| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2025 |
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer Bakanım, kıymetli Bakan Yardımcılarımız, çok kıymetli milletvekillerimiz, değerli bürokratlar, basınımızın çok değerli mensupları, çok kıymetli hanımefendiler, beyefendiler; ben de hepinizi en kalbî, en samimi duygularımla saygıyla sevgiyle muhabbetle selamlıyorum.
Sayın Bakanım, bütçenizin hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum. Tabii, Bakanlığınız gerçekten çok önemli bir Bakanlık, özellikle son zamanlarda küçülen dünya, hem bölgemizde hem de dünyada yaşadıklarımız, uluslararası her türlü örgütün işlevini kaybettiği, küresel sermayenin giderek kutuplaştığı, tekleştiği bir süreçten geçiyoruz. Uluslararası her alanda genel kabul görmüş ilkelerin aslında ne geçmişte ne de günümüzde tam olarak hiçbir zaman uygulanmadığını, özellikle son zamanlarda bariz ve belirgin olarak hissedildiğini de üzülerek görüyor ve izliyoruz. Yine, buna bağlı olarak sınırların hem fiziki hem de siyasi olarak değiştiğine, var olan hiçbir şeyin aslında kalıcı ve garanti olmayacağına şahit oluyoruz. Tüm bu ve benzeri hadiseler gösteriyor ki Dışişleri ve diplomasi her zamankinden çok daha önem arz ediyor ve çok daha kıymetli. İşte, bu yüzden Bakanlığınız gerçekten ülkemiz, bölgemiz ve dünya için çok önemli bir misyon temsil ediyor. Bu ve benzeri konuların ve meselelerin daha derinlerinin bilincinde ve fevkinde olduğunuza da biz canıgönülden inanıyoruz. Bu yüzden yaptıklarınızdan ve bize yaşatmış olduğunuz gururdan dolayı, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere size ve ekibinize de teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, bizler çok zor ve kadim bir coğrafyada yaşıyoruz, binlerce yıldan beri yaşadığımız bu coğrafyanın tarihî ve kültürel sorumluluklarını taşıyoruz. Ülke ve millet olarak bu coğrafyada bugüne kadar üzerimize düşen tüm görevleri fazlasıyla yerine getirdik, inşallah bundan sonra da bu görevlerimizi yerine getirmeye devam edeceğiz. Bizler bu bölgede yaşamanın çok ağır bedellerini hep ödedik, Malazgirt'ten İstanbul'un fethine, Çanakkale'den Dumlupınar'a, Kurtuluş Savaşı'ndan 15 Temmuza kadar bu bölgede yaşamış olmanın çok ağır bedellerini milyonlarca insanımızı şehit ve gazi vererek ödedik. Yaşamış olduğumuz bu coğrafya geçmişte, çok güçlü olduğumuz dönemlerde hep barışın ve huzurun, aynı zamanda kardeşliğin hâkim olduğu bölgelerdi; geçtiğimiz, gittiğimiz her yere, her bölgeye barış ve huzur götürmüştük. Sonra zayıfladık, ne zaman ki güçsüzleştik işte, o zaman, hem bölgede hem de dünyada huzursuzluklar baş gösterdi; haksızlıklar, hukuksuzluklar arttı, sınırlar değişti, insanlar zulme uğradı, kan ve gözyaşı her tarafa hâkim oldu. Değerli arkadaşlar, hem ülkemizin hem de dünyanın huzurunun, barışın ve kardeşliğin yaşaması, yaşanması için, haksızın değil haklının, güçlünün değil zayıfın da huzurlu yaşadığı bir dünya için özellikle, biz, devlet olarak çok güçlü olmak zorundayız. Bizim her alandaki gücümüz barış, huzur ve refah demektir. Biz 86 milyon bir ve beraber olursak, kardeş olursak bunu tekrar başarabilir ve dünyaya bu bağlamda huzur getirebiliriz.
