KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben de Sayın Bakana, değerli bürokratlara hoş geldiniz diyorum; hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, konuşmanız içeriğinde adliye sayılarındaki artıştan söz ettiniz ve 2002'de 78 olan sayının 391'e arttığından bahsettiniz. 2002 ile 2025 arasında mahkeme sayısında yüzde 142'den yaklaşık olarak yüzde 3.000'e kadar ciddi bir artıştan bahsederek bunun aslında bir noktada başarı olduğunu da söylediniz ama açıkçası Sayın Bakan, mahkemelere, mahkeme sayılarındaki artışa ihtiyaç duyan toplum maalesef ki özgürlükten ve demokratik ölçülerden uzak bir toplumdur. Dolayısıyla, bizim açımızdan burada esas olan, mahkeme sayılarındaki artışı sağlamak değil mahkemelere, yargı makamlarına ihtiyaç duymayan, demokratik toplum ilkelerini ve esaslarını dikkate alan ve toplumun kendi kendini yönetebileceği bir toplum inşasını sağlamaktır. Dolayısıyla, burada bizim için esas olan, ahlaki ve politik toplumun yani demokratik toplumun mahkemeye minimum ihtiyaç duyduğu bir düzenin, bir toplum inşasının sağlanmasıdır. Bu noktada Sayın Bakan, Bakanlığınız eğer gerçekten yargının bağımsızlığı ve gerçekten toplumun adil, eşit bir şekilde yönetilmesi ve mahkemelere ihtiyaç duymayan bir toplumun oluşturulmasını istiyorsa öncelikli olarak ahlaki ve politik toplumun inşası için çaba yürütmeli, bu noktada temel çalışma prensibini ortaya koymalıdır.

Sayın Bakan, bugün tam yirmi iki gün oldu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı kesin ve hâlâ uygulanmayan bir Demirtaş kararı var. Bu karar aslında bize mahkemelerin ne denli bağımsız yürütülmediğini, adil yürütülmediğini de net bir şekilde önümüze koyuyor. Tam yirmi iki gündür Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin kararı zorunlu olarak uygulanması gerekirken hâlâ uygulanmadı, toplum hâlâ Demirtaş kararıyla birlikte Kobani kumpas davasındaki bütün siyasi tutsakların da özgürlüğünü bekliyor ama istinaf mahkemesi henüz buna dair herhangi bir karar almış değil, ne yapacağını ortaya koyan bir tavır geliştirmiş değil. Bakanlık olarak bu yönde açıklamalarda bulundunuz ama kesin olan bir mahkeme kararına rağmen istinafın bu tutumunu da ayrıca ortaya koymak gerekiyor. Acaba istinaf mahkemesi hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını, kesin olarak verilmiş olan bir kararı uygulamayarak acaba barış ve demokratik toplum sürecini mi hedef alıyor? Acaba istinaf mahkemesinin orada bulunan hâkimleri, yargı makamları bu süreci mi bozmaya çalışıyor, ne yapmaya çalışıyor; bunun bir an önce kamuoyuna açıklanması Bakanlık olarak sizlerin de bir sorumluluğu olarak istinaf mahkemesinin yargının kararını, kesin olan bir kararı neden uygulamadığını sorgulaması gerekiyor. Usul ve esastan derhâl bozulması gereken bu karara karşı, istinaf mahkemesinin direnmesine karşı Bakanlık olarak bir an önce hem Sayın Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın ve Kobani kumpas davasında esir tutulan bütün arkadaşlarımızın derhâl tahliyeleri sağlanmalı ve sürecin gidişatına zarar veren bu tarz tutumlardan uzak tutulması sağlanmalıdır. Yani açıkçası, bugün istinaf mahkemesinin ne yapmaya çalıştığını hâlâ hiçbirimiz anlamış değiliz.

