KOMİSYON KONUŞMASI

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Komisyon, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, kıymetli bürokratlar; çok fazla not vardı elimde Sayın Bakanım ama en son baktım, vazgeçtim, böyle olmayacak, 4-5 tanesini seçtim, sizinle paylaşmak istiyorum: Aslında iş, 2010'da bozulmaya başladı Türkiye'de adalet, ölüleri de kaldırdılar, oy verdirdiler referandumda, ondan sonra adalet, adalet olmaktan çıkıp belli grupların, en sonunda da hükûmetlerin bir yargı sopası hâline geldi; her yerde gördük bunu sonuna kadar. O zaman Hükûmetimiz işte, FETÖ'yle iş tutuyordu o referandum zamanında, ondan sonra TSK'ye operasyonlar oldu, sonra 15 Temmuz, ondan öğrendikleri derslerle aynı sistemle sonra Hükûmet yargıyı sopa gibi kullanmaya başladı; bu bir.

İki, Sayın Bakan, ben adalet istiyorum. Mesela kimin için biliyor musunuz? Necmettin Öğretmen için adalet istiyorum, Aybüke Öğretmen için, Neşe Alten, şehit öğretmenler için adalet istiyorum. Şöyle istiyorum: 99'da yakalanıp cezaevine konulan, hükmü kesinleşen, bebek katili Abdullah Öcalan'ın şimdi örgüt lideri olduğunu herkes kabul ediyor; kaçak göçek görüşüyorlar, gizli, gizli gidiyorlar. Şimdi, madem örgüt lideri ise 99'dan bugüne kadar PKK'nın şehit ettiği öğretmen, asker, polis, korucu, doktor, imam, hepsiyle alakalı neden örgüt liderliğinden elinizin altındaki Apo'yu yargılamıyorsunuz, şimdiye kadar neden yargılamadınız? Bir örgütün emriyle katledilmedi mi, şehit edilmedi mi bu insanlar? O örgütün, PKK'nın şehit ettiği askerin, polisin, öğretmenin... O PKK'nın lideri içerden yönetiyorsa eğer neden o yargılanmıyor? Onun da yargılanmasını...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Yargılandı ya.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - 99'dan sonraki suçlarla ilgili neden yargılanmıyor? 99'dan sonra; çok net bir şey söylüyorum.

Efendim, üçüncüsü, adalette en büyük şikâyet şu: "Ya, Allah aşkına, beş yıl, sekiz yıl, on yıl, on beş yıl sürer mi ya? Adalet gecikmez tez verilmeli ya." En büyük şikâyet bu. Avukatlarla görüşüyoruz, çok fazla izin alan hâkimler meselesi var. Dosya bitmiyor, kapanmıyor, adalet yerini bulmuyor. Şimdi, ben bir şey söyleyeceğim, kira davaları işin içinden çıkılmaz bir hâl aldı, belli ki bu sistemle bunlar çözülemeyecek. Sayın Bakanım, tüketici hakem heyetleri gibi neden kira hakem heyetleri ayrı bir çözüm yolu olarak oluşturulmuyor?

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Oluşturuldu, arabuluculuk getirdik ya.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Arabuluculuk olmuyor, tüketici hakem heyetleri bu konuda çok hızlı. Kira için münhasıran bir kira hakem heyetleri oluşturulmalı ve bu işler hızlandırılmalı, aksi durumda vatandaş yakında katil olmaya devam edecek.

Efendim, devam edelim, şimdi, kamuoyuna son derece çok sık yansımaya başladı. Savcı, başsavcı, yüksek yargı mensubu, hâkim ama bir bakıyorsunuz, birinci derece çocukları, yakınları, akrabaları avukatlar hususen; memleketin, şehrin en büyük sermaye gruplarının vekaletleri, bakıyorsunuz, gencecik adamlarda. O şehrin 5 bin avukatı varken gitmiş bir başka şehirdeki onun çocuğuna vekâlet verilmiş. Ya, Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz, herkes biliyor; bunlar etik mi ya? Bunlar hiç soruşturulmuyor mu, bunlar hiç incelenmiyor mu? Bunun incelenmesini istiyoruz Sayın Bakan; iddialar ortada, herkes biliyor.

Diğer taraftan, dokuzuncu yargı paketinde bekledi, Anayasa’nın eşitlik ilkesine göre hakları yenen Covid mağdurları, 31 Temmuz Covid yasası mağdurları. Dokuzda gelmedi, onda dağ fare doğurdu, şu on birinci yargı paketinde bunların kaybedilmiş haklarını, Allah aşkına, ne zaman gelecekse getiririn ve bu sorunları çözün. Adalet insanların, vatandaşların sorununu çözmek için olsun diyorum, bütçemizin hayırlı olmasını ümit ediyorum.

OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz.

Şimdi de söz sırası Sayın Yüksel Arslan...

Buyurunuz lütfen.

YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, çok kıymetli bürokratlar; bugün yalnızca Adalet Bakanlığının bütçesini konuşmuyoruz, biz bugün devlet dediğimiz yapının omurgası yani adaletini konuşuyoruz çünkü devletin adaleti çökerse hiçbir bakanlığın bütçesi bu milleti ayakta tutamaz. Türkiye'de bugün çözülmesi gereken dosya sadece ceza dosyaları değil, çözülmesi gereken dosya milletin adalete olan inancı. Millet artık mahkemeye hak aramaya değil, "Bahtıma bugün ne çıkacak?" diye gitmeye başladı. "Tweet" atan sabaha karşı gözaltına alınırken milyon dolarları valiz valiz taşıyanlar, kara para soruşturmalarında adı geçenler ve yolsuzluk dosyalarının gölgesinde dolaşanlar ellerini kollarını sallayarak geziyor, kısacası uydurma yargı oyunları ve algı operasyonuna hız kesmeden devam ediyor. Bunun en bariz örneği dürüst yönetimi ve çalışkanlığıyla Ankara'ya nefes aldıran Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'a yönelik her gün yeni bir uydurma soruşturma icat ediyorlar. Mesela Mansur Yavaş değil, mesela bu ülkenin hukukunun değil siyasi talimatın üstünlüğü olmasıdır. Bakın, Sayıştay AKP'li belediyelerdeki usulsüzlükleri yıllardır yazıyor, raflarda tozlanıyor, Melih Gökçek elini kolunu sallıyor, aynı konuda ona takipsizlik veriliyor, "Onun sorumluluğu yok." diyor ama maalesef muhalefet olunca üzerine gidiliyor. "Eski Balıkesir Belediye Başkanı usulsüzlükleri için de soruşturma açılsın." deniliyor, aynı konuda açmamışlar ama Mansur Yavaş'a gelince çay, çorba, miting bahanesiyle kıyamet kopuyor. Söz konusu muhalefet olunca yargı hızını alamıyor. Bu mudur devlet ciddiyeti? Mansur Yavaş hakkında talimatla işlem başlatıyorsunuz da milletin emeğini çalanlara neden tek kelime söylemiyorsunuz? Eğer birilerini yargılamak istiyorsanız adres belli: İmar rantlarıyla parsel parsel götürenlerin hesaplarını açın, eşlerine, çocuklarına ihale dağıtan kamu görevlilerini sorgulayın, savcılara, hâkimlere talimat vererek davaları yönlendiren siyasilerin önüne set çekin, millete küfredenlere yola getirin, teröre zemin hazırlayanları yargılayın.

Sayın Bakan, artık kimsenin gizleyemediği bir gerçek var: Yargının üzerine çöken siyasi gölge devletin tüm damarlarına işlemiş durumda. Oysa hâkim ve savcılar Allah'ın adalet sıfatını yeryüzünde temsil eden kişilerdir. Adaletin terazisine yapılan her türlü müdahale milletin devlete olan güvenini de çökertir. Bizim talebimiz korkudan değil, hukuktan güç alan bir yargı düzenlenmelidir. Ne yazık ki bugün yaşanan uygulamalara, yargının bağımsızlığına yönelik kaygılarımız daha da derinleşmeye başladı. Hâkimler ve Savcılar Kuruluna seçilen bazı isimler kısa süre içinde iktidar partisinin yöneticisi yapılıyor. Siyasilerin akrabaları mülakat sihirbazlığıyla hâkim, savcı yapılıyor. Mülakat kuralları eski iktidar milletvekillerine teslim ediliyor.

Gelelim diğer önemli bir konuya, sokaklarımızı ise uyuşturucu baronları, kaçak göçmen çeteleri ve torbacılar sarmış durumda. Uyuşturucu kullanma yaşı 12'ye düşmüş, aileler feryat ediyor. Suça sürüklenen çocuk sayısı artıyor ama koruyucu ve önleyici hizmetler güçlendirilmiyor. Keza kadınlarımız için de aynı durumlar söz konusu. Sokakta bir kadını çocuğunun yanında katlediyorlar, mahkemeden iyi hâl indirimi alıyor, bu nasıl bir adalet acaba?

Sayın Bakan, bu kürsüden bir başka büyük adaletsizliği daha dile getirmek istiyorum. Dolandırıcıların kendi hesaplarını kullanmadığını hepimiz biliyoruz. Masum insanların, özellikle de gençlerin hesaplarını birer paravan gibi öne sürdüğü artık gün gibi ortada. Fakat iyi niyetli, istismar edilen, hayat tecrübesi az olan bu gençler bugün nitelikli dolandırıcılık suçundan dört yıldan on yıla kadar hapis tedirginliği gölgesinde yaşamaya mahkûm ediliyor. Oysa, bu çocuklar suçun ortağı değil, bizzat suçun mağduru. Bu adaletin terazisi de milletin vicdanını sızlatıyor. Dolayısıyla yapılması gereken açıktır, Türk Ceza Kanunu'nun 158'inci maddesinin ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253'üncü maddesinin özellikle uzlaşma hükümleri bakımından yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz.

Aynı şekilde, Covid mağdurlar için de hâlâ bir düzenleme yapılmadı. Pandemi dönemde cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmak için bazı hükümlülere geçici izin uygulanmıştı. Bu durum, aynı şartlara sahip hükümlüler arasında da ciddi bir eşitsizlik doğurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)