KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün bütçesini görüştüğümüz Bakanlık, Türkiye'nin ulusal güvenlik mimarisinin en kritik başlıklarını ihtiva eden politikaları da kurgulayan ve uygulayan ve dış politikada dirayetimizin belirleyicilerinden bir kurum olması hasebiyle büyük önem taşıyor fakat ortaya çıkan tablo şudur: İktidarın yıllardır izlediği tutarsız ve ilkesiz savunma politikaları ne acı ki ülkemizin caydırıcılığını zayıflatmış, stratejik bağımsızlığımızı zedeleyen sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bunların her birini güncel gelişmeler ve somut başlıklar üzerinden birazdan yorumlayacağım. Örneğin, F-35, F-16, Eurofighter tedarik programları. F-35 programının en başından beri içindeydik, F-16'ları modernize edecektik, sonra bir anda Eurofighter tedarik programı uygulamaya girdik. Kuveyt'in, Katar'ın Eurofighter için ödediğine bakıyoruz, bir de bizim tedarik programına bakıyoruz, arada ciddi fiyat farkı var. Şimdi, üretim ve tedarik programı dışında tutulduğumuz F-35'ler için daha önce de ödediğimiz paralar var, o paranın ne olacağı belirsiz, tıpkı S-400'ler gibi. Onu da geçtim, F-35, Eurofighter tedarik programının 5 katı büyüklüğündeydi, 100 küsur uçak vardı o programda ama şimdi 20 küsur uçağa hemen hemen aynı parayı vereceğiz. İşte, politikalarımızın geldiği yer açısından durum budur. Sayın Bakan sunumu sırasında bunları rakamlarla detaylandırmadı, bence bu husus son derece dikkat çekicidir, bunun altını çizmek için söyledim.

Ulusal güvenliğimiz ve egemenlik haklarımız yönünden dikkat çekmek istediğim ikinci husus, Doğu Akdeniz'de geri adımların gölgesinde kaybolan egemenlik haklarımızdır. Doğu Akdeniz'de bir dönem kararlılıkla yürütülen ya da öyle bir intiba yaratılmaya çalışılan politikalar bugün yerini sessizliğe bırakmış durumda. Mavi vatan söylemleri artık birer hatırlatmadan ibaret. Yakın zamana kadar donanma eşliğinde arama ve sondaj faaliyetleri yürütülen Doğu Akdeniz'de bu faaliyetler durdu; Sayın Bakan bunu konuşmalı sunumunda. Dost ve müttefik diye adlandırılan ülkelerin Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarımızı yok sayanlarla son dönemde imzaladıkları güvenlik ve askerî iş birliği anlaşmalarını kaygıyla izliyoruz. İktidarın bu gelişmeler karşısında verdiği tepki cılız, etkisiz ve sonuçtur.

Kendi ihtisas alanımla ilişkili bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Hekim kökenli bir milletvekiliyim, bugün bunu birkaç kez vurguladım sataşmalarda. Ordumuzun bugün itibarıyla münhasıran teşkil edilmiş bir sağlık sistemi olmayışının ciddi bir zafiyet sebebi olduğunu düşünüyorum. Bunu Barış Pınarı Hârekatı'nda görev almış biri olarak tecrübelerimle söylüyorum. GATA'nın kapatılmasıyla Türkiye'nin yüz yıllık askerî sağlık birikimi, savaş ve kriz tıbbında kurumsal hafızası bilinçsizce dağıtıldı. Bu karar, yalnızca bir hastanenin değil, bir güvenlik kurumunun en kritik damarının kesilmesi anlamını taşıyor. Çünkü askerî sağlık sistemi, sivil sağlık yapılarının asla ikame edemeyeceği özgün bir uzmanlık, disiplin ve operasyonel refleks gerektirir. Sivil hastaneler cephe koşullarını, harp cerrahisini, biyolojik, kimyasal tehditlerle karşı hazırlığı, askerî psikiyatrinin özgün ihtiyaçlarını karşılayamaz Sayın Bakan. GATA sahadan gelen yaralıyı tanıyan, ordunun ritmini bilen, komuta kademesiyle eş güdüm içinde çalışan bütünlüklü bir sistemdi. Bugün yaşanan aksaklıklar Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlık gücünde oluşan boşluklar ve nitelikli personel kayıpları, bu hatalı kararın ağır sonuçlarını gözler önüne sermektedir. GATA yeniden yapılandırılmalı, askerî sağlık sistemi güçlendirilerek derhâl ihya edilmelidir. Bugünkü tablo güçlü bir savunma politikası değil, kurumsallığı zayıflamış, öngörüsüzlüğe mahkûm edilmiş bir yapı işaret ediliyor.

Sayın Bakan, değineceğim bir konu, Samsunlu meslektaşım Koray Arslan gönüllü olarak görev yaptığı Pençe-Kilit Operasyonu'nda kalp krizi geçirerek şehit oldu ama şehit sayılmadı. Kim şehit saymadıysa ona haddini bildirmelisiniz. Şehit annesine değil, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyen teğmenlere değil, Cumhuriyet Halk Partisine değil, onlara haddini bildirmelisiniz diyor, teşekkür ediyorum.