| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 31 .10.2025 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, çatısı altında bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisini dünyadaki diğer parlamentolardan ayıran birkaç özgün yanı bulunmakta, sizler de bunu biliyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin belki de hiçbir parlamentoda olmayan özelliği, bir ulusun kurtuluş savaşını bizzat yönetmesi ve bunu zaferle taçlandırmış olmasıdır. Bu özelliği onu eşsiz ve tek kılmaktadır. Ayrıca, Gazi Meclis ünvanını da taşımaktadır.
Sayın Meclis Başkanım, siz bu Gazi Meclise Başkanlık etme onurunu yaşamaktasınız. Bulunduğunuz makamda 24 Nisan 1920 ile 29 Ekim 1923 arasında Gazi Mustafa Kemal bulunmuştur. Bu süre içerisinde henüz adı konulmamış bir devlete başkanlık etmiştir yani makamınız geçmişte devlet başkanlığının da makamıydı bir anlamda. Makam yüce, onur büyük, bunlar büyük olunca da sorumluluğunuz da çok büyük oluyor. Belki de en önemli göreviniz bu yüce Meclisin, Gazi Meclisin onurunu korumaktır ve bugün, ne yazık ki Hataylıların oylarıyla seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen cezaevinde, Silivri'de tutsaktır.
Değerli Başkanım, mahkemeler, Yargıtay Anayasa'yı da çiğneyerek Anayasa Mahkemesinin kararını tanımamakta ısrar etmektedir. Anayasa'da açıkça belirtildiği gibi Anayasa Mahkemesinin kararları herkesi, her kurumu, Yargıtayı, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve sizi de bağlar. Emsal durumdaki kararlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi geçmişte görevini yerine getirmiştir, seçilmiş milletvekillerini cezaevinden çıkartıp Mecliste görevlerine, makamına getirmiştir. O zaman soruyorum: Can Atalay Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen neden hâlen daha tutsaktır? Can Atalay'ın tutsaklığı milletin egemenliğinin tutsaklığıdır, milletin egemenliğinin tutsaklığı ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutsaklığı anlamına gelmektedir. Bu durum daha ne kadar sürecektir? Bu duruma ne zaman son vereceksiniz?
Sayın Başkanım, bütçenize baktığımız zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine baktığımız zaman bazı rakamlar dikkat çekici; gayrimenkul sermaye üretim gideri, 2024 ve 2025 yıllarında bu ödenekten herhangi bir harcama yapılmamış; 2026 bütçesinde 3 milyar 20 milyon liralık bir ödenek ayrılmış. Bizim buradan anladığımız yeni bir inşaat var, yeni bir hizmet binası veyahut da tesis yapılacak anladığım kadarıyla. Doğru mudur Sayın Başkanım, böyle bir niyetimiz mi var?
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Cevap vereceğim.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şimdi, evet, öyle bir niyet var ancak ortada da bir Tasarruf Tedbirleri Genelgesi var. Biliyorsunuz, 2024 yılında açıklandı, üç yıl süreyle yeni hizmet binası alınmayacak, bu amaçla arsa, arazi alınmayacak, yeni lojman -her ne adla olursa olsun- memurevi, kamp, kreş, eğitim, dinlenme ve benzeri sosyal tesisle ilgili kamulaştırma yapılmayacak, yeni inşaata başlanmayacak. Şimdi, ortada böylesine bir Tasarruf Tedbirleri Genelgesi var ve biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesinde 3 milyar lirayı aşkın bir tutarı yeni hizmet binası yapımına harcayacağız.
Sayın Başkanım, yaklaşık iki yılı geçkin bir süreden beri bir program var ve enflasyonla mücadele edilmekte. Ne kadar başarılı olduğu tartışmalı ama bir dezenflasyon süreci var; halkımıza, emekliye, ücretliye -ki bu insanlar açlık sınırının altında yıllardır yaşamak zorunda- "Kemer sıkın." diyorlar. Artık, emeklimizin, emekçimizin, memurlarımızın, çiftçimizin, ezcümle, Türkiye'de yaşayan insanların kemer sıkmaya takati kalmamıştır, artık delik de kalmamıştır. Hâl böyleyken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 milyar liraya yeni bina yaptırmayı düşünmesi bence yakışmamıştır. 2,7 trilyon lira bütçe açığından bahsediyoruz bu sene, bir o kadar, 2,7 trilyon lira da faiz harcaması var, bütçemizin yüzde 15'ine yakın. Yani ne yapılması lazım? Tasarruf yapılması lazım ancak hâl böyleyken yatırım yapılmıyor. Ortada bir genelge var; ya, bu genelgede -bakıldığı zaman- öyle şeylere kısıtlamalar getirilmiş ki mesela öğretmenler odasındaki "kettle"a kadar kısıtlamalar getirilirken Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir hizmet binası için bütçeye 3 milyar liralık ödenek koymasını ben doğru bulmuyorum çünkü mesela 2025 yılı enflasyon rakamları açıklandığı zaman, aralık ayından sonra şunlarla karşılaşacağız Plan ve Bütçe Komisyonunda, en büyük tartışma konumuz ne olacak? En düşük emekli maaşı ne olacak? 16.881 lira, bu, 19.000 lira mı olsun, 20 bin lira mı olsun? Tartışma ne olacak: Kaynak nerede? Şimdi, biz, o zaman kaynağı tartışacağız; hâl böyleyken Meclisin bu yatırımı yapmasını ben kendi şahsıma doğru bulmuyorum.
Şimdi, arkadaşlarım da burada konuya girdiler, hep konuşuldu, mesela Cevdet Akay Bey Meclise bir soru önergesi vermiş, cevap vermişsiniz, teşekkür ederiz. Yani cevap veren ender kurumlardan bir tanesisiniz. Biraz evvel bunun muhabbeti de olmuştu, kâğıt israfından dolayı artık e-mail olarak atacaksınız. Vallahi, özellikle söz konusu bu soru önergelerine cevap vermek olduğu zaman bütün bakanlıkların hepsi tasarruf tedbirlerine uyuyor, sağ olsunlar hiçbiri cevap vermiyor yani kâğıt israfının önüne geçmek için büyük ihtimalle bunu yapıyorlar! 2 Ekim itibarıyla 34.026 tane soru önergesi milletvekillerimiz tarafından sorulmuş -ki bizim fiilî olarak elimizdeki tek denetleme silahımız bu- süresi içinde 5.000 tane soru önergesine cevap verilmiş, 7.573 tanesi cevapsız kalmış; 18.127 öngergeye ise süresi geçtikten sonra yanıt verilmiş.
Benim soru önergelerim... Ben öyle çok skor meraklısı bir milletvekili değilim yani şunu sormuyorum: Manisa'da falanca ilçenin hastanesinde kaç tane yatak var? Öteki soru önergesi, filanca... Yani yüzlerce soru sormak yerine önemli bulduğum soruları soruyorum ve bu soruların da cevabının verilmesi gayet doğaldır diye düşünüyorum, çok zor soru da sorduğumu zannetmiyorum. Mesela son dönemde vermiş olduğum sorulardan sadece 1 tanesine cevap verilmiş. Mesela, biliyorsunuz 2024 yılı Emekliler Yılı'ydı -o da bir ironidir, ayrı bir şey- sormuşum, demişim ki: Ya, siz emeklilere Türkiye'deki işte sahil kenarlarındaki devlet kurumlarına ait olan tatil yerlerinde tatil etme fırsatı sunmuştunuz. Kaç kişi bundan faydalandı? Çok basit bir cevap bu, buna cevap alamamışım.
Yani mesela, şap hastalığıyla alakalı bir soru sormuşum, buna cevap alamamışız.
Ya, bir de öyle bir şey ki -arkadaşlar bahsetti- gelen cevaplar da hakikaten insanın aklıyla alay ediyor, dalga geçiyor; bu olmaz. Mesela, Profesör Doktor Vedat Işıkhan'a bir soru sormuşum. Kendisi şundan bahsetmişti: "İşte, Türkiye'de sadece 16.681 lira en düşük emekli maaşını alanlar yok, 50 bin, 60 bin, 70 bin, 80 bin lira alanlar var." diye söylemişti. Gayet tabii, ben de milletvekili olarak "Ya, ülkede kaç tane 80 bin lira ve üzeri maaş alan emeklimiz var?" diye sormuştum. Sağ olsun, bir cevap göndermiş tam bir yıl sonra, bir yıl sonra şunu söylüyor: "Sosyal Güvenlik Kurumunda aylık alan kişilere ilişkin bilgiler SGK resmî web sitesinde yayınlanmaktadır." Sağ olsun, linki de vermiş kenarına. Yani yok ki. Ya, biz zaten bu linkleri, her şeyini biliyoruz artık, yok. Yani bu, milletle, milletvekilliğiyle alay edilmesidir.
Arkadaşlarımız Türkiye Büyük Millet Meclisindeki danışmanların taleplerinden bahsettiler. Siz de olumlu yaklaştınız bu taleplere. Şimdi, olaya şöyle bakmak lazım: Kendi çalışanının hakkına sahip çıkmayan, sorunlarını görmezden gelen bir Meclis bu ülkenin emekçilerine nasıl sahip çıkacak? Bu bizim için önemli bir sınavdır. Bakalım bu sınavdan nasıl geçeceğiz? Öyle bir şey ki burada danışmanlarımızın kaderleri milletvekillerinin iki dudağı arasında. Bir de bir kısıtlama getirilmesi lazım. Yani öyle milletvekilleri var, görev süresinde 10 tane, 20 tane, 25 tane -abartmıyorum- danışmanla çalışan milletvekillerimiz var. Bir kere, öncelikle burada bir düzenleme getirilmesi gerekli. Bu insanların kaderleri milletvekillerinin iki dudağı arasında. Bu insanlar İşsizlik Sigorta Fonu'na prim yatıramadıkları için işten çıkarıldıkları zaman İşsizlik Sigorta Fonu'ndan ödenek alamıyorlar, maaş alamıyorlar. Ben bu kadarını söyleyeyim, başka da bir şey söylememe gerek yok.
Teşekkür ederim.