| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 05 .11.2025 |
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, basınımızın emekçileri, Meclisimizin emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce aynı slaytla başladık hem Sayın Bakanla hem de diğer konuşmacılarla. Gerçekten küresel belirsizliğin çok arttığı bir dönemden geçiyoruz, ben bunu 1930'larda Büyük Buhran sonrasında aşırı sağın yükselmesi ve korumacı politikaların artmasına benzetiyorum, umarım sonumuz 1930'ların sonu gibi olmaz ama küresel belirsizlikler artıyor. Bakın, şöyle bir şey var, pandemi öncesinde devletler yılda ortalama 3.600 müdahale gerçekleştiriyormuş, pandemi sonrasında bu sayı 6 binin üzerine çıkmış yani bütün ülkeler korumacı politikalarını gerçekleştirdiği bir yerde bizim dış ticaret politikasını başarılı bir şekilde yürütmemiz, doğrudan yabancı yatırımları başarılı bir şekilde çekmemiz eskisi kadar kolay değil, daha büyük bir maharet gerektiriyor ve küresel belirsizlikler arttıkça da dediğim gibi ihracat başarısını sürdürmek de o kadar kolay değil. Bizim de rekabetçi olarak ihraç ettiğimiz ürün sayısında 2022'den itibaren az da olsa bir düşüş var.
Ben sizin sunumunuzda daha fazla Çin, Hindistan ve ithalat dinlemek isterdim, kısmet olmadı. Biz bu boşluğu doldurmaya çalışalım Sayın Bakanım. Çin, son on beş yılda küresel imalat değerinin yarısını üretmiş, inanılmaz, ondan sonra gelen ülke Amerika Birleşik Devletleri, üçte 1'i bile değil. Dolayısıyla, bizim -ben dün Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza da sordum- bir Çin stratejimiz var mı? Bu hayati önem taşıyor.
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Yok.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Ve bu Çin stratejisini biz şimdiden oluşturmazsak ticaret alanında, doğrudan yabancı yatırım alanında sonrasında oldukça sıkıntı çekebiliriz çünkü bizim Çin'e bağımlılığımız artıyor, bütün ülkelerin Çin'e bağımlılığı artıyor. Önümüzdeki dönemde ülkeler yeni bir ticaret savaşına hazırlanırlarken biz sizden Çin'le ilgili en azından soru-cevap kısmında daha fazla, daha detaylı bilgi almak isteriz.
Peki, soru, bizim Hindistan stratejimiz var mı? Burada Avrupa Birliğinin -ki bizim ana ihracat ve ithalat ortağımızdır- Hindistan'la yapacağı bir STA'dan bahsediliyor. Eğer böyle bir şey olursa yani Hindistan'la bir serbest ticaret anlaşması yapılırsa bu bizim için çok tehlikeli olur. Sadece Hindistan bize daha fazla mal satacağı için değil, 5,5 milyar dolarlık bir dış ticaret açığımız olsa olsa 7 milyar dolar olur fakat Hindistan'la bizim Avrupa Birliğine sattığımız malların niteliğine baktığımız zaman çok benzerlik taşıyor. O bakımdan, burada da elimiz kolumuz bağlı çünkü yapılan gümrük antlaşması çerçevesinde Avrupa Birliği bir STA imzaladığı zaman biz de imzalamak zorundayız. O bakımdan da mutlaka bu serbest ticaret anlaşmalarını bizim yeniden şekillendirmek için, gümrük anlaşmasını yeniden şekillendirmek için bu ticaret savaşlarının hız kazandığı bir yerde Avrupa Birliğiyle müzakerelere başlamamız lazım. Hindistan'la imzalanacak olan bir STA Çin'in başka ülkeler üzerinden ülkemize penetre etmesi, Avrupa Birliğine penetre etmesi bizim bu zor zamanda ticaretimizi, dış ticaretimizi daha da zorlaştıracaktır.
İhracat artışı, sizin de bahsettiğiniz gibi, benim de olumlu bulduğum gibi, teknoloji yoğun sektörlerden geliyor fakat burada bir tehlike var: Bizim ülkemiz 90 milyona yaklaştı. Emek yoğun sektörlerde biz gelenekçi olarak rekabetçiyiz; işte, tekstil, hazır giyim, konfeksiyon, deri, ayakkabı, mobilya, bunların hepsi bizim eskiden beri, geleneksel olarak rekabetçi, ihracatçı olduğumuz yerler. Burada çok büyük bir istihdam kaybı yaşanıyor. Sadece basit bir istihdam koruma programı burada açığa çıkacak olan işsizlerin yeniden iyi şartlarda iş bulabilmeleri için yeterli değil; o bakımdan, burada yapılması gereken şeylerden bir tanesi yine Bakanlıküstü bir çalışmayla tekstil, hazır giyimden çıkacak olan iş gücünün başka alanlara geçmesi için yeni programlar düzenlenmesi; özellikle Çalışma Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı içerisindeki Yaşam Boyu Öğrenme bunun için kullanılabilir.
