KOMİSYON KONUŞMASI

SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Beş dakika içerisinde söyleyeceklerimi daha çok sokaktan, pazardan yansımalar olarak alırlarsa sevinirim.

Hazine ve Maliye Bakanı demek akla ilk neyi getirir? Ekmek ve peyniri getirir. Ekmek ve peynir ise iktidarın, hükûmetin yani ülke yönetmenin temelidir. Gerçekten, bu ekmek ve peynir meselesinin çarşı ve pazara gidildiği zaman, hakikaten aslanın ağzında değil de aslanın midesinde olduğunu görürüz. Sayın Bakana öneririm ben; eğer bunu görmek istiyorsa yılda 3-4 defa semt pazarlarına uğramasında yarar var. Mümkünse tebdilikıyafetle gitsin, halkın gerçek tepkilerini öğrensin yani bu bakımdan tablonun ne olduğunu. Zaten OECD ülkeleri içerisinde gıda enflasyonu en yüksek ülke olduğu için dile getirildi. Dikkat ederseniz dün düşük olduğu için Almanlar geldiler Alanya'ya yerleştiler, Ruslar yerleştiler; şimdi, gelenler tekrar bu kez tersine gidiyorlar. Bir, bunu dile getirmek istedim.

İkincisi, şimdi, hem Merkez Bankası Başkanı hem Sayın Bakan yüksek enflasyonun nedeni olarak ücret artışlarını gösterdiler. Merkez Bankası Başkanı altını gösterdi, Sayın Bakan da yüksek ücreti gösterdi. Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Şimdi, eğer yüksek altındaki kasıt; büyük sermaye grupları var olan varlıklarını değerlendirmek için altına yatırıyorlarsa bu doğrudur ama halkın altın aldığı söylenirse bu doğru değildir, halk belki alsa alsa biriktirse bile 1 gram ya da 2 gram alır. Yüksek enflasyonun temelinde eğer asgari ücret ya da işçinin ve emeklinin yüksek ücreti aranırsa vallahi vatandaşın söyleyeceği şey şudur: "O zaman en yüksek enflasyonun İsviçre, ne bileyim Belçika, Norveç gibi ülkelerde olması lazım çünkü yüksek ücretlilerin en yüksek olduğu ülkeler burası." Dolayısıyla yüksek enflasyona neden aranıyorsa bir kere bütçede ağır yükü olan faize bakmak lazım, üretim yerine ithalat politikalarına bakmak lazım ve izlenen neoliberal politikalara bakmak lazım diyeyim.

Şimdi, bu büyümeyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bütün dünyada sorulan soru şudur: "Büyüme de neyin büyümesi, ne için büyüme?" Neyin büyümesi? Eğer inşaat ve metala dayalı büyümeden söz ediliyorsa ki ben metinde görmedim onu yani endüstri 4.0 ya da endüstri 5.0'e ilişkin katma değeri yüksek olan büyümenin verilerini görmedim. Metale dayalı ya da inşaata dayalı büyümeden söz ediliyorsa zaten metal çağı aşılalı yıllar oldu. Dolayısıyla yani Türkiye'nin büyümesini buradan görmek doğru da değildir, gelecek de vadetmiyor, onu belirtmek istiyorum.

Bu kapitalist neoliberal politikaların geldiği yer itibarıyla tablo şudur: İnsanı tüketici kitle olarak görmezse böcek gibi ortadan kaldırmaya yönelimdir, eğilim budur. Size kısaca bir şey okuyacağım zamanım yeter dilerim. Neoliberal kapitalizm insanın ruhsal, bedensel, zihinsel bütün arzularını, dürtülerini, ihtiyaçlarını, toplumsallığını, aşırı kâr hırsını, iktidar ve piyasa ilişkilerini kuşatma altına aldı. Öyle ki insana ait olan her şey metalaştırılıyor, toplumsal olan her şey ticarileştiriliyor, bütün doğa ve insanlık piyasanın noteri hâline getirildi. Kapitalizm, insanı üretimin, tüketiminin, kârın, sömürünün nesnesi hâline getirerek manevi dünyasını yok edip ruhsal ve zihinsel olarak sakatladı. Dahası, üretim tüketim döngüsünün yani insanı tüketim nesnesi olarak görmenin dışında artık insanı işçileştirmeye, sömürmeye bile değer görmüyor yapay zekâ ve robot meselesi nedeniyle. Zamanım yok, üzerinde durmak istemiyorum. Tam da bu nedenle bu politikaların izlendiği ülkelerde en zayıf halka olan Güney Asya ve Kuzey Afrika'da çok ciddi ve yüksek tepkiler geldi, isyanlar geldi. Biliyorsunuz, Nepal'de, Sri Lanka'da, Endonezya'da ve Bangladeş'te iktidarları devirdiler. Dolayısıyla söyleyeceğim şey şudur: Bu izlenen neoliberal politikaların halkta, toplumda yarattığı çok ciddi sonuçlar var. Bu bakımdan dilerim iktidar bunları dikkate alan bir politik yönelime girer. Önümüzde asgari ücret dönemi geliyor, emeklinin, memurun ücretinin yükselmesi dönemi geliyor, "Aman ha, enflasyon yükselir. Aman ha, ekonominin makro dengeler bozulur." diye yük işçi ve yoksul emekçiye bindirilmez diyor, saygılar sunuyorum.

Sağ olun.