O kadar ki CİSST bir rapor açıkladı Sayın Bakan, "3 Kasım 2025 itibarıyla Türkiye'de 402 hapishane bulunuyor ve bunların kapasitesi toplamda 304.886 kişi." dedi ancak bugün hapishanelerde 428.267 tutuklu ve hükümlü bulunuyor yani kapasitenin 124 bin kişi aşıldığını ortaya koyuyor. Peki, bu denli artışının olduğu cezaevlerinde insanca yaşamanın mümkün olabileceğinden bahsedebilir miyiz? Sayın Bakan, çözüm yeni cezaevleri inşa etmek değil, az önce de söyledim, yine söylüyorum, çözüm adliye binalarındaki artışı ya da yeni cezaevlerindeki artışı sağlamak değil, çözüm elbette suça, suç oranlarının artışına müsaade etmeyen ahlaki ve politik bir toplumun inşasına öncülük etmek, bunu sağlamaktır. Bugün maalesef ki cezaevleri artık toplum için, bireyler için, insanlar için birer işkence, birer esaret hâline gelmiş durumda.

Bakın, Sayın Bakan, Türkiye genelinde 7 adet S tipi bulunuyor, 8 adet Y tipi bulunuyor, 16 adet yüksek güvenlikli ceza infaz olmak üzere, 29 adet yüksek güvenlikli ceza infaz var. Bu hücre tipi zindanlar, kişinin özgürlüğünü kısıtlamanın çok ötesine geçerek doğrudan insani varoluş şartlarına saldırının mimarisi olarak inşa ediliyor; insanca yaşam olanaklarına saldırı mekânı olarak kullanıldı, kullanılmaya devam ediliyor. Tutsakların kültürel ve sosyal varlığını da aşarak doğrudan biyolojik varlığını ortadan kaldırma kastediliyor.

Sayın Bakan, buradan sizin ve bugün burada bulunan Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüzün de dikkatine Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun özellikle kadın mahpus kısmını sunmak istiyorum çünkü hakikaten orada çok ilginç bir tablo var. Sincan Kadın Hapishanesi Türkiye sınırları içerisinde ama maalesef ki gördüğümüz kadarıyla küçük bir hükümranlık gibi işleyişi söz konusu. 2021 yılı Ocak ayından itibaren şartlı tahliye tarihi gelen hiçbir kadın tutsak tahliye edilmiş değil. Bugüne kadar 24 kadın mahpusun şartlı tahliye hakkı gasbedildi. Güncel olarak 12 kadın mahpusun ise tahliyesi yine hiçbir disiplin cezası bulunmamasına rağmen örgütsel tutum ve davranışın sürdürüldüğü ve pişmanlık gösterilmediği gibi soyut gerekçelerle engellenmeye devam ediliyor. Her yerde hak ihlalleri var ama Sincan Kadın bu konuda hakikaten adaletin kırıntılarına dahi meydan okuyor. Buraya derhâl müdahil olarak bozmanız gereken birçok işleyiş var Sincan'da. Buraya yüzünüzü çevirmenizi bir kez daha buradan söylüyoruz.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; içinde bulunduğumuz sürecin ufku demokratik toplumdur. Siyasi tutsakların özgürlüğü tam da bu ufukla ilgilidir. Siyasi tutsakların özgürlüğü birçok sonuç doğuracaktır ancak en önemli katkıları şüphe yok ki demokratik toplum inşasında söz konusudur. Hem teorik birikimleri hem de çözüm iradeleri onları demokratik toplumun doğal öncüsü yapıyor. Demokratik toplumun özgür bireyi bizzat siyasi tutsakların şahsında ortaya çıkıyor. Hemen şu anda özgür kalmaları bu sebeple zorunludur.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; Sayın Öcalan demokratik toplum inşasının özü olarak komünal örgütlenmeyi işaret ediyor. Bu konuda da deneyim ve birikimi en yoğun olanlar ise yine siyasi tutsaklardır. Özce ifade etmek gerekirse toplumun özgürleşmek ve demokratikleşmek için siyasi tutsakların özgürlüğüne ihtiyacı var.

