| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 31 .10.2025 |
MEHMET SALİH UZUN (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Değerli Meclis Başkanımız, Sayıştay Başkanımız, Sayın Kamu Başdenetçimiz, değerli bürokrat arkadaşlarım, Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz olduğu üzere, dünden beri milletvekilleri olarak bu senenin en önemli işini yapıyoruz; en önemli görevimizi, en asli görevimizi yapmaya başladık. Nedir o? Bütçe yapmak ve kesin hesap üzerinden de denetim faaliyetimizi, fonksiyonumuzu ifa etmeye başladık. Esasen başlamış gibi görünüyoruz, "mış gibi" yapıyoruz yani bütçe yapıyormuş gibiyiz, denetim fonksiyonumuzu yerine getiriyormuş gibi yapıyoruz. Meselenin içinde bulunduğumuz hâli böyle, "mış gibi" yapıyor hâldeyiz.
Şimdi, ne demek istediğim biraz sonra da anlatacağım. Hem Meclis Başkanımız hem Sayıştay Başkanımız hem Kamu Başdenetçimiz bütçeleriyle ilgili bilgiler verdiler. En temel gösterge şu: Biraz önce Değerli Başkanımın da söylediği gibi, bütçemiz yani Meclisimizin bütçesi geçen yıla göre yüzde 52,9 artmış, Sayıştay Başkanlığı ve Kamu Başdenetçiliğinin bütçeleri de yine enflasyon oranının üzerinde artmış. Hele çalışanların zamları hesaplanırken, ücret zamları hesaplanırken yapıldığı gibi, gelecek yılın hedef enflasyonunu hesap edersek yaklaşık 3 kat fazla artmış. Peki, bütçemiz artmış ama aynı şekilde Meclisimizin itibarı da aynı düzeyde artmış mı? Ben asıl oradayım. Ben asıl, tabirimi mazur görün, işin namusundayım. Hangi işin? Parlamento ve bütçe hakkı işinin, ilişkisinin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, malumunuz, çok temel bir ilke var, hem de kalubeladan beri âdeta var. Yani günün birinde, dünyanın bir yerinde bir parlamento fikri oluşmuş, o parlamento fikrinin oluştuğu günden itibaren bir temel ilke var, o parlamento fikrinin de aslında çıkış noktası olan bir temel ilke var; nedir o? Bütçe hakkı parlamentonundur, nokta. Bütçe hakkı parlamentonundur. Ne olursa olsun yani hangi referandumla, hangi sistemle ne yaparsanız yapın, bu temel ilke değişmez. Değişirse ne olur? Değişirse parlamento, parlamento olmaktan çıkar, parlamento meşruiyetini kaybeder. Onun için biz ısrarla söylüyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe yapma hakkını sakatlayan, denetim hakkını sakatlayan, iradesini sakatlayan, hatta neredeyse imkânsız hâle getiren bu ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin meşruiyeti yoktur, geleceği yoktur, millete de bir hayrı yoktur diyoruz. Bunu ısrarla tekrar ediyoruz, yani size gıcıklık olsun diye bunu söylemiyoruz. Aynı rozeti takıyoruz, hepimiz aynı rozeti takıyoruz. Bu rozetin DNA'sını oluşturan ilkeyi size hatırlatıyoruz yani bütçe hakkı yapma ilkesini, parlamento fikrinin çıkış noktası olan ilkeyi size hatırlatıyoruz.
Değerli arkadaşlar, fark ettiyseniz belki hep "parlamento fikri" tabirini kullanıyorum. Evet, gerçekten de parlamento bir fikirdir, parlamento bir yapı değildir, bir bina değildir, hatta parlamento bir organizasyon bile değildir. Yani başkanı olan, komisyonları olan, üyeleri olan, komisyonlarının başkanları olan, başkan vekilleri olan bir organizasyon değildir. Parlamento bir fikirdir, neyin fikri? Bir arada yaşama iradesini ortaya koymuş insanların o bir arada yaşama kurallarını kimin belirleyeceği fikridir yani asıl karar veren kim olduğu fikridir. Nereden, ne kadar vergi alınacağına, nereye, nasıl, ne şekilde para harcanacağına kimin karar vereceği fikridir; temel mesele budur. Şimdi soruyorum: Asıl karar verici biz miyiz? Asıl karar verici Parlamento mu? Nereden, ne kadar vergi alınacağına, nereye, ne kadar para harcanacağına asıl karar veren biz miyiz? Şimdi, işte, bir ay bu Komisyonda, bir ay da Genel Kurulda konuşacağız ama sadece konuşacağız; tek bir rakamı değiştirmeden, tek bir virgülün yerini değiştiremeden bu görüşmeler tamamlanacak. Dolayısıyla, onun için söylüyorum "-mış gibi" yapıyoruz diye yani "Kabul edenler... Etmeyenler..." sarkacına sıkıştırılmış bir müzakere; bu tam anlamıyla "mış gibi" yapmaktır. Onun için en başta söyledim, "mış gibi" yapıyoruz diye dert yandım, şikâyetlendim.
