| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 17 .11.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şimdi, arkadaşlar, çok önemli bir Bakanlığın bütçesini görüşüyoruz; güvenliğin, Jandarmanın, Emniyetin, Sahil Güvenliğin, kırsalın, denizin, şehirlerin bütçesini görüşüyoruz, çok çok önemli. Keşke özüne tartışabilseydik. Yani, 21'inci yüzyılda kolluğun modernizasyonu nasıl olsun, suç önlemede nasıl teknikten yararlansınlar, yurttaşların hepsine karşı kimliği, cinsi, inancı ne olursa olsun nasıl eşit olabilsinler, nasıl gelişebilirler, bunların hepsini konuşabilseydik. Bunların hiçbiri konuşulmuyor şu an. Yani, az gelişmiş demokrasilerde ve gelişmeyen demokrasilerde genellikle güvenlik güçlerine ait bütçeler durmadan artar. Yani bir gelenektir bu ama bu güvenlik bütçesinin, askerin veya polisin, jandarmanın bütçesinin artması demek onlar için de hayra alamet değildir, açık söyleyeyim. Çünkü adaletin olmadığı yerde en başta, en zayıf yerinden fırsatını bulan iktidarlar başta değiştiği zaman onların yakasına yapışır. Onun için yani bugüne kadar bir alışkanlık da hep "Kürt'üm." diyene DGM'ler, sıkıyönetimler, örfi idareler, özel yetkili mahkemeler çalıştı ama son zamanlarda dikkat edin "paralel" diye 463 subay ve general, ben sayısını bilmiyorum, polis teşkilatı içindeki "paralel" diye sayıları binleri geçen el değiştirmeler. Yani, bunların hiçbirini konuşamıyoruz. Yani, Soyadı Kanunu'nu konuşamıyoruz. Burada bizim verdiğimiz teklifler var, onu ben vermiştim, Soyadı Kanunu teklifini, "Ya, insanları bu ayıp soyadlarından kurtarın." diye. İçişleri Bakanlığı Nüfus İşlerini çok yakından ilgilendiriyor. Adrese dayalı sistem çok ciddi bir kişisel veridir, haberleşme özgürlüğü, kişi hakları, hürriyetleri açısından, onu da konuşamıyoruz. Ehliyetleri değiştireceksiniz, 20 çeşit yapacakmışsınız. Yahu kardeşim, bırakın bisiklete binen, otomobile binen, tıra binen diye 3'e ayırın, bir de gemiye binenlerin zaten ayrıdır. A1, A2, A5, A5 bilmem ne, 100 tane fonksiyonlu ehliyet olmaz yani bir doğru dürüst eğitim verin her şeyi öğrensinler yani.
Yani, şimdi, konuşmak istiyoruz ama bunları nasıl konuşalım? Yeni TOMA'ları kime sipariş verdiniz? Katar'ın BMC'de ne kadar parası var? Yahu, güvenlik bakanlığı düşünüyorlarmış, bu asparagas bir haber mi, öyle bir şey var mı? Yani, demokrasilerde Genelkurmay Başkanlığı Millî Savunma Bakanlığına bağlanırken, Millî Savunma Bakanlığı ayrıyken siz niye güvenlik bakanlığı...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA - Yok öyle bir şey.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani, yok öyle bir şey muhakkak da ben merak ettiğim için söylüyorum. Mesela, her tarafımız denizle çevrili, biz de denizcilik bakanlığı da yok Sayın Bakan yani böyle tuhaf bir ülkeyiz. Şimdi, bütün bunları konuşmak istiyoruz gerçekten.
Fransa'da bir gösterici öldü diye gaz atmayı yasakladı Hükûmet. Yani, son düzenlemeler var, güvenlik paketi, aslında ben buna "Hükûmetin kendini koruma paketi" diyorum. Yani, dinlemede zaten dinleniyordu, e şimdi fiziki takip getiriyorsunuz, bir de mal varlığına el koyacaksınız. Şimdi, ben burada aykırı bir görüş sundum, arkadaşım bana "terörist" dedi. Buna göre, Aristo mantığına göre kıyaslasak, Büyük Millet Meclisinin kuruluşuna gidersek Atatürk başta olmak üzere Meclisi kuranların hepsi teröristtir çünkü Kürdistan mebusları Birinci Mecliste Kürdistan mebusları olarak geçiyordu. Atatürk'ün gizli celse tutanağı var, şu an önümde duruyor: "Elcezire Kumandanlığına,
Kürdistan hakkında Büyük Millet Meclisi Vekiller Heyetinin Elcezire cephesi kumandanlığına talimatıdır." Al sana büyük terörist; Atatürk'ten, Erdoğan'a kadar herkes terörist.
