| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .12.2025 |
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - İlk önce, bugün, Plan ve Bütçe Komisyonunun son günü bütçeyi tartıştığımız, ben bu Komisyonda herkese emekleri için çok teşekkür ederim. Bazen hararetli tartışmalar oldu, anlaşamadığımız noktalar çok oldu ama emeği geçen bürokratlara, Meclisimizin değerli çalışanlarına, herkese çok teşekkür ediyorum.
Hazırız Sayın Başkan.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Devam ediyor zaten, buyurun.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tekrardan süre alabilir miyim, 40 saniye kadar, artık son gün.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Siz devam edin.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam oldu.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokratlar, basınımızın emekçileri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yirmi üç yıllık AK PARTİ iktidarında neden Cumhurbaşkanlığı bütçesini bugün daha büyük, geçmiş dönemlere oranla daha büyük bir önem vererek konuşuyoruz? Çünkü yeni bir yönetim sistemindeyiz ve bu yönetim sisteminde bizim, cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde daha fazla bir yetkiyi ihtiyaç var. Ben de şunu yaptım, dedim ki: Acaba yirmi üç yıllık AK PARTİ iktidarını bizler kısım kısım bölebilirsek, mesela... Pardon, bir dakikanızı rica edeyim.
Şimdi, AK PARTİ dönemini aslında 5-6 döneme ayırmak mümkün: Çıraklık, kalfalık, ustalık, büyük ustalık, birinci başkanlık dönemi, ikinci başkanlık dönemi ve cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi diye. Şimdi, burada da hocam biz şeye baktık -bütün dünyadaki literatürde "Misery İndex" dediğimiz, çevirdiğiniz zaman "sefalet endeksi" ama bize yakışmaz, sefalet demeyelim, "sıkıntı endeksi" diyelim- bu sıkıntı endeksini hesapladık. Burada neler var? Enflasyon, işsizlik, faizler, büyüme ve buradan da bir şey oluşuyor, bir endeks oluşuyor. Şimdi, baktığımız zaman, ilk dönemde enflasyonu düşürmede, işsizliği dengelemede, faizleri düşürmede oldukça başarılı bir dönem görüyoruz. Sonra kalfalık, ustalık, büyük ustalık ve başkanlık dönemine girdiğimiz zaman, özellikle Temmuz 2018'den itibaren çok ciddi bir olumsuzluk görüyoruz. Yani burada gerçekten sıkıntı büyük. Ben bunun, bu olumsuzluğun çok önemli bir sebebinin karar alma sistemlerinde olduğunu söylüyorum. Yani bir başka kişi de Cumhurbaşkanı olsaydı, aynı bürokratlarla da çalışsaydık bile benzer hatalar yapılabilirdi. Dolayısıyla, bizim burada bana göre ilk sorgulamamız gereken şeylerden bir tanesi ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında da tekrardan bizim vaat ettiğimiz şeylerden bir tanesi parlamenter sisteme geri dönmek. Şimdi bakalım, tekrardan bu değişkenlerden bir mutsuzluk endeksi oluşturalım, yine enflasyon ve işsizlikten. Şunu söyleyebiliyoruz, bu hesapları sizlerle de paylaşabilirim: Şu anki "epistemolojik kopuş" dediğimiz ve şu an hâlâ etkilerini yaşadığımız dönemde bu halkın mutsuzluğu İkinci Dünya Savaşı'ndaki mutsuzlukla neredeyse aynı. Evet, son dönemde bir iyileşme var ama benim bu yönetim sistemine en büyük itirazlarımdan bir tanesi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, şuydu: Mesela, o dönemde bu keyfî kararlar alınırken bir itiraz mercisi olmadı ve o itiraz mercisi olmadığı için de bugün biz çok yüksek bir enflasyonu bence yanlış bir dezenflasyon programıyla hâlâ indirmeye ve toplumsal olarak da çok yüksek bir maliyetle karşılamaya çalışıyoruz. Tekrardan baktık, iki seçim arası bu mutsuzluğun yani enflasyon ve işsizliğin ortalamasının en çok arttığı dönemse 2018-2023 arası. Ben bunun bir tesadüf olmadığını düşünenlerdenim. Şimdi diyeceksiniz ki: "Arada kritik dönemler de oldu, pandemi de oldu, başka faktörler de oldu." Bu coğrafya yetmiş, seksen yıldır, yüz yıldır böyle şeylerle uğraşıyor, bu coğrafyada her zaman kritik riskler vardır ama bana göre, bu karar alma mekanizmalarında yeni yönetim sistemiyle oluşan aksaklıklar ve keyfîlik diyebiliriz, enflasyonun artmasında, istihdam oranımızın istediğimiz seviyeye gelmemesinde çok önemli bir faktör oldu.
