| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .11.2025 |
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Bakan, sözlerime "Dün bir tane drone attılar, o da bizim Mehmetçik'e çarptı." sözlerinizi asla unutmadığımızı ve unutmayacağımızı ifade ederek başlıyorum. Buradan milletin huzurunda açıkça ifade ediyorum: Bu sözlerinizden utanç duyduk ve duymaya da devam ediyoruz. Bu sözler şehitlerimizin aziz hatırasına saygısızlık, Türk milletinin yüreğine saplanmış bir bıçaktır. Türk milleti bu topraklar vatan olsun ve vatan kalsın diye bedel ödemiş bir millettir. Şehitlik "Dün bir şey oldu." diye geçiştirilecek bir mertebe değildir. Şehidin kanını hafife alan hiçbir makamın meşruluğu olmaz. 6 Temmuz 2025'te Pençe Kilit'te 12 askerimizin şehit olması da aynı ciddiyetsizliğin bir göstergesidir. Bakanlığınızın öngörülemez ve istisnai açıklaması, binlerce mağara operasyonu yapmış Türk Silahlı Kuvvetlerinin tecrübesine aykırıdır. Açıklamalarınızdan kamuoyu hâlen daha tatmin olmuş değildir. Bu ihmalin hesabı verilmeden bütçe görüşmek ne kadar sağlıklıdır onu da millî vicdana havale ediyorum.
Sayın Bakan, bugün burada sadece bütçe değil Türkiye'nin güvenliğinin, ordumuzun yapısının ve devlet aklının çökertilmesini konuşuyoruz. 669 sayılı KHK'yle Kuvvet Komutanlıkları Genelkurmaydan kopartıldı, Millî Savunma Bakanlığına bağlandı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olan Genelkurmay Başkanı kuvvet komutanlarına Bakan onayı olmadan emir veremez hâle getirildi. Bu emir komuta birliğinin parçalanması, Genelkurmay Başkanlığının sembolik bir makama çevrilmesi harp prensiplerinin zedelenmesi anlamına gelir. Emir komuta birliğinin olmadığı yerde gayret birliği olmaz; gayret birliğin olmadığı yerde zafer olmaz. Aynı tahribat, Yüksek Askerî Şûrada da yapılmıştır, YAŞ'ın sivil çoğunlukla yönetilmesi liyakati boğmuş, siyaseti orduya sokmuştur, kıdem hiçe sayılmış, teamüller çiğnenmiş, siyasi yakınlık terfinin esasına dönüşmüştür; bu ordunun damarına yandaşlık zehrinin enjekte edilmesidir.
Sayın Bakanım, 5 teğmenimiz "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyerek ettiği yemin sonrası Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildi. Fakat bu sırada PYD, HTŞ ortak yapısı içinde görev yapan unsurların Türkiye'de eğitilmesine ses çıkarılmadı. Bu kimliksizleşme değil de nedir? Bugün burada soruyorum: Habur rezaletinden başlayıp Hendek sürecine ardından Terörsüz Türkiye adıyla yeniden ısıtılan ihanet iklimine karşı duracak mısınız? Yoksa aynı kapılar ardında sizde askerî müzakere rüzgarı mı estiriyorsunuz? Bu ihanet sürecindeki gelişmeleri mutluluk içinde mi yoksa koltuğunuzdan olacaksınız diye içinize atarak mı izliyorsunuz?
Sayın Bakanım, bir diğer kritik konu ise askerî sağlık sistemidir. GATA'yı kapattığınız gün aslında cephedeki askerin nefesini kestiniz. Savaşan orduya sivil sağlık mantığıyla hizmet verilemez. Bugün sistemi yeniden kursanız yedi yıl hekim, on beş yıl uzman, yirmi beş yıl tam kapasite gerekmektedir. Zaman yok, bölge sıcak, tehdit büyüyor; bu gecikmenin vebali ağırdır. Askerî yargının kapatılması da aynı yanlıştır, savaşan orduda askerî mahkeme zorunluluktur.
Sayın Bakanım, Türk ordusunu güçlendirmek istiyorsanız önce yapılan hatalarla yüzleşmelisiniz, liyakatsiz terfileri, bitirmelisiniz, siyaseti kışlanın kapısından içeri sokmamalısınız, Genelkurmayı yeniden gerçek komuta makamına döndürmelisiniz, askerî sağlık ve askerî yargıyı yeniden kurmalısınız ve en önemlisi Türk ordusunu ihanet süreçlerinin pazarlık masalarından sonsuza kadar uzak tutmalısınız diyor, heyeti saygıyla selamlıyorum.