KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve değerli Komisyon üyeleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Evet, Sayın Bakan, Millî Eğitim bütçesi sadece bir kalem hesabı olamaz. Bu bütçe bir milletin geleceğe dair umudunun hesabı olmalıdır ama ne yazık ki önümüzdeki duran tablo hiç umut verici değil. Bu bütçede öğrenci yok, öğretmen yok, okul yok, gelecek yok. Sayın Bakan, ülkemizde çocuk yoksulluğu çocuk açlığına dönüştü. EUROSTAT verilerine göre çocuklarımızın yüzde 39,5'u yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında. Devlet okullarında okuyan 15 milyon öğrenciden yüzde 19,2'sinin açlıktan bayıldığı raporlanmış vaziyette yani neredeyse her 5 öğrenciden 1'i bu durumda. Bu tablo bizleri, hepimizi utandırmalıdır. Devlet okullarında en azından bir öğün yemek bu bütçede olmalıydı. Yıllardır söylüyoruz. Nasıl olması gerektiğini de anlatmamıza rağmen Sayın Bakan.

Bakanlık verilerine göre zorunlu eğitimde olması gereken 6-17 yaş grubunda 612 bine yakın çocuk okul dışında. Bu geçen dönemde böyleydi. Açık öğretim ve MESEM verileriyle birlikte örgün eğitim sisteminin dışında kalan çocuk sayısı 3 milyon 264 bine ulaşıyor. Yani bunun anlamı her 10 çocuktan 1'i okula gitmiyor. Lise çağındaki her 3 gençten 1'i eğitim dışında ve siz hâlâ okullaşma oranlarımızın OECD ortalamasına yakın olduğunu söylüyorsunuz. Bu ülkede eğitim artık devletin değil Sayın Bakan, ailenin sırtında bir yük. TÜİK verilerine göre son bir yılda eğitim harcamaları yüzde 75 arttı ve bir öğrencinin okula başlama maliyetinin 50 bin lira, 55 bin lira olduğu ifade ediliyor. Okula gitmek artık bir hak değil, bir lüks hâline geldi Sayın Bakan.

Evet, taşımalı eğitimden yararlanan toplam öğrenci sayısı 2024-2025'te önceki yıla göre yüzde 16,2 oranında azalma gösterdi yani 113 bin öğrenci taşımalı eğitime devam edemiyor. Pansiyonlu okullarda kalan öğrenci sayısında da düşüş oldu ve bu yıl geçen yıla göre yüzde 7,9 azalmış durumda. Şimdi, 2025-2026 verileri daha çıkmadı, onu herhâlde gelecek bütçede görüşeceğiz.

Ulaşım mesafesi sınırının 50 kilometreden 30 kilometreye indirilmesi eğitimde hakkaniyeti değil hakkın engellenmesini mi getirdi? Pansiyonlu okullardaki öğrenci sayısındaki azalma ulaşım destekli okullaşmanın çözülmeye başladığını mı gösteriyor? Pansiyonda kalmayan, taşımalı eğitimde olmayan çocuklar kaderlerine mi terk edildi? Kırsal ve uzak yerleşimde yaşayan çocuklarımız taşımalı sistemde yer bulamama üzerinden eğitim hakkından mı koparıldı Sayın Bakan?

Millî Eğitim Bakanlığı 2025 yılı içinde pansiyonlarda günlük yemek bedelini 133 lira olarak belirlemiş; ben, bu bedelle öğrencilerimize ne sunulduğunu size sormak istiyorum. 133 liraya sağlıklı, dengeli, doyurucu bir menü hazırlamak mümkün mü? Sayın Bakan, 5 yaşta okul öncesi net okullaşma oranı giderek düşüyor; yüzde 82,5'a düştü bu yıl, özellikle resmî anaokullarındaki düşüş yüzde 39'larda. Diyanetin kurslarında, derneklerin, vakıfların, cemaatlerin, tarikatların açtığı okul öncesi yapılarda çocuk sayısı giderek yükseliyor. Ya, fırsat eşitliği için -ki bilirsiniz hepiniz, eğitimciler bilir- okul öncesi eğitimin zorunlu hâle getirilmesi gerekiyor; 3 yaştan, 4 yaştan bahsetmiyorum, 5 yaşta ve katkı payı alıyorsunuz, katkı payını veremeyen veliler çocuklarını anaokuluna yollayamıyor, peşin alıyor okullar çünkü okulların durumu da iyi değil.

