| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2025 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar, milletvekilleri ve değerli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada Dışişleri Bakanlığı bütçesini görüşürken tabii ki sadece rakamları tartışmıyoruz; bu, rakamların çok ötesinde bir bütçe. Türkiye'nin güvenliğini, egemenliğini, diplomatik itibarını ve küresel konumunu ilgilendiren hayati başlıkları ele alıyoruz çünkü dış politika yalnızca uluslararası ilişkilere dâhil bir alan değil, doğrudan Türkiye'nin bekası, milletimizin huzuru ve devletimizin geleceği demektir. Biz de bu şuurla önemli gördüğümüz birkaç noktayı burada dile getirmek istiyoruz.
Sayın Bakanım, Dışişleri Bakanlığının tabii birincil görevlerinden biri de Türk pasaportunu güçlendirmek ve prestijini korumak ve yükseltmek. Maalesef son yıllarda Türkiye bu konuda bayağı sıkıntı çekti, karnesi zayıf gibi gözüküyor. Türk vatandaşları herhâlde hayatının hiçbir döneminde vize alırken bu kadar zorlanmadı, belki de vize almak için bu kadar başvuruda bulunmadı. Bir de vize başvurularında asıl problem aracı firmalar. Aracı firmalarla ilgili çok şikâyetler geliyor, işte yer yer pasaportların rehin alındığına dair ya da istenilen fahiş ücret ücretlerle ilgili çok şikâyetler geliyor. Bu konudaki ilginizi ve bu konuda yol katetme isteğinizi görüyoruz, takip ediyoruz ama ben bir daha burada vurgulamak istedim çünkü gerçekten vatandaş bu konuda çok talepkâr. Buna paralel olarak da 2025 yılında Avrupa Birliği Schengen vizesinde "Cascade"i kabul ettirmeniz, Amerika vizelerinde yedi yüz yirmi dokuz gün olan bekleme sürelerini iki haftaya düşürmeniz, İtalya ve Polonya öğrenci vizelerinde yaşanan sorunları da neredeyse bertaraf etmeniz tabii ki çok önemli. Bunun devamının gelmesini güçlü bir şekilde talep ediyoruz. Kısa sürede de tüm dünyayı vizesiz dolaşmak istediğimizi buradan söylemek istiyorum.
Özellikle bölgede yaşanan son gelişmelere paralel olarak Sayın Bakanım, Türkiye'nin bekasının teminatı olarak gördüğümüz Kerkük seçimlerinde yaşananlar Türkiye'nin yıllardır savunduğu Irak'ın toprak bütünlüğü ve Türkmenlerin siyasi temsili ilkesinin bugün bayağı bir kırılgan hâle geldiğini gözlerimizin önüne serdi. Kerkük'te sandıkların açılmaması, Türkmen bölgelerinde baskı iddiaları, seçim sonrası yaşanan sokak olayları, bunların hepsi "Türkiye sahada zayıflamış mı?" sorusunu gündeme getiriyor, bu da bizi rahatsız ediyor. Bin yıldır o toprakların asli unsuru olan Türkmenlerin siyasi temsil oranı, güvenliği ve kurumsal hakları giderek aşınıyor görünümü veriliyor, bunun kesinlikle önüne geçilmesi gerekiyor. Türkmen kardeşlerimizin uğradığı haksızlıklar karşısında Türkiye'nin sesinin yeterince duyulmaması, daha da önemlisi etkin bir mekanizma kurulamaması hiçbir şekilde kabul edilemez. Ben buradan sormak istiyorum: Türkiye, Kerkük seçimi krizine yönelik hangi girişimleri yaptı? Türkmen Meclisinin temsil sorunu nasıl giderilecek? Kerkük'teki statü belirsizliği karşısında Ankara hangi kırmızı çizgileri koruyor? Bir daha dile getirmek istiyorum; Türkiye'nin bekası için Türkmenlerin varlığı ve gücü çok önemlidir ama bunun teminatı duygusal sloganlarla değil, güçlü ve kararlı bir dış politikayla sağlanır.