Yani, aslında birbirimizi anlayabilmek çok mu zor? Yani, gerçekten çok acı çektik arkadaşlar. Otuz yıl çatışmanın acısını, otuz yıl 77 milyonun yaşadığı bu acıyı çok iyi algılamak lazım. Güvenlik güçlerinden de çok, sivilden de çok insanımızı yitirdik, çok ekonomik değer kaybı oldu. Bakın, Numan Kurtulmuş 1,2 trilyon dolardan bahsediyor. 20 tane Genelkurmay Başkanı geçmiş, 20'nin üstünde hükûmet geçmiş, 30'un üstünde Emniyet Genel Müdürü geçmiş, bu sorunu çözememişiz, oysaki 21'inci yüzyıla geldik. 21'inci yüzyılda öyle bir noktadayız ki Orta Doğu kaynıyor arkadaşlar. Bakın, Suriye'de dört senedir yaşanan iç savaşın ötesinde Irak'ta IŞİD'in saldırıları, koalisyon güçlerinin bölgeye gelmesine sadece dış tehlike olarak bakılmasın, içeride de iç güvenlik sorunu demektir. Böylesine yoğun bir noktada insanın, hükûmetlerin öncelikle yapması gereken şey kendi evinin içini düzeltmesidir. Kendi iç güvenliğini ve barışını, kendi içinde evini düzelttiği zaman bu Ukrayna'dan Gürcistan'a, Gürcistan'dan Suriye'ye, Irak'a yaşanan fırtınalarda kendini güçlü kılabilir. Bu da nasıl olur? Şu gerçeği göreceğiz: Yani, biz Osmanlı'dan gelen, Osmanlı'nın dağınıklığı üzerinde bir cumhuriyet kurduk. Balkanlardan gelenlerin, Kafkaslardan gelenlerin, Orta Doğu'dan gelenlerin hepsinin buluştuğu bir Anadolu'da bir cumhuriyet kurduk. Onun için, hepimiz Türk değiliz, hepimiz Hanefi de değiliz, hepimiz tornadan çıkmış gibi bir ırkın mensubu değiliz, bir inancın da mensubu değiliz. Anadolu, çok güzel renkleriyle bir tarihî zenginliğin bütün mozaiklerini ve kültürlerini, çeşitliliğini sunuyor. Elbette ki, bunların içinde en fazla nüfusa sahip Türkler ve Kürt halkı, ondan sonra Çerkezler var, Arnavutlar var, Boşnaklar var. Saydığımız zaman bazıları "Niye sayıyorsunuz, herkes tek tiptir." diyor. Değil işte, asıl tep tip olan, tek tipleştireceğimiz hukuk kavramında eşit yurttaş yapabiliyor muyuz? Yani, bir Çerkez "Ben Çerkez'im diye aşağılanmıyorum.", bir Kürt "Ben Kürt'üm." diye ben aşağılanmıyorum, bir Boşnak, bir Arap, bir Laz "Ben Laz'ım." diye aşağılanmıyorum dediği bir yurttaşlık hukukuna ihtiyacımız var. Yani, demokrasinin özü budur, bunu geliştirmek durumundayız.
