KOMİSYON KONUŞMASI

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, değerli çalışma arkadaşları; hepiniz hoş geldiniz öncelikle.

Sayın Bakana bir hatırlatmayla başlamak istiyorum. Sayın Bakanım, hizmet inadına yapılmaz. Hizmet, bulunduğunuz makamın gereğidir. Sizi Türk milleti de seçmedi, siz seçilmiş değilsiniz, Sayın Cumhurbaşkanının atadığı bir görevlisiniz. Bu göreviniz gereği kullandınız bütçeyi de buradaki arkadaşlar da sorguluyorlar, bundan da herhangi bir sıkıntı duymamanız lazım.

Şimdi, 29 Ekim 2025 tarihinde cumhuriyetin 102'nci yılı sabahıydı. Kocaeli'de biz korkunç bir haberle uyandık. Gebze'de bir apartman çöktü, aynı aileden 4 can toprağa düştü ama artık biliyoruz ki bu bina durduk yere çökmedi. Bu bina altı yıl boyunca âdeta ölüme terk edildi Sayın Bakanım. Bugün burada konuşacağım konu bir mühendislik hatası değil, yine yandaşa teslim edilen bir ihale meselesi de değil bu. Bu konu, görevi ihmal edenlerin, uyarıları görmezden gelenlerin ve vatandaşın canını hiçe sayanların yol açtığı bir cinayettir çünkü Sayın Bakan, Gebze'deki facianın altından bir değil, koca bir ihmaller zinciri çıktı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 2017 yılında Gebze-Darıca metro projesine başlarken bir teknik rapor hazırlattı, "Akse Sapağı İstasyonu Kazı İksa Raporu" ismi. Bu rapor ne diyordu, biliyor musunuz? "Metro kazısı bu bölgedeki 71 binaya zarar verebilir, acil kamulaştırılmalıdır." Tekrar ediyorum, 71 binadan bahsediyor bu rapor Sayın Bakanım. Belediye uyardı, rapor hazırladı, istimlak kararlarını aldı, hatta 16 binayı da kamulaştırdı o dönem, vatandaşı da tahliye etti çünkü işin mühendisliği de bunu gerektiriyordu. Zeminde risk vardı, tünel kazısı binayı oynatıyordu. Mühendisler Odası "Projeyi durdurun, binaları boşaltın." diyordu ama sonra ne oldu? 2019'da proje Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin o israf bütçesinde tamtakır kaldı kasa Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde, Ulaştırma Bakanlığına devredildi ve istimlak çalışması bir gecede durdu Sayın Bakanım. Evet, durduruldu. Tam 55 bina için yapılan tüm kamulaştırma hazırlıkları rafa kaldırıldı, defter kapandı, işlem yapılmadı, göz göre göre risk altında yaşamaya devam etti o insanlar ve o tarihten sonra tam 3 Bakan görev yaptı Sayın Bakanım; Cahit Turhan Beyefendi, Adil Karaismailoğlu ve siz Sayın Abdulkadir Uraloğlu. Halef selef olan siz 3 Bakan olarak raporu uygulamadınız, siz de uygulamadınız, sizden öncekiler de uygulamadı. 3'ünüz de "71 binanın kamulaştırılması gerekiyor." diyen şartnameyi yok saydınız. Bugün bir aile yoksa bunun nedeni işte bu görmezden gelme, duymazlığa gelme, sorumluluktan kaçma düzeninin sonucudur.

Komisyonda bulunan bütün sayın milletvekillerine soruyorum: Bu facianın sorumlusu kim? Merak ediyorum, Sayın Bakan, mesela bu kamulaştırma raporlarından haberiniz var mıydı? Eğer yoksa size bu hayati raporu ulaştırmayan bürokrat arkadaş hâlâ görevde mi, yoksa bu salonda mı, bilemiyorum. Siz ki "Aşılmaz." denen dağları aşan, "Gidilmez." denen yollara asfalt seren milyar dolarlık garanti ödemeleriyle övünüyorsunuz Bakanlık olarak; bu kamulaştırma için hiç paranız yok muydu Sayın Bakan? Rapor ortada, imzalar ortada, faaliyet raporları ortada; kamulaştırma başlatılmış, 16 bina boşaltılmış, demek ki tehlike biliniyordu zaten o güne kadar ama proje Bakanlığa gelince, geçince kalan 55 bina için hiçbir şey yapılmadı; tek bir işlem yok bu konuda, tek bir tahliye yok, tek bir kamulaştırma yok. Şimdi soruyorum Sayın Bakan: 71 binanın kamulaştırılması gerektiğini söyleyen teknik rapor ortadayken bu kararı kim durdurdu? Bu konuları konuşmanız gerekiyor, bu konuları anlatmanız gerekiyor, üzerini örtmemeniz gerekiyor. 2019'dan 2025'e kadar geçen altı yılda niçin tek bir adım atılmadı? Böyle bir cinayetin olmasını mı bekliyordunuz? Bu cinayet vuku bulduktan sonra "Bu dosyayı nasıl kapatır, nasıl kimseyi suçsuz çıkarırız?" diye uğraşmaya çalışmak yerine bu dosyayı sonuna kadar açık tutmak zorundasınız. 2019'dan 2025'e kadar o altı yılda tek bir adım atılmadı. Bu insanların hayatını tehlikeye atan bu ihmal zincirinin siyasi sorumlusunun kim olduğu ortaya çıkarılmalı. Bunların cevabı yok ama bir gerçek var: Bu facia öngörülemeyen bir olay değil; önceden raporlanmış bir tehlikenin alınmayan önlemleri yüzünden gerçekleşmiş bir cinayettir bu.

