü Sayın Bakana göstermek istiyorum. Efendim, bu, 1937 yılına ait bütçeyle alakalı gazete, Ulus gazetesinin manşeti, burada diyor ki: "Bu sene bütçede 17 milyon lira fazlalık var. Ne bir vergi artırılacak ne de yeni vergi konacak." Bu 229 milyon 676 bin liralık bir bütçe, fazlalıkla alakalı da verilen fazlaların 2,3 milyonu eğitime, 1,5 milyonu sağlığa, 900 bini ormanların ıslahına, 8 milyonu da sanayileşmeye ayrılacak deniliyor. Efendim, ben...

MURAT ÇAN (Samsun) - 5'li çete icat edilmemişti o zaman.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Evet.

Efendim, biz eski Türkiye'yi samimiyetle yana döne arıyoruz, her anlamda arıyoruz, şundan dolayı arıyoruz: O beğenmediğimiz eski Türkiye'de böyle bütçeler vardı, hatta 3 Kasım tarihini arkadaşlar Genel Kurulda atıfta bulunarak kutluyorlar, AK PARTİ iktidarının ilk gününden başlayarak yirmi üç yıl öncesine bu kadar eskiye de değil, yirmi üç yıl öncesine gittiğimizde daha yaşayabilir, daha yaşanabilir, alım gücü daha yüksek bir Türkiye vardı. Bir örnek vereceğim: Benim babam Kayseri'de hava ikmal bakım merkezinde çalışıyordu, işçiydi. Oradan emekli olduğunda biz 3 kardeş okuyorduk, emekli olduğunda yani orta hâlli bir kooperatif evi satın aldı Talas'ta, üzerine bir de Renault ikinci el 88 model bir araba almıştı tazminatıyla; memurlar da alabiliyordu, işçiler de alabiliyordu. Şimdi, otuz altı yıl çalışıp geçen sene emekli olan, hem de Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olan bir akrabamıza verilen para, ikramiye 830 bin lira. Kıyası her anlamda yapabiliriz; Türkiye bu anlamda her gün kötüye gidiyor ve gitmeye de devam ediyor.

Şimdi, burada bütçe sunuş konuşmanız var, içerisinde de pek çok istatistikler var, grafikler var, teknik insanlar hariç anlaşılması birazcık daha zor. Bu konuyla alakalı teknik detayları Sayın Erhan Usta defaten anlattı, kamuoyuyla da paylaşıyor ama Sayın Cumhurbaşkanımızın bize öğretmiş olduğu bir ekonomiyi anlama kriteri vardı, bir çay, simit hesabı yapmıştı ve şöyle demişti bu hesabı yaparken "Efendim, siz boş verin bu grafikleri, televizyonlarda anlatılanları, 1 çay kaç lira, 1 simit kaç lira, 3 çocuklu bir aile, şu kadar, şu kadar, asgari ücret bu kadar..." Sonunda da "E, bu kalanla -sizin hiç Allah'ınız yok mu- eğitimi mi ödeyelim, kirayı mı ödeyelim, çocuklarının masraflarını mı ödeyelim, barınmayı mı ödeyelim?" diye serzenişte bulunuyordu. Ben aynı örneği vermeyeceğim, mükerrer olmasın, tekrara gerek yok; ben bir başka örneği paylaşmak istiyorum efendim ekonomiyi anlasın vatandaş, hepimiz anlayalım diye. 2009 yılında basıldığında bu banknot 126 dolardı. Şimdi, bu banknot 4,5 dolar, en büyük banknotumuz. Efendim, Avrupalılar en büyük banknotlarıyla -üzerinde imzası bulunanlarla ilgili iddialara girmiyorum, o başka bir konu- 500 euroyla 2 kişi gelip bu memlekette bir hafta tatil yapabiliyor. Sayın Bakanım, biz bu en büyük banknotla 250 gram kıyma alamıyoruz, kıyma; yarım kilo peynir alamıyoruz; neyin ekonomisinden, neyin bütçesinden bahsediyoruz. Bu bütçe, açıkçası, içerisinde dar ve sabit gelirlinin, yoksulun, garibin, gurebanın, kahir ekseriyetin olmadığı ve bu bütçe faize, yokluğa, yoksulluğa, açlığa teslim edilmiş bir tükeniş bütçesi olarak görülüyor. İnşallah da son bütçeniz olur diyor, teşekkür ediyorum.