Bir diğer hassas olduğum nokta da Doğu Türkistan'da yaşanan zulüm ve Türkiye'nin tutumu. Siz de Haziran 2024'te Çin'e gittiniz, Doğu Türkistan bölgesini ziyaret ettiniz. Oradaki soydaşlarımız adına ben buradan size tekrar teşekkür ediyorum. Onların her platformda sesini duyurmaya devam edeceğiz, maruz kaldıkları uygulamalar kesinlikle kabul edilemez. Tarihimizin başlangıç noktası, kültürümüzün ana kaynağı olan Doğu Türkistan o topraklarda hayat mücadelesi veren 20 milyon insanımızın meselesi olduğu kadar dünya Türklüğünün de acı ama gerçek bir meselesidir. Doğu Türkistan'ın sıkıntıları yalnız Türklüğün değil, Müslümanlığın ve de insan haklarına saygı gösterildiğini iddia eden tüm sivil toplum kuruluşlarının sıkıntısıdır. Bugün Doğu Türkistan'da insan haklarının da ihlal edildiği apaçık ortadadır. Çin'in Doğu Türkistan üzerinde yaptığı bu baskının dünyaya hâkim olma stratejisine paralel olduğu da gayet açıktır.
Doğu Türkistan doğal kaynaklar bakımından zengin bir alandır, Çin'de bulunan en büyük petrol, doğal gaz ve kömür rezervlerine sahiptir. Bölge aynı zamanda Çin'in gıda güvencesi açısından da çok önemlidir. Doğu Türkistan'ın Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan'la sınırları vardır. İpek Yolu'nu canlandırmayı, dünya sahnesinde ekonomik ve siyasi etkisini büyük ölçüde genişletmeyi amaçlayan Çin için Doğu Türkistan tabii ki hayati önem taşımaktadır. Sizin de bu konudaki hassasiyetinizi biliyoruz ama şu son zamanlarda Sayın Bakanım, dikkatimi çeken konu Türkiye'de bir akım başladı, eminim sizin gözünüzden kaçmamıştır özellikle iktidar çevrelerine yakın bazı medya figürlerinin "Doğu Türkistan'da zulüm yoktur." propagandasını artırması. Ayrıca AK PARTİ Gençlik Kollarının Çin'e yaptığı ziyaretler sonrası servis edilen içerikler hem zamanlama olarak hem de içerik olarak gerçekten dikkatimizi çekmektedir. Bunlar kesinlikle Çin'in imaj çalışmasıdır. Çin'in uluslararası imaj çalışmasına hizmet etmek doğru değildir. Çin, Türk kamuoyunu soydaşlarımıza yaptıkları zulüm açısından yumuşatmaya tabii ki önem vermektedir, bunun için de bazı gazetecileri davet ediyor, gençlik delegasyonlarını yumuşak güç gezilerine dâhil ediyor ve Çin'in kontrol ettiği vitrin şehirlerde bunları gezdiriyor. AK PARTİ iktidarı da tabii son yıllarda Çin'le olan ekonomik ilişkiler, swap beklentileri, altyapı finansmanı ve Kuşak-Yol Projesi entegrasyonu gibi gerekçelerle Çin'le daha görünür biçimde yaklaşmıştır. Bu doğrudur, yanlıştır; bu konuya girmek istemiyorum ama Doğu Türkistan bunlara kurban edilemeyecek kadar büyük bir davadır.
Bir de sunumunuzda Doğu Türkistan'dan bahsederken "Uygur Türkleri" diye kısaca bahsediyorsunuz ama buna Doğu Türkistan olarak daha kapsamlı bir şekilde yer verirseniz Türkiye'nin de bu bölgeyle ve bu davayla ilgili daha ciddi politikaları ya da stratejileri olduğu imajını gözümüzün önüne koyar. Bir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkü olarak buradan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle ilgili hassasiyetimizi ve kırmızı çizgilerimizi bir kere daha hatırlatmak istiyorum, zaten neler olduğu bellidir. Bölgemizde yaşanan son gelişmeler yine, Türkmenler kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de çok önemli ve Türkiye'nin sigortası olduğunu gözler önüne sermiştir. Hiç kimse Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki varlığını "militarist tutum" olarak tanımlayamaz. Ayrıca, ayak tırnağından başındaki saç telinde kadar kana bulanmış örgütlerin temsilcileri, savunucuları ne Türk Dışişleri Bakanlığına ne de Türk devletine barış ve demokrasi dersi veremez. Kıbrıs Türkünün varlığını önce Türkiye kesinlikle tanımalı, onun iradesini saymalı ki diğer devletlere de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıma propagandası yapılsın. Ayrıca, merak ettiğim bir konu var Sayın Bakanım: Bu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde Türk devletlerinin konsolosluk açmasıyla ilgili acaba biz devlet olarak görüşmeler yapıyoruz muyuz, bir girişimde bulunuyor muyuz?