Evet, bu bütçede öğretmen yok Sayın Bakan, öğretmenler sefilleri oynuyor, yüz binlerce öğretmeni hayatını idame ettiremeyecek bir duruma sokup maneviyattan söz etmek ayıptır. Maaşını kiraya veren, ek ders peşinde koşan öğretmenlerden söz ediyorum. Onlara "Erdemli ol." diyerek yoksulluğu kutsal hâle getiren bir sistemin adı maarif değil, mahrumiyet sistemidir. Öğretmenine sahip çıkmayan bir devlet geleceğine sahip çıkamaz Sayın Bakan. Siz, öğretmeni itibarsızlaştırdınız, liyakati bitirdiniz, eğitimi siyasetinizin malzemesi yaptınız. Siz, öğretmenler için "Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi kamu tarafından fonlanmıyor." diyerek öğretmenleri "fonlananlar" kategorisine soktunuz.

Evet, Sayın Bakan, ismini değiştirerek ücretli öğretmenler gerçeğini saklayamazsınız. Kölelik sistemi, kölelik ve giderek artıyor. Geçen öğretim yılında 72 bin olan ücretli öğretmen sayısı bu yıl 86 bini buldu. Bu öğretmenler içinde yıllardır çalışanlar var. Evet, 2018 yılında bir şey getirmiştiniz, ücretli öğretmenlerden 540 gün sigorta primini tamamlayan, eğitim fakültesi mezunu ve formasyonu olanların 5 binini kadroya almıştınız. Şimdi, mevcutlar bizim de kapılarımızı aşındırıyor, sizden müjde bekliyor.

Evet, atanamayan öğretmenler gerçeği Sayın Bakan, KPSS'ye girip başarı sağlamış öğretmen adayları branşlarında artırım bekliyor sizden, müjde bekliyor. Yani, bu Millî Eğitim Akademisi mezun vermeden öğretmen alımı bekliyorlar. Sayın Bakan, eğitim fakültelerinin arz talep dengesizliği çözülmemişken Millî Eğitim Akademisini kurdunuz, o kadar da karşı çıktık, anlattık yani neden karşı çıktığımızı anlattık. Sistemin sorunlarını ve dengesizliğini iyice derinleştirdiniz. Millî Eğitim Akademisiyle yeni bir eleme sistemi kuruyorsunuz. Artık öğretmenlik sayın milletvekilleri, bir hak değil, Bakan Bey'in ve şürekâsının beğenisine bağlı hâle geldi. Bu sistem öğretmeni bağımsız değil, itaat eden memur hâline getiriyor Sayın Bakan.

Evet, özel okul öğretmenleri sizlere de geldi, bizlere de çok geliyor, onları her dinleyişimde yüreğim parçalanıyor, asgari ücretin de altında maaş alıyorlar çoğu. Durumlarına inanmıyorsunuz ve "Maaşlar arasında öyle çok büyük farklar yok." diyorsunuz. İstekleri devlet okullarındaki meslektaşlarıyla taban maaşlarının aynı olması, siz ne diyorsunuz? "Kendilerine hak etmedikleri düşük ücretlerin verildiğini düşünen öğretmen arkadaşlarımız varsa genel müdürlüğümüzde gerekli başvuruları yaparlarsa arkadaşlarımız denetimlerini yaparlar." Bu trajikomik bir durum Sayın Bakan.

