| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .12.2025 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, sayın bürokratlar, kıymetli milletvekilleri, basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Yılmaz, ben de sözlerime başlarken Sayın Usta'nın da dikkat çektiği bir konuyla ilgili size iki soru sormak istiyorum. Mesud Barzani'nin Şırnak'a gelişinde AK PARTİ ve DEM PARTİ Şırnak milletvekilleri, Şırnak Valisi, Şırnak Belediye Başkanı ve kentin ileri gelenlerince Barzani'nin Habur Sınır Kapısı'nda karşılanması, AK PARTİ milletvekilince Cizre ilçesine gelen Barzani'ye "Sen bizim gözümüzün nurusun. Biz senin anılarınla büyüdük. Biz Kürtlüğü senden öğrendik." güzellemelerinde bulunduğunu ve peşmergenin Habur'dan girişiyle Suruç üzerinden Suriye'ye geçişine ilişkin 29 Ekim 2014 tarihli konvoy travma görüntülerini hatırlatan manzara ve benzeri olayların yaşandığını basın yayın organlarından takip ettik. Mesut Barzani'nin Cizre'de düzenlenen sempozyuma katılışı sebebiyle beraberinde gelen konvoyun geçişi esnasında ellerinde paçavralar olan şahısların alkış ve ıslıklarla destek yönündeki davranışlarını kesinlikle kabul etmiyoruz ve kınıyoruz. Bununla birlikte, açık kaynak haberine istinaden taktik kamuflajlı ve uzun namlulu silahları ellerinde olan peşmerge tarafından hangi hukuka göre ve ne tür bir yetki gereğince anılan şahsın Türkiye Cumhuriyeti egemenlik alanında korunduğu konusunda sizden bir açıklama talep ediyorum.
İkincisi: Barzani konuşmasında -tırnak içinde- Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan'a teşekkür ederek başlamıştır. Ben, Türkiye Cumhuriyeti'nin başının adının bir bebek katiliyle yan yana getirilmesini ne Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak ne de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul etmiyorum. Siz bunu doğru buluyor musunuz, rahatsızlık duydunuz mu, bununla ilgili bir uyarı vesaire yapıldı mı, onu merak ediyorum.
Ben buradan biraz savunma sanayisiyle ilgili konuşmak istiyorum. Hoş geldiniz Haluk Bey. Savunma sanayisindeki yaşanan gelişmeler ve bütçesini her zaman biz parti olarak destekliyoruz ve gurur duyuyoruz ancak altını çizmek istediğimiz bazı konuları da buradan dile getirmek istiyorum.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Günümüzde hiçbir ülke tek başına gelişmiş bir silah sistemi tasarlayıp, geliştirip üretememektedir. Teknolojik olarak ileri düzeydeki ülkeler bile silah sisteminin tasarlamasını, geliştirilmesini ve üretilebilmesini çok uluslu konsorsiyumlar eliyle yapmaktadır. Örneğin F-35 Müşterek Saldırı Uçağı'nın üretimini Amerika Birleşik Devletleri tek başına değil; Birleşik Krallık, İtalya, Hollanda, Avustralya, Kanada, Danimarka ve Norveç'le ortak olarak gerçekleştirmektedir Türkiye de buraya katkı sağlayan bir ülkeydi ama CAATSA'dan dolayı konsorsiyumdan çıkarıldık. O detayları herkes biliyor.
Bunları niye söylüyorum? TUSAŞ tarafından tasarlanan ve geliştirilen 5'inci nesil çift motorlu ve çok maksatlı KAAN millî muharip uçak için de "Neden uçak motoru yabancı?" diye sorun edilmesi, aslında bir problem değil. Ama burada bu kadar gündem olması ve herkes tarafından eleştirilmesinin asıl sebebi, AK PARTİ iktidarı tarafından yaratılan ve kamuoyunu yanıltan algıdan kaynaklanmaktadır, ben bunun altını çizmek istiyorum. Çünkü AK PARTİ iktidarı seçim dönemlerinde siyaset dışı tutulması gereken savunma sanayisi üzerinden maalesef gerçek dışı seçim reklamı yaparak Türk kamuoyunda çok büyük beklentiler yaratmıştır. İktidar başından beri özellikle KAAN konusunda bu uçağın her an üretime hazır ve tamamen millî ve yerli olduğu konusunda kamuoyunda yanlış algı yaratmıştır. Genel seçim öncesinde, 17 Mart 2023 tarihinde deneme, yerel seçim öncesinde ise 21 Şubat 2024'te ilk uçuşunu yapan henüz test aşamasındaki 2 adet prototip uçaktan istifadeyle basın yayın organlarında KAAN çok maksatlı avcı uçağının TUSAŞ tarafından sorunsuz şekilde üretileceği yönünde propaganda yapılmasına rağmen Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın 27 Eylül 2025 tarihinde KAAN'ın motorları için gerekli lisansın Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde bekletildiğini, CAATSA kısıtlamalarının müttefiklik ruhuna yakışmadığını, motor lisansı alınmadan KAAN üretiminin başlayamayacağını, KAAN'ın ilk aşama üretimlerinde kullanılacak Amerika Birleşik Devletleri imali General Electric F110 motorunu ABD'nin vermediğini açıklaması, tabii ki bu sebepten dolayı Türk kamuoyunda bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu arada, Türkiye'nin önüne de bu CAATSA'dan kurtulmak için tarihî bir fırsat çıkmıştır, onu da dikkatlere sunmak istiyorum ama onu değerlendiremedik. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri Avrupa NATO'sunu güçlendirmek için İsveç ve Finlandiya'yı NATO'ya almak istemiştir. Türkiye ABD'ye "Madem NATO'nun Avrupa kanadı güçlendirmek isteniyor, öyleyse NATO'nun 2'nci güçlü ülkesi olan Türkiye'ye yapılan bu CAATSA yaptırımlarını kaldırın, ben de İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girişini onaylayayım." dememiştir ya da diyememiştir. Bu da bizim gözümüzde Türkiye'nin kaçırdığı tarihî bir fırsattır.
