KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Adalet Bakanlığının değerli bürokratları; hepiniz hoş geldiniz.

Sayın Bakan, içtenlikle ifade etmeliyim ki sizi çok takdir ediyorum, samimiyetinize gıpta ediyorum. Öyle bir meselenin Bakanısınız ki, yaptığınız işin tarifi o kadar zor ki bir yokluğu idare ediyor, yönetiyor, denetliyor, hatta koordine ediyorsunuz; bununla da kalmıyor, bıkmadan ve usanmadan o yokluğu 86 milyona da varmış gibi anlatıyorsunuz. Vallahi, billahi tüm içtenliğimle söylüyorum, helal olsun size. İşte, sadece bu sebeple bile sizi içtenlikle kutluyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidarınız sizinle ne kadar iftihar etse azdır; hangi yaldızlı madalya takılsa şanınızın parlaklığı karşısında, inanın, anlamını yitirmektedir.

Sayın Bakan, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 6'ncı sırada yer alan Almanya'da 43 hukuk fakültesi var, 118'inci sırada yer alan Türkiye'de 168 hukuk programı var. Rakamlardan da anlaşılıyor ki hukuk fakültelerimiz arttıkça endekslerde aşağı doğru gerilemişiz. AK PARTİ'den önceki Türkiye'nin o karanlık, zorlu ve cahiliye döneminde 25 hukuk fakültesi vardı, mezunlarının kafasında işsiz kalmak gibi bir endişesi olmayan 25 hukuk fakültesi; bugün ise 85 faal hukuk fakültemiz ve işsiz hukukçularımız var. Açıklamalarınızı yakından takip ediyoruz, "Hukuk fakültesi kontenjanlarını düşürdük." demiştiniz. Bakınca, devlet üniversitelerinde düşmüşken vakıf üniversitelerinde bu düşüşün olmadığını fark ettik. Mesela bunu nasıl okumalıyız Sayın Bakan?

Tespit ve düşünceleriniz o kadar orijinal ki çoğu zaman yaptığınız işi gölgeleyecek diye endişe ediyorum. Bu işsizlik hâlini gizlemek için, bakın, kaliteyi sağlamak, standartları belirlemek, yetkinliği sınamak için değil, işsizlik hâlini gizlemek için "hukuk mesleklerine giriş sınavı" diye bir icat çıkarıldı. Gençlerin sistemi değil kendilerini sorgulamalarını sağladınız. Bu "Yaptıklarım, yapacaklarımın teminatıdır." kıvamında bir hamleydi. Devamında yine kısa süreli bir şaşkınlık yarattınız "Hukuk fakültesinde sınavlar test olarak yapılmasın." diye geçtiğimiz ağustos ayında YÖK'e yazı yazdınız ama tam şaşkınlıkla karışık bir şekilde bu sevincin tadını çıkarıyorduk ki hukuk mesleklerine giriş sınavı test olarak devam etti. Hukuk fakültelerini dershaneye çevirip başarıyı da bu test sınavıyla ölçmeye kalktınız. O kadar hoyratça hazırlanmış bir sınavdan bahsediyorum ki yaptığınız her sınav yeni bir iptal davasına konu oldu. Emin olun, metodolojiden, felsefeden, sosyolojiden arındırılmış bir hukuk hedefine doğru hızla ilerliyorsunuz, yine içtenlikle tebrik ediyorum.

Demem o ki sebepleri sonuçlara, sonuçları da sarayın arz ve talep dengesine indirgeyen, bunu da bir başarıyla yürüten büyük bir muhakeme yeteneğine sahipsiniz. Sanıyorum hukukun aynı zamanda bir muhakeme meselesi olduğuna dair belli belirsiz hatıralara sahipsinizdir. Peki, hukuk fakültesi mezunlarının muhakeme yeteneğini ölçerken hangi soruda muhakeme yapacakları hakkında fikriniz var mı? Bu vesileyle o test yöntemlerinizden ben bir soru sorayım Sayın Bakan: "Aşağıdaki isimlerden hangisi 86 milyonluk bir ülkede 85 hukuk fakültesi açma gerekçesini meşrulaştırır?" "Hegel, Seneca, Marx, Yılmaz Tunç, Dünya lideri." Pas geçmek isterseniz bunu anlarım. Bir sorum daha olacak, özellikle yazmıştım buraya: "On binlerce hukuk fakültesi mezunu asla hâkim ve savcı olamayacaklarına, bu piyasada avukatlıkla da karınlarını doyuramayacaklarına göre bu test sınavı sonucunda aşağıdaki hangi mesleğe yöneleceklerdir?" "A) Bakanlık B) İlçe gençlik kolları başkanlığı C) Cumhurbaşkanlığı D) Müteahhitlik E) Ev gençliği." Bence bu sorunun yanıtını biliyorsunuz ama arada kalıyor ve pas geçmek isterseniz size bir de telefon jokeri tanıyabiliriz, burada da Hükûmetteki arkadaşınız Sayın Şimşek'i arayabilirsiniz çünkü bu ekonomik krizin içinde hukukçuların bu hâlde olmasının da asli müsebbibi yine Hazine ve Maliye Bakanlığı, iş birliği içerinizde.

