KOMİSYON KONUŞMASI

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli bürokratlar, değerli katılımcılar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Baştan bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Şimdi, Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili söylenmesi gereken çok şey var tabii ama özetle şunu söyleyeyim: Bu kurumun gerçekten kanunda belirtilen amaca hizmet edebilmesi, işlevini yerine getirebilmesi için yapılması gereken şeyler var. Birincisi, tabii, seçilme yöntemi, kurumun bağımsız olamaması, siyasi erkin bir nevi baskısı altında kalması tam olarak işlevini yerine getirmesine engel oluyor çünkü sonuçta Mecliste bir partinin çoğunluğu var ve o siyasi görüşün talebi doğrultusunda seçim gerçekleşiyor, dolayısıyla da bu baskı hissetmemek mümkün değildir. Yine, kurumun verdiği kararların uygulanması açısından idare bakımından, idarenin vatandaşa karşı gerçekleştirdiği iş ve işlemlerle ilgili verilen kararların uygulanması bakımından bir yaptırım gücü yok. Yani işte, verilen tavsiye kararlarına uymayınca, herhangi bir yaptırım olmayınca tabii etkisiz kalıyor.

Yine, sistematik ihlallerle ilgili ki baktığımızda başvurular belli konularda yoğunlaşıyor, örneğin, diyelim ki hastanede sıra bekleme gibi, sağlık alanında veya okullarda veliler kayıt yaptırırken onlardan istenen okul ücretleri gibi bazı konularda talepler yoğunlaşabiliyor. Bu tarz sistematik ihlallere karşı bunları önleyici politika değişiklikleri gerçekleştirebilecek bir gücünün olması gerekiyor veya Meclisin bu iradeye sahip çıkması gerekiyor ve elbette bunlar için de bir izleme raporu gerekiyor ve tabii ki kamuoyunu genel olarak ilgilendiren ihlallerle ilgili de kuruma resen harekete geçme yetkisi verilmesi gerekiyor. Baktığımızda, kuruma, tabii, Anayasa'da belirtilen temel hak ve hürriyetlerle ilgili, sosyal, ekonomik haklarla ilgili, biraz önce belirttiğim haklarla ilgili daha çok başvuru oluyor bu konuda kararlarda yoğunlaşıyor. Kişi hak ve ödevleri, siyasi haklar, seçme, seçilme hakkı -işte, kayyum atamalarında olduğu gibi- veya kişi hak ve hürriyetleri, insanların özgürlüğünden yoksun kalması gibi, örneğin, Saraçhane eylemlerinde gözaltına alınıp yurttan atılan, bursu kesilen, sınavına giremeyen öğrencilerin haklarıyla ilgili bir etkinliği söz konusu olmuyor. Bunlar da ne yapıyor? Bunlar da bizim ülkemizin endekslerde, işte hukukun üstünlüğü endekslerinde, cinsiyet eşitliğinde, basın özgürlüğünde, demokrasi endekslerinde hep son sıralarda yer almamıza sebebiyet veriyor. Bu da hepimiz için, ülkemiz için, geleceğimiz için maalesef olumlu değil tabii ki, olumsuz.

Sayın Başkanım, ben PAB üyesiyim aynı zamanda, Nisan ayında 152'nci Genel Kurul İstanbul'da gerçekleşecek. Bu, elbette ki ülkemizin tanıtımı açısından, prestiji açısından önemlidir fakat bir konuya vurgu yapmak istiyorum. Şimdi, biz toplantılara gittiğimizde bize bir şişe su verilmiyor Başkanım, bir tane kalem verilmiyor, bir tane kalem; bir şişe sudan bahsediyorum.

Şimdi, arkadaşlarla, Komisyon üyesi arkadaşlarla konuşurken öyle şeylerden bahsedildi ki işte kadın vekiller hamama gitmek istiyormuş, yok, efendim, tekne gezileri... Yani vatandaş açken, çocuklar okulda bir öğün yemek yiyemezken 1.500 milletvekiline, 100 Meclis başkanına böyle israfa varacak düzeyde bir hazırlık yapılmasını -ben şimdiden söylüyorum- kabul etmiyorum ve doğru bulmuyorum. Yani birlik mensuplarına bir şişe suyu vermeyen... Bu kadar lüks, şatafat içerisinde bir program hazırlanması... Elbette ki şöyle yapabiliriz yani anlaşılır özel şirketlerle ve indirim uygulanır, gider, kendisi verir parasını tekne turuna gider veya müze gezisi yapılır, tarihimiz tanıtılır; bunlar önemlidir ama bu konuda israfa karşı olduğumu şimdiden belirteyim çünkü gerçekten milletimiz aç ve zor durumda. Bunu benim vicdanım kabul etmiyor.