Şimdi, neden mutsuzuz? Yani İkinci Dünya Savaşı kadar mutsuzluk seviyemizin arttığı bir dönemde neden mutsuzuz? Bu slaytı ben sizlerle daha önceden de paylaşmıştım Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyet; TÜİK verileri bunlar. Bakın, asayiş, sosyal güvenlik, adalet, eğitim, sağlık ve ulaşımda özellikle bu yönetim sistemine geçtikten sonra kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyetsizlikte ciddi bir artış var. Ben bunun da yönetim sistemiyle beraber gelen bir olumsuzluk olduğunu düşünüyorum yani bizim burada vatandaşlara sunmamız gereken şey, daha nitelikli bir kamu hizmeti.
Şimdi Cumhurbaşkanlığının bütçesine gelmek isterim izninizle. Şuraya baktık, biraz sonra Sayın Bakırlıoğlu da buradaki mal ve hizmet alım giderlerine çok fazla dikkat çekecek, ben detayları kendisine bırakıyorum ama şöyle bir şey gördük Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım: Cumhurbaşkanlığı mal ve hizmet alım gideri 7 bakanlığın toplamından daha fazla yani baktığınız zaman, önümüzdeki dönemde, 2026'da tam 11,73 milyar liralık mal ve hizmet alım gideri için teklif edilen bir ödenek var. Bu, Kültür ve Turizm, Gençlik ve Spor, Ticaret Bakanlığı, Çevre, Şehircilik, Sanayi ve Teknoloji, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının hizmet alım giderlerinin toplamından daha fazla. Şimdi, bunun içerisinde -sizden burada bir açıklama da bekliyoruz- Millî İstihbarat Teşkilatının mal ve hizmet alım giderinde mi bir artış var? Çünkü bunun içerisinde yüksek bütçeli kurumlar da var, İletişim Başkanlığında mı? Ben o konuyu mevkidaşım Sayın Bakırlıoğlu'na bırakıyorum ama diğer kalemlerde de mal ve hizmet alım giderlerinde çok ciddi artış ve bir volatilite var yani çok fazla yedek ödeneğin kullanıldığı kalemler var. O bakımdan, burada da akşamüstü yapacağınız sunumda bize bu mal ve hizmet alımlarıyla ilgili detaylı bir bilgi verebilirseniz çok mutlu oluruz.
İkincisi, şöyle şey yapabiliriz: Şimdi, mal ve hizmet alımı ödeneğinin personel giderine toplamına baktığınız zaman, Cumhurbaşkanlığının yine burada aslan paylarından bir tanesini aldığını görüyorsunuz. Yani özellikle bu da bize burada bütçenin şeffaflığı, mal ve hizmet alımlarının daha şeffaf, daha anlaşılır, kamuyla daha iyi iletişim hâlinde yapılması gerektiğini söylüyor. Bu konu bence önemli çünkü burada Varlık Fonu temsilcisi var, Türkiye Varlık Fonu AŞ'nin temsilcisi var. Mesela, biz bu Varlık Fonunun Sayıştay denetimine tabi olmamasını... Siz diyeceksiniz ki: "Bir denetim var." Ama bildiğimiz anlamda Sayıştay denetimine tabi olmamasını ve Varlık Fonunun iktisadi faaliyetlerinden bizim yeterince bilgi alamamamızı önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. Türkiye'nin şu anda en büyük şirketlerinden bir tanesidir anonim şirket olduğu için Türkiye Varlık Fonu, bir anonim şirket sonuçta ve aslında, başında da Yönetim Kurulu Başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanı var. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı onca işinin arasında yani Türkiye'yi yönetmek gibi onca işinin arasında Türkiye'nin varlığı en yüksek olan anonim şirketlerinin birinin başında olması, bana göre, iş yükü açısından, siyaset açısından, her açıdan yanlış. O bakımdan, tekrardan, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Varlık Fonunun mutlaka lağvedilmesi gerektiğini hem bütçedeki şeffaflık açısından hem yönetim kriterleri açısından düşünüyoruz.