Tabii, yine, Sayın Bakan, iktidar olarak topluma vermiş olduğunuz bir söz vardı, adil ve eşit infaz düzenlemesi ama geldiğimiz nokta itibarıyla, özellikle kamuoyuna yansıyan on birinci yargı paketinde gördüğümüz kadarıyla maalesef ki bu adil ve eşit infaz sorununu çözecek bir yaklaşım hâlâ ortaya konulmuş değil. Toplum, aylardır adil ve eşit bir infaz düzenlemesi bekliyor, buna cevap olmanız gerekiyor ama kamuoyuna yansıyan on birinci yargı paketinin içeriğine baktığımızda, gördüğümüz kadarıyla yine, siyasi tutsakları ayrım dışı tutan, yine eşit olmayan, yine ayrımcı bir yaklaşımla bir düzenlemenin yapıldığı, yine Covid düzenlemesinde de bu yaklaşımın ortaya konulduğu görülüyor.

ATK'ye ilişkin -Nevroz Vekil değerlendirmesini yaptı, ben sadece katkı olarak sunuyorum- ATK'nin 2 yönüne değineceğim. ATK'nin birincisi, hasta tutsaklara yaklaşımı. Hasta tutsaklar noktasında da hakikaten artık bir insanlık dışı bir mekanizmaya dönüşmüş hâlde. Beşiri T Tipi Kapalı Cezaevinde tutulan 73 yaşındaki Mehmet Emin Çam, 2 kez kalp krizi geçirdi, hâlâ esir tutuluyor. Fatma Tokmak, hâlâ Bakırköy Kadın Hapishanesinde ağır hastalıklarına rağmen tutuluyor. Hatice Yıldız ve Iğdır'da yine kızı Ruken Yıldız da ağır hastalıklarına rağmen hâlâ Adli Tıpın raporlarından kaynaklı esir tutuluyor. ATK'nin 2'nci bir raporu da şurada, Sayın Bakanın ve bürokratların bilgisine sunacağım: ATK, ikinci olarak da Rojin Kabaiş cinayetinde net bir usulsüzlüğü ortaya koydu Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakikanızı veriyorum.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Adli Tıp Kurumu, Rojin Kabaiş cinayetinde ilk başta ortaya koyduğu tutumla soruşturmayı ilk başta yürüten makam, aynı makamla birlikte bir intihar algısını güçlendirerek yaklaştı. Mevcut erkek DNA'larını on bir ay sonra açıkladığı raporda yazılmış olmasına rağmen on bir ay boyunca bunu gizleme yöntemini seçti. Bu nedenle, ATK'ye yönelik hakikaten sizlerin de bir çaba ortaya koyması gerekiyor. Rojin'in babası geçen hafta buradaydı ve sizlerle de görüşmek istiyor. Ben, bu konuda Bakanlık olarak bizzat sizin hassasiyetinizi biliyorum ama ailesiyle de görüşmeniz noktasında bizim de talebimiz vardır.

İkinci olarak, Rojin'in davasıyla ilgili ikinci ricamız da şudur: Önünüze çıkabilecek sonuç ne olursa olsun, örtbas edilmeye çalışılan oradaki durum her ne olursa olsun Adalet Bakanlığı olarak lütfen geri adım atmayın diyoruz.

Son olarak, avukatların sorunlarına değindiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Barolarla ve Türkiye Barolar Birliğiyle ilişkili sorunların çözümü noktasında irade ortaya koymaya çalışıyorsunuz, biliyoruz.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ederim.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Ama sorundan çok esas olarak 2 hususa dikkat çekeceğim.

Sürem bitti, çok özür dilerim ama önemli.

Birincisi, Sayın Bakan, CMK tarifesi sebep ödemeler yapılıyor, belki bir düzene girildi ama...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Zülküf Bey, Şeref Bey'e söz vereceğim.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Bitiriyorum hemen, çok önemli.

CMK tarifesini avukatlık asgari ücret tarifesine eşitlenmesi noktasında bir talep vardı, bu önemlidir.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İYİ Parti Grubu adına Hakan Şeref Olgun...

Sayın Olgun, buyurun.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) -

İkincisi de sınavla ilgili, Hukuk Meslekleri Giriş Sınavı'yla ilgili, sınavın kaldırılmasına bir şey söylemiyorum, farklı bir durum ama Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'yla stajın bekletilmesi ciddi bir sorundur.