| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 31 .10.2025 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kıymetli Meclis Başkanım, Değerli Komisyon Başkanım, çok değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Meclis Başkanlığının bütçesi üzerinde değerlendirmeler yapacağım. Geçen yıla göre yüzde 52,8 artmış yani enflasyon oranının çok üzerinde bir artış var. Bunun hakikaten gerekçesini bilmiyoruz. Niye bu kadar ciddi bir artış var ve bu artış hangi kalemlerde özellikle kullanılacak? Bunun detayları tabii ki var ama o detayların içerisine gizlenmiş başka ayrıntılar var; bunların mutlaka çok net bir şekilde izah edilmesi lazım.
Şimdi, buraya baktığımız zaman, cari transferler var, burada yüzde 19,9'luk bir artış söz konusu. Yanı sıra, sermaye giderleri; bakın, sermaye giderlerinde yüzde 500'e yakın bir artış var. Bu artışın niye olduğunu bilmiyoruz, bildiğimiz kadarıyla bir yatırım yapılacak. Niye yüzde 500'lük bir artış var? Kabaca 5 milyar liraya yakın bir artış söz konusu. Bakın, geçtiğimiz yıl Kıbrıs'a yapılan bir Cumhurbaşkanlığı sarayı var ve oraya da aşağı yukarı 5 milyar civarında bir para harcandığını biliyoruz, en azından kamuoyuna öyle yansıdı. Peki, Meclisimiz böyle bir saray mı yaptıracak ya da başka bir gerekçeyle mi bu 5 milyar buraya eklendi, bunun biz izahını rica ediyoruz, niye böyle olduğunu bilmek istiyoruz.
Bakın, geçtiğimiz aylarda ben Tayvan Parlamentosunu ziyaret ettim. Şu anda millî geliri bizim 4-5 katımız, hazinesinde en az 600 milyar dolar parası var; Tayvan Parlamentosu hâlâ eskiden kalma bir okuldan bozma mecliste faaliyet gösteriyor. Esas olan fonksiyon, esas olan üretilen hizmet yani bina kalitesiyle, yapılacak bina yatırımıyla parlamentonun saygınlığını, parlamentonun gücünü, kudretini ve milleti temsil etme iradesini ortaya koymamız mümkün değil.
Personel giderlerinin artışına baktığımızda, yüzde 17,7'lik bir artış var. Hiç personel alınmadığını bile düşünsek bu artış aslında şu anda reel enflasyonun altında, öngörülen enflasyon civarında olduğu tahmin ediliyor; bu da personelin özlük hakları konusunda yeterli adım atılamayacağının ya da atılmayacağının bir göstergesi.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevi yasama, denetleme ve bütçe yapmadır takdir edersiniz. Tabii, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinden bağımsız çalışıyor olması, bir denge, denetleme mekanizmasının kuruluyor olması demokrasi için vazgeçilmez bir şart fakat maalesef geçtiğimiz yıllarda bu hassasiyet gözetilmedi, yasama, yürütme, yargı erkleri birbirlerinden bağımsız ve denge, denetleme mekanizmasıyla çalışamaz hâle geldi. Yanı sıra -biraz sonra örnekleriyle paylaşacağım sizinle- Meclisimizin yasama faaliyeti, Meclisimizin denetleme faaliyeti, keza bütçe yapma kapasitesi ve faaliyeti büyük ölçüde hırpalandı, örselendi, bunları örnekleriyle paylaşacağım. Bakın, yasama faaliyetinin etkisizleştirilmesiyle ilgili bir örnek vereceğim ben size: Uzunca bir süredir Türkiye, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor ve Anayasa Mahkemesi kanun hükmünde kararnamelerin bu şekilde kullanılmaması gerektiğine dair sürekli karar alıyor. Oturdum, çıkardım ne kadar karar alınmış diye ve tabii, saray alınan bu karar üzerine hemen bunu bir yasal revizyon yaparak kanun maddesi hâline getirmeye çalışıyor. Şöyle bir baktım, 11 Nisan ile 16 Mayıs 2025 tarihleri arasında Meclise gelen 105 kanun maddesi var. Bu 105 kanun maddesinin 93 tanesi Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmünde kararname. Allah aşkına yani bu ülke kanun hükmünde kararnamelerle ve üstelik Anayasa'ya aykırı olduğu bilinen kararnamelerle mi yönetilecek? Peki, bizim Meclis olarak vazifemiz Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmünde kararnameleri yasalaştırmak mı? Dolayısıyla, bu, son derece vahim bir yanlıştır. Bu, milletin Parlamentoya, Meclise vermiş olduğu yetki ve salahiyetin bir anlamda -tabirim biraz sert olacak ama- gasbedilmesi anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi bunları iptal ediyor, biz de oturuyoruz, bunları yasa hâlinde geçirmeye gayret ediyoruz. Bir ay içerisinde 105 madde gelmiş, bunun da 93 tanesi Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmünde kararnamelerin yasalaştırılması. Dolayısıyla, bunlara dikkat edilmesi, Parlamentonun olması gerektiği hüviyete kavuşturulması hepimizin sorumluluğu, takdir edersiniz ki Sayın Başkan, sizin de burada hepimizden fazla sorumluluğunuz var.
