KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanımıza, değerli milletvekillerimize, Sayın Bakanıma ve heyetine hoş geldiniz diyorum. Basın mensuplarımızı ve bizi izleyenleri de saygıyla selamlıyorum.

Evet, Sayın Bakanım, şimdi, biraz denizcilikle ilgili, şu mavi vatanla ilgili size birkaç veri vereyim. Bu konuya sanıyorum diğer arkadaşlarımız değinmemiş olabilir. 2024 IMF verilerine göre söylüyorum, dünyadaki ticaret hacmi 100 trilyon civarında ve bunun 4,5 trilyonu -yine aynı verilere dayanarak- denizlerden gelen ticarete dayanıyor.

CEVDET AKAY (Karabük) - Dolar değil mi?

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Tabii ki, 100 trilyon dolar. Evet, demek ki yani dünya yüzde 4,5'uğunu deniz ticaretinden altından, üstünden, canlılarından yararlanarak kendi lehine bir ticari hacim sağlıyor. Peki, bizde durum ne? Bu 100 trilyonluk ekonominin içinde Türkiye'nin payı, Türkiye'nin büyüklüğü 1,3 trilyona tekabül ediyor. Peki, 1,3 trilyonun içinde bizim denizcilikteki faaliyetimiz nedir diye baktığımızda bu da 39 milyar doları buluyor. Yani yüzde 3'üne tekabül ediyor. Demin ne demiştim: Dünyada yüzde 4,5 olan şey bizde yüzde 3 olarak tezahür ediyor. Demek ki burada bir eksiklik var. Demek ki burayı, bu alanı iyi kullanamıyoruz. Bunda tabii size pay biçiyorum, başta Trabzonlu olarak size, daha da büyüğü Rizeli olarak Sayın Cumhurbaşkanına pay biçiyorum ama bunları söyleyeyim. Şimdi, AK PARTİ iktidarından önce deniz filomuzla ilgili yine bir bilgi vereyim: 12 milyon "deadweight" -"deadweight"ı vatandaşlarımız bilmeyebilir, yani geminin kendi ağırlığı hariç içine aldığı yük anlamında kullanılıyor- 12 milyonluk bir ticaret yapılırken bugün sizin iktidarınız döneminde bu 6,5 milyon "deadweight" tona düşmüş, yani gerilemiş, yarı yarıya gerilemiş. Hâlbuki ithalatta ve ihracatta büyüme var ama yine de biz bundan deniz yoluyla ne yazık ki yararlanamıyoruz. Sizin Bakanlığınız veya bakış açınız daha çok sanki kara yolu ve asfaltla ilgili şekillenmiş gibi görünüyor. Üstelik de dünyada bu ticareti yapan gemilerin sadece yüzde 15'i Türk bayraklı, onu da söylemekte ayrıca yarar var. Tabii "mavi vatan" dediğimiz zaman denizin üstündeki, altındaki bütün canlılarla ilgili her şeyi düşünmek lazım. Aynı zamanda turizmi, enerjiyi, işte balıkçılığı, taşımacılığı her birini kapsayan bir alan bu ve 8.500 kilometrelik bir kıyı şeridine sahibiz Türkiye olarak. Nehirlerimiz, göllerimizi vesaireyi kattığımız zaman işin içine aslında çok büyük bir su potansiyeli olan bir ülkeyiz ama bütün bu alanlar maalesef sizin Bakanlığınıza bağlı bir genel müdürlükte sınırlı kaldı ve bu alanların ihtiyacını bu genel müdürlük karşılayamıyor. Peki, ne yapmak lazım bunun için? İşte, bütün bu ifadeleri, şimdiye kadar kullandığım ifadeleri şunun için kullanıyorum: Hem sizin yükünüz azalsın, hem de bu işe daha ciddi sorumluluk yüklensin diye bir denizcilik bakanlığının kurulması lazım mutlaka, Türkiye'de denizcilik bakanlığının kurulması lazım. Dolayısıyla, sorumluluğun o alanlarda daha fazla o bakanlığa yüklenerek götürülmesi şarttır.

