KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; bugün üzerinde konuştuğumuz bütçe yalnızca bir mali plan bütçesi değil aynı zamanda ülkemizin topraklarının, suyunun, meralarının ve ormanlarının geleceğini belirleyen bir politik tercih setidir.

Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi sadece tarımsal ürünlerle ilgili değildir. Bu bütçe aynı zamanda ülkemizin su güvenliğiyle, halkın sağlığıyla, kırsal geleceğiyle, iklim krizi mücadelesiyle ve en önemlisi gıda egemenliğimizle doğrudan ilişkilidir. Bugün yaptığımız tercihlerin bedelini gelecek kuşaklar ödeyecek. Bu nedenle, Tarım Bakanlığı bütçesinin iklim kriziyle uyumlu, düşük karbonlu, ekosistem temelli bir tarım modeliyle yönetilmesi bir zorunluluktur. Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesini görüşürken bütününden ve özellikle önümüzdeki on yılın kritik başlıklarından birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlar gıda güvenliği, sanayi tipi tarım ve hayvancılık sonuçları, ormanlar ve yangınlarla ilgili olacak.

Sayın Bakan, şunu baştan belirtmem gerekir ki gıda güvenliği ancak ekosistemin güvenliğiyle mümkündür. Ekosistemin güvenliği olmadan hiçbir bütçe sürdürülebilir bir bütçe değildir. Gıda güvenliği konusunda Bakanlığınızın sürekli yenilediği "Sorun yok." söylemi sahadaki gerçeklikle örtüşmemektedir maalesef. Unutmayalım ki gıda güvenliği teknik bir analiz meselesi değil, doğrudan yoksulluk ve eşitsizlikle ilgilidir. Gıda güvenliğini yalnızca rekolte veya fiyat istikrarı üzerinden ele almamayız; gıda erişimi, besin değeri ve en önemlisi sürdürülebilir üretimin kapasitesiyle ilgilidir. Gıda güvenliği konusunda Türkiye'de kırılganlık artmış durumdadır çünkü kuraklık ve su sıkıntısı büyüyor, toprağın organik maddesi azalıyor, erozyon yüzde 59'a varmış durumda, tarımsal girdiler ve özellikle yem ürünleri dışa bağımlılık olarak yükselmektedir. Pestisit sorunları büyüyerek can almaya devam etmektedir. Denetim, kontrol ve eğitim eksikliği tüm bu sorunları daha da büyütmeye sebep olmaktadır. Küçük üretici ayakta kalmakta zorlanmaktadır. Bu tablo vahimdir Sayın Bakan. Bir ülke sağlıklı gıdayı kendi topraklarında üretemiyorsa, ekosistemleri çürütüyorsa, üretici, sistemin dışına itiliyor ve halkla şirketler arasında sıkıştırılıyorsa geleceğimiz bakımından bir tehlikedir.

Gıda güvenliği demişken, Bakanlığınızın sayfasında ihraç edip de gümrüklerden geri dönen narenciyelerin imhası kelimenin tam anlamıyla bir felaket gösterisidir. Tüketicinin can güvenliğinin bütçede ikinci plana itildiğini göstermektedir. Nereden bakarsanız sorundur. Zira, o gömme hâli, plastik bir kasanın ve aynı zamanda zehirli maddenin, tabiri caizse motorlarla, traktörlerle gömülmesi gerçekten bu ülke için vahimdir. Tavsiyem, Bakanlığın sitesindeki bu gösterinin kaldırılması Türkiye için hayırlısıdır. Dolayısıyla, aslında aynı zamanda sadece gömdüğünüz değil, gömmediğiniz binlerce tonluk narenciyenin halkımız tarafından nasıl yenildiğini de göstermektedir. Türkiye'nin tarım ürünlerini kullanırken pestisitlerin büyük bölümünün hem ABD'de hem de uluslararası sağlık otoriteleri tarafından yüksek riskli ve yasaklı olduğu bilinmektedir ve bunların ilk pazarda kullanılmaya devam ettiği herkes tarafından da görülmektedir. Bizim önerimiz, Bakanlık bu konuda açık ve şeffaf olmalı, vekillerimizin sorularına cevap vermeli, cevapsız kalan sorularımız da bu açıdan sorgulanmalıdır. Bugün Komisyonda gördüğümüz bu bütçe Türkiye'nin gıda güvenliği sorununun çözümünü üretmekten çok uzaklardadır.