Şimdi, ihtisas komisyonlarıyla ilgili değerlendirme yapmak istiyorum müsaadenizle. Tabii, kanun yapım sürecinde ihtisas komisyonlarının çok önemli bir rolü var ve bunların aynı zamanda müzakere, istişare, detaylı bir şekilde tekliflerin ele alınmasıyla ilgili çok ciddi yükümlülükleri var. Tabii, bu konuda ihtisas komisyonlarının da yeterince görev yapmadığını hepimiz biliyoruz. Kanunlar veya teklifler hazırlanıyor ve bu tekliflerin neredeyse tamamı sarayda hazırlanıyor, komisyona getiriliyor ve komisyonlarda çok hızlı bir şekilde görüşülüp Meclis gündemine taşınıyor. Bunların biz doğru olmadığını, komisyonların etkin bir şekilde çalıştırılması gerektiğini ve burada müzakere kültürünün, istişare kültürünün, tartışma kültürünün geliştirilerek yasaların olgunlaştırılması gerektiğini ısrarla savunuyoruz. Tabii, yanı sıra, tali komisyonlar hiç çalışmıyor; ben biraz sonra bunlarla ilgili rakamları da vereceğim size. Tali komisyonlar artık Meclisin gündeminden kalkmış, hiçbir şekilde tali komisyonlarda hakkıyla ve layıkıyla yapılan bir tartışmaya biz tanık olmuyoruz. Komisyona geliyor, bir gün veya iki gün çok hızlı bir şekilde görüşülüp ondan sonra Parlamentoya geliyor. Biraz sonra diğer ülkelerin de rakamlarından bahsedeceğim. Dolayısıyla, Sayın Başkanım, bunlardan da bir anlamda Meclisin kurtulması ve Meclise o saygınlığın yeniden verilmesi lazım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi TV'nin yayınlarıyla ilgili... Niye akşam dokuzdan sonra yayın yapılmaz? Zaten başta TRT olmak üzere yandaş medya tamamen sesimizi kısmış durumda. Ben Grup Başkan Vekili olduğum dönemden itibaren bakıyorum, milletvekili olduğum dönemden itibaren bakıyorum, Genel Başkanımızın hem Grup Başkan Vekili hem de Genel Başkanı olduğu dönemden itibaren bakıyorum, bizden 11,5 milyar dolar vergi toplamış TRT, bir kare ya, Allah aşkına, bir kare bizden haber bahsetmiyor. Ne kaldı geriye? TBMM TV. Niye TBMM TV kesiliyor? Yani TBMM TV'de bizim konuştuklarımızın millet tarafından bilinmesi, duyulması lazım ve sadece Meclis faaliyetleri değil, aynı zamanda komisyon faaliyetleri. Ben şimdi niye kendi kameramla bu konuşmamı çekeyim? Nerede TBMM TV? Niye bunlar kamuoyu tarafından takip edilmiyor? Burada Parlamentonun bütçesiyle ilgili, burada yapılan faaliyetlerle ilgili bizim yapmış olduğumuz konuşmaların TBMM TV tarafından ele alınması ve bunların kamuoyu tarafından bilinmesi lazım. Bu da bizim arzu ettiğimiz gelişmelerden veya arzu ettiğimiz değişimlerden bir tanesi.
