KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Öncelikle Sayın Genel Müdürüme teşekkür ediyorum. Aslında bir sürü şey için teşekkür edeceğim. Afette çok çalıştık Banu Hanım'la biz, benim bölgem de çok üst üste afetler yaşadı, iki yıl üst üste sel ve bir yıl deprem. Diğer bölgelerdeki afetlerde de... Ona ve ekibine, Sayın Bakanın da şahsında teşekkür ediyorum. Mesai arkadaşı gibi olduk uzunca bir dönem.

Kendisiyle de, Sayın Bakanla da daha önce konuştuğumuz bir konuyu ben burada kayda geçirmek istiyorum. Direkt konusu değil belki Komisyonun yaşlılık konusu ama yaşlılığa bağlı kayıplar yani yaşam kalitesinin düşmesi aslında bir parça, dolaylı olarak da olsa Komisyonumuzun konusuna giriyor.

Şimdi, iki rakam vereceğim: Bir tanesi, TÜİK'in 2024'te yayınladığı bir istatistik var, hane istatistiği, orada genelde zannedilenin aksine bir bilgi var. Tek kişilik hanelerdeki artışı tartışıyoruz işte aile konularını konuştuğumuzda ama tek kişilik hanelerdeki artışta nüfusun yüzde 31'inin tek kişilik hanede olduğu 1'inci il Gümüşhane, 2'nci il Tunceli, 3'üncü il Giresun; peş peşe birer puan farkla gidiyor. Bu şu demek: Yani yaşam tarzına bağlı bir tek kişilik hane değil, yaşlı nüfusun yalnız kalması demek, bu ağırlıklı iç göçe bağlı yaşlıların yalnız kalması ve hanelerde tek başına yaşıyor olmaları demek; nüfusun yüzde 31'i tek kişilik hanelerde yaşıyor. Bir başka veri, yine, 2023 ya da 2024'te yapılan bir istatistik var, TÜİK'in yaptığı bir istatistik yine. Orada soruyorlar. Pardon, araştırma, özür dilerim. Yaşlılara, 65 yaş üstüne soruyorlar: "Yaşlandığınızda nerede yaşamak istersiniz, nasıl yaşamak istersiniz?" Erkeklerde "Huzurevine giderim." diyenlerin oranı -küsuratları söylemiyorum- yüzde 6, kadınlarda yüzde 4. Yani yüzde 80'i, 86'sı hatta "Kendi evimde kalmak istiyorum." diyor -üçünün ayrı ayrı rakamları var, detaya girmeyeceğim burada- "Oğlum ya da kızımın yanında kalmak istiyorum." diyor. "Kendi evimde kalmak istiyorum." diyenlerin oranı da yüzde 40 ila 50 arasında değişiyor kadın ve erkeğe göre. Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor, bunu pek çoğunuz kişisel de tecrübe etmişsinizdir. Ebeveynlerden biri vefat ettiğinde diğer yalnız kalan ebeveyn, yaşlı ebeveynden bahsediyorum, hem kendi evinde kalmak istiyor hem de çocuklarına yakın olmak istiyor. Bu da ağırlıklı olarak şöyle bir konut ihtiyacını ortaya çıkarıyor: Büyük metrekareli, genç çiftlerin yani 2, 3 çocuklu çiftin kaldığı evin yanında küçük metrekareli yaşlının da kalabileceği aynı katta farklı metrekarelerde daire ihtiyacı; bu çok sıklıkla dile geliyor yani yaşlı hem kendi evinde kalacak hem çocuğuna yakın olacak fakat bizim konut modelimize baktığımızda bu özel sektörde de böyle, TOKİ'de de ağırlıklı böyle, yeni yeni bir o anlamda farklılık oluşmaya başladı. Genelde binalar ya da katlarda aynı tip konutlar var yani 2+1, 3+1 ya da 4+1. Bu ihtiyacı özellikle ben buradan kayda geçirmek istiyorum yani hem yaşlım yanımda olsun, göz kulak olayım ama onun 4+1'e ihtiyacı yok tek başına yaşayan bir yaşlının, belki onun 1+1'e ya da 2+1'e ihtiyacı var. Bizim böyle bir konut modelini tartışıyor olmamız lazım, bu bir.