Evet, sanayi tipi tarım ekosistemi etkisiyle ilgili sözlerimi söylemek istiyorum, değineceğim diğer bir konu ise gerçekten hayvancılık meselesidir. Sayın Bakan, bütçede en önemli kaynaklardan ayırdığınız sanayi tipi tarım modeli Türkiye'nin hem ekolojik hem de ekonomik açıdan büyük yük altına girdiğini göstermektedir. Topraklarımızın organik madde oranı giderek düşüyor, birçok bölgede bu oran yüzde 1'lerin altına inmiş durumda. 2025 yılında Ege ve Akdeniz'de yaşanan kuraklık sulama ihtiyacını olağanüstü artırdı ve su varlıklarımız üzerindeki baskıyı zirveye çıkardı. Sanayi tipi tarım modeli küçük üreticiyi de sistem dışına itiliyor. 2025 yılı çiftçi sayısı kayıtlarına göre 450 bin civarında çiftçi maalesef üretim dışına itilmiştir. Borçluluk oranının arttığı genç nüfusun tarımdan uzaklaşması gerçekleşmiştir.

Sayın Bakan, getirdiğiniz bütçede hayvancılık kelimenin önemli kalemlerinden birisini yoğunlaştırmıştır. "Endüstriyel hayvancılık modelleri teşvikler üzerinde ilerlemektedir." görüşleriniz sanayi tipi tarım hayvancılığının yarattığı en büyük sorunlardan birisi sera gazı emisyonunun artmasından kaynaklanmaktadır. Unutmayalım ki tarım ve hayvancılık politikaları, aynı zamanda iklim politikalarının temel parçasıdır.

Sayın Bakan, Mecliste en son geçen İklim Kanunu'nun 7554 sayılı torba Kanun'da sizin alanınıza çok girmesine rağmen Sanayi Bakanlığı üzerinden çıkan bu kanun Türkiye'nin her tarafında tarımı, merayı, ormanları öldürmektedir ancak ne Tarım Komisyonu ne de Tarım Bakanlığı bununla ilgili herhangi bir tutum almamıştır. Dolayısıyla bakanlar arasında herhangi bir eşgüdüm, uyum olmadığı gözükmektedir. Şimdi, bu bütçe belgelerinde ne metan azaltımı için özel bir kalem görüyoruz ne de ithalatın azaltılmasına dönük herhangi bir yapısal dönüşüm planını görüyoruz. Unutmayalım ki, sanayi tipi tarım, hayvancılık faaliyetleri iklim krizini derinleştiren en önemli faktörlerden birisidir. Çünkü sanayi tipi üretim yüksek sera gazı salınımına yol açar, yoğun gübre ve pestisit kullanımını gerekli hâle getirir, toprağın organik maddenin azalmasına neden olur, ormansızlaştırmanın etkisini arttırır, su tüketiminin artışına yol açar, su ve toprak kirliliği oluşturur, biyoçeşitlilik kaybını oluşturuyor ve ekolojik dengeyi yok sayan, ekolojiyi ve doğayı hesaba katmayan sanayi tipi tarımın faaliyeti ekosistem dengesini daha fazla bozuyor.

Sanayi tipi tarım, üreticisi için de ciddi bir sorun yaratmaya devam ediyor çünkü maliyet bağımlılığı oluşturuyor, borç yükünü artırıyor, kırsal yoksullaşma derinleşiyor, pazar baskısı büyüyor, toprakların verimsizleşmesine yol açıyor, üretim risklerini arttırıyor, kooperatiflerin zayıflamasına neden oluyor, hayvancılık ve yem bağımlılığını beraberinde getiriyor, gelirin büyük bir kısmını şirketlere peşkeş çekmekten başka bir işe de yaramıyor. Bu gidişatı durdurmak için gerekli olan şey, daha fazla kimyasal, daha fazla teknoloji ya da fazla şirket yatırımı değildir Sayın Bakan, topraklarla uyumlu, yerel bilgiye dayalı, kooperatifleşmeyi ve topluluk destekli tarım güçlerinin bir dönüşümüdür. Ancak bu bütçede bunun izlerini görmek mümkün değildir.

