KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Geçen yıl da konuşmama benzer bir selamlamayla başlamıştım. Bugün de aynı kararlılıkla tüm eğitim emekçilerini, KHK'lerle ihraç edilen meslektaşlarımı, ataması yapılmayan binlerce öğretmeni, sermayenin insafına terk edilen özel öğretmenleri, güvencesiz koşullarda çalıştırılan ücretli öğretmenleri, ayrıca öğrencileri ve velileri de saygıyla selamlıyorum. Eğitim sürecinin tüm bileşenlerine dayanışma duygularımı da iletiyorum.

Sayın Bakan, Orta Doğu coğrafyasında hâkim olan militarist ve güvenlikçi devlet aklı tüm yönetim süreçlerine sirayet etmiş durumda. Eğitim politikaları da bu yaklaşımın dışında kalmadı maalesef. Türkiye de bu hâkim anlayışın dışında değil. Tarihsel olarak var olan merkeziyetçi, milliyetçi, ideolojik eğitim modeli sizin iktidarınız döneminde daha da sertleşti. Eğitim ve eğitimciler sistematik biçimde değersizleştirildi maalesef. Eğitim evrensel, demokratik ve özgürlükçü niteliklerini kaybetti. Çok dillilik, farklı inançların görünürlüğü ve eşitlikçi bir müfredat yerine tekçi, bireyci ve itaatkâr bedenleri önceleyen ideolojik bir tahayyül hâkim kılındı. Sonuç da vahim, felaket ortada aslında. Başarısızlığa, umutsuzluğa, göçe, güvencesizliğe ve ayrımcılığa mahkûm edilen bir nesil. Öğretmenin emeğini değersizleştiren, öğrenciyi pazar dinamiklerinin, sermayenin nesnesi hâline getiren, veliyi müşteri konumuna düşüren bir düzenle karşı karşıya kaldık. Şimdi, gündeme yeni bir şey getiriliyor, yeni bir hedef getiriliyor. Bu ne? Zorunlu eğitimin süresi. Ancak bu tartışma yalnızca yıl sayısı meselesi değildir. Esasında eğitimden ne anladığınız ve hangi emelleri hayata geçirmek istediğiniz oluşturmaktadır. Nitelikli eğitime erişemeyen milyonlarca öğrencinin sorunlarını öğrencilik süresini düşürerek halledemezsiniz. Eğitim süresini sözde bilimsel bir çabanın sonucunda ortak iyiyi hedefe alarak kısaltmak istediğinizi bizlere inandıramazsınız. Öğrencilerin işçileştirilmesine, eğitimden kopartılmasına, sermayeye yem edilmesine tabii ki müsaade etmeyeceğiz.

Sayın Bakan, binlerce eğitim emekçisinin KHK'lerle haksız ve hukuksuz bir biçimde ihraç edilmesinde sizin doğrudan rolünüz ve imzanız vardı. Bu politikaların sonucunda varlığımız, fikirlerimiz ve emeğimiz yok sayılmak istendi; sosyal ölüme mahkûm edildik. Hedefte barış talebi, emeğimiz, kimliklerimiz ve siyasal aidiyetlerimiz vardı. Bunları dile getirişimizdeki amaç tabii ki bir intikam retoriği geliştirme arzusundan ziyade yaşatılanları anımsatıp, etkilerinin devam ettiğini hatırlatıp, barış ve demokratik toplum için atılması gereken adımları sizlere hatırlatmaktır. KHK'lerle işlerinden edilen eğitim emekçileri okullarına döndükçe yüzleşme süreçleri tamamlanacak, demokratik ve eşit bir yaşamın zemini güçlenecektir. Her bütçe görüşmesinde dile getirdiğimiz bu gereklilikler sizin sorumluluğunuzdadır.

Sayın Bakan, gün boyunca tabii birçok arkadaş büyük ihtimalle MESEM'lerden bahsedecek, kölelik koşullarında çalıştırılan ücretli öğretmenlerden, temel gıdaya erişemeyen öğrencilerden ve ana dilinde eğitim göremeyen çocuklardan bahsedecek. Ben ise sürem dâhilinde birçok farklı meseleye değinmek istiyorum. Millî Eğitim Bakanlığının 2018 tarihli "Okullarda Güvenlik Önlemlerinin Alınması" başlıklı genelgesinde öğrenciler için tehlike oluşturan trafo ve yüksek gerilim hatlarının okul bahçelerinden kaldırılması yönünde açık bir uyarı yer alıyor. Ancak DEDAŞ adlı elektrik dağıtım şirketi Şırnak'ın Cizre ve özellikle Silopi ilçelerinde okullara trafo köşkü yerleştirmeye devam ediyor hâlâ. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçe görüşmelerinde de bu durumu dile getirmiştim. Sizi ilgilendiren kısmı, bu trafoların okullara yerleştirilmesi dolayısıyla verdiğimiz soru önergesinde Bakanlığınızın uygun görüş vermiş olmasıdır. Trafolar patlama risklerinin yanı sıra çevreye elektromanyetik radyasyon yaymaktadır; bu durum çocuklar için ciddi bir sağlık riski oluşturmaktadır Sayın Bakan. Trafo girişlerini okul dışına bakan yöne çevirmek, trafonun hâlâ okul bahçesinde bulunduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bu yıl Haziran ayında da Orta Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti Bangui'deki bir okulda meydana gelen trafo patlamasında maalesef 29 öğrenci hayatını kaybetti. Türkiye'de de farklı tarihlerde benzer olaylar yaşandı. Bu nedenle, söz konusu trafoların okullardan ivedilikle kaldırılması elzemdir Sayın Bakan. Genelgenizde yer verdiğiniz kurallara uyulmasını sağlamalısınız. Çocuklar, öğrenciler açısından hayati derecede de risk söz konusudur.

