KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Türkiye genelinde milyonlarca esnaf ve sanatkâr ticaretin en küçük halkasında faaliyet göstermekte, üretimden hizmete, ulaşımdan gıdaya kadar birçok sektörde ekonomik canlılığın sürdürülmesine katkı sağlamaktadır ancak son dönemde artan maliyetler, düşen alım gücü ve dijital dönüşümün yarattığı yeni rekabet koşulları geleneksel esnaf modelini zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, teknolojik dönüşümün hızlanması ve piyasa koşullarındaki rekabet baskısı bu kesimin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.

Bugün burada Ticaret Bakanlığı bütçesinden ziyade devletin üretimle olan ilişkisinin niteliği tartışmasını yürütüyoruz. Devlet üretimi destekleyen bir aktör mü, yoksa üretimden pay alan bir ortak mı? Bu soruya verilecek cevap esnaf politikalarının geleceğini belirleyecek. Türkiye'de 2,5 milyonun üzerinde iş yeri faaliyet gösteriliyor. Bu iş yerleri kazandıkları her 1.000 liranın yaklaşık 450 lirasını vergi olarak kamuya aktarıyor. Esnafa ortak olan devlet, ticarette oluşacak maliyet, risk, zararla ilgilenmemektedir. Peki, bir taraf tüm riskleri üstlenirken diğer taraf hiçbir risk almadan kazanca ortak oluyorsa bu yapının adını adil, şeffaf, güvenilir olarak tanımlamak ne kadar doğrudur? KDV oranları yüzde 20, gelir ve kurumlar vergisi yüzde 25 seviyesinde. Küçük esnaf vergi yükü altında eziliyor. Büyük sermaye gruplarının aldığı vergi istisnaları ve teşvikler neden aynı oranda küçük esnafa yansıtılmıyor? Gelir vergisi diliminde adalet sağlanmadan, denetim ve cezalarla kayıt dışılığı önleyebilir miyiz?

Ticaret Bakanlığı verilerine göre Ocak-Eylül 2025 döneminde 426.474 işletme ve 26 milyon 865 bin 521 ürün denetlenmiş, toplam 2 milyar 99 milyon TL idari para cezası uygulanmıştır. Sormak lazım: Bu denetimlerin muhatapları ya da 426 bin işletmenin kaçı büyük firmadır? Küçük esnaf, vergi kaçırmak için değil, ayakta kalmak için gelirini düşük göstermeye mecbur kalıyorsa bunun sorumlusu kimdir; birey mi yoksa sistem mi? Sık sık vergi affı veya yapılandırma yasası çıkarmak zorunda kalan Bakanlık, vergilendirme modelinin sürdürülebilirliğini neden sorgulamıyor? Bu bir çözüm müdür yoksa sistemin adil işlemediğinin itirafı mıdır?

Rakamlar nettir, bu yılın ilk dokuz ayında 83.302 esnaf kepenk kapattı Sayın Bakan. Ekim ayında, bir önceki aya göre kapanan şirket sayısı yüzde 13,2; kooperatif sayısı yüzde 40, gerçek kişi ticari işletme sayısı ise yüzde 35,9 arttı. Bu veriler bize ne gösteriyor? Bu sadece ekonomik bir dalgalanma mıdır yoksa politika düzeyinde bir başarısızlığın göstergesi midir?

Krediye erişim oranları düşmüş, esnaf kefalet kredi limitleri yetersiz kalmıştır. KOSGEB ve Halkbank üzerinden sunulan destekler ne kadar hedef odaklı çalışıyor, ne kadar rantabl çalışıyor? Kredilerin faiz oranını düşürmek ne kadar önemliyse daha da önemli olan, krediye erişim kanallarının tıkalı olmamasıdır. Aksi takdirde, bu destek, söylemden öteye gitmiyor.

BDDK verilerine göre KOBİ kredileri toplamı 10 Ekim 2025 itibarıyla 5,614 trilyon TL'ye ulaşmıştır. Bu tutar, son iki yılda 2 kat artış anlamına gelmektedir. Kredi Garanti Fonu aracılığıyla kamu kefaleti altında 936 milyar TL'lik kredi hacmi sağlanmıştır ancak bu krediler yapısal çözümler sunmaktan çok, borç döngüsünü uzatan geçici desteklere dönüşmüştür. Elektrik, doğal gaz, kira, ham madde ve işçilik maliyetleri artarken kâr marjları eriyor, sermaye birikimi mümkün olmuyor. Böyle bir tablo karşısında Ticaret Bakanlığının fiyat istikrarı ve girdi maliyetlerine yönelik hangi somut müdahale araçları var?