Sayın Bakanım, sunumuzda etrafı krizlerle çevrili bir bölgede, millî çıkarlar ile tarihî sorumluluklar çerçevesinde, sahada ve masada etkin bir varlık gösterdiğimizi müşahede ettik. Dünyadaki en büyük 3'üncü diplomatik temsil ağına sahip olan Dışişleri Bakanlığımızın millî çıkarlarımızın korunması amacıyla yürüttüğü faaliyetlerin daha etkin kılınması için gerçekleştirilen düzenleme ve yeniden yapılanma çalışmalarının devam ettiğini biliyor ve yaptığınız çalışmaları her zaman desteklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum. Terörle mücadele alanında yürütülen çalışmalar, yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza yönelik hizmetin ve desteğin geliştirilmesi, dünyadaki gelişmelerin yakından izlenmesi ve bunların Türkiye'ye olası etkilerinin dengelenmesi çerçevesinde birçok alanda yapmış olduğunuz çalışmalar ülkemiz ve milletimiz adına gurur verici.
Devletimizin ve milletimizin büyüklüğünü, güvenliğini ve refahını güçlendirmeyi hedefleyen ve bölgesindeki bir çekim merkezi olan dış politikamız, aynı zamanda, Türkiye Yüzyılı'nın da politikasıdır. Ülkemizi eğitimden tarıma, dış politikadan savunma sanayisine, sağlıktan ekonomiye yeni yüzyılın en güçlü aktörlerinden biri hâline getirmek için gece gündüz demeden hep birlikte çalışıyoruz. Küresel düzeyde istikrarı, adaleti ve insani dayanışmayı güçlendirmeye yönelik dış politikamız, Türkiye'yi barışa ve küresel adalete katkı sunan güvenilir bir aktör konumuna da taşımaktadır. Dış politikada, millî çıkarlarımızı gözeten vizyoner bir anlayışla ülkemizin küresel etkinliğini daha da güçlendiriyor, caydırıcı bir güç olarak savunma ve güvenlik alanında ülkemizin kapasitesini yükseltmeye devam ediyoruz.
Türkiye olarak girişimci ve insani dış politikamızla, Sayın Cumhurbaşkanımızın "Dünya 5'ten büyüktür." şiarıyla ve daha adil bir dünya mümkündür anlayışıyla bir taraftan daha adil bir dünya inşa edilmesi için kapsayıcı, şeffaf, hesap verebilir küresel bir yönetişim sisteminin tesis edilmesi için çaba sarf etmekteyiz. Onurlu, sabırlı, kararlı ve basiretli bir tavırla Türkiye'nin hakkını ve hukukunu her alanda güçlü bir şekilde savunuyoruz. Uluslararası planda fikirlerine başvurulan, önerileri dikkate alınan, kimi zaman ara bulucu, kimi zaman kolaylaştırıcı olarak sorunlara çözüm üreten bir diplomatik güç hâline geldik hamdolsun. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki, Türk diplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşamaktadır. Ukrayna krizindeki tutumumuz, ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan dış politikasının en bariz örneğidir. Küresel ve bölgesel sorunların çözümünde inisiyatif alıyor, yapıcı ve aktif bir siyaset uygulayarak gerilim peşinde koşmadığımız gibi, kimden gelirse gelsin baskılara da boyun eğmiyor, milletimizin izzetine asla halel getirmiyoruz. Dört bir yanımızda savaşın, çatışmaların ve gerilimlerin arttığı bir dönemde tüm taraflarla eşit, ahlaki, adil bir ilişki tesis ederek barış için samimiyetle gayret gösteren tek ülke konumundayız. Millî menfaatler, uluslararası ilkeler ve çok yönlü dengeler üzerinde hem masada hem de sahada çok önemli performans sarf ediyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği "Yurtta sulh, cihanda sulh." vizyonuna katkı sağlamayı hedefleyen girişimci ve insani dış politikamızla ulusal güvenliğimizi ve çıkarlarımızı teminat altında tutarken eş zamanlı olarak insanlığın ortak hedeflerine de artan ölçüde katkıda bulunmaya devam ediyoruz.
