KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, çok saygıdeğer Bakan Yardımcıları, saygıdeğer bürokratlar; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.

Milliyetçi Hareket Partisindeki Mevlüt Hocamla Kit Komisyonundayız. Aslında birçok görüşünden de ziyadesiyle faydalandığımızı da biliriz ama az önceki görüşüne kesinlikle katılmak mümkün değil. Köylerdeki nüfusun yaşça her geçen gün büyümesini, genç arkadaşlarımızın köylerden uzaklaşmasını köylerdeki tamamen sosyal yaşantıya bağlamak çok yanlıştır çünkü günümüzde tarım ve hayvancılık artık tercih edilmeyen bir sektör olarak ne yazık ki karşımıza çıkıyor. Hatta genç arkadaşlarımızla görüştüğümüz zaman, birçoğu ilçe merkezlerindeki, il merkezlerindeki asgari ücretli bir işi tarım ve hayvancılığa tercih ediyorlar. Yani bugün bir öğretmenden, doktoradan, hâkimden, savcıdan ya da herhangi bir memurdan daha fazla kazanan bir üretici olması hâlinde, bence köylerdeki bu nüfusun her geçen gün yaşlanmasının önüne geçilecektir. Tabii, birçok nedeni de vardır. Okullarının olmayışı, taşımalı eğitim... Tabii, sadece tarıma bağlamak da doğru değil ama muhakkak ve muhakkak tarım ve hayvancılığı tercih edilen bir sektör hâline getirmemiz gerekiyor. Yani bugün bir çiftçi, bir çiftçiye kız vermek istemiyorsa burada muhakkak bir yanlış vardır diye düşünüyoruz.

Şimdi, ben de tarım ve hayvancılığın çok yoğun yaşandığı bir ilden geliyorum, Burdur'dan geliyorum. Tarım ve hayvancılığın, ekonomisinin yüzde 40'ına sahip olduğu bir ildeyiz ama her geçen gün azalıyor. İşte, nisan ayından beri şap hastalığıyla uğraşıyor besicilerimiz. Yani aşağı yukarı yedi aydır -düşünün- sadece süte bağlı bir gelirleri var, bir de kesimle alakalı bir gelirleri var. Canlı hayvan satışı yapamadıkları için çok zor durumdalar ama ne yazık ki bir-bir buçuk ayda çözülebilecek bir durum. Ya aşılamada bir hata var diyeceğiz ya da iller arasındaki geçişin tam anlamıyla kapatılmamasında bir hata var ama bir yerde bir hata var ya da uyguladığımız aşıların etkisinin tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu, şap hastalığının her geçen gün ülkemize vermiş olduğu zarar da gerçekten çok yüksek boyutlara ulaştı. Bu anlamda, Tarım Bakanlığının bir an önce bu konuda harekete geçmesi gerekiyor.

Yine, süt üreticilerimizle alakalı: Ulusal Süt Konseyi var, süt fiyatlarını belirliyor yani o da çoğu zaman Tarım Bakanlığının istediği şekilde belirleniyor ama Ulusal Süt Konseyi, bir ulusal yem konseyi kurulmadığı müddetçe bir anlam ifade etmeyecek. O, yem fiyatlarının artışının önüne geçmediğimiz müddetçe süt fiyatlarını istediğimiz kadar artıralım. Sadece ve sadece tüketicinin daha fazla süt ürünlerini yemesiyle karşı karşıya kalan bir süreçle karşılaşıyoruz. Yoksa ne üretici memnun oluyor ne tüketici memnun oluyor ama yem fiyatlarını baskılarsak en azından bu anlamda daha ciddi yol katedebiliriz.

Yine, keza, ette de ithal et... Yani dünyaya baktığınız zaman, etin, dana kıymanın ortalaması 7 dolar civarında. Şimdi, Türkiye'ye bakarsan 20 dolar bandında, civarında. Şimdi, tabii, Et ve Süt Kurumunun Genel Müdürü olmasa aslında çok akıllı bir adam. Adam 7 dolardan alıyor dışarıdan, 17 dolara Türkiye'ye getiriyor. Şimdi, 17 dolara getirdiğin zaman Türkiye'ye göre ucuz oluyor, mantıklı da bir iş. Aslında Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü olması dışında hiçbir şey sıkıntılı değil, gayet de akıllıca bir ticaret yapmış ama bizler bunun üreticilerimizin yararına olması gerektiğini düşünüyoruz çünkü üreticilerimiz aynı paraları kazanamıyor ne yazık ki. Bırakın para kazanmayı, çok da zarar ettiğini sizler bizden daha iyi biliyorsunuz.

Sürem azaldığı için bir de sizden Burdur Gölü'yle alakalı, artık, yardım çığlıklarını duymanızı isteyeceğim. Zirai don komisyonu Burdur'da yapıldığında Tarım Bakan Yardımcımız oradaydı ve hatta orada Burdurlu hemşehrilerimize de bir söz verdi, dedi ki: "Eğirdir Gölü'ne ne yaptıysak Burdur Gölü'ne de yapacağız." Allah'ınızı severseniz yapın artık. Yani yıllardan beri, 1971'den beri bizim Burdur Gölü kuruyor, yarısını kaybetti. Ya, bakın, şu manzaraya bakın Sayın Bakanım; kuruyan yerlerinde öyle bir tozlaşma var ki zamanında buraya organize sanayilerden atılan atıkları düşünürsek Burdur halkı şu anda zehir soluyor. Yani şu tozlaşmayı görebiliyor musunuz, bilmiyorum ama birazdan daha yakından size takdim edeyim. Yani muazzam derecede, kuruyan alanlarda tozlaşma var. Sit alanı diye ekim dikim de olmuyor, ağaçlandırma da olmuyor, ek kaynak da zaten getirilmedi uzun süredir. Ya ek kaynak getirin ya da bir an önce burada yeşillendirmeyle alakalı bir politika geliştirin. Yoksa Burdurlular her geçen gün kanser vakasını görmeyi daha fazla yaşayacak, Allah korusun. Bu anlamda, Bakanlığınızın dikkatini çekmek istiyoruz.