Bir sorum daha var ama çoktan seçmeli değil Sayın Bakan: Nerede ve kimler tarafından hazırlandığı artık herkes tarafından bilinen o hâkim, savcı aday listelerine giremeyen ama hâkim, savcılık sınavlarında derece yapan gençler var ya, bunların ahını, hakkını nasıl taşıyacaksınız Sayın Bakan? Şüphesiz basübadelmevte inanıyorsunuz; en büyük adalet meydanında terleyeceğiniz günü hiç mi düşünmüyorsunuz Sayın Bakan? Bir genç kardeşimiz diyelim ki hasbelkader hâkim, savcı oldu. Burada da kimse güvenli ve rahatta değil çünkü nepotizm en radikal uygulamalarıyla burada da devreye giriyor. Misal, taşraya atanmış genç bir hâkim yılda ortalama 2 bin dosyaya bakmakla mahkûm yani günde ortalama 5 dosya neticelendirse yine yetmiyor. Bazı daha eşit hâkim ve savcı unvanlılar ise bırakın gelişmekte olan şehirleri, ilçeleri, Ankara dışını bile görmeden görevlerini yapmaya devam ediyorlar ve devamla merkeze ve sizlere yakın olmanın avantajıyla mesleki deneyimden yoksun ancak kariyer yolculuğunda avantajlı konumu elde ediyorlar. Tüm bürokratlarınız bu sözümün ne anlama geldiğini çok iyi biliyor, yaşadılar ve çoğu aslında bu merhalelerden geçerek bu noktaya geldiler. O yüzden artık gençlerin örneği olmak ve gençlerin vicdanı olmak mecburiyetindesiniz. Hâkim, savcı olamayıp şansını avukatlıkta deneyenler neyle karşılaşıyor? Lakaytlık, adam yerine konmamak vesaire -bunları saymıyorum bile- yine kayırmacılık ve ayrımcılıkla. Avukatlık mesleğinde de çalışma huzurunu ve barışını yok ettiniz. 2 no.lu barolarla avukatlarının içerisine nifağı ektiğiniz. Eğer sizin gençlik kollarınızda değilse, size yakın derneklerin -isimlerini şimdi tek tek vermeyeyim, hepsi "hukuk"la başlıyor- üyesi değilse 10 binlerce genç avukat bırakın ofis kirasını, ev kirasını ödeyecek para bulamıyor. Bir zamanlar bölge esasının bir anlamı vardı Sayın Bakan ancak sizin devrinizde liyakate dayanan bu bölge esası sistemindeki sorunların giderilmesi yerine, sistem kararlılık ve süreklilikle tamamen tahrip edildi. Adam kayırmacılık ve nepotizm yine karşımıza çıkıyor. Önce Bakanlık koridorlarında, oradan da adalet saraylarında egemen bir kavram hâline geldi. Hukuk değil, liyakat değil, adalet değil; adamcılık hukuksuzluk, haksızlık hâkim oldu. Elbette bu normal şartlarda istenmez, kabul edilmez. Ya aslında tam olarak hedeflenen buysa? İşte bir toplumun sonunu getiren yolların taşları böyle döşeniyor Sayın Bakan.

İnsanların hürriyetleri, Sayın Bakan, belki sizler için bir anlam ifade etmiyordur. O yüzden sulh cezalara deneyimsiz hâkimler atıyor olabilirsiniz ya da sizden olanlar içinden en çok sizden olanları. Bölge sistemi işte tam da buna mâni olmak içindi Sayın Bakan. Heyetin anlayabilmesi için bir örnek vermem gerekirse, Ankara, Antalya, İstanbul, İzmir gibi ekonomik olarak yaşamanın her gün daha da zorlaştığı büyükşehirlerde en az on yıllık deneyime sahip, birinci sınıfa ayrılmış ya da birinci sınıf olmuş hâkimler görev yapmalıdır Sayın Bakan. Bunlarla ilgili hiçbir çalışmanız yoksa Sayın Bakan, yayınladığınız Yargı Eylem Planı'na bakıyoruz, bunlara değinmiyorsunuz bile. Eylem planlarınızda "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru uygulamasıyla ilgili sorunların giderilmesine yönelik düzenlemeler yapılacaktır." diyorsunuz ancak kararları herkes için bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda verdiği ihlal kararlarına "Beni bağlamaz." diyen hâkimlerin olduğu bir adalet sistemini yeşertiyorsunuz. "Adalete erişim imkânlarının dikkate alınması suretiyle ihtiyaç duyulan yerlerde yeni adliye ve idare mahkemeleri kuracağız." diyorsunuz ancak artan harçlar, dava masrafları sebebiyle milletin hakkını arama yollarının kapanmasına umursamıyorsunuz. Vatandaşı çetelere, mafyalara, ihtilafsız, temyizsiz, harçsız iş gören bu çıkar gruplarının kucağına atıyorsunuz. Sonra aranızdaki uyumla düşman çatlattığınız İçişleri Bakanı Sayın Yerlikaya her gün bir mafya çökertmekle uğraşıyor. Ülkede insanların haklarının korunmasını, hak ihlallerinin önlenmesini devletten değil, şahıslardan bekliyorlar Sayın Bakan; biriniz bile bundan ar edip bunun gereğini yapmıyorsunuz.

