| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .11.2025 |
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Bakan, değerli bürokratlar, kıymetli arkadaşlar; öncelikle merhabalar.
Sanayi, ülke açısından çok önemli bir yer ediniyor. Geçen haftalarda İstanbul'a gidip bazı sektörlerin sorunlarını dinlediğinizi biliyoruz. Şu an CHP'li arkadaşlar da geniş bir şekilde dile getirdi, ben de dile getirmek isterim. Tekstil sektörünün, deri sektörünün artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini siz de görüyorsunuz ve bazı dinlemeler yapıyorsunuz. Size yakın iş insanlarının da bu noktada açıklama yaptığını kamuoyunda herkes takip etmektedir. Bakınız, tekstil sektöründe ve deri sektöründe iş insanları hem kendi durumundan rahatsız girdi maliyetlerinden kaynaklı ve aynı zamanda, işçiyi de memnun edemediklerini söylüyorlar. Hem bir maliyet var hem işçi bu durumdan memnun değil, aynı zamanda iş insanları da bu durumdan memnun değil. Şimdi, Mısır'da 10 dolara üretilen bir ürün Türkiye'de 20 dolara üretiliyorsa uluslararası piyasada giderler Mısır'dan bunu satın alırlar. Neden Mısır'a doğru bir kayış olduğunun, iş insanlarının orayı yöneldiğinin, neden burada çalışan insanların mağdur olmamasına dönük tedbirler alınmadığının üzerine ayrıntılı bir şekilde konuşmak lazım. Gerçi, Cumhurbaşkanı da yıllar önce bu sektöre dönük tavrını ortaya koymuştu, negatif anlamda tavrını ortaya koymuştu ama tekstil bu ülke için, deri sektörü bu ülke için önemli bir yer ediniyor. Bu sektörde çalışan işçiler de sermaye sahipleri de rahatsızdır; buna dönük tedbirler almak gerekiyor. Aynı zamanda, mobilya sektörü de bu durumdadır.
Bizim açımızdan diğer bir konu da bölgesel eşitsizlik. Şimdi, zaman zaman ben Avrupa'ya da gidiyorum, Almanya'ya gidiyorum; hangi sektörden bahsederseniz bahsedin, özellikle otomotiv sektörü, Almanya'da tüm markalar bir bölgeye yığılmamış, her marka farklı bir bölgede, farklı bir şehirde üretimini yapmaktadır. Doğrudur, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarından beri, şimdiye kadar bu böyle devam ediyor; şimdi bu meseleye bir çözüm bulmak lazım. Sanayinin merkezi İstanbul, Kocaeli, İzmir, kısmen İç Anadolu ve Çukurova; gittiği yer Antep'e kadar, Antep'ten ötesine gitmiyor ve nüfus yığılmasının merkezlerinden biri de burasıdır. İstanbul'da yarın yaşanacak olağanüstü bir durumda -aynı zamanda nüfus yığılması var- yaşanacak olumsuz bir durumda sanayi bundan üst düzeyde etkilenecek, nüfus da etkilenecek. Şimdi, bunu ulaşıma bağlayabilirsiniz "Deniz orada, ulaşım orada." dersiniz. Peki, Avrupa Birliğinin Yerel Yönetimler Şartı'na, özerklik şartına Türkiye şey koymuştur. Şimdi, bu şartlar kabul edilseydi, bir raylı sistem Türkiye'nin tamamına yayılsaydı belki İstanbul'da, Marmara'da yoğunlaşan tüm sektörler ülkenin tamamına yayılma imkânı bulurdu; sorunların merkezi hâline gelmezdi İstanbul, Marmara, bir göç merkezi hâline gelmezdi. Şu an her anlamda, sosyolojik olarak da, ekonomik olarak da sorunların merkezi hâline gelmiştir. Bundan dolayı, önümüze uzun vadeli bir politika koymalıyız. Coğrafyanın tamamı bizimdir, insanların tamamı birlikte yaşıyor. O aşırı merkezîleşme meselesi sadece siyasette olmuyor bu ülkede; ekonomide de var, sanayide de var, ticarette de var. Bu merkezîleşme anlayışı... İllaki her ülkenin bir merkezi, her sistemin bir merkezi olacak ama siz her şeyi bir merkezden yönetmeye kalkarsanız o merkeze ileride bir şey olursa sistem komple çöker. Ondan dolayı, biz parti olarak da sanayi bölgelerinin daha etkin bir şekilde yayılmasını, aşırı merkezîleşmenin sanayi noktasından da uzaklaşması gerektiğini belirtiyoruz.