Yaklaşık 20 bin okulda rehber öğretmen yok, geçen sene, daha önceki seneden beri bunu hep dile getiriyoruz. Bu kadar akran zorbalığının olduğu, uyuşturucunun olduğu, çocuk istismarının olduğu bir dönemde rehber öğretmene ihtiyaç yok mu Sayın Bakan? Yaklaşık 30 bin rehber öğretmene ve psikolojik danışmana ihtiyaç var.

Sayın Bakan, 24 Kasıma dört gün kaldı, hadi gelin, hep birlikte, bugün buradan çıksın bütçe görüşülürken öğretmenlere 24 Kasımda 1 maaş ikramiye verelim.

Evet, Sayın Bakan, kaliteden söz ediyorsunuz da Finlandiya'da en nitelikli okulla en niteliksiz okul arasındaki fark 8 puan, Türkiye'de 50 puan; bu farkı kim yarattı Sayın Bakan, yirmi yılın sonunda bu uçurumu kim derinleştirdi? Boyuna PISA sonuçlarını, 2022 yılının sonuçlarını burada tartışıyorsunuz daha, şu anda 2025'teyiz. Okullar arasındaki eşitsizliği kim besledi? Öyle PISA'da da sizin anlattığınız gibi büyük bir başarı yok. Köy okullarını kapatıp çocukları taşımalı sisteme mahkûm eden kim Sayın Bakan? Siz eğitimi çağdaşlaştırmadınız, eğitimi hizaya sokmak için uğraşıyorsunuz. Evrensel bilgiyle rekabet edecek gençler yerine düşünmeye korkan kuşaklar yaratmaya çalışıyorsunuz ama başaramayacaksınız, başaramıyorsunuz. Eğitimde ideoloji olmaz Sayın Bakan. Eğitimde tek ölçü vardır; bilim ve özgür akıl ama siz bilimin yerine dogmayı, özgür aklın yerine itaati koyuyorsunuz. Bu milletin çocukları sizin deney tahtanız değil. Türkiye'nin geleceği bu dar ideolojik kalıplara sığmayacak kadar büyük, bu ülkenin gençliği sizin sınırlarınızı aşacak kadar güçlüdür Sayın Bakan.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ni devamlı anlatıp duruyorsunuz. Çocuklarımızın geleceğini kendi siyasal inanç ve değer ölçülerine göre biçimlendirmeye çalışıyorsunuz, emin olun kendi çocuklarınızı bile ikna edemiyorsunuz.

Sayın Bakanım 10 Kasım Atatürk'ümüzün ölüm yıl dönümünü tatil bahanesiyle okullarda anmadınız, böyle çok ince bir planla gidiyor işiniz. Sizin herkesten çok bu konuda hassas olmanız gerekir. Bakın, isim vermeyeceğim, okul ismi ama bazı okullarda -size sonra yazacağım, vereceğim, araştırmanız için- Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın kurucusu Mısırlı Hasan el-Benna öğrencilere rol model olarak tanıtılıyor; bu mu isteğiniz? Bizim rol modelimiz Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Evet, yine bir şeyinize takıldım "Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını isterim." diyorsunuz sayın Bakan, sizin Millî Eğitim Bakanı olarak en fazla karşı çıkmanız gereken bir konu bu. Size kısa ve öz hatırlatayım: Heybeliada Ruhban Okulu'na sadece bir eğitim kurumu olarak bakamayız. Yunanistan'ın Batı Trakya'daki Türk azınlığa uyguladığı baskılar devam ederken bu çıkışınız Türkiye'nin mütekabiliyet ilkesini zayıflatır.

