KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Bakan, değerli Komisyon; şimdi süre beş dakika, bu beş dakika zarfında bu dağınık eğitim sistemi ve onun aksaklıklarını nasıl dile getireceğiz bilmiyorum ama şöyle başlayayım. Herhâlde Gençlik Spor Bakanlığıyla aranızda çok uzak mesafe var, o konuda koordinasyon bozukluğunuz da var.

Bakın, Sayın Bakan, Türkiye'de 4,5 milyon örgün üniversite öğrencisi var. Almanya'da nüfusumuz hemen hemen aynı, 1,5 milyon üniversite öğrencisi var. Şu anda 500 binin üzerinde eğitim fakültesi mezunu, 500 binin üzerinde mühendislik fakültesi mezunu, bir o kadar hukuk fakültesi mezunu, eczacılık fakültesi mezunu var ve bunların büyük bir çoğunluğu da ev genci olarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar ve siz hâlâ bu okullardaki kontenjanları düşürmeyi planlamıyorsunuz.

İlim Kütahya'nın Dumlupınar ilçesinde -ki bin nüfuslu bir ilçedir- bir meslek yüksek okulu açmışsınız, o meslek yüksek okuluna gelen çocuklar, öğrenciler kayıt yaptırmadan gidiyorlar Sayın Bakan. Bir tek orada bunların ikamet edebilecekleri bir konut dahi yok, bir yurt yok, KYK yurdu yok. Aynı şekilde, Domaniç ilçesinde bir KYK yurdu yok, 3 bin nüfuslu ilçe, meslek yüksek okulunun kapasitesi 500. Ha, ben kapatın demiyorum ama bu plansızlık nedendir, ben onu anlayamıyorum. Siz anlıyor musunuz, bilmiyorum. Yirmi beş yılda düzenleyemediniz, planlayamadıysanız, bundan sonra planlamaya imkânınız da yok gibi geliyor. Gerçekten, bu meslek dallarında on yıl mezun vermesek herhâlde Türkiye'nin ihtiyacı olmayacak.

Taşımalı öğretimle ilgili çocukların yaklaşık bir iki saatini mazot kokusuyla yollarda geçirmesine sebep oluyorsunuz. Okulları kapattınız, köy okullarını. İl merkezlerinde servissiz çocukların okula gitme imkânı yok, okulları yıktınız, "Yeniden yapıyoruz." bahanesiyle çoğunu iş merkezine çevirdiniz merkezdeki kupon yerleri.

Özel kurslar vasıtasıyla artık fırsat eşitliğini yok ettiniz. Süre de ha bire gidiyor ama Kütahya'da bile internet erişimi olmayan 150'ye yakın köy var, öğrencilerin buna ulaşması çok zor, araştırma imkânı çok zor. Ücretli öğretmenler -ki öğretmen fazlasına rağmen, eğitim mezunları olmasına rağmen- o sizin facianızdır; yazıktır, günahtır, yapmayın Sayın Bakan. Kadroya almanız çok mu zor?

Üniversite öğrencileri af bekliyor. Öğrencilerin -ben bir çocuk hekimiyim- beyin gelişimi için çocukların beslenmesi gerekiyor, beslenemiyorlar. Öğle arasında bir yemek vermeniz çok mu zor? Biraz itibardan tasarruf etseniz herhâlde o olur. Aslında ideali ekonomik olarak refahı toplumun tüm kesimlerine yaymak ve o öğrencilerin gayet rahat bir şekilde tok olarak okula gelmesi.

Şimdi, Sayın Bakan, bu Millî Eğitimin millî olmadığını da biliyoruz ama ben biraz da ortamı yumuşatayım, biraz gerginlik oldu. Dertli Divani'den bir iki dörtlük okumak istiyorum:

Yaşanılası dünyanın ne tadı ne tuzu kaldı.

Ömür denen şu zamanın çoğu gitti, azı kaldı.

Çalışmadan yiyenlerin, derimizi giyenlerin

Nice benim diyenlerin ne izi ne tozu kaldı.

Çürük ökçe yırtık taban, kurdu kuşu ettik çoban.

Gariban daha da gariban ne çulu ne bezi kaldı.

Sayın Bakan, baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş. Yani yanlışları siz de görüyorsunuz. Ücretli öğretmenden tutun, bu çarpık taşımalı öğretim sistemi, eğitim sistemi, ondan sonra, bu 15 yaşındaki çocukların ki benim ilimde suntanın altında kalan bir çocuk ve kaynakçı olarak çalışan ve iskeleden düşen bir 15 yaşında çocuğumuz vefat etti, İş Kanunu'na göre de yasak, ağır tehlikeli iş kollarında bunların çalıştırılması yasak, denetimsiz çalışması yasak.

Bunları inşallah, düzeltirseniz, düzeltmek için artık yirmi beş yılda yapamadınız ama bundan sonra yaparsınız diye düşünüyorum. Bütçenin ülkemize ve çocuklarımıza eğitim olarak da inşallah hayırlı olur ama inşallah diyorum.

Teşekkürler Sayın Başkan.