Bir diğer dikkat çekmek istediğim husus, AK PARTİ Hükûmeti tüm savunma sanayisi projelerini sanki sadece kendileri başlatmış gibi algı yaratmaktadır. Savunma sanayisi projelerinin başlangıcı 1974 yılını bulmaktadır. 1970 ve 80'li yıllarda savunma sanayisi konusunda büyük atılımlar yapılmıştır. Bugün övünülen savunma sanayisi ürünlerinin temelinde bu yıllarda yapılan yatırımlar yer almaktadır ve bunlar da küçümsenemez. Savunma sanayisinin gurur kaynağı olan Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi 1950'de, Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı 1973 yılında, ASELSAN 75'te, HAVELSAN 82'de, TUSAŞ 85 yılında, ROKETSAN 88'de, Savunma Sanayii Başkanlığının kendisi de 85 yılında kurulmuştur. Bunları hatırlamakta da fayda vardır. Yani savunma sanayisi başarısı Türk devlet hafızasının aslında ortak bir ürünüdür. Burada buna da önem vermek gerekmektedir.
Millî tank üretim projesi çerçevesinde de 30 Mart 2007'de yapılan Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısı sonucunda Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından Otokar Otomotiv ve Savunma Sanayi AŞ'nin proje yüklenici olarak belirlendiği ALTAY ana muharebe tankı 2015 yılında üretime hazır hâle getirilmiş ise de sebebi açık ve net olarak bilinmeyen kriterlere ve siyasi tercihe istinaden seri üretimine başlanılmamıştır. ALTAY ana muharebe tankının T1 ve T2 konfigürasyonlarına ilişkin geliştirme, prototip üretimi, test ve seri üretim programının temelleri Savunma Sanayii Başkanlığı ve BMC arasında 9 Kasım 2018'de imzalanan Seri Üretim Sözleşmesi'yle atılmasına rağmen, 2025 yılı itibarıyla Güney Kore'den alınan motorlardan istifadeyle 3 adet ALTAY T1 tankının TSK'ye teslim edilmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak 2028 yılına kadar sadece 250 adet ALTAY tankının üretilmesinin planlanmasının TSK'nın ihtiyacının karşılanması açısından yetersiz olacağını düşünmekteyiz. 2015 yılında seri üretime hazır hâle getirilen ALTAY ana muharebe tankının yüklenicisinin iktidar tarafından siyasi tercihler sebebiyle değiştirilmesi neticesinde maalesef Kara Kuvvetleri Komutanlığımız on yıldır elli-altmış yıllık tanklara mahkûm edilmiştir.
Bir de bu Hava Kuvvetlerimize dikkat çekmek istiyorum. Maalesef, Hava Kuvvetlerimizin özellikle 15 Temmuz sonrasında 21'inci yüzyıldaki orta çağı yaşıyor gibi bir havası var. Basit bir benzetme yapacak olursak, vurucu gücümüzün belkemiğini oluşturan F-16 uçaklarının burunlarında çanak antene benzeyen çok eski teknolojiye sahip bir adet radar bulunmaktadır. AESA teknolojisinde ise çanak antenlerden yüzlercesi bir araya gelerek beraberce çalışmaktadır. Bu AESA radarları çok uzaktan düşmanı görebilmekte ve aynı zamanda elektronik karıştırmadan da etkilenmemektedir. Pakistan-Hindistan ile İsrail-İran hava saldırılarına bakıldığında av önleme uçağının düşman uçağında üstünlük sağlaması için önce düşmanı görmesi, sonra düşmana daha önce ateş edebilmesi, sonra da tehdide karşı kendini koruma kabiliyetinin düşmandan daha iyi olması gerekmektedir ama şu an itibarıyla baktığımızda F-16 uçaklarımızda bunların olmadığı düşünülmektedir.
"ÖZGÜR" adı verilen F-16 modernizasyon projesi kapsamında ASELSAN mili AESA'nın burun radarının testleri de hâlen devam etmektedir. Projenin ne zaman biteceğini tam olarak bilmiyoruz. Proje tam başarılı olsa bile F-16 çok küçük bir uçaktır ve burun yapısı da çok dardır. Bu sebeple, F-16'lara yeterince büyük bir anten ve donanım yerleştirmenin pek mümkün olmayacağı yorumları yapılmaktadır. Hâliyle, AESA'nın, radarlı F-16'nın da performansı yine kısıtlı olacaktır. Millî muharip uçağımız KAAN'ın harbe hazır olmasına daha uzun yıllar bulunmaktadır. Dolayısıyla Türk Hava Kuvvetlerimizin savaş uçaklarının düşmanı erken görme problemini çözmek için acilen tedbir alınmasına ihtiyaç vardır. Bu GÖKTUĞ ve diğer projelerinizin de acilen tamamlanıp devreye girmesi tabii ki bunun için önemli bir adımdır. Onun da inşallah en yakın zamanda devreye girmesini beklemekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bitiyor Başkanım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bu konudaki hassasiyetlerimizi, endişelerimizi dile getirmek istedim. Bu konuda sizin yapacağınız açıklamalar bizim için önemlidir.
Teşekkür ediyorum.