KOMİSYON KONUŞMASI

PERİHAN KOCA DOĞAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum.

Değerli hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bize yine tozpembe bir eğitim ve bütçe sunumu yaptınız Sayın Bakan. "Bütçeden aslan payını eğitime ayırdık." diye övündünüz ama her 4 çocuktan 1'inin okula aç gittiği, yatağa aç girdiği derin yoksulluk koşullarında, okullarda bir öğün ücretsiz yemek talebine dahi bu bütçede de yine yer vermediniz. "Aslan payını eğitime ayırdık." dediniz, 2026 MEB bütçesi için 2 trilyon 896 milyar TL'lik bir rakam açıkladınız ama MEB bütçesinin yüzde 83'ünün zorunlu ödemelere gideceğini, personelin maaş, prim gibi ödemelerine gideceğini hesap ettiğimiz zaman, eğitimin en temel ve zorunlu ihtiyaçlarına bile bu bütçeden pay ayrılmadığını ifade etmiş oldunuz aslında. Okulların bir halk sağlığı sorununa dönüştüğü koşullarda, temizlikten, hijyenden yoksun olduğu koşullarda temel yaşamsal ihtiyaçlar için eğitime bütçe yok dediniz bir kez daha. Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün bütçesine 10 kat artış yapmışsınız bu bütçede ama iş çocukların bir öğün yemek hakkına gelince, eğitim hakkı mevzubahis olunca yine eğitime bütçe yok diyorsunuz. Özel okullara teşvik için, çocukların işçileştirilmesi için, sermaye gruplarıyla, tarikatlarla iş birliği için bütçe her koşulda var diyorsunuz bize yani ama çocukların en temel yaşamsal hakları ve eğitim hakları için bütçe yok diyorsunuz.

Bakın, Değerli Bakan, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü ama biz Dünya Çocuk Hakları Günü'nü ne yazık ki kutlayamıyoruz. Çocuk Hakları Günü'nü konuştuğumuz ya da çocukların haklarını güvence altına aldığımız bir ortam içerisinde değil de çocuklar için ağıt yaktığımız ve göz göre göre çocukları sermayeye sizin politikalarınız dolayısıyla kurban verdiğimiz bir çocukluk gerçekliğini, bir Türkiye gerçekliğini yaşıyoruz çünkü bizler. Çocuk Hakları Günü'nü ne yazık ki kutlayamıyoruz çünkü ülkemiz, geldiğimiz aşamada çocuklar için bir cehenneme dönüşmüş durumda çünkü ülkemiz, devlet eliyle ve Millî Eğitim Bakanlığı pratiği dolayısıyla bir çocuk işçi mezarlığına dönüşmüş durumda. O yüzden, ortada öyle sizin anlattığınız gibi tozpembe bir tablo falan yok Sayın Bakan. Tam tersine, bugün çocuklar, başta yaşam hakları olmak üzere, en temel hakları için, en temel ihtiyaçları için bundan bile mahrum bırakılıyorlar; hatta ve hatta, çocuk olma haklarından bile mahrum bırakıldıkları, en temel ihtiyaçlarına erişemedikleri, eğitim alanından koparıldıkları bir gerçekliği yaşıyorlar.

