KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.

2026'da şehir hastanelerine 106 milyar lira ayrılmış. Bu tutar genel bütçe kapsamındaki 41 idarenin 24'ünden daha büyük; geçen yıla oranla yüzde 47 artmıştır. Bu milletin parası kaç yıl daha enflasyona ve kur endeksli kira garantileriyle yandaş şirketlere akacak? Neden sözleşmeler halka açıklanmıyor Sayın Bakan; ne saklanıyor? Kapatılan devlet hastanelerinin akıbeti ne oldu? Kaçı çürümeye terk edildi? Bu milletin vergileriyle yapılan hastaneleri kapatıp özel şirkete kira ödemek kamu yararı mı, şirket yararı mı diye sorayım istedim.

Evet, Sayın Bakan, aile sağlığı merkezlerinin çoğu kiralık apartman dairelerinde, uygun olmayan koşullarda hizmet veriyor. "1.000 aile sağlığı merkezi açacağız." dediniz, ortada daha tam belirgin bir şey göremiyoruz. Eğer belli bir kaynak şehir hastanelerine aktarılmamış olsa aile sağlık merkezleri -yani koruyucu hizmetin ilk basamağı olan- çok daha hızlı inşa edilebilirdi. Bu tercihin sorumluluğunu nasıl açıklıyorsunuz? Son on iki yılda 15 bin doktor yurt dışına gitmiş, 2024'te 2.692 doktorumuz yurt dışına gitmek için iyi hâl kâğıdı almış. Bu akıl almaz doktor kaçışının sorumlusu kim Sayın Bakan? "Giderlerse gitsinler." diyerek binlerce hekimi ülkeden iten siyasi zihniyetin bedelini kim ödeyecek? Bu ülkenin yetişmiş insan gücü neden yurt dışına gidiyor?

Evet, bugün Türkiye'de vatandaşlar neden devlet hastanesinden randevu alamıyorlar Sayın Bakan? Çünkü çok iyi aldıklarını söylüyorsunuz ama dijital Merkezi Hekim Randevu Sistemi'nde vatandaşlar "Uygun randevu bulunmamaktadır." yazısıyla devamlı karşılaşıyorlar. Bazı branşlarda üç ay sonrasına bile randevu yok. MR sıraları dört ila altı ay, ameliyat için ise vatandaş belirsiz bir geleceği beklemek durumunda. Yani siz çok güzel, sabah, açıklamalarda bulundunuz, çok güzel bir tablo çizdiniz. Evet, bu ülkede bir insanın derdine üç-beş dakikalık muayeneye sığdırabileceğini gerçekten düşünüyor musunuz? Üç-beş dakikada bir hekimin neyi değerlendirmesi, nasıl tanı koyması bekleniyor? Bu randevu krizini hangi liyakatsiz politika yarattı?

Her yıl yine, Sayın Bakan, ilaç yokluğu yaşanıyor ülkede, özellikle kronik hastalar perişan. Kur politikanız bu kadar felaket durumda ise neden ilaç fiyat güncellemelerini yılda bir kez yapıyorsunuz? Bu kriz öngörülemiyor mu yoksa yönetilemiyor mu? Eczanelerde artık her 4 ilaçtan 1'i yokken Bakanlık bu tabloyu nasıl açıklıyor? İlaç bulunamazken, euro kuru 49 lira iken neden hâlâ 21,67 liralık hayali bir sabit kur kullanıyorsunuz? Bu konuda size soru önergesi verdim ama hâlen bir cevap gelmedi. Ekim 2024'ten beri bir kuruş güncelleme yapılmamasının bedelini neden hastalara ve eczacılara ödetiyorsunuz? Türkiye, ilaca bu kadar, ithalata bağımlıyken kuru yapay biçimde bastırarak krizleri çözebileceğinizi sanmanız gerçekçi midir?

Sayın Bakan neden hâlâ bir ulusal nadir hastalık programı yok? Bu hastalıklar tek ilaca, tek kampanyaya, tek bağışa bırakılabilir mi? Devlet bütçeyi, uzmanı, cihazı, klinik araştırmayı, bakım hizmetini tek çatı altında toplamalı, SMA'lı ve DMD'li çocuklarımızın ne durumda olduğunu biliyorsunuz, neden bu çocuklarımız için özel destek programları hâlâ hayata geçirilmedi? Neden aileler ana caddelerde, market önlerinde, sosyal medyada âdeta çocuğunun hayatı için kampanya yürütmek zorunda kalıyor? Bir devletin görevi bu mudur Sayın Bakan? Ailelerin göz göre göre yardım çığlıklarına kulak tıkamak mıdır bir devletin görevi, sosyal devletin? Bu ülkede her çocuk eşit doğar Sayın Bakan ama eşit yaşatılamıyor maalesef. SMA'lı ve DMD'li çocuklar bu devletin sınav sorusudur, özellikle de Sağlık Bakanlığının. SMA ve DMD gibi ağır hastalıklar için neden yeterli araştırma fonunuz yoktur?