Sayın Bakan, valla gazetelerinizde "Millî Eğitimde Yapay Zekâ Devrimi" diye kocaman manşetler atıldı, siz de bugün bol bol bahsettiniz. İnanın ki heyecan duymuştum, sonra açıklamalarınıza baktım. Her okul müdürünün kullanacağı bir modül Bakanlık Yönetim Sistemi, Bütçe Yönetiminde Yapay Zekâ, Yapay Zekâ Etik Kurulu, Yapay Zekâ Öğrenme Platformu vesaire. Ya, bu başlıkların hiçbirinde eğitim öğretim sürecinin özüne dokunan, pedagojik dönüşüm yaratan, öğrenciyi geleceğe hazırlayan gerçek bir strateji yok. Bu süslü kelimelerle, paketlenmiş ama içi boş bir yapay zekâ vitrini. EKAP'a işlenmeyen bilgiler, titizlikle yapılan pazarlık usulü ve 300 milyon lirayı aşan yapay zekâ ihaleleri. Ya, bizde yapay zekâ eğitim teknolojisi olarak değil, ihale teknolojisi olmuş durumda. Bugün ABD, Hollanda, Güney Kore, Japonya, Kanada, Estonya ve Singapur gibi ülkelerde yapay zekâ ilkokuldan itibaren temel bir ders olarak veriliyor yani dünyada yapay zekâ bir gelecek yatırımı, bir ulusal strateji, bir yeni okuryazarlık alanı Sayın Bakan. Bizde ise müfredat değişikliğinin bile bilimsel yönü yokken yapay zekâ gibi bir devrimin altından nasıl kalkılacak? Dersliklerde yeteri kadar bilgisayar yok, internet yok, öğretmen eğitimi yok. Yapay Zekâ Öğrenme Platformu duyuruluyor ama öğrenci tablet bulamıyor. "MEB hangi okulda sabun var?" sorusunu bununla çözebilir, emin olun. Evet, siz bu kadar yapay zekâya meraklı iseniz ya, imam hatip ortaokulunda daha bu yıl 7'nci sınıfta bilişim teknolojileri ve yazılım dersi, 5 ve 6'ncı sınıflarda teknoloji ve tasarım dersini bir saate düşürmediniz mi? Diğer sınıflarda da seçmeli.

Yine, YEĞİTEK okul sorumlularına tam zamanlı olması gerekirken kısmi zamanlı geçici görevlendirme çıkarıyorsunuz. Ücretten kaçıyorsunuz da bu konuda rehberlik yapan öğretmen de bulamayacaksınız Sayın Bakan. Türkiye'nin dört bir yanında okullarımız alarm veriyor, alarm; öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, velilerimiz yani eğitim ailesinin her ferdi bir çöküşün içinde çırpınıyor. Artık neredeyse her okulda bir hizmetli ve güvenlik krizi yaşanıyor, sınıflar velilerin kendi imkânlarıyla temizleniyor sayın Bakan, çocuklarımız hijyen yoksunluğu ortamlarda eğitim görüyor; öğrenciler içecek su bulamıyor, tuvalet musluklarından su içiyor. Atanan personellerin çoğu sosyal hizmetten geçici olarak görevlendirilmiş, ne iş disiplini var, ne sorumluluk bilinci var. Neden Sayın Bakan, okul tadilatları, onarımları, güçlendirmeleri tatil döneminde değil de eğitim yılının hemen başlangıcında başlanıyor? Memleketim Manisa'dan mesela bir örnek verey.im: Gazi İlkokulu örneğinde olduğu gibi 1.800 öğrencili bir okulun binası eğitim yılı başında güçlendirmeye alınıyor. Sonuç? Öğrenciler başka okullara taşınıyor, iki okul birleştiriliyor, binlerce öğrenci sabah karanlığında derse girip akşam yorgun çıkıyor. Yine, Gediz Anadolu Lisesi hâlâ tadilatta, pansiyonu kapalı. Soma'da bulunan Madenciler İlkokulu ve Ortaokulu deprem riski taşıdığı gerekçesiyle yıkım kararı nedeniyle 485 öğrencisi öğretmenleriyle birlikte Şehit Ömer Halis Halisdemir İmam Hatip binasında ikili eğitim yapıyor. Aradan iki yıl geçmesine rağmen uygun arazi de varken yatırım programına alınmamış. Neden? Türkiye genelinde deprem güçlendirmesi bekleyen kaç okul var? Bir şeyler söylediniz ama ben tam algılayamadım, daha net bir cevap bekliyorum Sayın Bakan. Soruyorum: Bu kadar plansızlık, bu kadar umursamazlık hangi yönetim anlayışına sığar?