İnanmadan söylediklerinizi o kadar çabuk unutuyorsunuz ki. Bakın, Yargı Reformu Eylem Planı'nızda ne demişsiniz? "Bazı ağır suçlar hariç olmak üzere, 15 yaşından küçük çocukların ilk defa işledikleri suçların soruşturma ve kovuşturmaya konu edinmeden çocuklara özgü koruma mekanizmaları içinde karşılanması ya da bu çocuklar için cumhuriyet savcılarına kamu davasının açılmasında maslahata uygunluk, kamu yararı değerlendirmesi yapma, hâkime de takdiren ceza vermeme yetkisinin verilmesi sağlanacaktır." Yazan ne güzel yazmış, siz de ne kadar okumuş, konuşmuşsunuz. İşte, yazan siz olmayınca, yazan ekibin başında siz olmayınca, bilgi notuyla beyanat verince böyle oluyor Sayın Bakan.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Bütün görüşleri alarak yazan biziz.

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Tamam, ben şunu söylemeye çalışıyorum: Bunu heyetler değil... Siz bir hukukçusunuz, siz Bakanlığınızdan, önce siyasetçiliğinizden önce bir hukukçusunuz.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Tamamı görüşler alınarak...

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Hukukçusunuz yani... Biraz devam edip bunları birbirine bağlayacağım çünkü. Müsaade edin...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - 15 yaşından kücükler için değil, öyle değil...

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Şimdi, bu metinler, bu bilgi notları, bu yaşadığımız hayatlar gerçek dünyadan değil Sayın Bakan. Şimdi, bu dediklerinize karşı ne yapıyorsunuz? Bu metne karşı, daha fazla ceza alınsın diye düzenleme yapıyor, TBMM Gruba veriyorsunuz, adı da "kanun teklifi" olarak tanımlanabiliyor. Bunun ilgili, suça sürüklenen çocuklarla ilgili bütün sürecin tamamında... Bakın, Sayın Bakan ben konuşma metnimden de biraz çıkacağım bu vesileyle, uzatmam olacağı için, hemen bitireyim.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Suça sürüklenen çocuklar için hassasiyetimi benim daha önce Adalet Komisyonunda...

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Hemen bitireyim Sayın Bakan.

Bakın, şu an televizyon dizileri -akşamları televizyon seyretmeye fırsatınız olmuyordur- bütün diziler suç dizisi, bütün filmler suç filmi. 15 yaşındaki gençler, yetişme çağındaki gençler bu dizilerle harmanlanıyor. Sokakların her tarafında Polat Alemdarlar, Deli Yürekler almış başını gidiyor. Her türlü silaha erişim bu memlekette en kolay iş. Arabaların arkasında adamlar getirip silah satıyorlar, içinden seçebiliyorsunuz. Bununla ilgili Emniyete gerekli başvurular var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALT KOMİSYON BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakikanızı veriyorum.

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Devam edeyim.

Şimdi, yasalar TBMM'de yapılacaktı, yürütme organı müdahil olmayacaktı; yedi yıldır kabul edilen tüm kanunlar Beştepenin filtresinden geçiyor, TBMM Grubunda sevk edilmesi sonrası ise sadece usuli işlemler ve prosedür. Bir kez olsun, bir an olsun tutarlılık namına, dediklerinizi unutmamak için bir tavır takınacak mısınız Sayın Bakan? Benimki de "Soru mu şimdi?" diye sorabilirsiniz çünkü İmralı feribot seferlerinden sorumlu hâle getirildiniz, kendi imkânlarıyla gidemeyenleri devletin imkânlarıyla teröristlerle görüştürmeden sorumlu hâle geldiniz. Kim bilir, iki gün sonra, umut hakkıyla ilgili düzenleme Bakanlık koridorlarınızdan geçecek, infaz düzenlemeleriyle binlerce katilin, teröristin sokaklarımızda serbestçe dolaşmaları için yine sizin hazırlayacağınız metinler Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek.

Ben süremi suistimal etmek istemiyorum. Söyleyeceğim daha çok şey vardı. Anlayışla dinlediğiniz için ve sabrınız için teşekkür ediyorum.