Enerji maliyetleri Sanayi Bakanlığının, kira maliyetleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, vergi oranları Maliye Bakanlığının konusuysa Ticaret Bakanlığı bu zincirde hangi halkayı yönetiyor? Politika koordinasyonu sağlanmadan esnafın yükünü kim hafifletecek?

Sayın Bakan, 4/A kapsamında çalışan 7200 günle emekli olurken 4/B kapsamındaki esnaf 9000 gün prim ödemek zorunda. Bu fark artık sosyal güvenlik sisteminde bir adaletsizlik değil, yapısal bir hata hâline gelmiştir. Esnafın yirmi beş yıl boyunca kesintisiz iş yürütmesi mevcut ekonomik koşullarda neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle 4/B prim gün sayısının 4/A'yla eşitlenmesi hem hakkaniyet hem de sürdürülebilirliğin gereğidir.

Ayrıca, prim borcu nedeniyle sağlık hizmetinden yararlanamayan esnaflar bulunmaktadır. Altmış günlük borç sınırı sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Prim borcu olsa bile sağlık hizmetine erişim temel insan hakkı olarak korunmalıdır.

Finansal sistemin bir diğer sorun alanı ise POS komisyonlarıdır. TESK'e göre esnafın yüzde 85'i kartla ödeme almaktadır. Bugün küçük esnaf, satışının yüzde 4'ünü bankalara komisyon olarak veriyor; üstelik tahsilat süresinin ortalaması da kırk beş gündür. Dolayısıyla esnaf, sattığı malın parasını bir buçuk ay sonra alıyor ve bu süreçte de sattığı ürünün yerine yeni ürün koyamıyor. Bu uygulama nakit akışını bozuyor ve işletmenin sermayesini eritiyor. Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre 2025 yılının Nisan ayında kredi kartı sayısı 133,2 milyon, kartlı harcamalar 1,5 trilyon TL'yi aşmıştır. Kartla satış kısa vadede nakit sağlasa da komisyonlar ve gecikmeler küçük işletmeleri zarara uğratmaktadır. UYAP'ın 2025 verilerine göre icra dosyası sayısı 8,2 milyondur. Dosyaların çoğunluğu ticari işletmelere ve mikro esnafa aittir. POS komisyon oranları düşürülmelidir, bankalara bu konuda üst sınır getirilmelidir, esnafın tahsilat süresi on beş güne indirilmelidir. Bu düzenleme, hem piyasa likiditesini hem de mali disiplini güçlendirecektir. Küçük esnafı korumak, ekonomiyi büyütmenin değil istikrarlı tutmanın en güçlü yoludur. Bu bütçenin gerçek anlamda ticaret bütçesi olabilmesi için üretim zincirinin en zayıf halkası olan esnafın güçlendirilmesi şarttır. Devletin görevi vergi tahsil etmek kadar üretim koşullarını adil hâle getirmektir. Küçük esnafın ayakta kaldığı bir ülkede enflasyon da kontrol altına alınır. Bu nedenle, Ticaret Bakanlığı bütçesinin temel odağı esnafın verimliliği, rekabet gücü ve mali sürdürülebilirliği olmalıdır. Artık geçici çözümler değil kalıcı politika araçları gereklidir.

Bu çerçevede, vergi ve SGK borçları faizsiz yeniden yapılandırılmalı, esnaf kefalet kredilerinin limitleri artırılmalı, zincir marketlerin yerel esnaf yoğunluğu dikkate alınarak açılış kriterleri belirlenmeli, esnafın borç yükünü hafifletecek mikro finansman modelleri uygulanmalıdır; bu adımlar atılmadan bütçe kalemleri rakamsal birer satırdan ibaret kalacaktır.

Sayın Bakan, vekili olduğum Bitlis'te, 2018 yılında başlayan dere üstü ıslahı ekolojik ve şehrin tarihî dokusunun görünürlüğü açısından önemliydi fakat 715 esnafa alternatif üretilmemesi büyük bir göçe ve ekonomik kayba neden oldu. Bitlis'te tek organize sanayi mevcut, bunun da büyük bir kısmı tekstil atölyeleridir. Tekstildeki sıkıntılardan kaynaklı 15 bine yakın tekstil emekçisi bugün yarı yarıya düşmüş durumdadır. Sosyoekonomik -gelir düzeyi- yönden iller sıralamasında her yıl son 4'te bulunan Bitlis'te tüm bu sorunlar daha yakıcı olmaktadır. Ticarette seçeneklerin az olduğu Bitlis'te mevcut esnafımız borç ve çıkmaz içindedir. Bakanlığın özellikle gelir düzeyi düşük olan bölge illerle ilgili farklı bir sistem belirlemesi ve bu yönde etkili adımlar atması esnafımız ve halklarımız açısından önemli olacaktır diyerek teşekkür ediyorum.