| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .11.2025 |
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları, kıymetli bürokratlar; efendim, Sayın Bakanım, göreve gelmeniz iki buçuk yıl oldu ama iki buçuk yıldır icraattan çok polemik, tartışma, kırgınlık ve kutuplaşmayla... Geriye doğru bakıp da, Allah aşkına, "Şu konu da gerçekten iyi oldu ve bu konuda toplumun bütün kesimleri mutabık kaldı, öğrencilerimiz için de çok faydalı bir iş yaptık." dediğiniz bir şey, samimiyetle, var mı veya şöyle soralım: Aslında bu sizden de bağımsız değil, Adalet ve Kalkınma Partisinin genel olarak millî eğitim politikası öğrenci yetiştirmek üzerine değil, seçmen yetiştirmek üzerine olduğu için tabii böyle bir sonucu da göremiyoruz. En büyük sıkıntı aslında şurada çıkıyor: Bu beğenmediğiniz ve sürekli hakaret ettiğiniz eski Türkiye'de eğitimde bir fırsat eşitliği vardı. O zamanlar özel okul sayısı yüzde 1 oranındaydı, şimdi bunun 10 katına çıktı. Öğrenci sayısı özel okullarda şu an o döneme göre tam 10 kat fazla hâle geldi. Oranı genel öğrenci içerisinde yüzde 12-13'lere dayandı. Ee, zaten nitelikli yükseköğretim kurumlarına geçişlerin de büyük bir çoğunluğu buradan oluyor. Oysaki devletin asli görevi vatandaşlarına, öğrencilerine, eğitim çağındaki fertlere nitelikli, parasız, eşit eğitim fırsatını sunmaktı. En büyük haktan bu memleketin evlatları mahrum kaldı.
Efendim, defaten uyardık, geçmişte de uyardık ama bir türlü... Siz ha bire bu işlere "STK" diyorsunuz ama bu gerçeği kabul edin artık, bunu bir samimi uyarı olarak neden almıyorsunuz? Paralel yapılar bitmedi, 15 Temmuzdan önce olan paralel yapılar isim değiştirerek bugün de var. Kamuya siyasetin müdahalesini bir yere kadar kabul edebiliyoruz. Yani bu bir Türkiye gerçeğiydi ama döneminizde işin tabiri caizse suyu çıktı ya, kendi doğal akışında olan bir iş ve eylem kalmadı.
Ya, bu malum örnek 2023'te vardı, birini söyleyeyim de, ilçe millî eğitim müdürlüğüne atanmış, beyefendi, sosyal medyada paylaşım yapıyor, diyor ki: "İlçe millî eğitim müdürlüğüne başladık. Bizi buraya görevlendiren başta AK PARTİ Kütahya milletvekillerimiz -işte Adil Bey, İsmail Bey, Mehmet Bey- AK PARTİ İl Başkanı ve ondan sonra MEMUR-SEN Başkanı..." Sonra, sıra, efendim, Millî Eğitim Müdürlüğüne de gelmiş. Hatta şu atamada "millî eğitim"in adı bile geçmiyor. "Bugün itibarıyla -2023'te bu atama- Ereğli İlçe Millî Eğitim Müdürü olarak göreve başladım. Göreve gelmeme katkı sunan Konya Milletvekilimiz, AK PARTİ İlçe Başkanımız ve MEMUR-SEN'le EĞİTİM-BİR-SEN Başkanı..." Efendim, atama yetkilisi kim, imza kimde?
Bunun yanı sıra, bu paralel yapıların olduğunu Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz, bütün bürokratlar biliyor, herkes biliyor. Yarın "Demedi." demeyin, bu işten de tıpkı bir öncekinde pişman ve bizar olduğunuz gibi olacaksınız ama olan yine memleketin evlatlarına olacak.
Bakın, mülakat mağdurları meselesinde ne dediniz biliyor musunuz? Sizi millet şöyle hatırlıyor Sayın Bakan: "Megaloman, terbiyesiz, ahlaksız..." dediniz bir yıl boyunca her gün ağlayarak hak arayan mülakat mağdurlarına. Ondan sonra, bunu dile getirenlere, milletvekilleri için de, "Geri zekâlıya anlatır gibi anlatıyorum." dediniz. Hâlen bu sözlerinizin arkasında mısınız? Ben şimdi -hepsi bir tarafa- Allah için şunu bir daha sorayım ya: Yani hangi değer yargısı sizin için kıymetliyse, Sayın Bakan, Sayın YÖK Başkanı, kıymetli bürokratlar; Allah için şuna bakar mısınız ya? 2023 KPSS puanlarıyla 2024 yılında mülakata aldığınız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Efendim, benim on dakikaydı, orada yazıyor.