Evet, kitap dağıtıyorsunuz, güzel hatta özel okullar da dahil bu kitapların okutulmasını istiyorsunuz ve 27,5 milyar maliyeti var Bakanlığınıza ama kitapların ciltleri çok çabuk dağılıyor, sayfalar kopuyor, öğrenciler bir sene bu kitapları muhafaza edemiyor. Ya, bu kitapların içeriği de bilimsel değil, pedagojik değil, tarafsız hiç değil.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Bir tane örnek verin.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Örnek veririm, şimdi bir dakika zamanımı... Sonra...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Şimdi böyle söylüyorsunuz ya, ben merak ediyorum, bir tane örnek verin ben de göreyim hangi dersten olduğunu.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Evet, ben söyleyim sonra, vaktim kalırsa cevap vereceğim size.

Evet, öğretmenlerden bir istek var Sayın Bakan. Temizlik görevlileri, memurlar büyük bir aile Millî Eğitim Bakanlığı; bankaların vereceği promosyonu bekler hâle geldiler. Büyük şehirlerde promosyonlar yüksek, küçük ilçelerde utanç verici düzeyde. Bakın, öğretmen bir ilde merkezde farklı alıyor promosyonu, ilçede farklı bir ödeme alıyor. Eğer adil bir yönetim varsa bankalarla anlaşma tek elden olabilir mi? Yani Bakanlıktan yapılmalı diyoruz ve eğitim ödeneğiyle birlikte verilmeli öğretmenlere. Vergi adaletsizliği had safhada, öğretmen maaşları her ay vergiyle zaten eriyor. Ya, en azından Millî Eğitim Bakanı olarak Hazine ve Maliye Bakanıyla da görüşerek ek ders ücretlerini vergiden muaf tutmak öğretmen için büyük bir jest değil mi, olmaz mı? Onu da söyleyeyim. Ha, bir de bu ara mesleki çalışmalar tatilde değil de ders döneminde yapılıyor Sayın Bakan. Öğretmenler zorunlu seminerlerde anlatılanları anlamıyor bile. Bakın, açık ve net söyleyeyim: Bu Maarif Modeli'ni anlatmaya çalışıyorsunuz ama öğrencilerin dersleri boş geçiyor.

Yine, ben her gittiğim ilde öğretmenevlerinde kalırım, gerçekten 7/24 görev başında olan orada personeliniz var, milyonluk kurumları idare ediyorlar, sorumlular; yirmi sekiz saat ek ders ücreti aldıklarını ifade ettiler. Bunların sınıflandırılma yapılarak cirosu yüksek kurumlara bir farklı değerlendirme yapmanızda fayda var diye düşünüyorum.