Bakın, ülkemizde son bir yıl içerisinde 1 milyona yakın çocuk eğitimden kopmuş durumda. Yine, verilerle konuşacak olursak, dün itibarıyla 2025 yılı içerisinde 82 çocuk iş cinayetlerine, sermayeye kurban verilmiş durumda. Bu çocukların neredeyse üçte 1'i 14 yaşının altında değerli hazırun. Yaşamını yitiren çocuk işçilerin olduğu sektörlere bakıyoruz, en çok ölen çocukların inşaatta, tarımda ve sanayi sektöründe olduğunu görüyoruz. Yani bu ülkede 13-14 yaşlarında çocuklar fabrikalarda, tarlalarda, asansör boşluklarında ölüme mahkûm ediliyorlar. Buna karşı siz ne yapıyorsunuz peki? İşte bütçeye baktık, çocuk işçiliğiyle mücadele etmek yerine çocukları daha fazla işçileştirmenin yasal yollarını, yasal kılıflarını arıyorsunuz çünkü mevzu sizin için son derece sınıfsal bir yerde, siz de sınıfsal bir tercih yapıyorsunuz ve kendi sınıfınızdan yana, sermaye sınıfından yana bir tavır alarak çocukların devlet eliyle işçileştirilmesi için daha fazla gaza basacağınızı ilan ediyorsunuz, bunun müjdesini veriyorsunuz bize çünkü sermaye daha fazla çocuk işçiye ihtiyaç duyuyor çünkü sermaye çocuklar üzerinden daha fazla bedava iş gücüne ihtiyaç duyuyor. Tam da bu yüzden, tüm meslek liseleri bugün MESEM'leştiriliyor. MESEM'lerin sayısı yetmezmiş gibi daha da artırılıyor, çocuk işçiliği 10 yaşa kadar indiriliyor. MESEM'ler bugün çocuklar için bir ölüm makinesine dönüşmüşken gençleri meslek sahibi yapma kılıfı adı altında MESEM güzellemeleri yapılıyor, MESEM övgüleri diziliyor ama bakıyoruz, MESEM övgüler yağdırmaya doyamayan hiçbir patronun, hiçbir bakanın, hiçbir milletvekilinin çocuğu MESEM'lerde değil. Hakeza, sizin kendi çocuğunuz Sayın Bakan -göz kontağı kurmuyorsunuz ama- sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil ve bizzat sizin sorumlu olduğunuz devlet okullarında bile okumuyor, özel okullarda okumayı tercih ediyor. Biz o yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki: Yoksul işçinin on yaşında çocuğu ölümle burun buruna MESEM'lere gitsin, bakan çocukları özel okula gitsin. Yok öyle yağma diyoruz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sizin vekillerinizin çocukları özel okula gitmiyor mu?

PERİHAN KOCA (Mersin) - Değerli hazırun, geldiğimiz aşamada, bakın, eğitim bir hak olmaktan çıkarılıyor. Protokoller eliyle kamu okulları şirketlere pay ediliyor, sermayeyle protokoller imzalanıyor çünkü Bakanlığınız âdeta sermayenin emrine amade bir çocuk işçi bulma kurumu olarak çalışıyor. Devlet okullarına aktarılması gereken kaynaklar özel meslek lisesi patronlarına aktarılıyor. İşte, buradaki çocuklar yakın çevredeki organize sanayi bölgelerinde ücretleri devlet tarafından karşılanarak ucuz veya bedava iş gücü olarak çalıştırılıyorlar. Ocak ayında bir yönetmelik imzalamışsınız mesela, organize sanayi bölgeleri içinde ve dışında yer alan özel meslek lisesi patronlarına bu yıl verilecek devlet teşviklerini açıklamışsınız. Bu açıklamayla biz özel meslek lisesi patronlarına bu yıl ödenecek desteğin öğrenci başına 46 bin liradan 77.626 liraya kadar ulaştığını görüyoruz. Yine, TOBB'la bir iş birliği protokolü yapmışsınız, imzalamışsınız. Bu protokolle farklı illerde 30 meslek lisesinin ticaret borsaları ve ticaret ve sanayi odalarıyla eşleştirildiğini biz bu protokolle gördük.

Şimdi, bütçe sunumunuzda -dikkatle dinledim- 40'ıncı sayfada Sayın Bakan "Sektör içi okulları üretimin tam kalbine yerleştirdik." demişsiniz. İşte, biz de diyoruz ki: Üretimin tam kalbinde çocukları siz ölüme terk ediyorsunuz. Yine, bu yıl, okulların açıldığı gün güncellemiş olduğunuz ve ilan etmiş olduğunuz Orta Vadeli Program'la beraber olağanüstü bir seferberlik içerisinde tüm ülkenin çocuk işçi kamplarına dönüştürüleceğini müjdelediniz, çocukların okullardan fabrikaya transfer edileceğini müjdelediniz çünkü sermayeye vaatleriniz buydu. Görüyoruz, OVP programı da tamamen sermaye niteliğiyle, sermaye karakteriyle kaplı. Orada, bu programda açık açık mesleki ve teknik eğitimin müfredatının özel sektörle birlikte yapılacağını ifade etmişsiniz. Resmen bize "Bilim, kültür, sanat, tarih, eğitim, yoksul milyonların neyine ki?" diyorsunuz. "Biz emekçi milyonlara sermayenin kanlı düzenini, bu ölüm cehennemini vadediyoruz sadece ve sadece." diyorsunuz, bunu açıktan söylüyorsunuz. Göz göre göre çocukları bir kıyma makinesine atar gibi özel sektörün önüne atıyorsunuz, sermayenin vahşi çarklarının içine atıyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne kadar canavarca bir üslup!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Korku filmi seyreder gibi.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Çocuk sizin olmayınca tabii korku filmi seyreder gibi.