Şöyle bir baktım, 28'inci Dönemde kaç tane kanun teklifi verilmiş diye. Tam 3.626 kanun teklifi verilmiş, bunlardan 110 tanesi kabul edilmiş yani yüzde 3'ü. Şimdi, 3.626 kanun teklifinden sadece yüzde 3'ü ve bunların da tamamı iktidar partisi tarafından verilmiş kanun teklifleri. Bu sürecin de nasıl olduğunu az önce söyledim ve eleştirimi de sizlerle paylaştım. Allah aşkına, bizim bu ülkeye dair hiç mi tecrübemiz yok, hiç mi birikimimiz yok, ortaya koyduğumuz kanun tekliflerinin hiç mi anlamı yok, hiç mi değeri yok? Bunlardan bir tanesinin sayfası açılıp da "Ya, ne demiş İYİ PARTİ?" "Ne demiş diğer partiler?" "Önemli mi, önemsiz mi?" diye ele alınması gerekmiyor mu? Biraz sonra örneğini de paylaşacağım sizinle. Allah aşkına, bu Parlamentonun vazifesi bütün milletvekillerinin, -herkes saygındır- bütün partilerin sayın milletvekillerinin vermiş olduğu yasa tekliflerine hassasiyetle yaklaşması ve ona gereken ehemmiyeti ve değeri vermesi lazım. 3.626 kanun teklifi var, kabul edilenler yüzde 3 ve tamamı da iktidar cenahından gelen teklifler.
Şimdi, başka bir ayrıntı daha; 41 kanun teklifinin 36 tanesi torba kanun. Biz bu torba kanun anlayışından hakikaten bıktık. Birçok kanun maddesini bir araya getiriyorsunuz, sarayda hazırlanıyor, bir kısmı Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmünde kararnameler, bir torba, bir çorba yapılıyor, birbirinden bağımsız, birbiriyle alakası olmayan birtakım hükümler, maddeler, değişiklikler Meclise geliyor ve bunlar tartışılarak yine iktidarın oylarıyla kabul ediliyor. Bunların mutlaka ve mutlaka değişmesi lazım. Bu torba kanun uygulamasının da yanlış olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Keza, etki analizleri yani yapılacak olan kanunun, görüşülecek olan kanunun toplum nezdinde ekonomik olarak, siyasal, sosyal olarak ne tür etkisi olacak? Etki analizleri yapılmıyor. Hiçbir değerlendirme yapılmadan "Nasıl geçerse geçsin önemli değil, böyle arzu edildi." deniyor ve Parlamentonun yapması gereken yasama faaliyeti maalesef gerektiği şekilde değerlendirilmiyor.
Şimdi birkaç örnek vereceğim değişik ülkelerden. Bakın, Fransa'da göç yasasıyla ilgili 2023 yılında bir kanun teklifi geliyor meclise, tam üç yüz elli dokuz gün tartışılıyor bu. Komisyonlarda, alt komisyonlarda, sivil toplum örgütleri, birçok akademisyen gelip görüş veriyor ve tam üç yüz elli dokuz gün tartışılıyor. Keza, İngiltere'den baktım, on-line güvenliğiyle ilgili, internet güvenliğiyle ilgili bir kanun gelmiş 2022'de, beş yüz otuz üç gün, nerdeyse iki yıla yakın görüşmüşler enine boyuna bütün ayrıntılar tartışılmış. Şimdi, bakıyorsunuz, örnek vereceğim: 30/6/2025'te Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, bir torba kanun, bir çorba kanun on günde geçmiş; olmaz! Böyle olması hem Parlamentoya hem de bu millete büyük haksızlık.
Bakın, bu ülkede GATA'nın kapatılması bana göre tarihî bir hatadır. Bunu hekim arkadaşlarım çok daha iyi biliyorlar ama siyaset kurumunun da yavaş yavaş bu konuda eleştiri yaptığına tanık oluyoruz. Yasa teklifi vermişim, muhatap alınmamış; 2 defa konuşma istemişim İç Tüzük 37'ye göre. Müsaade edin, ben bir konuşayım, GATA'nın açılmasının ne kadar önemli olduğunu anlatayım size çünkü ben bir travma cerrahıyım. GATA'nın kapatılması bana göre tarihî bir hatadır, yıllar içerisinde bunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göreceğiz ama Mecliste konuşma yapmama rağmen, söz istememe rağmen, bu kadar tarihî ve önemli bir yasayla ilgili bizim konuşma şansımız dahi yok; olmaz. İç Tüzük 37'ye göre 2 defa konuşma istemişim Genel Kurulda "Müsaade edin, konuşayım, bu yasanın önemini anlatayım." diye. Zaten bütün yasalar iktidarın istediği şekilde geçiyor. Dolayısıyla bunlara da Sayın Başkan, mutlaka sizin hassasiyet göstermeniz ve bununla ilgili de gereken şeyleri yapmanız gerekiyor, İç Tüzük 37'nin de hakkıyla ve layıkıyla çalıştırılması lazım.