Şimdi, buradan, ben rakamlarla konuşmayacağım. Gerçekten şunu ifade etmek istiyorum: Ben çözüm sürecini öyle çok sert yasalarla, çok fazla silahlarla, çok fazla güvenlik güçleriyle sağlanacağına inanmıyorum. Yani, işte, meşhur sözüdür Victor Hugo'nun, der ki: "Zamanı gelmiş bir fikrin önünde hiçbir ordu duramaz." Bu, meşhur, evrensel bir şeydir. Ama kardeşim, yani, şimdi, bu ülkede insanlarımızın yüzde 99'u birlikte yaşama arzusundayken, birlikte yaşama hukukunun mühendisliğini yapamamak kimin günahıdır, kimin vebalidır, kimin hatasıdır, kimin suçudur? Yani, ben alana gittiğim zaman, Şırnak'tan Hakkâri Beytüşşebap'a geçtiğim zaman orada bir astsubaya veya subaya rastladığım, konuştuğum zaman "Biz burada emir kuluyuz, bize görev verilir, biz yaparız; siyasi otorite, sizler yasa yapıyorsunuz." der. Biz burada yasa yapmasını becerebiliyor muyuz? Beceremiyoruz, birbirimizin yakasına yapışıyoruz, "Sen öyle dedin, ben böyle dedim." diye. Biraz sadeye gelemiyoruz. Yahu bu ülkenin gerçek sorunlarını konuşamıyoruz. Yahu bu ülkede silahlar tamamen sussun, tamamen gündemden çıksın, demokratik bir siyasetin, kardeşliğin, barışın, çözümün hukukunu geliştirelim mantığında olamıyoruz. Biz bu konuda hassasiyetle elimizi taşın altına koyduk, koymaya devam edeceğiz. İrademizi aşan şeyler olacaktır, oluyor da, kabul ediyoruz, oluyor, bizi de aşıyor, Hükûmeti de aşıyor. Yani, bu ülkede barış, bu ülkede kardeşlik... Fikirler yarışsın, demokratik siyaset yapılsın, sadece 2 partinin ve Hükûmetin sorunu olmaması lazım. Yüzde 70'in üzerinde bu ülkenin insanlarının "barış, çözüm ve kardeşlik" dediği, birbirimizle kaynaştığımız ve hiç kimsenin ayrılma gibi bir durumu yaşamadığı bir durumda bölücülük sendromunun kıskacına girip ırkçılığın üzerinden faşizmin naralarını atarak bu ülkeyi uçuruma götürmeye hiç kimsenin hakkı ve hukuku yoktur. Ben, bunu defalarca burada anlatmaya çalıştım İçişleri Bakanlığında, Millî Savunma Bakanlığında, diğerinde. Bizim elbette ki barış diline ihtiyacımız var ama sadece Hükûmetin... Sadece biz şu an Mecliste olmanın, Parlamentoda olmanın, çözümün de Ankara'da olduğu anlamına gelen bir siyasi demokratik yöntem olduğunu düşünüyoruz çünkü dünya örneklerine bakıyoruz, IRA böyle çözdü. Biz, yakın zamanda Londra'daydık, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasının başkanlarına bir yemekte şunu sordum: "Lütfen, söyler misiniz Blair nasıl cesaret etti de IRA birdenbire çözümü getirebildi?" "Konuştuk." dedi, "Açık açık konuştuk ama bize muhalefet destek verdi, medya destek verdi, sivil toplum destek verdi ve bu ülkenin sorununu böyle çözdük ve silahı bıraktık. Evet, bazen acı şuruplar içiyoruz. Hayırlı Cuma'nın kararını almak o kadar kolay olmadı, zindanları boşalttırdık belli bir süre yatanlar çıkacak diye ama buna rağmen, karanlık güçler, hemen arkasından, pazar günü Kanlı Pazar provokasyonunu yaptılar." dedi.
Mandela'ya bakıyoruz, Mandela da aynı şeyleri söylüyor. O dönemde, De Clerk'le görüştüğü zaman, barışmanın, çözümün kararını aldığı anda en yakınındakine, ondan sonra gelen siyasi figüre, lidere suikast yapılıyor. Siyasal durumu hâlâ olgunlaşmamış olduğunu ileri süren "Apartheid" rejiminde bazı beyaz ırkçı özel güvenlik güçlerini kuranlar karşısında hakikat, uzlaşma ve barış komisyonlarında ödün vermeyerek, bunu aşarak, orada, Güney Afrika'da bunu çözdüler.
Şimdi, şeye bakıyorum, çok yakın zamanda, sosyalist İspanya rejimi zamanında bir ETA silahsızlanması başladı ve bu ETA görüşmelerinde şu üç unsurla başladılar, sonra Hükûmet gidiyor, değişiyor, muhafazakâr sağ bir parti geliyor solcuların yerine. Bir, silah kullanmama. İkinci aşama, siyasilerin bırakılması, üçüncü aşama silahların bırakılması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Sözcü Vedat Demiröz geçti)
BAŞKAN- Sayın Kaplan, ikinci kez uzatıyorum.
Buyursunlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, diğer muhalefet partileri kadar uzatacaksın, başka şansın yok.