Sayın Bakan, Samsun-Sarp arasındaki demir yolu projesinin çalışılmaya başladığını söylediniz fakat ben bu projeyi sağlıksız doğuma, sakat doğuma benzetiyorum. Nedenini de söyleyeyim çünkü birinci sebebi şu: Elbette, tamamında sizin payınız yok ama Karadeniz Sahil Yolu planlaması yapılırken o zaman biz çok itirazlar yaptık. Ben dava açıp kazananlardanım. Hatta mahkeme kararı yolun sökülüp eski hâline getirilmesi şeklinde olarak tanımlandı. Bu, mümkün olmayan bir şey. Telafisi mümkün olmayan bir sonuç olarak ortaya çıktı. Ne yapılması gerekiyordu? Birincisi, o planlama yapılırken ortasında ya da kenarında bir defa demir yolunun planlamasının o zamandan beri yapılması gerekiyordu, bu olmadı. Bunun bütün sorumluluğunu size yüklemedim, onu altını çizerek söyleyeyim ama şimdi, Samsun'dan Rize'ye kadar fiziki olarak -ben de inşaat mühendisi olarak söylüyorum, tabii, demir yolu uzmanlarımız ayrıdır- bu projeyi tamamlamak biraz zor gibi görünüyor ama sakat olan kısmı şurada: Rize'de İyidere'de bir lojistik liman inşaatı var. Şimdi, bu liman inşaatı -ki uzun zamandır tamamlanacağını söylüyorsunuz yani onların takvimleri de var şimdi notuma dönmeyeyim geriye, birkaç yıldır erteleniyor- oradaki limanın diyelim ki tamamlanması sağlandı. O zaman İyidere'den Bayburt, Erzurum ve güney aksına bağlanmamış bir demir yolu hattı, Erzincan'a kadar giden bir demir yolu hattı olmazsa yani GAP ve Orta Asya'yla bağ kurulmayan bir ağ kurulmuş olursa sadece Samsun-Sarp demir yolu insan taşımacılığına hizmet eder. Bu da toplamda taşımacılığın yüzde 1,5'na tekabül ediyor, oysa yük taşımacılığı yüzde 3,5'a tekabül ediyor yani daha fazladır yük taşımacılığı. Dolayısıyla, ticareti artırmak maksadıyla esas olan şey Rize Limanı'nın, yani Gürcistan, Azerbaycan, Orta Asya ve Çin'e uzanabilecek bir planlamasının yapılmasıdır diye düşünüyor ve öneriyoruz.

Demir yolu yatırımı oldukça az. Avrupa Birliği ülkelerinde -ona da bakmışım- her bin kişiye 40 kilometrelik bir demir yolu düşüyor, Türkiye'de ise bu 13 kilometre. Yani, bu, toplu taşımacılıkta ihmal edilmiş olan bir alan olarak karşımıza çıkmış oldu.

Şimdi, Sayın Bakan, gördüğüm her yerde fırsat bulunca da söylüyorum, demin lavaboda da size hatta hatırlattım: Yani, şu Rize Havalimanı'na Ulaştırma Bakanıyla beraber uçtuk, yarım saat havada gezince "Aşağı inince size bir şey anlatacağım." dedim. Meraktan kulaklarını kabarttı ve inince ona da söyledim, dedim ki: "Bak, havada sis vardı. Biz indik buraya ama Allah'ın herhâlde ömrümüzü artırması." diye nitelediğim, hatta, şaka yaptım. Oradaki havalimanı kafes balıkçılığı nedeniyle oluşacak olan kuş türlerinden dolayı uçuş riskini tehlikeye sokacağı özellikle Havalimanı Müdürü tarafından ifade edilmiş yazılı olarak. Buna rağmen bu şirketlerin yani Güneysu Vakfıyla birlikte... Güneysu Vakfın ne işi varsa, bu kültür balıkçılığı işinde. Bir şirketle ortaklık yaparak orada ısrar edip, ille de kafes balıkçılığı yapacağım diye ısrar etmesini engellemek ve oradaki uçuş güvenliğini sağlamak sizin sorumluluğunuzdadır.