Şimdi size bir gazete manşeti göstereceğim, Yeni Şafak gazetesinde çıkmış olan bir manşet. Diyor ki gazete: "Mülkiyet hakkını tehdit eden yetki." Arkadaşları aradım "Allah Allah, mülkiyet hakkını tehdit eden yetkiyi kim kime vermiş? Bakın, komisyonlara böyle bir şey gelmiş mi?" dedim; yok, hâlâ gelmedi Komisyona böyle bir şey ama gazete manşetinde böyle bir yetki tartışmasının olduğu söyleniyor. Bu yasa teklifi Parlamentoya gelse, orada enine boyuna konuşulsa, hepimiz fikir beyan etsek, ondan sonra da gazetelerde bunlar tartışılsa, anlarım. Yasa Meclise gelmemiş ama gazete manşetlerinde tartışılıyor, o da yetmiyor, kamuoyunda tartışılıyor, milletvekillerinin haberi yok. Bakıyorsunuz, MASAK açıklama yapmış, yasa teklifiyle ilgili MASAK açıklama yapmış, diyor ki: "Adalet Bakanlığı ve Başkanlığımız tarafından görüşleri alınarak hazırlanan yasada şunlar şunlar olacak." MASAK kim Allah aşkına? Milletvekillerinin haberi yok, MASAK yasa üzerinde görüş beyan ediyor ve onunla ilgili tartışmaya katılıyor; olmaz, böyle bir uygulama olmaz. Bakıyorsunuz, tartışma yükselmiş, bu sefer her şeyi yalanlayan kurum meydana çıkıyor; Dezenformasyonla Mücadele Merkezi. "Bu tartışmalar doğru değil, o yasanın teklifinin ruhunda böyle bir şey yoktur." diye açıklama yapıyor. Milletvekillerinin haberi yok, yasa teklifi Komisyona gelmemiş ama bakıyorsunuz, gazete manşetlerinde, MASAK'ta, orada burada inanılmaz tartışmalar devam ediyor. Bu, Meclisin saygınlığına halel getiren bir durumdur Sayın Başkanım, lütfen bu konuda gerekli hassasiyeti gösterin.
Şimdi, grup araştırmalarına bakacağım. Grup araştırma önerileriyle ilgili rakamlara baktığımızda, Üçüncü Yasama Yılında 353 önerge verilmiş, 322'si muhalefetin, kabul edilen sadece kimin? O da AKP'nin veya iktidar cenahının. Yine, kurulmuş olan komisyonlara baktığımızda, 9 tane komisyon kurulmuş, bu komisyonların üç ay içerisinde çalışmasını bitirip rapor vermesi lazım. Komisyonların hepsi burada, daha bu komisyonların hiçbiri o tartışmaları tamamlayıp raporunu bitirmemiş. Bu, İç Tüzük'e de aykırı Sayın Başkanım. Lütfen, Meclis komisyonları zamanında, olması gerektiği gibi emek harcasın çünkü ciddi bir çalışma yapılıyor, bu emekler kamuoyuyla paylaşılsın ve onunla ilgili gerekenler yapılsın.
Şimdi, araştırma önergelerine baktım, 28'inci Dönemde toplam 3.240 tane araştırma önergesi verilmiş, bunlardan kabul edilme oranı yüzde 1,6. Allah aşkına, bu kadar araştırma önergesi, bu kadar ciddi çalışma, bu kadar sahadan toplanan bilgi Parlamentoya gelecek ama bunların hiçbirinin bir kıymeti, bir hükmü olmayacak; bu, son derece yanlış. İktidarın verdiği birkaç araştırma önergesi dışında muhalefetin vermiş olduğu önergelerin hiçbirine itibar edilmemesi son derece yanlış. Bugüne kadar verdiğimiz önergelerden hiçbirinin kabul edilmemiş olması son derece yanlış; yüzde 1,6 kabul edilme oranı.