Sayın Bakan, diğer bir mevzumuz, Cizre'de EĞİTİM SEN öncülüğünde başlatılan adalet nöbeti bir ayını doldurdu. Nöbetin başlatılma hikâyesini ise size kısaca anlatmak istiyorum: 2019'da Cizre Merkez Anadolu Lisesinde 4 öğrenci okul müdür yardımcısı Burak Ercan tarafından cinsel tacize uğradıklarını okul idaresine bildiriyorlar. Ancak idare yasal zorunluluklara rağmen durumu maalesef derhâl adli mercilere iletmedi, yalnızca İl Millî Eğitim Müdürlüğüne sözlü bir bildirimle yetindi. Günlerce işlem başlatılmadı, fail görevde kalmaya devam etti ve öğrencilerle aynı ortamda tutulmaya devam etti. Rehberlik servisinin doğrudan adli mercilere bildirim yapması sonrası süreç başlatıldı. Açığa alma kararı ise ancak kamuoyu baskısı ve EĞİTİM SEN'in duyurusu sonrası alındı. İddialara göre, bazı öğrenciler siyasi ve bürokratik baskılar nedeniyle şikâyetlerini de geri çekmeye zorlandı. Savcılığın yeni beyanları almama kararıyla mağdurların adalete erişimi de sınırlandı. Şimdi, MEB müfettişleri olaydan ancak yirmi dört gün sonra okula gelerek soruşturmayı yürüttü ve 38 öğrenci beyanına dayanarak Burak Ercan'ı kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kuruluna sevk etti ancak dosya Valiliğe çekildi ve yalnızca kademe durdurma cezası verildi. Şimdi, adli süreçte ilk davada sanığa yirmi üç ay hapis cezası verildi ve karar kesinleşti; ikinci davada üç yıl dokuz ay ceza verildi; bu hüküm istinaf tarafından bozuldu, dava bugün yeniden şu an itibarıyla görülüyor Cizre'de. Durumun yargı boyutundaki skandallar bir tarafa, dile getirdiğimiz bu olay da tekil bir örnekten ziyade çocuklara yönelik istismar vakalarında sıklıkla yaşanan bir durumdur; çocuklar yerine maalesef failler korunmaktadır.

Şimdi soruyorum: Bizler için faili açıkça ortada olan ama cezasızlık politikalarının yürürlükte olduğu Türkiye'de sanık pozisyonunda olan istismarcı kişi hâlâ öğretmen midir, görevinden alınmış mıdır? Bu soruyu özellikle siz buradayken de tabii ki sormak istiyorum. Bakanlığınız çocukların korunması için hangi adımları atmaktadır? Bütçeden bu koruma politikası için kaynak aktarılmış mıdır? Bunun açıkça cevaplanmasını talep ediyoruz Sayın Bakan sizlerden.

Süremin sonuna yaklaşırken de Şırnak'ta süreğen hâle gelen eğitim sorunundan da tabii bahsetmek istiyorum. Birçok sorun, sıkıntı söz konusu. Şırnak genelinde 3 bin öğretmen açığı ücretli öğretmenlikle kapatılmakta. Bu durum tabii ki eğitimin kalitesini de düşürmektedir.

Çürüme ve deprem riskiyle yıkılan okulların yerine yenisi yapılmamakta; durumdan kaynaklı mevcut okullardaki sınıflar giderek kalabalıklaşmaktadır. Şırnak genelinde birçok okulun fiziki kapasitesi, oyun alanı ve bahçeleri yetersizdir. Şırnak'ta özel eğitim okullarının prefabrik yapılarda olması bu alana kaynak ayrılmadığını göstermektedir.

Tüm okullarda hijyen sorunu had safhadadır. Balveren ve Kumçatı gibi beldelerimizde bulunan tek lisenin imam hatibe dönüştürülmesi öğrencileri zorunlu yönlendirmeye itmektedir.

Daha çok problem var Sayın Bakan, özellikle Şırnak'ta. Onu özellikle belirtmek istiyorum. Siz de mutlaka farkındasınızdır. Tabii bütçe, savaşa, askerî harcamalara, sermayeye değil, eğitime, öğrenciler için bir öğün yemeğe ve içilebilir suya erişime aktarılmalıdır.

Son olarak da Sayıştayın Bakanlığınıza, üniversitelere ilişkin raporları mevcut ve bu raporlarda birçok usulsüzlüğe yer verilmiştir. Örneğin, okul binalarının yapımında yapı denetim yükümlülükleri yerine getirilmemiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın İrmez, toparlayın.

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Bitiriyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - ...taşımalı eğitim ihalelerinde usulsüzlük tespit edilmiş, halk eğitim merkezlerinnde dönen akçeli işler var. Bakanlığın döner sermayeli kuruluşlara ilişkin yatırdığı sermayeleri muhasebe kayıtlarında doğru ve gerçekçi rakamlarla izlemediği tespiti söz konusu.

Soruyorum Sayın Bakan: Sayıştayın bulgu ve tespitlerine ilişkin Bakanlık hangi adımları atmaktadır? Denetimler ne durumda Sayın Bakan? Dile getirilen hususlar noktasında ne tür önlemler alınıyor?

Teşekkür ediyorum.