Evet, başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Orman yangınları konusunda Sayın Bakan, verdiğiniz bilgiler bizim açımızdan gerçeklikle alakalı değildir. 2025 yılında Türkiye ormanları için ağır bir yıl olduğu kayıtlara geçmiştir. Bu yıl 6.800 yangın belirtilmiştir ve bu yangınlarda 80 milyon hektar alanın yangınlarda kaybedildiği gözükmektedir. Özellikle temmuz ve ağustos aylarında sıcaklık 45 dereceyi geçtiği Ege ve Akdeniz'de yangın risklerin kritik seviyeye ulaştığını biliyoruz. İzmir'de Menderes'te, Torbalı'da, Buca'da çevresinde yangınlar binlerce hektar alanın yanmasına sebep olmuş; Muğla, Antalya, Çanakkale'de günlerce kontrol altına alınamayan büyük yangınlar kayıplara sebep olmuştur. Orman Genel Müdürlüğü 2025'te cumhuriyet tarihinin en büyük hava filosunu kurduğunu söyleyerek bununla övünüyor ancak buna rağmen yangında 2020'ye göre 4 kat daha fazla orman kaybedildiği tespitleri yine aynı şekilde var. Rakamlar ayrıca bu gerçekleri yalanlıyor. Bakanlık hava filosunun olması demek yangınları önlemeye yeterli olmadığı gözüküyor. Bizim için bu 80 bin hektar ormanın gerçekten yanmış olması, ekosistemimiz bakımından çok ciddi bir risk olduğunun tekrar altını çizmemiz gerekiyor ve önümüzdeki dönemde bunun çok daha fazlasıyla karşı karşıya kalacağımızı, iklim bozulmasına bağlı olarak buradan ifade etmek isterim.

Ormanlar konusunda diğer bir konu da gerçek anlamda bir ormansızlaştırma çabasına girildiği gösteriliyor. Devasa büyüklükte, tek bir kalemle, Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla 26 milyona yakın hektarın ormansızlaştırdığı bir kalemde gözüküyor. Bu, açıkçası, verilen rakamlara göre kıyasladığımız zaman, bizim açımızdan kabul edilecek bir gerçek değil, Türkiye ormansızlaştırılmaya devam ettiğini düşünüyoruz.

Sayın Bakan, bakın, bu kış geçecek, yaz sıcaklıkları yeniden başlayacak. Şimdiden uyarıyoruz: Bugün Türkiye'de en az 12,5 milyon hektar ormanın yüksek yangın riskiyle karşı karşıya kaldığı görülüyor. Bilim insanları bu konuyla ilgili uyarıyor, Orman Genel Müdürlüğünü bu konuyla ilgili uyarıyoruz. Size yapılan uyarılara kulaklarınızı tıkamayın, muhalefetin, bilim insanlarının, bu konudaki uzmanların, meslek odalarının ciddi eleştirileri ve önerileri var, bunları dinleyin, ortak akla uygun hareket edin. Ormanlarımızı ancak bu şekilde hareket ederek koruyabiliriz, yoksa -dediğimiz gibi- gerçekten geleceğimiz giderek kararır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika ek süre veriyorum.

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Bu bütçe ormanların korunmasına ne yazık ki izin vermiyor.

Burada bir şeyi daha söylemek isterim; birkaç konu vardı. Maalesef, sizin Bakanlığınızın almış olduğu bir kararda sokak hayvanları bir yıldır katlediliyor; sokakta katliamları görürken ve bunları izlerken vicdanınız sızlıyor mu Sayın Bakan?

Bütçenizin şuna hizmet etmelidir diye düşünüyorum: Bugün bütçe, güvenliği ve tarım iklimi direncini güçlendirecek şekilde yeniden yapılanmalıdır; yeni olanaklar gerçekleştirilmeli, karbon tutma kapasitesi artırılmalıdır, agroekolojik ve düşük karbonlu üretim için özel bir teşvik planı gerçekleştirilmelidir. Tarım sektöründe şeffaf ve emisyon envanteri olmadan politika yapılamayacağını ifade etmek isteriz. Bu politikalar sadece çevresel gereklilikle değil, Türkiye'nin ekonomik sürdürülebilirliği ve sosyal istikrarı için zorunludur. Ormanlarımız birer sermaye kalemi olarak takas edilemez. Gıda güvenliği kamu sağlığı meselesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Bu bütçe çiftçimizin, köylümüzün değil, rantın ve talanın bütçesidir. Bütün bu nedenlerle bu bütçeye onay vermemiz mümkün değildir.