Sayın Bakan, sahte diploma olayının üstü nasıl da alelacele kapatıldı. Şaşırdık mı? Hayır. Şimdi ben sizi biraz gerilere götürmek istiyorum. Bakanlık yıllardır üç maymunu oynuyor yani siz değil, sizden öncekiler de. Millî Eğitim Bakanlığında 2015'ten itibaren sahte diplomayla öğretmenlik yapan onlarca kişi tespit ediliyor ve siz o ara Millî Eğitim Müsteşarınız. Şebeke lideri yani basında geçen kişi, 2015'te üç yüz yılı aşkın ceza istemiyle yargılanıyor ama ne oluyor ediyor, bu kişiye bir şey olmuyor ve şebeke işini büyütüyor yani geçen yıl medyada ifade edildiği gibi. Bu şebeke yıllarca Millî Eğitim Bakanlığı, ÖSYM ve YÖK'ün sistemlerine içeriden destek almadan nasıl girdi Sayın Bakan? Kim korudu? Kim göz yumdu? Kimleri susturdu?Sahte diplomayla öğretmenlik yapanlar yetmiyor, sahte hemşirelik diplomasıyla atanıp insanların hayatını riske atanlar, başkası yerine akademik sınavlara girenler, sahte yatay geçiş belgeleriyle üniversiteye sokulanlar... Bu rezaletin her satırı bu Bakanlığın utanç hanesine yazılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının yetkilileri olarak sizlere soruyorum: Siz bu ülkenin evlatlarını korumakla yükümlü değil misiniz? Ama görüyoruz ki çocuklarımızı sahtekârlara, torpilcilere, çetelere teslim etmişsiniz ve yalnızca bir skandal değil, bu, devletin beka meselesidir.

Yine, MESEM dolandırıcılığı ortada Sayın Bakan, Kocaeli'de çıktı biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığının 77 milyon dolandırıldığı ifade edildi. Şimdi Sayın Bakan, acaba bu tutar sadece bununla mı sınırlı yoksa başka illerde bu tür usulsüzlüklere soruşturma açtınız mı? Bu çocuk işçiliği yüzünden MESEM'lerde hiçbir denetim almadığınız için 82 evladımızı toprağa verdik, bu çocuklarımız göz göre göre gitti. Bunlar üzerinde bir soruşturma açtınız mı; bunu da sormak istiyorum.

YÖK Başkanımız burada, Sayın Özvar. Öğrenciler, okuldan uzaklaşmış öğrenciler geniş kapsamlı af bekliyor. Konuyla ilgili görüşlerinizi paylaşmanızı istiyorum burada. Kanun teklifi de verdim, başka milletvekilleri de verdi. Bu hayat şartlarında imkânsızlıklar içinde olan gençlerimize bir imkân daha tanımak gerekir. Nasıl olsa üniversitede zaten kontenjanlar bir hayli düşmüş oldu yani bir sıkıntı da olduğunu zannetmiyorum.

Yine, YÖK'ün denklik rezaletini gündeme getirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sunat, bitti.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Evet, iki dakikamı rica edeyim Sayın Mehmet Muş.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Şimdi, bu, YÖK'ün denklik rezaleti dediğimiz yani istediğinize denklik verip istemediğinize denklik vermeme durumu; özellikle Makedonya'daki bir üniversiteden, Vizyon Üniversitesi denilen bir üniversiteden 195 kişinin mezun olduğu, 66 kişiye denklik verildiği, diğerlerine verilmediği gibi iddialar var. Bunun dışında, yine denklik mevzusunda birçok üniversitede değişiklikler söz konusu oluyor, o yüzden bu konuyu gündeme getirmeyi uygun gördüm, siz de bize geniş, tafsilatlı bir şekilde ifade edersiniz.

Şimdi, 2025 üniversite giriş sonuçları akademik bir fiyasko olarak değerlendirildi. Her ile üniversite açma politikanız çöktü. Kontenjanları azaltarak öğrencileri vakıf üniversitesine yönlendirme çabası da başarısız oldu. Vakıf üniversitelerinin doluluk oranı düştü, 190 bin kişi de azaldı.

Artık gençler bu ülkenin eğitim sistemine inanmıyor. Allah aşkına bir otokritik edin, bir analiz yapın "Neden böyle bu durum?" diye. Artık üniversitelerden siyaseten elinizi çekmenin çok önemli olduğunu ifade ediyorum. En iyi üniversitelerde bile öğrencilerin yarısından fazlası mezun olmadan ayrılıyor. Uzmanlara göre, Türkiye'deki en büyük insan israfının üniversitelerde yaşandığı göz önüne alınırsa bizim bu gençliği bu sıkıntılı durumdan kurtarmamız gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.