İkincisi, diğer yandan, o yaşlı, göz kulak olunacak yaşlı, kendini, hayatını devam ettiriyor ama o yaşlının diğer ihtiyaçları konusu ailenin ekonomik durumuna bakılmaksızın, "bakılmaksızın"ın biraz altını çiziyorum çünkü karı koca çalışıyor ama yan evde yaşlı var, bir yandan da "Çocuk yapın." diyoruz insanlara, o anlamda, bizim destek mekanizmalarını, teşvik mekanizmalarını -bu sizin konunuz değil- artırmamız ve desteklememiz gerekiyor. Biz genelde evde bakım desteklerini özellikle yaşlılara bir geliri yoksa, tek başınaysa veriyoruz hâlbuki çocuğunun yan dairesinde olan yaşlının da işte boya badana ya da temel temizlik ihtiyaçları gibi ihtiyaçların karşılanması konusunda desteklere ihtiyacı var, aksi hâlde özellikle Anadolu şehirleri zaman içinde yaşlı şehirleri olacak; bu görünüyor. Çünkü büyük şehirde o Anadolu'daki hayatın... Çünkü şöyle: Anadolu'da bir mahalle ya da köy kültüründe torunlarıyla, ailesiyle yaşlanıyor insanlar ama büyük şehire geldiğinizde bambaşka bir konut modeliyle karşılaştığımız ve yerine bir şey koyamadığımız için yaşlılar kendi şehirlerinde kalıyorlar ve artık Anadolu illeri az önce TÜİK'in verdiğim rakamdan da yola çıkarak söylüyorum, yaşlı şehirleri olmaya başlıyor ve yalnızlaşan yaşlılar görüyoruz, özellikle 70 yaş üstü, 80 yaş üstü. Engellilik ve yaşlılık, evet, belki dünyada denmiyor ama böyle de bir gerçeği var ülkemizin. Ortalama yaşam ömrü, biliyorsunuz, kadınlarda 85'e yaklaştı, erkeklerde 79 ve bu, aynı zamanda, evet, işte sağlık hizmetlerimiz iyileşti, yaşam kalitemiz, yaşam ömrümüz arttı diyoruz ama beraberinde böyle handikapları getiriyor. Konut modeli, bunun en başta önemli modelleri olduğunu düşünüyorum. Sadece banyodaki tutamaç değil, pek çok şeyi var bunun. Mesela kendi kişisel tecrübemle söyleyeyim, biz lavaboları on beşer santim alçaltmak zorunda kaldık annem için, bütün evi kırdık, döktük. Çünkü mutfak tezgâhının yüksekliği, banyo lavabosunun yüksekliği... Engelli değil ama yaşa bağlı, kemiğe bağlı olarak küçülme var vücudunda ve o yüksek standartları, 80 santimlik standartları hiçbir yaşlı kullanamıyor.

Tabii ki bütün konutları böyle yapamayız. Vekilimle de az önce konuştuk, belki o ilin yaşlı nüfusuna ya da engelli nüfusuna oranla yapılan konutlarda bir kontenjan yani 100 konut yapılıyorsa bunun yüzde 3'ü, yüzde 5'i gibi iç donanımının o şekilde yapılmasına yönelik bir düzenlemeye belki ihtiyaç var. Yani 100 konut yapılıyorsa bunun en azından 10'unun, yüzde 10'unun engelli için, belki işte yaşlı nüfusuna bağlı olarak da o ilin şu kadarının da iç düzenlemesinin yaşlılar için yapılmasıyla ilgili -çünkü tamamını yapmanız binanın o da kaynak israfı yani binanın tamamını engelliye uygun yapamazsınız bütün daireleri ama- böyle bir ihtiyaç var, böyle bir kontenjan ayrılmasına ihtiyaç var.

Ben o anlamda yani yaşlılık konusunu da mevzuatınıza dercettiğiniz için Bakanlığa özellikle teşekkür etmek istiyorum. Daha diğer belediyelerle de ilgili konuşacağız zaten.

Teşekkür ediyorum tekrar çalışmalarınız için.