Şimdi, geleneksel olarak en rekabetçi olduğumuz sektörlerde sıralamamızı kaybediyoruz. Zamanı iyi kullanmak için buraları geçiyorum ama ticarette dönüşüm ya da küresel değişimleri yakalama, onlara adapte olmada iyi durumda değiliz Sayın Bakanım; özellikle tekstil, giyim, işlenmiş gıda gibi rekabetçi olduğumuz sektörlerde biz, maalesef, küresel eğilimlere adapte olmakta zorluk çekiyoruz ve ana ihracatçı olduğumuz sektörlerde biz bir yılda, 5 sektörde liderliğimizi kaybettik. Şimdi, bunun tabii ki önemli bir sebebi izlenen kur politikası ama görüyorum ki önümüzdeki dönemde de Türk lirasının değerli olması yönünde bir irade var; yarın Hazine ve Maliye Bakanlığında konuşacağız. Yani tekstil ve hazır giyimin sadece bu sene değil, önümüzdeki dönemde de bir problemi olacak ve daha da kötüsü, bu sektörde yapısal bir problem var yani sadece geçici değil. Dün bununla ilgili, Türkiye'deki tekstil ve hazır giyimdeki daralmanın geçici değil, kalıcı olduğuna dair BBC'de, Financial Times'ta haberler çıktı. O bakımdan, burada mutlaka, bir, daha verimli, daha rekabetçi olan şirketlerin korunması gerekiyor ama ikincisi, buradan çıkacak olan iş gücünü diğer sektörlere kazandıracak bir kabiliyet gerekiyor.
Şimdi, dikkat edilmesi gereken nokta -benden önceki değerli konuşmacılar bahsetmedi- şu: Veriler açıklandığından beri ilk defa, son iki yıldır bizim ithalatımızda yatırım malı tüketim malından daha fazla; ben bunu önemli buluyorum yani biz eskiden daha fazla yatırım malı ithal ederdik, şimdi daha fazla tüketim malı ithal ediyoruz. Bunun bir sebebi şu diyebilirsiniz: "Artık burada, ülkede üretiyoruz bu yatırım mallarını." Pek öyle değil. Yatırım malı dış ticaretine baktığımız zaman o stabil seyrediyor, bizim dışarıya ihraç ettiğimiz otomotiv ve savunma sanayisi bizi orada biraz kurtarıyor fakat çok daha fazla tüketim malı ithalatımız var, bu ithalatın da önemli bir kısmı tekrardan otomobilden geliyor; özellikle elektrikli otomobillerde ya da diğer, binek otomobillerde bizim ithalat artışımızın yarısı oradan geliyor, yüzde 18'i de dayanıklı tüketim mallarından geliyor ama ithalat kompozisyonumuzda tüketim malları ithalatının yatırımdan daha fazla olması bence önemli.
Şimdi, dünyaca ünlü bir okul var, IMD diye; onların birçok ülkeyi de içine alan bir endeksi var, Küresel Rekabetçilik Endeksi; son bir sene içerisinde maalesef bu Küresel Rekabetçilik Endeksi'nde gerilediğimizi görüyoruz. Ama burada dikkat çekici olan şudur Sayın Bakanım: Hangi alanlar bizim küresel rekabetçiliğimizi geriye doğru götürüyor? Bunlardan bir tanesi fiyatlar; yani enflasyonun çok yüksek olduğu ve belirsiz olduğu bir yerde küresel rekabetçiliğiniz artamaz, o yüzden enflasyonla ilgili eleştirilerin hepsini bence dikkate almanız gerekiyor. İş etkinliği yani şirketlerimizin iş modeli ama burada en çok üzerinde durmak istediğim yerlerden bir tanesi tutum ve değerler. Bakın, artık bizim hem iş hayatı olarak hem de toplum olarak gerçekten bir ahlaki çöküntü içerisine girdiğimizi hepimizin, bütün partilerin kabul etmesi lazım. Birazdan bahis olaylarından da bahsedeceğim, orada da bu var. O yüzden de bakın, uluslararası endekslerde bile bizim iş yapma konusunda tutum ve değerlerimizde bir gerileme var, o da bizim küresel rekabetçiliğimizi azaltıyor. Peki, enflasyonla nasıl mücadele edebilirsiniz? Bunun mücadelesi gerçekten de elleri arkaya bağlayıp market gezmekte değil. Bakın, Mart 2020'den Haziran 2024'e kadar market fiyatlarındaki artışın kaynağı. Burada Ömer Fethi ağabey var. Mesela, patatese bakın, üreticiden çıkış 34,8, geri kalanı marketten tüketiciye kadarki süreç. Bunu, siz buradaki monopolü kırmadığınız sürece, buradaki o değer zincirindeki tekelleşmeyi kırmadığınız sürece bu enflasyon artacak. Bu da sizin en önemli alanlarınızdan bir tanesidir Sayın Bakanım.