Bir de birkaç soru sorarak konuşmama son vermek istiyorum: Suriye'de PKK-YPG/SDG faaliyetleri ve bölgesi işgalleri ne olacak? Suriye Türkmenleri ne olacak, nasıl bir statü kazandırmayı düşünüyorsunuz? Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisinin teröristbaşı Mazlum Abdi'yle görüşmesine ve Hatay'ı Suriye içerisinde gösteren bölünmüş Suriye haritası önünde resim çektirilmesine tepkiniz nedir? Suriye'de bizim kurduğumuz ve desteklediğimiz Suriye Millî Ordusunun henüz PKK-YPG silah bırakmamış iken Suriye Hükûmetine dâhil olacak şekilde kumandamızdan çıkarıldığını ve dağıtıldığını duyuyoruz. Bu doğru mu? Doğruysa elimizdeki bu gücü nasıl dağıttınız bu konjonktürde diye sormak istiyorum.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Ege Denizi'nde Zürafa Adası'nın kendilerine ait olduğunu söyledi. Sizin tepkiniz ve açıklamanız nedir bu konuda? Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan'a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkların yani EGAYDAAK'ların isim listesini neden açıklamıyoruz ve ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz?
Filistin'le Gazze kıyılarına istinaden Libya benzeri deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması neden yapmıyoruz? Bu anlaşma Gazze'nin Filistin'e ait olduğunun tarihî ve hukuki bir belgesi olur ve Filistin'e, Filistin mavi vatanı kazandırır.
Suriye'yle yan sınır haricinde karşılıklı kıyılara dayalı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasını neden yapmıyoruz? Böyle bir anlaşma yapılmayacağına dair Avrupa Birliği yetkililerine bir söz verildi mi? Zira, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Komisyon Başkanı Kallas sizin böyle bir söz verdiğinizi açıkladı, bu açıklamaya karşı bir açıklamanızı da biz göremedik.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 2007'de imzaladığı yetki alanları sınırlandırma anlaşması geçtiğimiz günlerde Lübnan Bakanlar Kurulunda onaylandı ve Parlamentoya sevk edildi. On sekiz yıldır engellediğimiz bu süreç maalesef bu noktaya geldi. Bundan sonra ne yapmayı düşünüyoruz?
2020'nin 2'nci yarısından itibaren nedense Doğu Akdeniz'de Sevilla Üniversitesi haritasında bize reva görülen alan dışında sismik araştırma ve sondaj faaliyeti hiç bulunmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Başkalarının alana sokulmadığını söylemek kimseyi tatmin etmiyor. Türk milleti, Doğu Akdeniz'de sismik araştırma ve sondaj gemilerinin faaliyetleriyle sancak ve varlık gösterilmesini bekliyor. Doğu Akdeniz'de 1986'da Karadeniz'de yaptığımız gibi neden münhasır ekonomik bölge ilan etmiyoruz? Kıbrıs'ta 2 devletli çözüm dışında başka bir çözüm olmadığı yönünde desteklediğimiz politikada herhangi bir değişiklik olacak mı?
Terör örgütü PKK/KCK silah bırakma, yakma tiyatrosuna Amerika, İngiliz vesaire diplomatik temsilcilerini de davet etti. Buna tepki gösterdiniz mi?
Son olarak da Sayın Bakanım, Millî Güvenlik Kurulunun üyesi olmanız sebebiyle, PKK/KCK terör örgütü an itibarıyla bütün bileşenleriyle kendisini feshetmiş, silahlı teröristler Türkiye Cumhuriyeti'nin adaletine teslim olmuş ve terör örgütünün silahları güvenlik güçlerine teslim edilmiş midir? PKK/KCK size göre silahlı terör örgütü listesinden çıkarılmalı mıdır?