PERİHAN KOCA (Mersin) - Bakın, demin de söyledim, sadece bu yıl en az 82 çocuk işçi iş cinayetlerinde katledilmişken siz sermayenin memuru gibi davranmaktan çekinmiyorsunuz. "Sermayenin çıkarları için bu rakamlar daha da fazla artırılacak." diyorsunuz bize.

Öte yandan, şimdi deprem bölgeleriyle ilgili bir parantez açmışsınız bütçe sunumunuzda ama vermiş olduğunuz rakamlar, anlatmış olduğunuz AKP hakikati ile gerçekler örtüşmüyor Sayın Bakan. Depremzede çocukların eğitim hakkı çünkü bu bütçede yer almıyor. Dün Toplumsal Özgürlük Partisi Çocuk Hakları Meclisinden arkadaşlarımızla bir basın toplantısı gerçekleştirdik Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Deprem bölgesinde çalışan, yıkımın, enkazın en ağır yaşandığı Hatay'da depremzede çocuklarla bire bir 6 Şubat depremlerinden itibaren çalışan isimlerle beraberdik ve onlar bizzat aktardılar. 6 Şubat depremlerinin üzerinden üç yıl geçmiş olmasına rağmen çocuklar eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi en temel haklarına erişemiyorlar, hâlâ konteynerlarda çadırlarda yaşıyorlar ve konteyner binalarda eğitim görmek durumunda bırakılıyorlar. Bakın, geçen ay Hatay'da bir bebek, bir yaşında bir bebek konteynerde can verdi.

Yine, eğitim hakları konteyner binalarında vardiyalı olarak sürdürüldüğü için bu hak çocukların ellerinden alınıyor. Öte yandan, deprem bölgelerinde, Hatay başta olmak üzere, gerçekten eğitim tam bir sorun yumağına dönüşmüş durumda. Yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamış durumda. Binalar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Süre bitti.

PERİHAN KOCA (Mersin) - Ama süre vereceksiniz. Biraz önce iki dakika süre verdiniz Suat Bey'e.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Bir dakika süre veriliyor Komisyon üyesi.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Vay! Vay! Vay!

Değerli! Arkadaşlar, bu üçüncü bütçemiz ya, biliyorum kuralları.

Selamlamak için bir dakika süre veriyorum.

PERİHAN KOCA (Mersin) - Evet okullarda, deprem bölgelerindeki okullarda güçlendirmeler yapılmadı, tamamlanmadı. Kamu kurumlarının el koyduğu okullar var mesela çoğu kolluk kuvvetlerinin alanı olarak kullanılıyor, o bölgeler hâlâ öğrencilere verilmedi.

Eğitimde ulaşım sorunu, deprem bölgelerinde yine başlı başına bir mesele değerli hazırun. Çocuklar kamyonların, iş makinelerinin arasında; büyük bir toz bulutunun içerisinde eğitime erişmeye çalışıyorlar, eğitime ulaşmaya çalışıyorlar. Böyle koşullarda ve derin yoksulluk koşullarında bunu birleştirdiğimiz zaman çocuklar o iş makinelerinin arasında otostop çekerek okula gitmeye çalışıyorlar. Hatay'a gidin, tam da tablo budur, gerçek bir "survivor" yaşanıyor orada.

Yine, çocukların güvenli alanları yok, oyun hakkından hiç bahsedemiyoruz mesela. Bir öğün yemek hakkından bile bahsedemediğimiz koşullarda oyun hakkından bahsedemiyoruz. Çocukların güvenli alanlarının olmadığından, enkazın üzerinde çocukların oyun oynamasından bahsediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)