KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kıymetli bürokratlar; hoş geldiniz,

Bütçeler iktidarların ideolojik kimliklerinin aynası. Kime vergi kısıtlaması yapıyorsunuz, kimden vergi almıyorsunuz ya da hangi kalemleri büyütüyor, hangi kalemleri kısıyorsunuz; aslında bütün hikâye buradan başlıyor. Yirmi üç yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, bugüne kadar 24 bütçe gerçekleştirdiniz ve her birini aynı retorikle başlattınız. Nedir? "İstikrar, refah, büyüme." Peki, sonuç? Bugün Türkiye dünyanın en yüksek enflasyonuna, OECD'nin en düşük satın alma gücüne, dünyanın en bozuk gelir dağılımına sahip ülkelerden bir tanesi. 2026 bütçesi aslında refahın adil paylaşımının değil, yüksek faiz ödemeli ve dolaylı vergilerle çevrili bir kemik sıyırma dönemine girdiğimizin göstergesi. Yani milletin vergileriyle toplanan her 100 liranın 1 lirası yoksula, 3 lirası faize gidiyor. Bir zamanlar faiz lobilerinden şikâyet ediyordunuz, bugün bütçeyi o lobinin hizmetine sundunuz. Faize para var; emekliye, çalışana, yoksula gelince de ne hikmetse kaynak yok.

Bütçe sunumunuzda "Dezenflasyon sürecine girdik." dediniz. Hangi dezenflasyon? 2024 sonunda TÜFE 44,4'tü; 2025 Eylülde bu oran 33,3'e düştü. Peki, pazarda, çarşıda, markette, kira ve fatura ödemelerinde hangi vatandaş bu düşüşü hissediyor? Enflasyon düşse de hayat pahalılığı düşmüyor çünkü iktidarınızın tercih ettiği ekonomi politikası ücretlinin gelirini reel olarak eritiyor. Gıda enflasyonu yüzde 40'a dayanmış, kiralar kanatlanmış. Ulaşım gideri, ısınma bedeli yani yaşam maliyeti bugün 40 bin liranın üzerinde.

Peki, ya emekçinin durumu nedir? Asgari ücret yıl ortasında artırılmamış, neredeyse 6 bin lira erimiş; emekli maaşları açlık sınırının yanına bile yaklaşamaz olmuş; kamu işçisi, devlet memuru yoksulluk sınırının altında ezilmiş ama "Ortalama gelir artıyor." diyerek olmayan bir başarı hikâyesi anlatıyorsunuz. Kısacası, ücretler erirken yoksulluk derinleşiyor. İşte, bu yüzden bir dezenflasyon değil, gelir erozyonu dönemi yaşıyoruz.

Bugün ülkede her 3 kişiden 1'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor, asgari ücretle ay sonunu getiremiyor, emekli pazara çıkamıyor, milyonlar gıda enflasyonunda eziliyor, sosyal yardımlar enflasyonun çok gerisinde, sosyal güvenlik sistemine yapılan katkılar artan nüfus ve yaşlılığa rağmen yerinde sayıyor ama Hükûmetiniz bu açığı yapısal reformlarla değil, borçla, geçici gelirlerle kapatmayı tercih ediyor yani günü kurtarıyor ama geleceğimizi ipotek altına alıyor. Çocuk yoksulluğu, eğitimde fırsat eşitsizliği, bölgesel uçurumlar, erken çocuk yatırımları yani sosyal harcamalara ayrılan toplam kaynak bütçenin sadece yüzde 12,6'sı; bu da kalıcı yoksulluk düşüşü değil, fiyat şoklarının etkisini hafifletme stratejisi.

Üretim ekonomisi yerine hâlâ borç ekonomisini tercih ediyorsunuz; yatırımların payı düşüyor, faiz ödemeleri artıyor. Bu bütçe alın teriyle değil, borç faiziyle büyümeyle çalışan bir ekonominin bütçesi; oysa Türkiye'nin ihtiyacı, üreten, adil bölüşen, "sosyal devlet" ilkesini güçlendiren bir bütçe yani yandaşın cebini değil, umudu büyüten bir bütçe. Tabii, bundan haberiniz olamadığı için böyle bir bütçeyi hazırlamanız da çok normal çünkü size ulaşmaya çalışan toplumun kesimlerine o kadar uzaksınız ki.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bundan iki ay önce bu ülkenin en büyük 3'üncü memur konfederasyonu size hazırladıkları raporu sunmaya çalıştılar, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne doğru gelmek için çabaladılar ama sayılarının 10 katı polisle karşılaştılar. Dilekleri, temennileri o kadar insani, o kadar insan onuruna yaraşır bir talepti ki ücretlerden sendikal haklarına, toplu sözleşmeden yaşadıkları özlük hakları sıkıntılarına rağmen. Ya, bu ülkenin memurundan, asgari ücretlisinden, işçisinden korkmayın, onlara kulak verin; sözlerini, taleplerini dinleyin ki her seferinde böyle bir bütçeyle karşımıza gelmeyin. Şimdi, onların size ulaştıramadığı bu raporu ben size vereceğim, umarım değerlendirirsiniz; bir sonraki bütçeyi de işçiden, emekçiden, memurdan, emekten yana yapmak için de bir ön referans olmuş olur.

Teşekkür ediyorum.