Bir başka nokta da TMSF, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu da mevcut hâliyle Türkiye'nin en büyük holdinglerinden bir tanesi hâline gelmiş durumda, devamlı kayyum atamaları var. Bunun tabii ki hukuki sürecini buradaki değerli milletvekilleri tartışıyorlar fakat TMSF de bu kadar büyüklükte olmamalı yani bünyesindeki kuruluşların büyüklüğüne, iktisadi faaliyetlerine baktığınız zaman hem Varlık Fonunun hem TMSF'nin bu kadar büyük ve tek elden devlet tarafından yönetilmesi aslında bir bakıma AK PARTİ'nin çıkış felsefesiyle de aykırı düşen şeylerden bir tanesi.
Şimdi, bu, benim Plan ve Bütçe Komisyonunda sizlerle paylaşacağım son slayt, ondan sonrasında da işte bütçeyi bitiriyoruz, Meclis Genel Kurulunda tartışacağız. Bu da bana göre bu bütçenin en sorunlu şeylerinden bir tanesi, en sorunlu yönlerinden bir tanesi, o da şudur: Burada değerli bakanlar geldi, bürokratlar geldi, burada sunum yaptılar. Biz de şuna baktık: Sunumdaki hedeflerle bütçede ayrılan pay birbirine uyumlu mu, orantılı mı? Şimdi, bakıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, mesela Gençlik Programı'na 25-26, 26-27, 27-28'de bütçedeki artışa göre ortalamadan daha az bir artış verilmiş, bakın, ağırlığı düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, buyurun.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Dış politika çok önemli, burada Sayın Fidan oldukça önemli bilgelendirmeler yaptı, ağırlığı düşüyor. Trafik cezaları artmasına rağmen trafik güvenliğinin ağırlığı düşüyor. Şehircilik ve afet yönetimi için Sayın Kurum geçen cuma buradaydı, bu afet yönetimine ne kadar önem verdiklerini söyledi, ağırlığı düşüyor. Hayat boyu öğrenme, işte, biraz önce Sayın Kısacık yapay zekadan bahsetti, bizim hayat boyu öğrenmeye daha fazla kaynak ayırmamız lazım, ağırlığı düşüyor. Burada Mecliste tarihî bir komisyon kuruldu, bu komisyonun tarihî bir görevi var ama bu bölgesel kalkınma olmadan bu komisyon bence nihai hedefine ulaşamaz, bölgesel kalkınmanın ağırlığı düşüyor. Nadir toprak elementlerini bütün partiler aynı derecede sahiplendiler, tabii kaynaklar programının ağırlığı düşüyor. Uluslararası kalkınma, uluslararası eğitim, çevre ve iklim değişikliğinin ağırlığı düşüyor, enerjinin ağırlığı düşüyor, göçün ağırlığı düşüyor. Dolayısıyla, burada ben bütçeye baktığım zaman, bakanlar hedeflerini söylediklerinde onun bütçede bir karşılığı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, benim bu bütçe maratonunda gördüğüm en önemli eksiklik, bakanların hedefleri, kalkınma planı, orta vadeli programla bütçedeki ayrılan payların birbiriyle hiçbir şekilde uyuşmaması diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.