Bir de denetim kısmı var yani hesap sorma, hesap alma kısmı var. Önümüzde bir metin var, 2024 Kesin Hesap Kanunu Teklifi; adı üstünde teklif. Yani eğer bu bir teklifse teorik olarak reddetme imkânımız var, ihtimalimiz var değil mi? Bu, 2024 Bütçe Kesin Hesap Kanunu Teklifi... Bunu neye göre biz değerlendiriyoruz, neye göre bu görüşmeleri yapıyoruz? Sayıştay Başkanlığının yaptığı raporlara, Sayıştayın raporlarına ve genel uygunluk bildirimine göre değerlendiriyoruz. Şimdi, orada işte ne kadar kısıtlanırsa kısıtlansın, budanırsa budansın Sayıştayın denetim yetkileri ve etkisi azaltılırsa azaltılsın, işte var, birtakım bulgular var, 10.569 bulgu var, bunların bir kısmı da hatalı bulgu olarak ortada. Şimdi, biz bunları esas alırsak, diyelim ki biz, burada, bu Komisyonda ve bir dahaki ay da Genel Kurulda bu Kesin Hesap Bütçe Kanunu Teklifi'ni reddetsek ne olur? Yani biz muhalefetin, muhalefet vekillerinin itirazlarına, yeteri sayıda iktidar milletvekili de iştirak etse yahut iktidar blokunun partilerinden biri farklı düşünse ve biz bu Kesin Hesap Kanunu Teklifi'ni reddetsek ne olur?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Enflasyon olur.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hükûmetin düşmesi lazım normalde.
MEHMET SALİH UZUN (İzmir) - Çok teorik olarak bir şey soruyorum: Ne olur? Yani siyaseten bir yaptırımı var mı, hukuken bir yaptırımı var mı? İşte, Sayıştay Başkanımız da burada, ben bunu sordum, hukuk müşavirlerine de sordum, ne olur?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Eskilerde hükûmet düşerdi Başkanım.
MEHMET SALİH UZUN (İzmir) - Hani bütçe reddedilirse ne olacağı yazıyor en azından, orada da yaptırım yok ama ne olacağı yazıyor? Diyor ki: "Yeniden değerleme oranlarına göre ödenekler artırılır, devam edilir." Kesin hesap reddedilirse ne olur, ne yapılır? Gerçekten çok net ve çok ciddi bir soru soruyorum: Ne olur? Eskiden ödeneküstü harcama vardı; ödeneküstü harcamaları, Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla Anayasa Mahkemesi -o işi- reddetti. Şimdi, ödeneküstü harcamalar hep sıfır geliyor ama başka şekilde kurum içi ya da kurum dışı ödenek transferleriyle yine başlangıç ödeneğinin çok üstünde harcamalar yapılıyor. Diyelim ki biz Sayıştay raporlarını dikkate aldık, o bulguları kabul edilemez gördük yahut da efendime söyleyeyim, bu transferleri uygun görmedik ve reddettik. Ne olacak? Soruyorum yani gerçekten Sayıştay Başkanımız cevap verebilir, başka arkadaşlar cevap verebilir: Hukuk âleminde bir değişiklik olacak mı? Yaptırımdan vazgeçtim yani bir etkisi olacak mı, bir sonuç doğuracak mı? Siyaset âleminde bir sonuç doğuracak mı? Ya, bırakın hukuk âlemini, siyaset âlemini yani evrende bir sonuç doğuracak mı, bir etki yaratacak mı? Yani kurumuş bir yaprak yere düşecek mi biz bunu reddedersek? Ya, evrende karşılığı olmayan bir müzakere yürütüyoruz ya, evrende karşılığı yok. Onun için, değerli arkadaşlar, milletvekili arkadaşlarım, ısrarla söylediğimiz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi var ya, onun bütün absürtlüklerini biz böyle yaşadıkça, uyguladıkça görüyoruz.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Önceden farklı mıydı?
MEHMET SALİH UZUN (İzmir) - Eskiden de yoktu, ben bunu sordum, "Eskiden de yoktu." dediler. Evet, eskiden de yoktu ama sistemlerin iç tutarlılığı olur. Sistemlerin iç tutarlılığı gereği, bütçesi yahut kesin hesabı reddedilen hükûmetler istifa etmek zorunda kalırdı. Bu yazmazdı ama sistemin iç tutarlılığı gereği istifa etmek zorunda kalırdı, otomatik istifa etmezdi ama onu reddeden parlamento çoğunluğu, o çoğunluğu o hükûmet için bir güvensizlik oyununa çevirirdi ve hükûmetler istifa etmek zorunda kalırdı. En büyük siyasal yaptırım zaten budur yani sistemin kendi içerisinde siyasal yaptırımı vardı. Şu anda hiçbir yaptırımı yok yani reddedince -Genel Kurulda reddedelim- bakalım ne olacak bakalım? Hiçbir karşılığı olmayan, evrende bile bir karşılığı olmayan bir müzakere içerisindeyiz arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, değerli milletvekili arkadaşlarım; onun için hatırlatmıştım yani hepimiz aynı rozeti taşıyoruz, bu rozetin DNA'sının fikrini size hatırlatmak istiyorum dedim. Bu ucube hâli, bu çok ciddi meseleyi, bu büyük sorunu hepinizin kucağına bırakıyorum, bu soruyu hepinizin kucağına bırakıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.