Verimlilik demişken, eskiden bizim bir Millî Prodüktivite Merkezimiz vardı ve o Millî Prodüktivite Merkezi Türkiye'nin önemli problemlerinden bir tanesinin verimlilik olduğunu görüp buna göre önlemler alırdı. Şimdi, artık bu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının içerisinde bir genel müdürlüğü başka bir alanla paylaşıyor. O yüzden de biz bizim küçük ölçekli ve orta ölçekli şirketlerimizin verimlilik problemini sadece Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bir genel müdürlüğüne bırakıyoruz. Oysa baktığınız zaman, bizim esas iş yaratan, istihdam yaratan küçük ve orta ölçekli işletmelerin verimlilik farkına baktığınız zaman Avrupa Birliğiyle arasında çok büyük bir fark olduğunu görüyorsunuz ve biz eğer küçük ve orta ölçekli işletmelerin verimlilik problemini çözmezsek o zaman burada ne istihdam sağlayabiliriz ne de yeni iş yerleri açılmasını sağlayabiliriz. Bunun bir yolu şu: Bilgi ve iletişim teknolojilerine uyum sağlamak, ilerlemek; orada da maalesef çok iyi durumda değiliz, onu da söyleyeyim. Bizim şirketlerimiz hangi teknolojiye yatırım yapacağını bilmiyor, dün de söyledim bunu. Öz kaynak açısından sınırlı ve kendisinin verimliliğini artıracak hangi teknolojiye yatırım yapması gerektiğini bilmiyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanına önerdiğimizi size de önerelim. Bizim mutlaka küçük ve orta ölçekli işletmelere bir teknoloji danışmanlığı hizmetini vermemiz gerekiyor. KOSGEB'in içerisinden bir grup bunun için ayrılabilir, Ticaret Bakanlığı içerisinden bir kurum kurulabilir ama onların en büyük derdi kendi kısıtlı öz sermayeleriyle hangi yatırımı yapacağını bilmemeleri.
Şimdi zamanımız az, o yüzden bir iki slaytı geçiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika daha süre veriyorum hocam.
Buyurun.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bakın, burası hakikaten önemli. Siz bunları söylüyorsunuz, problemlerden bahsediyorsunuz ama gelgelelim bütçe içerisindeki kaynaklara baktığınız zaman "sanayinin geliştirilmesi, üretimin ve yatırımın desteklenmesi..." E, azalıyor. "Ticaretin düzenlenmesi, geliştirilmesi, kolaylaştırılması" aynı kalıyor. "Tüketicinin korunması" azalıyor. Yani sizin devamlı burada önemli olarak gördüğünüz programlara bütçeden daha fazla pay ayrılmıyor. Dün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında da aynı şey vardı. Bakanın sunumunda ihtiyaç olarak gördüğü, hedef olarak ortaya koyduğu ile bütçedeki rakamlar birbiriyle maalesef uyuşmuyor.
Bir önerim var, arada söyleyeyim size, zamanım çok az ama 2 tane soruya dikkatinizi çekmek istiyorum: Bir, bahis; çok ciddi bir problem. Bizim hakikaten bir ahlaki çöküntü problemimiz var toplumca, hepimizin üstlenmesi gereken, bütün siyasi partilerin üstlenmesi gereken.
Sayın Bakanım, sizce...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bitiriyorum. Bir dakika daha...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, buyurun, devam edin.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Toplumda artan oranda oynanan bahsi bir halk sağlığı problemi olarak mı görüyorsunuz, yoksa kriminal bir problem olarak mı görüyorsunuz? Eğer halk sağlığı problemi ise neden yasal olarak biz bahis sitelerine sahibiz? Yok, kriminal problem ise neden yasal olarak bahis oynanmasına izin veriyoruz? Yani ben sizin... Şu anda toplumda biz gezdiğimiz zaman bakın, bu bahsin ve -yarın Hazine ve Maliye Bakanına da söyleyeceğiz- bu hisse senetleri üzerindeki spekülasyonun toplumsal çöküntüyle beraber arttığını görüyoruz. Şimdi, yasa dışı bahis bana göre çok önemli problemlerden bir tanesi, ondan bahsetmenizi isterdim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, bitti.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bir de son bir sorum var, kusura bakmayın, biliyorum.
Rekabet Kurumundaki Başkan, Kurul üyeleri, Başkan Yardımcılarından herhangi bir şirketin yönetim kurulunda yer alan var mı? İki sene önce bu soruyu sorduğumda vardı ve ben de bunun rekabet hukukuna aykırı olduğunu söylemiştim. Bu soruyu tekrarlıyorum, var mı?