Sayın Bakanım, sınırlarımızın güvenliği, terörle mücadele, insanların huzuru, ekonomideki sıkıntıların çözümü ve 6 Şubat depremleriyle yakından ilgileniyoruz. Şehirlerimizin inşası gündemimizin değişmez ve en önemli başlıkları olurken bunlara ilave olarak geçtiğimiz iki yıl boyunca son asrın en vahşi, en barbar soykırımlarından birine sahne olan Gazze'yi de gündemimizden hiç düşürmedik. Çoğu çocuk ve kadın 70 binden fazla Filistinli İsrailli işgalci güçlerin katliamına uğradı, 170 bin kardeşimiz yaralandı. Dev bir enkaz yığınına dönen Gazze'de hâlâ ulaşılamayan şehit cenazeleri var. 10 milyarlarca doları bulan büyük bir yıkım söz konusu, enkazlar kaldırılsa bile anne babaların gözlerinin önünde öldürülen masum çocukların yaşadığı travmanın izleri belki de hiçbir zaman silinmeyecek. Uluslararası kuruluşların kayıtsızlığının Gazzelilerin kalbinde açtığı yaralar belki hiçbir zaman tam manasıyla iyileşmeyecek. Bu gaddarlık ve soykırım hiçbir zaman unutulmayacak. Türkiye olarak İsrail saldırılarının başladığı ilk günden itibaren bu soykırıma en güçlü tepkiyi veren ülkelerden biri olduğumuzu burada bir kere daha ifade etmek istiyorum. Türkiye olarak 102 bin tonun üzerindeki insani yardımımızla, uluslararası platformlardaki girişimlerimizle, hukuk zemininde attığımız adımlarla zalimlerin karşısında durmaktan bir an bile imtina etmedik, etmeyeceğiz. Kalıcı ateşkesin temini ve adil bir barışın sağlanması yolunda büyük çaba sarf ederek İslam İş Birliği Teşkilatı, Arap Ligi, Gazze Temas Grubu ve uluslararası toplumun vicdan sahibi üyeleriyle birlikte Gazze'deki kardeşlerimizin uğradığı bu mezalimi her daim uluslararası toplumun gündeminde tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Katar ve Mısır başta olmak üzere, sürece destek veren bölge ülkelerinin tamamına bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz. Bu örnek dayanışmanın önümüzdeki dönemde de çok daha güçlü bir şekilde ve kararlılıkla devam edeceğine inancımızın da yine tam olduğunu belirtmek istiyorum. Tüm bu girişimlerimiz ve ülkelerin gayretlerine rağmen terör devleti İsrail'in anlaşmadan sonra saldırılarına devam ettiğini de yine üzülerek izliyoruz. Şurası bir gerçek ki yalnızca sivilleri değil, barışa giden yolu da hedef alan bu saldırılar, İsrail-Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözümü bulma anlayışının önüne de asla geçemeyecektir. Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşının herkesin gözleri önünde büyük bir insani trajediye dönüştüğünü belirterek savaşın başından itibaren adil bir barışın tesisi için gayret gösterdiğimizi yine bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Azerbaycan'la ve Ermenistan'la birlikte Güney Kafkasya'da kalıcı barış ve istikrar adına önemli adımlar attık, atmaya devam ediyoruz. Balkanlar'da yürüttüğümüz yapıcı diplomasi ve Orta Doğu'da barışa, istikrara yönelik girişimler sayesinde bölgesel rolümüzü daha da pekiştirdik.
İstikrarsızlıkların hüküm sürdüğü bir dönemde, ülkemizin ve etrafının bir barış, istikrar adasına dönüşmesi için dış temaslarımız hız kazandı. Bir diğer kritik bölge, tasada ve sevinçte bir olduğumuz Türk dünyasıdır. Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde ilişkilerimiz sürekli gelişiyor, serpiliyor. Başta Can Azerbaycan olmak üzere, kardeşlerimizin 6 Şubat depremi sonrasında yaptıkları yardımları asla unutmuyoruz.