Planlamada hatalar var Sayın Bakanım. Mesele Osman Aşkın Bak Pazarlıdır, sağ olsun, Pazar'da bir halk plajı yapmak için destek oldu, Valilik eliyle de o halk plajı yapılmaya çalışılıyor. Şimdi, bitme noktasına geldi. Ben biterken iki, üç defa video çektim, dedim ki: "Bakın, burası Karadeniz, taşar, gelir önünüze, bu plajları yıkar. Önce dalgakıran ve mendirekleri yapın ki burası hasar görmesin." Nitekim, ben videoyu yayınladıktan yirmi gün sonra ortaya çıktı, ilk hasarını verdi. Yeniden söylüyorum: Bu kış mutlaka, orada büyük, 10-15 metre yüksekliğindeki dalgalar o plajı yok edebilir. O plajının önünde dalgakıranların olması muhakkak çok önemli. İşte, bütün bunlar planlama hatası örneği olarak verebileceğimiz en iyi ifadelerdir. Başka bir planlama hatası örneği de: Çaydan, fındıktan, tarımdan geçimini sağlayamayan insanların turizmde kendine bir yol arayıp tarlalarında günübirlik konaklamalara ilişkin bungalov ya da başka tesisler üretip buralardan gelir sağlamasına ilişkin yapılırken hiç müdahale edilmemiş, imar planlamasına bakılmamış, vatandaş uyarılmamış yaptıktan sonra şimdi yıkmaya kalkmak da planlama hatalarının bir örneği olarak karşımıza geliyor. Yani, halkın cebindeki son 3-5 kuruşu da kendi geçimi için bulduğu alanlarda yapılması gereken şey onlara aslında yol göstermek, rehberlik etmek, turizm master planını yapmak, bölgenin kalkınmasına fayda vermektir ama bu da olmadı ne yazık ki.

Bir şikâyetimiz de birçok arkadaşım söz etti, yani bu halkın parasıyla yapılmış olan otoyolların ve otoyol ve işletmelerinin yani özelleştirme yoluyla 185 milyon gibi bir gelir için verilmeye kalkılması. Bunların parasını halk verdi. Halk bir defa para verdi ve bundan faydalanmak için verdi. Şimdi, halka ait olan bir şeyi bir başkasına işte bir süreliğine de olsa vermek doğru bir yöntem değildir, bundan vazgeçmeniz gerekiyor Sayın Bakan.

İnternet altyapımızla ilgili herkes çok şikâyet etti, bende ediyorum aslında ve kısacası şöyle: Yani 154 ülke arasında sabit bant kategorisinde 100'üncü sıraya düşmüşüz. Ortalama 700 liradan aşağıya bir internet erişimi yok. 3 bin lira burs alan bir öğrenci için sadece simit parası ve internet parasıyla bunun biteceği açık. O yüzden, dünya ülkeleriyle kendimizi mukayese ettiğimizde bu alanda sınıfta kaldığımız görülüyor. Fiber internetle mesela OECD ülkelerinde yüzde 47 kullanım, Türkiye'de yüzde 49 kullanılabiliyor yani 100 megabit paket için internet aboneliğinde OECD ülkelerinde erişim yüzde 84,9'a gelirken Türkiye'de yüzde 8,3'e düşüyor bu oran. Dolayısıyla, bu internet meselesinde de çok ciddi sorumluluğunuz var.

Sayın Bakan, tabii, süreme bakarak konuşuyorum. Söyleyeceğim çok şey vardı ama süreyi doğru kullanalım. Rize için son sorularımı da söyleyerek geçelim. Bir: Tekrar söylüyorum, yani 2021'de başlamıştı lojistik limanı inşaatı "23'te bitecek." dediniz, olmadı "25'te bitiyor." dediniz, olmadı, şimdi "2026" denildi. Ne zaman biteceğini hâlâ bilmiyoruz, bugün onu söyleyin. Sonra, lojistik limanı inşaatının bağlantısı için Iğdır-Erzurum- Bayburt-Erzincan hattının yapılıp yapılmayacağını, plana alıp almayacağınızı söyleyin. Derepazarı- Kendirli Yolu yaklaşık olarak on yıldır söz verildiği hâlde yapılmadı. Neden yapılmıyor, yapmayacak mısınız? Bunu Rizeliler merak ediyor. Güney kuşaklama yolunda da ciddi bir tamamlanmayan, eksik yerler var. Ovit'in bağlantı yolları henüz tamamen bitmedi, oralarda şikâyetler var. Dolayısıyla, bunlarla ilgili sizden de cevap bekliyorum.

Bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyor saygılarımı sunuyorum.