Şimdi, Güney Afrikalı Brian Kurrin isminde bir avukatın hakemliğinde ve LOKARRI adında bir sivil toplum kuruluşunun yönetiminde ve buna benzer Desmond Tutu gibi uluslararası liderler, din adamlarının öncülüğünde bu süreçler aşılmış ama biz, Türkiye'de bu süreçleri aşmak konusunda bir siyasi irade göstermekte zayıf ve gerçekten çok zaaflı davranıyoruz siyaset kurumu olarak çünkü evet, iki sene çatışma olmadı, iki sene içinde gerçekten çok az bir orana, istisnai bir orana düştü ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK yüzde 99,9 ateşkesi uydular. Ateşkese uymayanlar karanlık güçlerdir, provokatör güçlerdir, ajanlardır, hem güvenliğin içinde hem farklı yerlerde hem farklı şekillerde hem sivillere hem askerlere hem polise silah uzatanlardır. O zaman, bunu, biz, cesur bir şekilde hep beraber göğüsleyeceğiz. Bunu göğüslemenin bir yolu, bu Parlamentonun şeffaflığından ve... Çerçeve yasayla Parlamentoya taşıdık, yine, Bakanlığın nezdinde kurulacak on bir komisyona en akıllı, en akil, en bilge insanlarını her partinin vererek bu sorunu çözmesinden geçer. Kolay mıdır otuz yılın yaralarını sarmak? Kolay mıdır, söyler misiniz binlerce yakılan köyün, binlerce faili meçhul cinayetin, binlerce şehidin olduğu bu topraklarda bu zor süreci aşmak tek başına mümkün müdür? Mademki İstiklal Savaşında kader birliği yaptık, bunun çözümünde de birlikte davranmak zorundayız. Siyaset kurumu buna mecburdur yani şunu diyebiliriz biz: Maden ocaklarında da çok insan ölüyor, trafik kazasında da çok insan ölüyor ama bu, öyle bir olay değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayın Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlıyorum.
Şimdi, bizim burada asla göz ardı etmememiz gereken bir nokta var. Biz, bu çözüm sürecini halkın ve sivil toplumun, bu konuda duyarlı güçlerin ve sanatçıların ve medyanın desteğiyle aşma şansına sahibiz. Bu provokasyonları aşma şansına sahibiz. Bu çözüm sürecini başarıya götürme şansına sahibiz. Yalnız, ötelemeden, zamana yaymadan çünkü zamana yayıldığı zaman, bu yakın olaylar bize gösterdi ki uyuyanlar uyanıp harekete geçebiliyor.
Burada hendeklere takılmayın. Üç kişinin, beş kişinin yaptığı yanlışlara takılmayın. Hiç kimse de öyle kamu düzeni bozulmuş, asayiş tarumar olmuş, bilmem ne olmuş... Ben, buradan hep davet ettim, diğer partilerin hepsine "Gelin Şırnak'a, oradan da Hakkâri'ye, Adil Zozani'nin oraya gidelim, görün, yerinde görün. Biraz da insanları dinleyin orada. Dinleyin ki görün, gerçekten nedir." Sizin rahatsız olduğunuz konuların çoğuna orada yaşayan halkımızın da rahatsız olduğunu göreceksiniz. Biz, sorunları çözerken, halkla beraber çözmenin yolunu, yöntemini aramışken, bizim burada bir tek Hükûmetten ısrarla isteyeceğimiz bir şey var: Baskı yasalarıyla değil, demokratik yasalarla... Seçim barajını indirin, adil yargının önünü açın, polisin tarafsızlığını sağlayın, vatandaşa küfredeni tart edin, kahraman olanın da kahramanlığını takdir edin, liyakatini terfilendirin ama partizanlık olmasın. Biz, bunu başarırsak bu ülkede, inanın, Orta Doğu'nun değişen güç dengesinde üçüncü dünya krizini en az hasarla atlatanı olmaktan da öte gerçekten de Orta Doğu'da 40 milyon Kürt'le bin yıldır biz nasıl stratejik olarak beraber yaşamışsak bin yıllık yeni bir stratejik ittifakın temelini atarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, son bir dakika daha veriyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Şunu da söyledik: IŞİD gibi örgütlerle taraf olunmaz. Bunların ne toprağı var ne kökü var ne cibilliyeti var, Vandal bunlar, toplama bunlar. Bu topraklarda, Mezopotamya'da on bin yılın üstünde yaşayan Asuri'si, Ezidi'si, Kürt'ü, Türkmen'i, hep beraber gelin, yeni bir harita çizerken komşularımız, bin yıldır beraber yaşadığımız insanlar olsun diyoruz.