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Öyle mi? Evet, doğru...
Buyurunuz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Örneğini vereyim: Ya, işte din kültürü ve ahlak bilgisi için 1.594 öğretmen alımı gerçekleşecek, bu sayının 3 katı çağrılıyor, Erzurum ilinde 75 öğretmen bu kontenjan içerisinde olup mülakata giriyor, 74'ü atanıyor ama ne yazık ki Bursa'da girenlerden -aynı kontenjanda olup orada- 23 kişi atanabiliyor. Niye biliyor musunuz? Herkese aynı puanları verdiler, mahkeme belgeleri ortaya çıktı. Burada buz gibi bir kul hakkı var ya! Siz kul hakkından korkmuyor musunuz ya! Bu devlet, hak kazanmış 1.600 mağdur öğretmenin bu hakkını vermekten aciz mi ya? Tavassut istemiyor, torpil istemiyor, ayrıcalık istemiyor; bir ton hayal kurdum, çoluk çocuk, anne, baba kış boyunca burada, bir yıl boyunca Millî Eğitim Bakanlığının önünde ağladılar; bu memleketin evlatlarına bunları niye çok görüyorsunuz? Bunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz ya? Buradan bir şey kaybetmezsiniz, buradan ancak size büyüklük çıkar, hatadan geriye dönmek çıkar. Bu inattan niye vazgeçmiyorsunuz?
Şimdi, efendim, birkaç konu daha var, süre azaldı. Şimdi, mesela bu PICTES Projesi'nde yaşananlar doğru mu? "Tasarruf tedbirleri" diyerek binlerce personeli işten çıkarmışsınız. Şimdi, bakın, biz kamu görevlisiyiz, kamu adına biz de öyle görev yapıyoruz; hesap verebilir olacağız, şeffaf olacağız, denetlemeye de açık olacağız; millet adına soracağız bunları. "Tasarruf tedbirleri" diyerek binlerce personeli işten çıkardınız ama aynı anda Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı Eğitim Politikaları Daire Başkanınız Hacı Ali Okur'un -ki kendisi de sizin bacanağınızmış- kızını PICTES kapsamında büro elemanı olarak aldınız ve çalıştırdınız mı? Bitmedi, aynı Genel Müdürlükte Mali İşler Başkanı Sedat Seçkin Bozkurt da kendi eşini işe aldı mı? Bunlar önemli. Yoksa tesadüf mü? Başka sorular da var. Mesela, Bakanlık bürokratlarınızla ilgili gazetelere düştü, lüks araçlar, lüks villalar... Yani bunlar gerçekten açıklanmalı ve bu dedikodulara son verilmeli. Diğer taraftan, Bakanlık olarak otellerdeki lüks organizasyonlara milyonlarca lirayı boca ettiniz. Allah aşkına, bunları hangi kalemden ödediniz?
Bir de son olarak kamuoyuna yansıdığı için sormak istiyorum -döneminizde bu skandal uygulamalar bitmiyor da- Millî Eğitim Bakanlığını, eğitim kurumundan çıkıp da kişisel PR ofisine çevirmeye çalışıyorsunuz? Güzel sanatlar liselerinde sahnelenen "Kim Var?" adlı tiyatro oyunu öğrencilerin eğitim ortamına değil, sizin şahsi tanıtımımıza hizmet eden bir propagandaya dönüştü. Üstelik, bu oyun için öğrencilerden, velilerden, öğretmenlerden de para toplanıyor, katılımı fiilen zorunlu hâle getirdi il müdürlükleriniz. Okul bütçelerini, valilik ödeneklerini, kamu kaynaklarını bu PR organizasyonuna bırakmak, adınızın da geçtiği bir oyuna bırakmak doğru mu? Ve yine, bir Millî Eğitim Bakanının, öğrencileri kendi kişisel tanıtımına hizmet ettirmesi gerçekten şık değil. Dahası var: Bu oyun bir eski AKP milletvekili tarafından yazılıyor, muhteremin kendisi hem yazıyor hem yönetiyor hem de gelir elde ediyor hem de güzel sanatlar lisesinde turneye çıkıyor.
Ezcümle, bizim orada bir söz var, derler ki: "Bir ambar buğdayın bir avuç mostrası olur." Ben şimdi size burada bin tane daha mostra yazarım ama bu örnekler yeterli olsun. Millî Eğitime yakışmadığını düşünüyor, bu soruların cevaplarını beklerken ümidim olmamakla birlikte Millî Eğitim bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.