Bakın, tam yaza giderken Milletvekilimiz Sayın Burhanettin Kocamaz orman yangınlarının araştırılmasıyla ilgili bir önerge vermiş. Ya, Allah aşkına, bu kabul edilse ne olur? Tam yangın sezonunun öncesinde inanılmaz eksiklikler var, yetersizlikler var, yanlışlıklar var, bir sürü insan şehit oldu, evladımız, vatan evladı şehit oldu yetersizlik sebebiyle, beceriksizlik, aymazlık veya doğal şartlar sebebiyle dünya kadar orman alanı yandı. Bunu kabul etsek, enine boyuna konuşsak ne olur Allah aşkına? Yani kavga mı edeceğiz burada? Ülkenin bir problemi "Hayır, kabul etmiyoruz." Niye? İYİ Parti'den gelmiş.
Başka bir şey daha; tekstil. Bakın, dolaşıyorum, geçtiğimiz haftalarda Diyarbakır'daydım. Diyarbakır'da tekstilde fabrikaların yüzde 75'i kapanmış, Batman'da tekstil sektöründe çalışan 45 bin kişiden 25 bini işini kaybetmiş. Her yerde öyle, Denizli'de öyle, Ordu'da öyle, İzmir'de öyle; ciddi bir kriz var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Bursa, Bursa.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bursa da öyle, teşekkür ediyorum.
Tekstil fabrikaları Çin'e gidiyor, başka bir yere gidiyor, Mısır'a gidiyor. Gelin, bunları konuşalım. Önerge vermişiz, Sayın Selçuk Türkoğlu önerge vermiş "Hayır efendim, gerek yok." diyorsunuz. Bizim önerge vermemizden bir hafta sonra İngiliz "The Economist" dergisi "Türkiye'deki tekstil sektörü dikişlerinden ayrılıyor." diyerek rapor hazırlamış. Ya, ben Parlamentoda Meclis olarak bu raporu hazırlayamıyorsam, Allah aşkına, yabancılar mı hazırlayacak?
Soru önergeleriyle ilgili de uzatmadan küçük bir değerlendirme yapacağım. Bakın, Sayın Başkanım, süresi içerisinde cevap verilen soru önergesi oranı yüzde 15. Süresi içinde soru önergelerine cevap vermiyorsunuz. Biz o zaman niye soru önergesi veriyoruz? Neden bu konunun üzerinde duruyoruz, neden? Meclis denetleme faaliyetini yapamayacaksa, soru önergelerimize cevap vermeyecekse ne anlamı var bu soruşturmaların veya millet adına bu soruları sormanın?
En son, Meclis Başkanlığından dün gelen bir cevabı paylaşacağım ama ona gelmeden önce Sağlık Bakanlığıyla ilgili de önemli şeyler paylaşacağım şimdi sizinle. Bunu en son, dün geldiği için tarihî bir belgedir, paylaşacağım biraz sonra sizinle.
Bakın, ben İstanbul'da kurulmuş eski Sağlık Bakanının hastanesi Medipol'e verilmiş arazilerle ilgili soru önergesi vermişim, diyorum ki: Bakın, Medipol Sağlık Bakanının üniversite hastanelerine nereler verilmiş? Unkapanı'ndaki milyarlık Tekel binaları, Beykoz'daki on binlerce metrekare, 222 bin metrekarelik Tekel'in arazilerinin yanı sıra Üsküdar'da vatandaşın "Okul yapın." diye vermiş olduğu arazilerin yanı sıra, Ankara'da gar binaları, başka, Atatürk Orman Çiftliği'nde 555 bin metrekarelik arazi, başka, devletin verdiği milyarlarca liralık teşvik, on milyonlarca dolarlık teşvik. Hepsinin belgeleri burada. Soru önergesi vermişim bir buçuk yıl önce, hiçbirine cevap vermemiş; Mecliste konuşmuşum, cevap vermemiş; bunun üzerine kalkmışım televizyonlarda konuşmuşum ve televizyonlarda yaptığım her konuşma için onlarca dava açılmış Sayın Başkanım. Sağlık Bakanına bir buçuk yıldan beri soru önergesi vermişim, cevap vereceksin; bunları aldın mı almadın mı? Aldıysan hangi koşullarda aldın? Cevap vermemiş, konuştuğum zaman da bu fezlekeleri gönderiyor bana. Biz o zaman ne iş yapıyoruz burada? Bunları sormayalım mı? Bu kadar büyük bir rant ve talan mekanizmasının hesabını sormayalım mı?