Ben şunu önermek istiyorum -gerçekten ülkemizin itibarı önemli- itibar sağlamak için yapılması gerekenleri şu an tek tek sayıyorum: Eğer Can Atalay kararı uygulanırsa Sayın Başkanım, Can Atalay Meclise gelip görevine başlarsa işte o zaman hep beraber "Ülkemizde demokratik adımlar atılıyor, Meclisimiz yüksek mahkemenin kararını uyguluyor ve milletvekilini Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda görevine başlattı." deriz, bunu büyük bir gururla anlatırız. Eğer önceki vekilimiz Aykut Erdoğdu İstanbul'da tutukluyken tutuksuz yargılanması sağlanıp oradaki HSK Başkanı olarak Adalet Bakanlığı müdahale edip yetkili mahkeme olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcısına, parlamenter büroya göndermesini sağlarsa -yargılansın, yargılanmasın demiyoruz ama tutuksuz yargılanması gerekir bu arkadaşlarımızın ve yetkili mahkemede, yetkili savcılıkta soruşturulması gerekir- o zaman deriz ki: Evet, bu ülkede bağımsız yargı var ve usulüne göre yapılıyor her şey. Eğer sizin önceki milletvekiliniz Hüseyin Kocabıyık hiçbir hakaret içermeyen bir eleştiriden dolayı tutukluyken serbest bırakılırsa deriz ki o zaman dünyadan gelecek 1.500 milletvekiline: Ya, evet, bir hata yapıldı, bazen olur demokrasilerde böyle şeyler ama milletvekilleri serbest bırakıldı. Sayın Başkan, bugün, bizim eski vekillerimizin her biri, her gün, Cumhurbaşkanına hakaretten ifade vermeye gidiyor ve ODTÜ'lü öğrencilere destek anlamında paylaştıkları bir karikatür nedeniyle ceza alıyor. Şimdi, o zaman nasıl gidip bu uluslararası toplantılarda sizin arkadaşlarınız "Ya, ifade özgürlüğü var bizim ülkemizde, demokrasi var, insan haklarına saygı var." diyebiliyorlar? Biz bunu nasıl anlatabiliyoruz dünyaya, nasıl anlatacağız bu 1.500 milletvekili geldiğinde? Bizim arkadaşlarımız ceza alıyorlar, mesela Özkan Yalım, Burcu Köksal, her biri ceza aldı karikatür paylaştıkları için. Şimdi, bu 100 meclis başkanına İstanbul'da toplantı yapılırken oradaki büyükşehir belediye başkanının tutuklu olduğunu, ilçe belediye başkanlarının tutuklu olduğunu ve bir kişinin ifadesinden dolayı tutuklu olduğunu ve o kişinin AKP'li belediyelere 4 katı kadar iş yapmasına rağmen onlardan bir kişi hakkında bile soruşturma olmadığını nasıl anlatacaksınız Sayın Başkan, dünyadan gelecek bu 100 meclis başkanına? Bu itibar ancak bu şekilde sağlanabilir. Bu ülkenin itibarını dünyada sağlamak istiyorsanız Sayın Başkan, gerçekten demokratik bir ülke olduğunu... Ben aynı zamanda Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesiyim ve orada da çalışıyoruz, orada da biz -siz de şahitsiniz- her türlü fedakârlığı yapıyoruz ülkemizin geleceği için, yine yaparız ama sizden de demokratik adımlar atılmasını bekliyoruz çünkü siz de yasama organının başısınız, siz de bu Anayasa'da temel sayılmış en büyük erklerden birinin başısınız Sayın Başkan ve Can Atalay kararını uygulamak için önünüzde hiçbir engel yok.

Bu anlamda tekrar şunu belirtmek istiyorum: İtibar için yapılacak şeyler bellidir, yapılacak toplantılarda Meclisimizin, milletimizin parasının bu şekilde çarçur edilmesine karşı olduğumu şimdiden belirtiyorum ve hukuk devleti, demokrasi adına atılacak adımlarla hep birlikte ülkemizi güçlü yarınlara taşıyalım diyorum.

Bütçenizin de hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkürler.