KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, hoş geldiniz. Öncelikle hayırlısı olmasını temenni ediyorum bütçemizin.

Şimdi, bütçe giderlerini incelediğimiz zaman, 2026 yılında bütçe giderlerinin 18 trilyon 926 milyar lira, buna karşı bütçe gelirlerinin 16 trilyon 216 milyar lira olduğunu görüyoruz, bütçe açığı da 2 trilyon 712 milyar lira. Bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da yüzde 3,5; orta vadeli planla uyumlu. Bütçe giderlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 24,5; son on senenin en yüksek oranı bu. Harcamalara baktığımız zaman, personel giderlerinin harcamalar içindeki payının 2016 yılında yüzde 29,7 olduğunu, bu 2026 bütçesinde de yüzde 29,1 olduğunu görmekteyiz. Fark yok gibi gözüküyor esasında bakıldığı zaman ama 2016 yılından 2026 yılına kadar kamu personeli sayısı neredeyse yüzde 50 artmış olmasına rağmen kamu personellerinin bütçeden almış olduğu payda herhangi bir değişiklik yok. Yani buradan şunu anlamaktayız: Kamu personellerimizin, memurlarımızın, işçilerimizin millî gelirden aldığı payın her geçen yıl azaldığı sonucunu çıkarmaktayız.

Tarımsal destekleme ödemelerine baktığımız zaman, diyorlar ya hani "Batı cephesinde değişen bir şey yok." burada değişen bir şey yok; esasında çok şey değişmiş de baktığınız zaman, geçen seneyle üç aşağı beş yukarı aynı. 2006 yılında bütçenin yüzde 2,7'si tarımsal destekleme ödemelerine ayrılmış, 2016 yılında bu oran yüzde 2'ye düşmüş -on yıl öncesinde- yıl 2026, oran yüzde 0,9; yüzde 1 bile değil bütçeden tarımsal desteklemelere ayrılan pay.

Başka, sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferler... Burada da enteresan yani bütçedeki payı 2016 yılında yüzde 18,3'müş, 2026 yılında -on yıl geçmiş- yüzde 12,3'e düşmüş. 2023 yılında EYT yasası çıktı, EYT'de emeklilerimizin sayısı yüzde 30 artmış olmasına rağmen sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferlerde ciddi bir düşüş gözükmekte. Hani emekliler bu memlekette yüktü, EYT yük getirmişti? İktidar temsilcilerine sesleniyorum: Sakın bunu başka bir yerde söylemeyin, emekliler bunu duymasın; vallahi ağzınıza ağzınıza vurur, rakamlar onu göstermiyor yani transferlere bakıldığı zaman ciddi bir azalma var.

Eğitim hizmetlerine bakıyorsunuz; 2016 yılında bütçeden pay yüzde 17,8'miş, 2026 bütçesinden aldığı pay yüzde 13,3; gene ciddi bir düşüş var burada. Şimdi, bu harcama kalemleri bu kadar azalıyorsa, aldıkları pay oransal olarak azalıyorsa bazı harcamaların da artması lazım. Artan ne? Bakıyorsunuz, faiz harcamaları. Buradaki bütün milletvekillerimizin de belirttiği gibi, faiz harcamaları tam olarak 2 trilyon 741 milyar lira -tabii, bu rakamı aşmazsa- bütçenin yüzde 14,5'i. On yıl önceyle kıyasladığımız zaman yüzde 8,6'ymış; 14,5'e kadar çıkmış. Şimdi, esasında biz daha önce bütçe sunanlara hep haksızlık etmişiz. Biz hep derdik ki: "Ya, işte, bu bütçe faiz bütçesi, faiz bütçesi, faiz bütçesi." Biz haksızlık etmişiz. Esasında bu bütçe faiz bütçesiymiş yani en ağırlıklı harcama yüzde 14,4'le faizler ve faizlerin nedeni yani bu kadar fazla faiz harcamasının nedeni olarak -sunumunuzda da vardı bu, iktidar temsilcileri de aynı şeyi söylüyor- deprem; deprem felaketinden bahsediliyor, ondan dem vuruluyor. Fakat yıllar içerisinde baktığımız zaman, evet, 2023 yılında ek bütçe yapmak durumunda kaldık, yüzde 20'siydi neredeyse depreme ayrılan pay ama 2026 yılında bu deprem harcamaları yüzde 3'lere falan düştü bildiğim kadarıyla. Yani 500 milyar lira civarında bir harcama var. Yani bakıldığı zaman, esasında bu kadar fazla faiz harcaması yapmamızın sebebi altında bu nas politikaları çıkıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Yani esas işin özeti burada ve şunu görmekteyiz: Akıl dışı, bilim dışı bu nas politikalarının, ekonomi politikalarının ülkeye vermiş olduğu hasarın, inanın, en az deprem kadar olduğunu görmekteyiz.

Şimdi, nastan bahsetmişken biliyorsunuz, Merkez Bankası 100 baz puan politika faizini indirdi, yüzde 39,5. Duyurusuna bakıyorsunuz, çok enteresan; duyuruda "Enflasyonun ana eğilimi eylül ayında yükselmiştir. Dezenflasyon süreci yavaşlamaktadır. Başta gıda olmak üzere son dönem fiyat gelişmelerinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kanalıyla dezenflasyon süreci üzerindeki riskler belirginleşmiştir." Şimdi, böyle bir metin okunuyorsa bunun sonunda faiz indirim olmaması lazım ama bakıyorsunuz, 100 baz puanlık bir faiz indirim var. Yani faiz indirimi kararı ile metin birbirinden farklı. Bu da akla şu soruyu getiriyor: Acaba baskı mı var? Veyahut da yeniden nas politikası sürecine mi giriyoruz? İnsanın aklına bu sorular geliyor. Tabii, bu durumda da orta vadeli planın da artık çöp olduğunu görmekteyiz.

Şimdi, faiz harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 3,5 civarında ve sıklıkla bize şu söyleniyor, siz de söylediniz: "İşte, borç stokumuzun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı düşük." Evet, düşük. Karşılaştırma da yapıyorsunuz Avrupa'daki ülkelerle, Avrupa Birliği ülkeleriyle ki burada ortalama yüzde 80'lerde bildiğim kadarıyla, yüzde 100'ün üzerinde olan ülkeler var. Ben şuna baktım, dedim ki: "Peki, Avrupa Birliğindeki ülkelerde faiz harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya veyahut da bütçelere oranları nedir?" diye baktım. Onları da ortalama olarak 3,3 olarak gördüm. Yani çok ciddi bir borç stokları var ancak bütçelerinden ayırdıkları pay bizden daha az. Yani şimdi bunun nedeni nedir? Şimdi, bir kere, Avrupa Birliği ülkeleri veyahut da Avrupa ülkeleri düşük faizle, uzun vadeyle borçlanıyorlar ve kendi para birimleriyle borçlanıyorlar. Biz ne yapıyoruz? Biz tam tersini yapıyoruz; yüksek faizle borçlanıyoruz -en son yüzde 7'ydi galiba dış borç, yüzde 40'la da iç borçlanmayı yapıyoruz- ve vadelerin de çok kısaldığını görmekteyiz ve yabancı para birimiyle borçlanıyoruz. Şu anda borç stokumuzun yüzde 55'i yabancı para birimiyle ve önemli bir oranı da değişken faizle. Yani bunlar büyük bir tehdit olarak karşımızda duruyor.

Özetlememiz gerekirse, harcamalara baktığımız zaman, ben şunu söyleyebilirim Türkiye'deki insanlara: Ey çiftçi kardeşim; ey emeklimiz, emekçimiz, asgari ücretlimiz, öğrencimiz, esnafımız, sanayicimiz; ey Türk halkı! 2025 yılında ne yaşadıysanız 2026 yılında da aynı şeyleri yaşayacaksınız. Yani nasıl geçiniyorsanız, hangi şartlarda yaşıyorsanız aynı şartlarda yaşayacaksınız. Yani emeklilerimiz yoksulluk sınırının, açlık sınırının... Gerçi kızıyorsunuz açlık sınırı dediğimiz zaman.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Öyle bir şey yok.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Evet, devletin resmî bir açlık sınırı açıklaması yok, evet de bu hesaplanamayacak bir şey değil. 4 kişilik bir ailenin mutfak gideri bellidir, bu hesaplanabilir ki yapıyor bunu kuruluşlar. Ey emeklilerimiz, siz önümüzdeki yıl da açlık sınırının altında yaşamaya devam edeceksiniz. Ey öğrencilerimiz, o kalabalık sınıflarda okuyacaksınız. Ey anneler, siz çocuklarınızın beslenme çantalarına fazladan bir şey koyamayacaksınız. Bu şartlarda yaşayacaksınız, değişen bir şey yok. Bütçenin özeti bana kalırsa bu.

Gelirlere baktığımızda tablo pek fazla değişmiyor. Dolaysız vergiler yüzde 38, dolaylı vergiler yani harcama üzerinden alınan vergilerin vergi geliri içerisinde payı yüzde 62. Gelişmiş ekonomilerde bu tablo tam tersi. Bakıyorsunuz, aslan payı gelir vergisinin. Gelir vergisinde çok ciddi artış var Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bunun nedeni nedir? Yani vergi gelirleri içerisinde baktığımız zaman yüzde 20'lerden yüzde 25,5'lere çıkmış. Daha sonra, işte, ne geliyor? ÖTV, KDV geliyor. Bakıyorsun, listenin sonlarında kurumlar vergisi geliyor, en sonlarda yüzde 11,7 yani geçen sene yüzde 14,5 diye tahmin ediliyordu, çok düşük bir tahsilat vardı. Gene bu tabloya baktığımız zaman şunu görüyoruz: Adaletsizlik devam edecek hatta katlanarak devam edecek. Adaletin olmadığı yerde vergi yükü de adil olmayacak elbette. Yük gene ücretlilerde ve esnafta, emekçilerde olacak ve hatta daha da ağırlaşacak.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bütçeye baktığımız zaman bazı rakamlar dikkat çekiyor. Mesela, sosyal güvenlik kurumlarına transferler 2025 yılında 2 trilyon 86 milyarmış, bu sene -2026'da- bunun 2 trilyon 328 milyar liraya yani yüzde 14'ten yüzde 12,3'e düşeceği tahmin ediliyor. Nasıl olacak bu? Yani bunun olması için SGK gelirlerinden çok ciddi bir artış olması lazım. Yani asgari ücrette çok ciddi bir artış olması lazım çünkü primler onun üzerinden hesaplanıyor, yüzde 20'ler tartışılmakta. Başka ne olur? Mesela, istihdamın çok artmış olması lazım havuza para girmesi için. Bakıyoruz, 2025 yılında yüzde 49,1'miş. Bütçe gerekçesine bakıyoruz: İlk, 2026 yılında yüzde 49,8; o da tutarsa. Yani istihdam açısından da çok fazla bir gelişme yok. Peki, nasıl olacak bu, nasıl olacak? Esasında yaptığımız şey şu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, kasaptaki ete soğan doğruyorsunuz şu anda. Yani eğer işte, önümüzdeki hafta Genel Kurula gelecek olan kanun teklifindeki gelir arttırıcı ve teşvikleri azaltıcı, transferi azaltacak...

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - Tahsilat performansı da var.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Evet, yani buna güveniyorsunuz, benim gördüğüm şey bu. Yani ne vardı bunda? İşveren teşvikini azaltıyorsunuz, sigorta primlerini arttırıyorsunuz. Ya, sigorta primlerini arttırıyorsunuz...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hepsi, hepsi; 1 puan hepsi arttırılıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yani gündelikçilikle hayatını kazanan kadınların sigorta primi arttırıyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hepsi, hepsi; 1 puan hepsinde arttırılıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - İşte, hepsi...

ORHAN YEGİN (Ankara) - 1 puan hepsinde artıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - E, tamam. Ya, bu insanların arttırılır mı? Bu insanların sistemin içinde kalması gerekirken biz diyoruz ki bu insanlara... Toplumun en kırılgan kesimleri bunlar, onları uzaklaştırıyoruz sistemden. Borçlanma oranlarını arttırıyorsunuz, yüzde 45'e çıkıyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - İşveren payı artıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Prime esas kazanç üst sınırını arttırıyorsunuz. Bunları üst üste koyduğumuz zaman...

ORHAN YEGİN (Ankara) - İşveren payı artıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - İsteğe bağlı sigortadan bahsediyorum.

Bunlar üste koyduğumuz zaman, etki analizine göre 292 milyar liralık, işte, gelir arttıracak, transferleri azaltacak uygulamalar var. Bunlar yeterli olacak mı? Bence bunlar yeterli olmayacak, başka şeyler de yapmanız lazım bu hedefi tutturmanız için. Mesela, faturalı ödemeleri kısmanız gerekiyor. Ben baktığım zaman, şu ortaya çıkıyor: Mesela, ben bugünden söyleyebilirim, bayram ikramiyeleri artmayacak. Geçen sene 4 bin lira mıydı? Aynı kalacak, değişmeyecek, değiştiremezsiniz zaten bu tabloyla. Mesela, en düşük emekli maaşı 16.881 lira. 16.881 lira; bu, mesela, artmayacak, olması gerektiği gibi artmayacak; rakamlar bize onu söylüyor, 20 bin liranın altında olacak gibi gözüküyor. Bilmiyorum, gerçi bunların rakamları sizde vardır yani bir öngörüyle siz bu bütçeleri yapıyorsunuz. Eğer bütçe yapıyorsanız mutlaka ki asgari ücretle ilgili bir öngörünüz vardır. Onu soralım: Asgari ücretle ilgili öngörünüz ne? Veyahut da en düşük emekli maaşı, ne bekliyorsunuz -tabii ki bunu Meclis yapacak ama- sizin beklentiniz nedir, onu biz burada öğrenmek istiyoruz. Ve emekli maaşlarıyla ilgili de herhangi bir iyileştirmenin olmayacağı gözüküyor, bizim bu rakamlardan çıkardığımız sonuç bu. Peki, bir şey sormak istiyorum, dedim ya biraz evvel "Kasaptaki ete soğan doğruyorsunuz." Esasına bakılırsa siz bize bu tek kişilik hükûmet sistemi, Cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sistemi -adı neyse- bu ucube sistemi getirdiğiniz zaman siz de söylediniz bunu "Burada erkler ayrılığı olacak; yasama, yürütme, yargı arasında kalın duvarlar olacak." demiştiniz, nasıl olacak? Yani siz bütçe yapıyorsunuz daha kanunlaşmamış, kanunlaşmamış. Biz bunun adına, sizin torba yasasının adına "haraç kanunu" demiştik, gerçekten de vatandaştan haraç alacaksınız. Tut ki yüce Meclis, oldu ya bu haraç kanununa, bu deli dumrul kanun teklifine "hayır" dedi ne olacak, ne olacak Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım?

Şimdi "haraç kanunu" diyoruz; hakikaten de enteresan, öyle bir şey getiriyorsunuz ki aldığınız harç değil yani harç alabilir devlet onda problem yok, bir hizmet verir karşılığında harç alır ama herhangi bir hizmet yok ve her sene alıyorsunuz, kimlerden? İşte, emlakçıdan, galericiden, kuyumcudan, tıp merkezlerinden, veterinerlerden, dişçilerden, otellerden, hepsinden her sene haraç alacaksınız. Şimdi, bu düzenleme bir kere adil değil; vergide adalet bana kalırsa zaten hassas ve bozuk, daha da bozacak ancak kendi içinde de adil değil bu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Ya, öyle bir düzenleme yapıyorsunuz ki mesela şimdi buradaki şahsı tanıyorsunuz, bizim Kültür ve Turizm Bakanı -uzaktan biraz kötü de çıkmış herhâlde- arkasındaki otel 5 yıldızlı ve bu şahsa ait. Şimdi, siz Kültür ve Turizm Bakanının bu 5 yıldızlı oteli için yılda 15 bin lira harç alacaksınız. Bakın, bu yan taraftaki de bir emlakçı muhtemelen emekli öğretmendir, emekli maaşı yetmediği için de emekli ikramiyesini bu işe yatırmıştır "Üç beş kuruş para kazanıyorum." diyordur, bundan 40 bin lira para alacaksınız; bundan 40 bin lira, bundan 15 bin lira Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Şimdi, bu hak mıdır, reva mıdır? Bu konuda bir açıklama yaparsanız seviniriz.

Mesela gene şu var: Allah aşkına, ne zaman istihdamı artırmaya yönelik bir program, bir destek programı olsa neden aklınıza her zaman İşsizlik Sigortası Fonu geliyor, neden? 45 milyar lira para aktarılacak o Fon'dan.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bir de bu basit usulde vergiden bahsetmek istiyorum. Büyükşehirlerde bunu kaldırdınız, peki, ne kadar bir getiri öngörüyorsunuz? Yani bu durumda kaç esnaf, kaç kişi artık basit usul vergiden çıkacak, gelir vergisine tabi olacak; kaç mükellef var? Bu da çok adaletsiz. Neden adaletsiz biliyor musunuz? Bugün herhâlde Manisa'ya gidecekmişsiniz -memlekete selamlar- mesela Manisa ile Uşak -Uşak'tan da geçeceksiniz, bakın iyi olacak, Uşak'tan da geçeceksiniz- Uşak'taki bir köydeki bir kahvecimiz 10 liraya çay satıyor, 10 liraya çay satıyor günde 100-150 tane çay satıyor ancak yevmiyesini çıkartabiliyor hemen 50 kilometre ilerdeki Manisa'daki bir köydeki kahveci de aynı hizmeti aynı paraya satıyor aynı geliri elde ediyor. Şimdi, bir tanesi büyükşehirde yaşadığı için basit usulde vergiden çıkacak gelir vergisi verecek, muhasebe ücreti verecek, KDV verecek, stopaj verecek, damga vergisi verecek, hiç para kazanmasa bile ayda belki 10 bin lira para verecek; Uşak'taki de bunları vermeyecek. Manisa'daki birçok esnaf kapatacak, özellikle kırsalda. Yani şimdi bir şey yapıyorsunuz toplumun sosyolojisinde ne gibi etkileri olacağını hiç hesap etmiyorsunuz. Benim köyümde daha önce 4 tane kahve vardı, 3 tane fırın vardı, 3 tane bakkal vardı; bugün 1 tane bakkal kaldı, 2 tane kahve kaldı.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ - İlçenin nüfusu kaç?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Seçmen bilirim ben, ilçe nüfusu 180 bin Akhisar.

Yani, şimdi, burada kırsaldaki mahalleyi, köyü de kaldırdığınız için yani bizim Sünnetçiler köyü ile merkezdeki Ragıp Bey Mahallesi aynı statüde, değişen bir şey yok. Ve bu insanlar kapatacak, kapatacak. Şimdi, benim bakkalım, benim köydeki bakkalım kapatırsa benim köyümdeki insanlar, Sünnetçiler köyündeki insanlar nereden alışveriş yapacaklar, kahveci kapattığı zaman nerede sosyalleşecekler? Yani şimdi çok adaletsiz bir şey bu; bundan mutlaka ve mutlaka geri dönülmesi lazım veyahut da bir düzenleme yapılması lazım. Bu tip sorunlar var, bu sorunların...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Uşak'a sataşma var.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Uşak mı? Yok ya, Uşak'a sataşma falan yok.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ciro limiti var.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Var, tamam bunlar zaten o cironun altında olduğu için basit usulde devam edebiliyor ama şimdi sen bunun cirosuna bakmadan, kirasına bakmadan...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yenisinde de var bu ama 480 binin altındaysa yine vermeyecek yani yıllık cirosu 480 binin altındaysa yine ona şey olacak.

ERHAN USTA (Samsun) - Devam edecek yani.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Öyle mi? Ben şey diye anladım bütün...

ERHAN USTA (Samsun) - 480 bin lira, bir karton sigara satsan 480 bin lira ya!

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Öyle bir şey de var dediğin doğru.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - 480 bin lira dediğin ne ya!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yeniden değerlemeyle artacak ya, şimdi bu yıl 480, önümüzdeki yıl artar yani.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen arkadaşlar...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ona da katılıyorum, evet, o yükseltilebilir.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İki dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şimdi, yani öyle bir şey ki bütün galericilerden, esnaflardan herkesten vergi almaya çalışıyorsunuz; peki, farklı bir şey yapabilirsiniz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Mesela, vergi cennetleri var biliyorsunuz ve bu liste açıklandığı zaman yurt dışına giden, vergi sakınılan, vergi kaçırılan milyarlarca dolar olduğundan bahsediliyor ve bunların yüzde 30'unu da biz alabiliyoruz. Neden hâlen daha yıllar geçmesine rağmen bu liste açıklanmıyor, neden açıklanmıyor?

Bir de kamuda tasarruf... Yani siz hep diyorsunuz ki: "Kemer sıksın." Kim sıksın? Hep "Vatandaş sıksın." Kamunun da kemer sıkması lazım. Mesela kamuda tasarruf tedbirleri kapsamında -bugün de bahsettiler- şu denmişti: "120 bin tane araç var, kamunun aracı var; bunlardan ihtiyaç fazlaları satılsın." diye söylenmişti. Ben soru önergesi vermiştim. İhtiyaç fazlası olarak 120 bin araçtan sadece 1.395 tanesi tespit edilmiş ve bunların sadece 360 tanesi satılmış. 120 bin araçtan sadece 360 tanesi satılmış, 2026 yılında biz 1.667 tane araç alacağız. Yani burada kamuda tasarruftan bahsetmek zor gözükmekte.

Ben son olarak da tekrardan, her şeye rağmen, 2026 bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum; Manisa'ya giderken de hayırlı yolculuklar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, size bir not ileteceğim daha sonra. Geçen hafta Manisa'da dolaşırken... Önemli 1-2 tane sorun var eğer Vali Beyle falan konuşursanız ciddi sorunlar var.

Teşekkür ederim.