Covid aşıları... 670 milyon dolarlık bir soygun var. Biliyorum detayları, Mecliste de konuştum; cevap yok. Yenidoğan çetesi... Daha bu çete patlamadan bir yıl önce soru sormuşum; cevap yok. Yurt dışına giden doktorlar... Cevap yok. Sığınmacılar kan veriyor mu? Cevap yok. Ameliyat sayıları özel sektörde yüzde 300, 500 artmış, devlet sektöründe artmamış. Devlet niye bu kadar destek... Özel niye bu kadar destekleniyor? Cevap yok. Çölyak hastalığı... Diş hekimleri... Mesela geçen bir diş hekimi müracaat etmiş bir kliniğe, 300 müracaat var, diş hekimleri patlamış durumda. Bakıyorsunuz, bütün diş hekimleri Sağlık Bakanının üniversitesinde, cevap yok. Kocaeli Şehir Hastanesinde ameliyat olan 60 kişi yanmış. Niye yandı bunlar? Ben biliyorum niye yandığını; cevap yok. Otopsi yapılan bir İngiliz'in kalbini burada almışlar, çöpe atmışlar. "Niye böyle, bu olur mu?" diye soruyorum; yine cevap yok. Ardından "Bayram tatiline son anda karar vermişsiniz, milyarlarca liralık zarar etti Türkiye." diyorum, rakamları hesaplamışım; cevap yok. Lens çetesi var bu ülkede. Hastaların lenslerini, devletin verdiği lensleri çalan bir çete var. Adresini veriyorum, olduğu yeri veriyorum; cevap yok.
Diyaliz çetesi var, devlet hastanelerine, üniversitelere gitmiş diyaliz hastaları, orada hayatlarını kaybetmişler ve hayatını kaybeden hastaların bilgilerini götürüp özel hastanelerle paylaşıp SGK'yi soyan bir çete var. Soru önergesi vermişim; cevap yok. Ha, bir şey daha söyleyeyim size Sayın Başkanım, niye cevap verilmediğini de söyleyeyim çünkü o soruyu sorduğum zaman diyaliz ünitesinin başında duran -adını söylemeyeceğim- bir doktor şu anda görevden alındı. Nerede biliyor musunuz? Cezaevinde. Niye cezaevinde olduğunu da Sağlık Bakanı açıklasın. Soruyorum: Çocuk istismarı, uyuşturucu ve yanı sıra sanal kumar çetesine üye olduğu için mi bu adam şu anda içeride, bu diyaliz ünitesinin başındaki adam? Sağlık Bakanının cevap vermesi lazım. Ben bütün bu soruların cevabını biliyorum ve aynı adam FETÖ'nün uzantısıyla Sağlık Bakanlığında toplantı yapıp...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Çömez, süreniz bitti.
Size sözlerini toparlamak için iki dakika vereceğim, sonra da ara vereceğim Komisyona.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Daha buna benzer onlarca örnek sayabilirim. En son Turizm Bakanıyla ilgili örnek vereceğim ben size, bitiriyorum.