Bir de bu katma değer meselesi Sayın Bakan, Urfa, bir tarım kentidir, yüzde 5 tarım arazisine sahiptir, ülkenin 3'üncü büyük şehridir problemler olmasına rağmen, kurak bir şehir olmasına rağmen. Enerji var, su var, imkânlar var, koşullar var ama hem Urfa'nın tarımdaki payını, üretimdeki payını hem ülkenin üretimdeki payını şu kıyasla açıklayabilir miyiz? Sanayinin gelişmemesi, gelişse de az gelişmiş olması. Bir Hollanda gerçekliğine bakıyoruz, coğrafyasına bakıyoruz; 200 milyar doların üzerinde bir ihracat gerçekliği vardır, ekonomiye katkısı vardır. Şimdi bir uyum içinde bu Bakanlıklar çalışmayacak mı? Bir yandan tarım, enerji, ticaret, sanayi böyle ülke büyür, böyle ülke gelişir.
Diğer bir konu, herkes üniversite mezunu oldu. Genç arkadaşlarımız üniversite okuyor, doğrudur, önemlidir, okuması gerekiyor ama üniversiteden mezun olduktan sonra bu insanlarımız iş bulamıyor, gençlerimiz iş bulamıyor. Şimdi, Sanayi Bakanlığının, Ticaret Bakanlığının Millî Eğitimle ya da YÖK'le geliştireceği önemli bir ilişkiyle, önemli bir çalışmayla yeni jenerasyonu, yeni nesli meslek sahibi yapmalıdır. Sadece A4 kâğıdıyla diploma dağıtmakla bu işler olmuyor. Bakınız, artık ülkede yaygınlaşan problemleri görüyoruz; gençliğin içine düştüğü durumlar, büyük metropollerdeki çeteleşme... Çünkü Sayın Bakan, üretim yok, üretmiyoruz, ülke üretmiyor ve üreten sermaye sahipleri de şu an bir arayış içerisindedir, ülkeyi terk ediyorlar. Bakınız, teknolojik anlamda kimi gelişmeler olabilir ama yeterli düzeyde değil. Biz aynı Komisyonla iki yıl önce Çin'e gittik, Hong Kong'a gittik, Huawei şirketinin geliştirdiği sistemi inceledik; âdeta bir teknoloji kenti yaratmışlar Amerika'nın Silikon Vadisi gibi büyük bir adı üniversite değil ama müthiş bir teknik, teknolojik gelişim, geleceğe yatırım var. Şimdi, ben burada Bakanlığın yaptığı çalışmaları görmezlikten gelmiyorum, yok da saymıyorum ama yetişmiyor, çok geriden geliyor ve bu ülkeye de katkı sağlamıyor.
Bakınız, ben kendi şehrimle ilgili de söyleyeyim, aslında Diyarbakır'la ilgili, Mardin Midyat'la ilgili, Urfa'yla ilgili tekstildeki gerileme âdeta orayı işsizliğin merkezi hâline getirir. Bu bahsettiğimiz şehirler milyonluk nüfusa sahip şehirler, büyük şehirlerdir. Bu noktada el atmak lazım ve Antep'in ötesine de geçmemiz faydalı olacaktır. Urfa, 2,5 milyon nüfusa yaklaşmıştır, ürettiği ürünler şundan ibarettir: Pamukla alakalı ürünler -pamukta 1'inci sırada olduğu için anlaşılır bir durum- kaba yem, gazlı bez üretimi, atık kabloların geri dönüşümü, plastikler, un üretimi, seramik, çırçır, ham yağ, iplik üretimi, tehlikesiz atıktan geri dönüşüm, plastik boru üretimi; bunlar elbette ki ihtiyaçtır ama şehrimize cevap olacak noktada değildir. Daha koordineli, simbiyotik bir ilişkiyle Bakanlıkların birlikte çalışmasıyla bu ülkeyi en azından ekonomik anlamda daha ileri taşıyabilecek bir noktaya getirebilmeliyiz ve Urfa için de bazen söylüyoruz, enerjiyle ilgili de söylüyoruz, her yaz ayında problemler başlar, konuşulur ve sonbahar mevsimine girince ortadan kalkar ve her şey unutulur. Eğer bu bakanlıklar birlikte çalışırsa hem enerji alanındaki problemler hem ticaret alanındaki problemler ve sanayinin gelişmesi noktasında bu sürece katkıda bulunur. Her anlamda biz bu sorunların üstesinden diyalogla gelebiliriz, diyalogla bu sorunları çözersek ekonomide hem işveren hem de işçilerin problemlerine cevap veririz.
Ben şimdilik bunları belirtiyorum, Komisyona da başarılar diliyorum.
Saygılar.