Komşularımız Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünü desteklerken bu 2 ülkenin topraklarından ülkemizi hedef alan her türlü tehdide karşı kararlılıkla mücadele ediyoruz. Yaklaşık on dört yıl boyunca Suriyeli kardeşlerimizin çok ağır bedeller ödediğini biliyoruz. Baas rejiminin ve terör örgütlerinin saldırılarında 1 milyona yakın Suriyeli kardeşimiz can verdi; 3,6 milyonu Türkiye olmak üzere, milyonlarcası başka ülkelere göç etmek, hicret etmek zorunda kaldı. Bizler, bu süreçte, Suriyeli muhacirlere ensar bilinciyle ev sahipliği yaptık, kardeşlik ve komşuluk görevimizi en güzel şekilde yerine getirmeye gayret ettik. Allah'a hamdolsun, sonunda zafere ulaşan Suriyeli mazlumlar oldu.
Türkiye'nin diplomasi vizyonu sadece krizlerin çözülmesinde değil, insani sorunların ele alınmasında da kendini göstermektedir. Türkiye'nin dünyanın önde gelen insani yardım sağlayıcılarından biri olması, köklü tarihimiz ve değerlerimizden kaynaklanan sorumluluğumuzun da bir kanıtıdır. Bu bağlamda, Türkiye küresel dayanışmanın güçlendirilmesinde öncü bir ülke olarak rolünü kararlılıkla sürdürmektedir.
Birleşmiş Milletlerin azalan etkinliğinin yarattığı boşluk ve çok katmanlı jeopolitik zorluklara rağmen Türkiye dış politikasının merkezine diyalog ve ara buluculuk diplomasisini yerleştirmektedir. Kısa süre önce hayata geçirdiğimiz Karadeniz Tahıl Girişimi bu yaklaşımın en belirgin örneği olup hem bölgesel hem de küresel güvenlik ve istikrara somut katkılar sağlamaktadır.
Kafkasya'dan Afrika'ya, Orta Doğu'dan Balkanlar'a uzanan geniş bir bölgede Türkiye çatışmaları adil bir diplomatik çözüme kavuşturma, sürdürülebilir adil bir barışın tesis edilmesi sorumluluğunu üstlenmekten de çekinmemiştir.
Bu millet değil kendinin, bütün bu coğrafyanın mazlum ve mağdurlarının, ezilenlerin, kimsesizlerin, hatta tüm insanlığın umudu bir millettir. Unutmayın, düşersek yeniden yerimizden doğruluruz, yanarsak küllerimizden yeniden doğarız, yıkılırsak yeniden dimdik ayağa kalkarız, kolumuzu kanadımızı kesseler daha gür, daha köklü, daha güçlü bir fidana dönüşürüz.