Bakın, Turizm Bakanına da bir soru önergesi verdim bir buçuk yıl önce. Niye verdim bunu? Çünkü Bodrum'da Kissebükü'nde adam 2004, 2005'li yıllarda Orman Bakanlığından 95 bin metrekare arazi almış, ondan sonra işlerini yapamamış çünkü sivil toplum itiraz etmiş, ardından 5 bin metrekare daha araziye para vermiş, satın almış, yine işlerini yapamamış -uzatmayacağım- sonra ne yapmış, biliyor musunuz? Şimdi, bundan sonrası çok önemli, sonra yaptığı iş şu: Orman Bakanlığı 25 bin metrekare araziyi almış, Kültür ve Turizm Bakanlığına vermiş, hepsinin belgeleri var burada. Kültür ve Turizm Bakanlığı da -bakın, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz- almış Bakanın ETS şirketine bu 25 bin metrekarelik araziyi tahsis etmiş. Altında kimin imzası var? Altında Neşe Çıldık'ın imzası var. Kimdir Neşe Çıldık? Neşe Çıldık denilen kişi, Bakanın ETS Tur'dan getirip genel müdür yaptığı kişi. Aynı zamanda Kartalkaya Oteli'nde sorumlu olduğu için oradaki mahkemenin "Bunu soruşturmamız lazım." dediği, Bakanın "Hayır, soruşturmayın." diye izin vermediği kişi. Böyle bir rant mekanizması olur mu? Burada büyük bir ahlaksızlık, büyük bir rant düzeni var. Bunu sormuşum ben, diyorum ki: Arkadaş, bunu niye yaptın? Ben bunların hepsine gittim, bu arazileri yerinde buldum da konuştum. Niye yaptım? Ne yapıyor biliyor musunuz? Meclise fezleke gönderiyor, dünya kadar dava açmış. Kardeşim, açıklasana bunu. Dolayısıyla Sayın Başkan, bizim soru önergelerimizin mutlaka ve mutlaka cevaplanması lazım.
Son olarak, sizin dün göndermiş olduğunuz bir soru önergesiyle ilgili de küçük bir değerlendirme yapacağım. Size dedim ki o soru önergesinde "Parlamentoda bir siyasi partinin grubu içerisinde teröristbaşı lehine sloganlar atılıyor. Bu sloganları atanlar yine Meclis bahçesinde bu sloganları atmaya devam ediyor. Başkan olarak eleştirmediniz ve bu, İç Tüzük'e göre, aynı zamanda güvenlik gerekçesiyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim, bir cümle rica ediyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Devam edin Sayın Çömez, mikrofonunuzu açmayacağım. Herkese aynı uygulamayı yapıyorum.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim, bitireceğim, çok uzatmayacağım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ben size, Meclise, tarihe not düşmek için bir soru önergesi verdim. Dün arkadaşlara dedim ki: Soru önergemize cevap gelmiş mi? Aradılar Meclis Başkanlığınızı, daha işleme sokmamışsınız. Süresi dolmuş ve işleme sokulmamış. Ondan sonra alelusul bir soru cevabı hazırlanmış ve -vereceğim ben size bunu, iade edeceğim, bağışlayın bunu yapacağım için ama- verilen cevaba baktığınızda, bakın, diyor ki: "Bununla birlikte, bir milletvekili çocuğunun otoparka alınmadığı, fiilî saldırıya uğradığı yönündeki iddialara ilişkin adli bir inceleme tek bir taraf bakımından da hâlen devam etmektedir." Ya, ne alakası var milletvekili çocuğuyla ilgili? Sonra arkadaşlarıma dedim ki: Milletvekili çocuğu Meclis bahçesinde kavga mı etmiş? Nedir bu Allah aşkına? Sonra araştırdım, buldum, bir AK PARTİ'li sayın milletvekilinin oğlu Meclis bahçesinde kavga etmiş. Böyle bir ciddiyetsizlik olur mu? Ben Meclis Başkanına diyorum ki: Sayın Başkanım, bakın, bu sizin sorumluluğunuz. Mecliste grubu bulunan bir partinin çatısı altında grup toplantısında böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Çömez...
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum, bir cümle.
Soru önergesi veriyorum, bana verdiğiniz cevap bu. Dolayısıyla, Meclis Başkanlığı böyle çalışırsa, Bakanlar da böyle çalışır ve millet adına denetleme yapması gereken milletvekilleri de gördüğünüz gibi fezlekelerle, yapılan yolsuzlukları ve ahlaksızlıkları sorgulamak için fezlekelerle uğraşır durur.
Sayın Başkanım, bununla ilgili de lütfen gereğini yapın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Çömez, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri...
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Ben şimdi muttali oluyorum bu konuya. Bu yazı eğer böyleyse, bunu Meclis Başkanlığına iade etmenizi istirham ediyorum.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Buyurun.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Eyvallah.
Yani bunu araştıralım, eğer böyle bir ciddiyetsizlik varsa bunun hesabını sorarız.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Lütfen sorun.