Peki, facianın ardından ne oldu, biliyor musunuz Sayın Bakan? 24 bina boşaltıldı, 21 bina hakkında yıkım kararı alındı ama hâlâ başka aileler de yok olma tehdidi altında. 21 binayı yıkıyorsunuz; kalan 34 binanın, içindeki ailelerle birlikte yıkılmasını mı bekliyorsunuz, onu merak ediyorum. 34 tane binada hâlâ yıkım kararı yok. 2017'de "Yıkılsın." denilen binalara 2025'te neden sağlam kâğıdı çıkarttınız Sayın Bakan, sekiz sene sonra? Bu gerçeğin üstünü örtemezsiniz; ne Bakan sessizliğiyle örtebilirsiniz ne Belediye Başkanının suskunluğuyla örtebilirsiniz ne de raporları rafa kaldırarak örtebilirsiniz. Bu olay peşinizden gelmeye devam edecektir, Bakanlıktan sonra da gelmeye devam edecektir. Yarın öbür gün bunun hesabı mutlaka sorulur, o 4 canın hesabını bu millet mutlaka sizlere sorar, bir aile yok olduysa bunun hesabı da mutlaka sorulmak zorundadır zaten.

Biz 1999 depreminin acısını yaşamış bir bölge olarak şunu iyi biliyoruz: Zeminle inat edilmez, mühendislikle inat edilmez, bilimle inat edilmez. Ama artık yeter! "Bizden olan müteahhit, bizden olan belediye, bizim Bakanlığımız" diye kimseyi korumaya kalkmayın. 4 canı toprağa veren bu ihmaller zinciri bu memlekette artık kimsenin kaderi olmamalı.

Bölgede aynı acılar bir daha yaşanmasın diye söylemek istiyorum: 2017 yılında "Yıkılsın." denilen 34 binada kimler mal sahibi, kimlerin yakınları oturuyor, bilemem; yıkılma kararı olmasına rağmen bunların hâlâ oturmaya devam etmesinin sebebini bilemem; onların içindeki oturanlar mı, o binaları yapanlar mı? Ya onlar için gereğini yapın ya da o binaları işaretleyin, kimse önünden geçmesin; sadece içinde yaşayanlara değil, oradan geçenlere, oranın yanındakilere de bir tehlike arz ediyor bu.

Kocaeli aslında Bakanlığınızın sevdiği bir bölge; Osmangazi Köprüsü orada, Kuzey Marmara Otoyolu orada, Güney Marmara Otoyolu Projesi orada, hızlı tren hattı orada. Yolcu garantili ulaşıma gelince, hakikaten, hizmette sınır tanımıyorsunuz çünkü yolcu garantisi olarak ödediğiniz paraların hesabının sorulmayacağını biliyorsunuz. Ciddi paralar ödeniyor; geçen gün bütçede Maliye Bakanlığına sordum; 2,3 trilyon lira bütçe açığı veriyor; sadece yolcu garantisine verilen para 1,6 milyar lira yani siz bu ülkenin bütçesini yolcu garantisi verdiğiniz müteahhitlere ödüyorsunuz, bütçenin açığını sizler temin ediyorsunuz, bu kullandığınız bütçenin bir o kadarını da "yolcu garantili" diye hazineden ulaştırıyorsunuz ama bütün bunları yaparken Türkiye'nin ihracat lokomotifi Kocaeli'nin hava ulaşımı yok. Hemen bana "Havalimanı var." dersiniz. Her konuşmamda, üç gün, beş gün geçiyor, hemen uçak seferleri konuluyor, rüzgâr biraz diniyor, bir hafta sonra uçak yok; ya, günah! Orada bir yatırım yapılmış; orada çalışan, mevcut kadrolar var. Uçak seferleri Trabzon'a yapılıyor, sonra kaldırılıyor. Bu havalimanı İstanbul'a yakın bir bölge, bu havalimanı charter uçaklar için kullanılabilir, Kocaeli'ye bir artı getirebilir hem de bu yatırım ziyan olmaz. Yazık olur Kocaeli'de böyle durursa. Cengiz Topel'in suçu aslında Zafer Havalimanı gibi 1,3 milyon yolcu garantisi olmaması. Yolcu garantisi olsaydı şimdi orada nasıl uçaklar uçardı biliyor musunuz? "Yeter ki müteahhitlere para ödeyelim." diye. Burada müteahhit yok. Kütahya'nın nüfusu 500 bin Sayın Bakan, Kocaeli'nin 2 milyon. Kurtarmaz mı? Yani ne diyorsunuz bu havalimanına? Mesela araç garantisi olmayan TEM Otoyolu dökülüyor Sayın Bakanım. Türkiye'nin en büyük şehri ile Türkiye'nin başkenti arasındaki bu yol asfalt kalitesiyle, tesis kalitesiyle Türkiye Yüzyılı'na yakışır bir hâle getirilebilir diye düşünüyorum. Hâlâ TEM'in İzmit geçişinin batı çıkışı ile doğu çıkışı arasındaki kısma Bakanlık olarak nasıl "otoyol" diyorsunuz, bilmiyorum. Orası 2 şeritli Sayın Bakan, İzmit'in girişi ile çıkışı, batı ve doğu çıkışı arası sadece iki şerit. Soldaki şeritteki tırlar ulaşımı aksatıyor ve orada mutlaka haftada bir gün bir kaza olur ve ölümlü kazalar oluyor genelde çünkü vatandaş tırların gölgesinde, kör noktasında seyahat ediyorlar. Bu yolun 3 şeride çıkarılması ve Edirne'den Ankara'ya varıncaya dek TEM Otoyolu'nun yamanmasını değil, iyileştirilmesini düşünüyor musunuz Sayın Bakan?

Teşekkür ediyorum.