Son yirmi üç yılda, savunma sanayi diplomasisi ve güvenlik başta olmak üzere attığımız adımlarla Türkiye'yi göz ardı edilemez bir ülke hâline getirdi. Türkiye olarak gizli, açık tüm engelleme çabalarına rağmen savunma sanayisinde tarih yazmaya devam ediyoruz. Bir yandan yerli ve millî savunma projemizi süratle devreye alırken aynı zamanda Avrupalı müttefiklerimizle "kazan-kazan" temelinde savunma iş birliğimizi de güçlendiriyoruz. Mazlumun zalime boyun eğmediği, güçlünün güçsüzü ezmediği adil bir dünya için diplomatik, askerî, siyasi, ticari ve ekonomik tüm imkânlarımızı seferber ettik. En sıkıntılı zamanlarda dostlarımızın yardımına koştuk, kardeşlerimizin yaralarını sardık. Türkiye, nerede ihtiyaç duyulduysa oraya koştu. İmkânlarımız ölçüsünde elimizden geleni yapmaya hep gayret ettik. Bununla birlikte, muhannete muhtaç olmamak için de kendi teknolojimizi kendimiz üretmeye başladık. Savunma sanayisinde devletimizin desteği, özel sektörümüzün de dinamizmiyle birleşince -hamdolsun- son yıllarda büyük ivmelere yol açtı. Artık yalnızca takip eden değil takip edilen bir devletiz. Son teknolojiye sahip hava, kara ve deniz araçlarımızla destan yazmaya devam ediyoruz. Modern silah sistemlerinden kompleks koruma paketlerine, sürüş destek modüllerinden elektronik harp altyapısına kadar her hamlesi, her ürünü merakla beklenen bir ülkeyiz. Sektördeki 3.500'ü aşkın savunma sanayi şirketimiz ve 100 binin üzerindeki nitelikli personelle küresel barış, huzur ve güvenliğe doğrudan katkı yapmayı sürdürüyoruz.
Onlar "Yapamazsınız." diyorlardı, biz "Yaparsa bu ülkenin evlatları yapar." diyerek yola koyulduk. Bu ülkenin genç beyinlerine inandık ve onlara güvendik. "Boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın, başınızı belaya sokmayın." diyenlere rağmen yaptık.
CAVİT ARI (Antalya) - Gençlerin umudunu bitirdiniz, gençlerin. Gençlerin umudu kalmadı sayenizde.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - "Siz teknolojiden ne anlarsınız, oturun oturduğunuz yerde." diyenlere rağmen bütün bunları başardık. Ülkesini sınır ötesindeki muhaliflere şikâyet edenler değil tam bağımsız bir Türkiye için çalışanlar, üretenler ve ter dökenler başardı -hamdolsun- size rağmen.
CAVİT ARI (Antalya) - Memlekette genç bırakmadınız Yaşar Bey. 4 gençten 3'ü yurt dışına gitmek istiyor sayenizde; vize alamıyorlar, pasaport bulamıyorlar sayenizde.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Bakanım, terör tehdidinin tamamen sıfırlandığı, her metrekaresinde güvenliğin ve huzurun en üst seviyede egemen olduğu bir Türkiye'yi inşallah sabırla, azimle, sağduyu ve soğukkanlılıkla inşa etmekte de kararlıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, süreniz bitti. İlle yirmi ikiye ayarlayacaksınız yani. Maşallah.
Buyurun.
CAVİT ARI (Antalya) - Hamasi konuştu zaten yirmi dakika; iki dakika ne konuşuyor?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Devletimizin uhdesindeki her türlü imkânı kullanarak, her türlü tahrike karşı basiretli davranarak devletimizin ciddiyetine ve engin tecrübesine yakışır şekilde bu hassas süreci suhuletle yöneteceğiz. Birbirimize her zamankinden daha sıkı kenetlenerek, kardeşliğimizi perçinleyerek, özellikle farklılıklar yerine müşterek noktalara odaklanarak terörsüz Türkiye hedefimize hep birlikte vasıl olacağız.
Millet olarak birlikte kurduğumuz ve tam yüz iki yıl boyunca yine birlikte yaşattığımız cumhuriyetimizi 86 milyon el ele, gönül gönüle vererek daha da yüceltmek için çalışmalarımıza inşallah devam edeceğiz.
Son olarak, dünyanın farklı köşelerinde devletimizi temsilen görev yaparken şehit düşen diplomatlarımızı rahmetle yâd ediyor, Rabb'imden şehit diplomatlarımızla birlikte tüm şehitlerimize rahmetiyle muamele eylemesini niyaz ediyorum.
Sayın Bakanım, her bir politikasından gururla bahsettiğimiz ve çalışmalarıyla uluslararası alanda göğsümüzü kabartan Dışişleri Bakanlığımızın 2026 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, çalışmalarınızda üstün başarılar diliyorum.